Haftanın Kitapları: Gerçek Hesap Bu (Nejat İşler), Barış Makinesi (Özgür Mumcu), Zaytung Almanak 2014-2015 (Ehehe)
Evet sevgili kitapseverler, entelektüeller, kültür arsızları, okumadan duramayanlar… Yanına kahve koyup fotoğraf çekmek için dahi olsa arada kitap satın alan sevgili okurlarımız… Henüz ayrı bir bölüm haline gelemiş olsa da en azından umut vaat eden Zaytung Kitap’ta, bu hafta da yine birbirinden okunası, birbirinden yakışıklı (Nejat İşler olsun, Knausgaard olsun, Özgür Mumcu olsun, gerçekten de yakışıklı) kitaplarla sizlerleyiz...
Gerçek Hesap Bu – Nejat İşler – Can Yayınları
Eveeet, Nejat İşler de kitap yazdı. Özgür Mumcu gazetecilikten geliyordu, Nejat İşler oyunculuktan. İkisini de aldım, büyük bir ciddiyetle, önyargısız, yemin ederim önyargısız okudum. Çünkü şöyle oluyor, popüler isimler bir şeyler yazınca, onların yazdıklarını kötülemek daha kolay oluyor. Nejat İşler de onlardan biri. “Amaaan, Nejat da kitap yazmış ahaha” deyip kötüleyebilirdik ama biz zor olanı seçtik ve okuduktan sonra kötülemeyi tercih ettik...
Edebiyatçılar Nejat İşler’in kitap yazmasını eleştiriyor
Öncelikle kitabın geliri Gümüşlükspor’un geliştirilmesi için kullanılacakmış. Nejat İşler böyle demiş, kitabın içinde de yazıyor bu. Kitap D&R’da çoksatanlarda ilk sırada bir süredir. Arda Turan transferi Gümüşlükspor’a şimdiden hayırlı olsun.
Gümüşlükspor 2017 kadrosu
Bir anı kitabı bu. Kitabın henüz başında, “aforizma tarihindeki bütün laflar bana mal edilince, geçer akçe bir lavuk olmuşum” diyor Nejat İşler. Yani aslında, biraz da bu aforizma mevzuu kontrolden çıkınca, Nejat diyor ki abi, herkes bana birtakım cümleler nasılsa ithaf ediyor, bari bu cümleler ağzımdan çıkanlar olsun. Cümleler güzel ya da kötü, Nejat İşler’in çok sevdiğim bir lafı vardır, “Düşüncelerine katılmam ama onları ifade etmen için hayatımı verebilirim” der. Bu da onun gibi.
Nejat İşler’in anılar ilginç. Kendini okutturuyor. 12 Eylül anıları var mesela, sünnet anısı var, bunları okumak eğlenceli. Sonuçta edebiyatçı ya da değil, karşımızda bir aktör var ve kabul edelim, ilginç bir hayatı var. Bunları dinlemek (evet, dinliyor gibi okudum) eğlenceli. Kitaba formatsal olarak takıldım sadece. Yani, aforizmalara karşı yazılmış bir anı kitabıysa bu, arada neden aforizmalar var, bunlar neye hizmet ediyor, o kısmı çözemedim ama galiba Instagram’da falan paylaşılsın diye.
??????
Arka kapak da aynı şekilde aforizmatik. “Gerçek hesap bu, söze gerek var mı?” diyor arka kapakta. Cevap vereyim: Var. Hiçbir şey anlaşılmıyor arka kapaktan. Kitabın adı “ANLAMLI” olsa daha açıklayıcı olurdu heralde.
Arka kapağa ve şu aforizmalara takılmazsanız, Nejat İşler’in hayatı, anlattıkları gayet ilginç. Öyle “Nejat İşler de kitap yazmış ahah” tarzı bir mevzu yok. Alıp okuyun. Yani Patti Smith bile ne kadar okundu bu ülkede, Nejat’ın hayatı daha ilginçtir. Neden böyle oluyor, neden bizden bir Patti Smith çıkmıyor? İşte hep bu yüzden. Nejat İşler’in bu konuyla ilgili çok da güzel bir sözü vardır, “Kimse bizim gördüğümüz gibi görmüyor, Patti,” der. Ne de güzel söyler.
Puan: 4/6 (Anılar ilginç, bence okuyun. Patti Smith’ten daha iyi olduğu çok bariz. Patti Smith neydi öyle ya onun neyini sevdiniz cidden yorum falan yapıp açıklar mısınız??? Durduk yere Patti Smith’e neden bu kadar taktım onu da anlamadım valla.)
Barış Makinesi - Özgür Mumcu – April Yayıncılık
Gazetecilikten romancılığa transfer olanlar listesinde bu hafta Özgür Mumcu var. Güzel bir kitap yazmış Özgür Mumcu. Çok sevdim . Kitabın mottosu olan “İnsanlık tarihinin en büyük icadı çalışacak mı?” sorusu, her ne kadar telefonunu suya düşüren bir iPhone kullanıcısını hatırlatsa da, buradaki icat bir barış makinesi.
“İnsanlık tarihinin en büyük icadı çalışacak mı?”
Kitaba steampunk denebilir, macera kitabı denebilir, politik bir kitap denebilir haliyle, sadece isminden hareketle bile. Biraz kitaptan bahsedecek olursak, Celal diye bir arkadaşımız var, ana karakterimiz, bir anda kendini maceranın orta yerinde buluyor. Arkadaşlarıyla birlikte bir barış makinesinin peşine düşüyor fakat makinenin çalışabilmesi için, öncelikle birtakım politik hamleler yapılmalı. (Tanrım, şu bölümde bir Halkların Demokratik esprisi yapmak istiyorum ama yapmıyorum kitaba yazık etmek istemiyorum bu bölümde Sırrı Süreyya fotoğrafı koymamalıyım koymama—)
Yapamadım
Şaka bir yana (şaka bir yana cümlesini Zaytung adlı nezih bir platformda kullandığım için özür dilerim), kitabın Türkiye politikasıyla ilgisi yok. Daha evrensel, tarihi konulara eğiliyor Özgür Mumcu. Bunları yaparken çokça araştırma yapmış. Kitapta yer alan, İsviçre’de bir anarşistin sonradan Müslüman olup Kahire’de bir dergi çıkarmış olması gerçekmiş mesela. Gazete küpürleri gerçekmiş. Düello ile ilgili bir yer var kitapta, o tarihi bir belgeden bulunmuş. Okurken “Abi, adam bunları nasıl bulmuş” dediğimiz her şey, çokça uzun süren bir araştırma sonucu ortaya çıkmış. Kitap üzerine çalışılmış bir kitap, bunu okurken de hissediyorsunuz.
Puan: 9/9 (Kitabı hâlâ bir yere oturtmaya çalışıyorum steampunk mıdır nedir bu hocam?)
Bunu beğenenler bunu da beğendi: Kitabı okuduktan sonra Neal Stephenson da okuyabilirsiniz ama Kemal Tahir okuyacağım derseniz o da olur. H.G. Wells? Olur tabii iyi de olur.
Âşık Bir Adam – Karl Ove Knausgaard – Monokl
Kavgam serisinin ikinci kitabı. Knausgaard’ımız gözümüzde gittikçe Karl Ove’ye dönüşürken, bu kez âşık oluyor. İlginçtir, bu kadar yakışıklı bir adamın hiç görmediğim çirkin bir fotoğrafını koymuşlar kapağa. Üzüldüm. Sanıyorum aşktan önceki ve sonraki hal kapaklar vesilesiyle aktarılmaya çalışılmış. Ben de böyle oluyorum yaa. Hep kavga hep kavg— Bir saniye ya, bu Hitler’e değil buna mı referans????
Aşık olmadan önce Aşık olduktan sonra
Karl Ove’yi artık tanıyoruz. Babası babamız, annesi annemiz, eşi –evet oha - bizim eşimiz oldu. Ben çocuklarını falan sevmek istiyorum artık. Karl Ove’nin babasına baba demek istiyorum, “Dayı nasılsın Karl Ove’nin arkadaşıyım ben ya” falan demek istiyorum. Ailesi benim için artık şöyle bir şeye dönüştü:
Okuduğum kadarıyla, kitabı ilk kitaptan daha çok sevdim. Tabii bu kişiden kişiye değişebilir, aşk ilişkisi benim daha çok ilgimi çekti. Voyeristik ("röntgenci"nin okumuşu) damara hitap yine var, ama bu seriyle ilgili sanıyorum ki şöyle, gittikçe daha sertleşme, gittikçe daha voyeristik bir hal alıyor. O yüzden her kitap daha fazla olay yaratacak gibi. Lütfen okuyun, başlamadıysanız geç değil, ilkini pas geçip direkt bu kitabı da okuyabilirsiniz. Öyle seri gibi düşünmüyoruz. Âşık bir adam anlatılıyor her şeyden önce bu kitapta. Evet, adından da anlaşılıyor aslında da işte şaapmayalım nolur nolmaz.
Puan: 10/10 (Aşk adama neler yaptırıyor…)
Bunu beğenenler bunu da beğendi: Serinin ilk kitabı olabilir, sonra, Ferrante’nin Napoli kitapları olabilir, sonra, Akhil Sharma’dan Aile Hayatı olabilir, ki onda da baba alkolikti, çocukluk gençlik büyüme anlatılıyordu ve yazar kendini edebiyatta buluyordu gerçek hayattan kaçmak için. Bunlar hep okunabilir yani iyi kitaplar.
Derdin İncinmesin – Mustafa Orman – Everest Yayınları
Bu haftanın kitapları çok erkek oldu ya. Üzgünüm. Kadın yazmalıydım böyle çok erkek olunca zorla kışlaya alınmış gibi hissediyorum. Bir dahaki haftaya hep kadın yazar olacak burada, söz.
Derdin İncinmesin, Mustafa Orman’ın ilk kitabı. Bir öykü kitabı. Nereden rast geldim bilmiyorum. İlk kitapları okumayı severim. İnsan merak ediyor yani, kimdir necidir. Göktuğ Canbaba vardı geçen hafta listede (gerçi onunki ilk değildi ama yani ilk saydım ben), bu hafta da Mustafa Orman deneyelim dedim. Kitapla ilgili iyi ya da kötü demiyorum, ama dertli bir kitap. Üç paket sigara bitirdim okurken. Bu yönüyle son zamanlarda bana en pahalıya gelen kitap oldu. Kitap parası, çakmak, üç paket sigara. Gidip 1000 sayfalık ciltli Murakami falan alabilirdim o paraya. Kapağa da direkt şu fotoğrafı koysaymışsınız daha iyiymiş:
İlk öykü kitabı eksikleri falan var tabii ama okursanız anlayacaksınız. Dertlendiriyor kitap. Yazarın bir derdi var ama ben çözemedim. “Abi derdin ne senin kurban olayım söyle,” diyesim geldi okurken. Aforizmalar biraz daha az olsa iyi olabilirmiş. Fazla büyük cümleler var içinde kitabın. Bilmiyorum Altan ya, valla bilemiyorum. Ben daha eğlenceli şeyler okumak istiyorum artık. Motorları maviliklere sürmek, güzel günler görmek istiyorum.
Puan: 10/20 (Kitabın fiyatı okurken içtiğim sigara paketlerinin fiyatını karşılayamadı. Marx’ın lafı mıydı bu?)
Zaytung Almanak 2014-2015 – Zaytung – April Yayıncılık
Aaaah, inanmıyorum. Zaytung Almanak da raflardaki yerini almış. Biliyorsunuz, Zaytung olarak objektif değerlendirmeden asla uzaklaşmaz, kötüye kötü, iyiye iyi deriz. Şimdi objektif olarak bu kitabı değerlendirecek olursak… Bu kitap MUHTEŞEM! Kesinlikle son dönemin en çarpıcı eserlerinden biri. Bir başyapıt! Her satırından ustalık akıyor. Bence diğer yazarlar şapkayı önlerine koyup "biz niye böyle şeyler yazamıyoruz" diye düşünmeliler.
Objektiflik dendiğinde Zaytung Kitap’tan sonra akla gelen ikinci isim
Tabiii, şimdi sizin aklınızda birtakım soru işaretleri var. “Hocam, zaten internette olan şeyleri okumak için bir de neden para vereyim?” şeklinde nahoş, içten pazarlıklı, habis fikirler kafanızda dönüyor olabilir. Ama kitabın avantajı şu, bir kere taşınabi... Ha, tamam. Şey olabilir, mesela tuvalette okuyabi... Tamam onu da yapabiliyorsunuz telefondan. Heh, şu, evet, kitabın avantajı tam olarak şu:
Zaytung Almanak mühendisleri kahve ile deneme çekimi alıyor, 2016, Ankara
Zaytung Almanak, şık ve ergonomik dizaynı, on değil, yüz değil, tam binlerce kelimeden oluşan içi, göz alıcı turuncu kapak tasarımı ve büyük boyutuyla, tam da kahvenin yanında fotoğraf çekmeye uygun bir kitap. Yani, şu turuncuya bakar mısınız, kahveyle ne kadar da uyum içinde…
Puan: 1984/1984 (Tam da bugünleri anlatıyor…)
Bunu beğenenler bunu da beğendi: Zaytung Almanak 2009-2011, Zaytung Almanak 2012, Zaytung Almanak 2013, Tutunamayanlar, Karamazov Kardeşler, Küçük Prens...
Zaytung Kitap’tan bu haftalık da bu kadar. Bizim şahsen içimize sindi. Her ne kadar çok erkek bir liste olsa da, yapacak bir şey yok. Tamamen şans. Bilmem kadın okurlarımıza kendimizi nasıl affettirebiliriz ama anlaşabiliriz bence. Belki bu, bu kadar erkek bir listeyi unutmanıza yardımcı olur:
Çilem Doğan'a mektup/kitap göndermek için adres: Tarsus Kadın Cezaevi B Blok, 1/7Koğuş Mersin / Tarsus
Esen kalın ve kitapların kahveyle fotoğraf çekilmek dışında işlevleri olduğunu da unutmayın. Ya da unutun yaaa, amaaan. Zaytung Almanak alın da naparsanız yapın fotoğraf mı çekersiniz, çarpmasın diye kapının önüne mi koyarsınız, şömine mi tutuştu— yok lan o kadar değil! Emek var orda bi kere, onlarca insanın teri gözyaşı var. O nasıl laf yaaa! Terbiyesiz herif...
(Mücellit Diken Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et