Vizyonda Bu Hafta: Sarp Apak 20 Yıldır Açılamıyor, Jennifer Devrime Yürüyor, Koca Leon Aşçıbaşılık Yapıyor
Merhaba sinemasever! Sempatik bir vizyonumuz var bu hafta ve istersen çok eğlenebiliriz seninle! Nasıl mı? "Müzikli dram olsun, gözyaşları fışkiye olsun" düşüncesiyle Karışık Kaset'e giden ve "Aksiyon ve çatışma olsun, efektli bilimkurgu olsun" diye Açlık Oyunları'na giden liselilerin yerini tespit et ve arkalarına otur yeter! Sonrasında onların "Bu hiç duygusal değiil, keşke Açlık Oyunları'na gitseydieem", "Ya hiç hareket yoook, Karışık Kaset'e mi gitseydieek" sözlerine şahit olup kıs kıs gülebilirsin! Neden gülüyorsun diye sorarlarsa aklıma Zaytung Vizyonda Bu Hafta geldi dersin.
Karışık Kaset - 2010'lar da çok acayip değil mi ya?
Ne yalan söyleyelim, fragmana ilk bi bakınca burun kıvırdık, gözlerimizi kıstık ve suratımızı ekşitip dudağımızı sağ tarafa büzdük (biz eleştirmenlerin böyle garip mimikleri olabilir)... Baktık kasetçalarda dönemin pop şarkıları dönüyor, ortada inişli çıkışlı ve gizemli bir romantiklik var, "Aha" dedik, Çağan Irmak Melodram Yüksekokulu'ndan yeni mezun bir yönetmen "High Fidelity"yi izlemiş ve aklına bi fikir gelmiş (Bu arada o da ne güzel filmdir ha). Filmi izleyip de abartısız ve kaliteli bir romantik komediyle karşılaşınca ise utanarak ağzımızı yüzümüzü düzelttik, adama benzedik biraz...
Film, Ulaş'ın çocukken ilk aşkı İrem'e hazırladığı karışık pop kasetini merkeze alarak 90'ı, 2000'i ve 2010'u anlatıyor (Spoiler: İlk şarkı Nilüfer'in). E o zamanlar WhatsApp, Facebook, arkadaşlık isteği, dm'den yürümek gibi kavramlar yok tabii (cep telefonu bile yok, öyle bir ilkellik). Ulaş da çekingen ve duygusal bir yengeç ergeni olduğu için bir türlü açılamıyor kıza. Çocukluğu ya da ergenliği 90'larda geçmiş bireylerdenseniz, filmi izlerken "Cartel nerde abi?", "Soner Arıcaa", "Bendeniiiz" diye ortalıkta aranmanız da mümkün. Lakin sonuçta sevimli bir aşk kurmacası bu, peçeteye istek yazar gibi izlemeyin filmi, lütfen...
- Albüm yapalım sana?
Sarp Apak'ın canlandırdığı Ulaş, 10 yıllık düzenli periyotlarla çocukluk aşkı İrem'le rastlaşır ve fakat bir türlü bitirici hamleyi yapamaz... Filmi izlerken siz de dayanamayıp "Hadi oğlum! Lan konuş! Söylesene be! Öp öp öp öp..." şeklinde tezahürat ederken bulabilirsiniz kendimizi... Tarkan, Mazhar Alanson, Sezen Aksu da eşlik ederler size, onlar da bu iş olsun diye kendilerini paralarlar ama kız inatçı, oğlan sümsük işte anam... Valla, nasıl olcak bu iş belli değil!...
Filmden ilginç notlar: Yönetmen, filmde tam 18 tane şarkı kullandığından şarkılara ödenecek telif parası için (bunun KDV'si var, stopajı var) henüz festivallere gönderilmemiş 2 sanat filmini Kültür Bakanlığı'na bozdurmak zorunda kalmış...
Puan: 80 ('ler geyiğine girmemiş olması da bir başka artısı)
Açlık Oyunları: Alaycı Kuş Bölüm 1 (The Hunger Games Mockingjay: Part 1) - Seneye devrim var!
Serinin 390 sayfalık son kitabını iki filme ayırmış Hollywoodçu arkadaşlar, bilin bakalım niye? Evet, doğru cevap: 2 dolar > 1 dolar. Harry Potter ile başlayan bu yöntem sayesinde kitapınızda ayraç koyduğunuz yere artık senaryo taslağını sıkıştırıveriyor yapımcılar. Bu arkadaşlar genellikle ilk filmi de temposuz yapıyorlar, hafiften merak uyandırıyorlar, ilkinin parasıyla efekt alıp ikinci filme bol bol aksiyon-savaş sahnesi dayıyorlar...
Jennifer Lawrence'ın (Yönetmenin soyadı da Lawrence ama kan bağı yok, baktık biz) canlandırdığı Katniss önderliğinde bir devrim hazırlığına tanık oluyoruz. Otoriter Başkan Snow'a karşı artık canına tak eden 13. Bölge halkı, "Mesele sadece bir alaycı kuş meselesi değil, sen hala anlamadın mı?" diyerek ayaklanmıştır. Katniss, öncesinde Survivor Gönüllüler takımında gösterdiği performansla milyonların sevgilisi haline gelmiştir. Bu karışık ortamda filme gelen genç kadınların asıl odaklanması gereken ise bu Katniss, Peeta ve Gale karakterleri arasındaki aşk üçgeninin nasıl çözüleceğidir...
Filmin mesajı: "Hollywood'da böyle komünist komünist filmler oluyor mu?" diye şaşabilirsin belki ama arkadaşlar devrimcileri "içki yasaklayan küt kafalı insanlar" olarak gösterip yeterince algı yönetimi yapıyorlar merak etme... Muhtemelen 20 Kasım 2015'teki ikinci filmin politik mesajı, "En iyisi herkesin Liberal Demokrat Parti'ye üye olması ve Genç Yunuslar olarak seçim çalışması yapması" olacaktır...
Puan: 30 (Aslında 60 ama yarısı şimdi, yarısı seri bitince)
Şeflerin Savaşı (Comme Un Chef) - Leon, hardal sosunda marine edilmiş dil balığına karşı...
Bundan tam 20 sene önce Leon filmiyle soğukkanlı ve karizmatik bir mafya tetikçisi olarak tanıdık Jean Reno'yu (sübyancı diyenler de oldu). Sert bakışları ve kararlı hatlarıyla bir kuşağın kariyer hedefleri arasına mafya tetikçilini sokan insan oldu. Reno'nun bu filmle geldiği son nokta ise, aşçıbaşı olup elinde dereotuyla ortalıkta dolaşmak! Ah be abi, sana posta koyan restoranın genç ve züppe patronunu şöyle tek vuruşta yere sereydin keşke, o efsane günlerinle kalaydın aklımızda...
Filme gelince, garip ve karmaşık ama bir o kadar da nezih yemek isimlerinin havada uçuştuğu klasik bir Fransız yemek filmi... Yine modern olanla geleneksel olanın çatışmasında sevgi kazanır, baharatı çok kullanmamak da barış içinde yaşamak için elzemdir. Film, bizde dünyadan 2 sene sonra vizyona girdiğinden "Soğumuş bu, yenisini getirin" deme hakkınız da mevcut...
Puan: 70. Restoran sahibini temizlersen bi 20'lik daha işler...
Asfalt Çiçekleri
Yönetmenin ismi Kamil Koç olunca ister istemez "Lan otobüslerde göstermek için kendi filmlerini mi çekmeye başladı bu adamlar" diye bir şüphe düştü içimize. Firmayı arayıp sorduk, "Yok abi, bizde hala Maskeli Beşler oynuyor. O sizin dediğiniz film, varoluşsal sancılar çeken bir ressamla, tarihteki konumunu ve yaşamdaki köklerini aramak için doğuya yönelen Haifa'nın çakışan hikayelerini anlatıyor. Bize gelmez o..." dediler, içimizi rahatlattılar. Bazı şeylerin değişmediğini bilmek güzel...
- BİTTİ (Ümmü Sıbyan: Yerli korku filmi, yazı biterken aniden çıktı ki korkasınız) -
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et