Vizyonda Bu Hafta: Brad Pitt'in Seksi Pozları, Cemaat'in Nazi Mağduriyeti, Oyuncak Bebeğin Korkunçluk Çabası...
Bu hafta sanki "II. Dünya Savaşı filmleri izleyip dünyanın şu anki haline şükretme haftası" da onun etkinlikleri gerçekleştiriliyor gibi... Şanlı AVM'lerimizin kahraman sinemalarının gazi salonlarında II. Dünya Savaşı filmleri ön plana çıkıyor. Yapımcıların bu filmlerden almamızı istediği mesajlar ise şu şekilde: Savaş kötü, Cemaat iyi, Brad Pitt seksi!!!
Fury (Hiddet) - Beynimi Yiyorlar Anneee
Brad Pitt'in birbirinden seksi pozları için tıklayın!
Evet, o link ana sayfaya gidiyor, ne var? Arada bizim de böyle puştuluklar yapmak hakkımız değil mi? Suyla mı çalışıyor bu site?!... Neyse, Brad Pitt'in çamurlu ve yaralı yüzüyle (bu haliyle de seksi merak etme) merkezinde olduğu film, II. Dünya Savaşı bitmek üzereyken Nazi Almanyası topraklarında mahsur kalan 5 Amerikan askerini ve 1 Amerikan tankını anlatıyor. Pitt'in çavuşluk yaptığı bu ekip, 300 Nazi askerine karşı (tersten 300 Spartalı) sınırlı bir cephaneyle çarpışmak zorundadır. Kahramanlarımızın içerisinde savaştığı ve Pitt'in namlusuna yaslanarak film afişleri için seksi poz verdiği Fury isimli tank da filme ismini verir.
Pitt, Tarantino'nun Soysuzlar Çetesi'nde canlandırdığı rolün bildiğin aynısını oynamış söylemesi ayıp. Sadece adı değişmiş. O filmde kendisine Apaçi diyen Pitt bu filmde de Wardady (baba savaşçı, savaş babası, savaşan baba, savaş diyolar baba!) olmuş. ABD basınının "E aynı karakteri oynamışsın abi?" sorusu üzerine de şu açıklamayı yapmış Pitt:
-Topu topu 7 tane tip var, kaç ayrı rol yapılabilir ki?..
Mavi-gri renk skalasında acayip bir görsellik sunan, savaş sahneleriyle Er Ryan'ı Kurtarmak atmosferi yakalayan film Paaattt, tatatatata, ahhhh, ciuvv-ciuvvvv seslerini de fon olarak kullanarak erkeklik hormonlarını sürekli dürtüyor. Film, tankıyla, makinelisiyle, pis erkek goygoyuyla, içkili karı-kız muhabbetiyle sinema salonlarımızı yoğun bir testesterona maruz bırakacak gibi. Nitekim, yardımcı tank şoförü Norman karakteri de Korkuyorum Anne şarkısının nakaratından çıkmış gibi hassas ve duyarlı bir tipken ekipteki diğer sert heriflere benzemek zorunda kalır, acımasız bir adama dönüşüverir (anne ben anti-militarist mesaj oldum), bir nevi erkekliğe adım atar.
Spoiler: Savaştan sonra karıya götürüyorlar. Şaka şaka götürmüyorlar...
Puan: %71. (Sağlam sinema siteleri yüzdeli puanlar verir...)
Birleşen Gönüller - Nazi Kampı'ndan Türkçe Olimpiyatları'na...
Haşhaşi, Paralel, Çete diye diye artık nasıl bir ötekileştirilmiş hissetmişlerse, adamlar kendini sanata verdi. İşte Gülen Cemaati yapımcılığında ve STV dizilerinin bir tık ötesindeki Birleşen Gönüller filmi...
Cemaat, AKP'nin bitmek tükenmek bilmeyen mağduriyetine karşılık "CEHAPE dönemi öyle olmaz böyle olur!" deyip kendi mağduriyetini tee II. Dünya Savaşı'na, Nazilere kadar dayandırmış. Mağduriyetleriyle rahat rahat özdeşlik kuralım diye paraya da acımamışlar. Prodüksiyon sürecinde çekimlerin çoğunun yapıldığı Bulgaristan'a göndermek için ciddi ciddi 10 TIR dolusu kostüm ve dekor hazırlanmış. Bu süreç biraz da sıkıntılı: TIR'ların içeriğini soran gümrük memuruna "Abi savaşlı filme götürüyoz" diyen TIR şoförü diğer sınıra yönlendirilmiş, derken AKP'nin ve Cemaat'in TIR'ları karışmış, yapılan pazarlıklar ve yoğun diplomatik temaslar sonucu TIR'lar ellerindeki Kafkas kostümlerine anlamsız anlamsız bakan IŞİD'in elinden kurtarılmış.
Film sinopsisi: Yunus, 92 yılında Kazakistan'da Cemaat okulu kurmak için seçilmiş "çok mübarek bir abi"dir. Eşi Dilek, burada yaşamak istemez ama Kazakistan'da tanıştığı 70 yaşındaki Cennet isimli nene ona öyle bir vaaz verir... Yani öyle bir hikaye anlatır ki... Bu "paralel" hikayede genç Cennet'in romantik bir Kuzey Kafkasya erkeği olan kocası Niyaz, Nazilere karşı savaşması için Kızıl Ordu'ya alınır, Cennet o arada çalışma kampına götürülür, işler karışır, yollar ayrışır. 50 senedir Niyaz'ı bekleyen Cennet, hikaye bitince "Kocanın sözünden çıkma" gibi bir mesajla bağlar lafını. Filmde bu dahil tüm mesajlar aşırı net, kör göze parmak dediğimiz şekilde verilir. Tamam sizden bir Casablanca, bir Hiroşima Sevgilim beklemiyoruz ama keşke Cemaat okuluna yeni başlayan Etiopyalı çocuk muamelesi yapmasanız bize...
Dilek, filmin başından sonuna kadar ağlar durur. Zaten filmin amacı da izleyiciyi baştan sona hüngür hüngür ağlatmaktır, salya sümük kardeşliğinde birleştirmek, tuzlu yanaklarla kendinden geçirmektir... Cemaat'in tarzı da bu işte...
Spoiler: Sonunda Türkçe Olimpiyatları'na bağlıyorlar. Amin!
Puan: Yazıyla 40
Diğer
Anabelle - Ayyy canıııım, ne kadar da korkunç!
Korku verici oyuncak bebek Chucky'e geçen sene kardeş gelen Annebelle, Korku Seansı isimli filmde yaramazlık ve korkunçluk yaptığı için müzeye kapatılmıştı. Bu filmde de Annabelle'nin müzeye kapatılmadan önceki maceralarını ve Mia isimli karakterin bu oyuncak bebeğin karşısında inandırıcı korkamamasını izliyoruz. Filmin yönetmeni John R. Leonetti de, filmin boktan olduğunu anlayınca, çekimler sırasında avizenin kendiliğinden yere düşmesi gibi birtakım korkunç olaylar yaşadıklarını anlatmış. Atma John, yemiyor işte kimse bu korku filmi piarını!
Sabit Kanca - Recep İvedik'in Çakma Tipinin İkincisi
Yerli komedi sineması artık bu kulvardan ilerliyor: Amaçsız kabalıklar yaparak bizden biri olduğunu hissettiren ve alt dudağını ileri alarak bir şeyler anlatmaya çalışan öküzün maceraları... Sabit Kanca da, Recep İvedik türü skeçlerle başladığı yolculuğunu Recep İvedik türü bir filmle taçlandırmıştı geçtiğimiz yıl. Aynı yoldan devam ederek ikincisini çekmişler. Bu salak tiplerin kadın versiyonu Deliha da girecek yakında vizyona, asıl o zaman coşacak ortalık (Hepimizi zorla Bülent Arınç yapacaksınız o olacak)...
Nergis Hanım
Arkadaş, sırf minimalist sinemayım diye, bir buçuk saat boyunca, tek mekan evde, hasta bir kadın izlettirilmez ki adama ama yaa...
-BİTTİ-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et