Vizyonda Bu Hafta: Medyaya güven olur mu? Pucca Murat Boz'u götürür mü? Penguen Madagaskar'da terlemez mi?
ZaySinVizBu olarak (Açılımı "Zaytung Sinema Vizyonda Bu Hafta", aile arasında sade bir törenle markalaştık) kınıyoruz böyle vizyon dünyasını be... Valla, insan bir yerden sonra kaldıramıyor artık. Yılın en iyi filmlerinden biri, Gece Vurgunu (Nightcrawler), tee Amerikalardan vizyonlarımıza gelmiş, tüm Türkiye'de sadece 23 salonu layık görmüşüz kendisine. 10 şehirden birinde ya var ya yok. Filmi izlemek için kafayı kırıp yollara düşmek, otostop falan çekmek gerek. Bu arada şanslıysan, 28 Kasım'da İstanbul'da yola çıkan ve Eskişehir ile Sinop'a da uğrayarak süper filmler gösterecek olan Gezici Festival'in seyyar aracına denk gelebilir, yolda sinema muhabbetine de doyabilirsin...
Şimdi ZaySinVizBu başlıyor... (Tam olmadı bu isim sanki ya :/ )
Gece Vurgunu (Nightcrawler) - Alem göt olmuş, anlat anlat bitmiyor...
"İsteyince her şeyi yapabilirsin bence", "Sen çalış biz paraya ve şöhrete boğucaz seni", "Yaparsın koçum, yürü be anam"... tarzındaki Hollywood kişisel gelişim filmlerinden bir hayli farklı bu yapım. Filmin başkarakteri Louis Bloom, Açıköğretim İşletme mezunu bir demir hırsızıdır. Fellik fellik kendisine iş ararken "Halk bunu istiyor biz n'apalım" felsefesiyle yayın yapan televizyonlara yüzü gözü kan içinde kalmış vatandaş görüntüleri satma işinde çok para olduğunu keşfeder. Derken başarı ve namussuzluk basamaklarını bir bir tırmanır bu Bloom namussuzu. Başarısını sabah haberlerinde milletin içinin kalkmasına ve kendi durumuna şükretmesine borçludur. Donuk ve cool bakışlarıyla sosyopat olduğu kadar da karizmatik biridir, yapayalnız yaşarken çiçeklerini sulamayı da ihmal etmemektedir.
Kanalın haber yönetmeninin dediği gibi medya sektöründe suçlunun teni kavruk veya siyahi, kurbanın ise sütten çıkmış ak kaşık gibi bembeyaz olduğu cinayet-hırsızlık haberleri çok tutmaktadır. İsmi "Havuz medyası" olsun ya da olmasın bütün medya alemi böylesine göttür işte. Düşün sırf ABD'deki medya ortamını, 80 senedir anlata anlata bitiremediler. 1941'de Citizen Kane ile başladılar, bu sene Gone Girl ile iyi bir laf soktular, "Bitmiştir artık bu sondur" derken TAAK! 2 ay sonra da bu çıktı...
Zehirli ayakkabı yine can aldı...
Bu bendine sığmaz taşan Amerikan suç geriliminin anti-kahramanına hayat veren Jack Gyllenhaal, nefis performansıyla Oscar'a şöyle bir göz kırpıyor (olmadı çalarız heykelciği abi)... Travis, Leon, Joker, Tylen Durden ile beraber tarihin en iyi anti-kahraman karakterleri listesine adını yazdıran Gyllenhaal'ın bu film için 13 kilo verdiğiyle ilgilenerek dikkatleri başka yöne çekmeye çalışıyor çakal ABD basını ise...
Sonuç: Sert kontrastlar, koyu bir fon, kapitalizmin ahlakı geri plana iten yoz ilişkileri, Los Angeles'ın gökdelensiz caddeleri, yalanlar ve gece ışıkları... Al sana Amerikan Rüyası!
Puan: 95 (Hocam 5 puanı nereden kırdınız?)
Hadi İnşallah - Pucca film oldu, koşun gızlar!
"Geberin ne diyeyim yaaani", "Beni sevmiceksin de kimi seviceksin koppekkkk!!!!", "O lahmacun kokusu senden mi geliyo?" gibi eserlerle Twitter fenomeni olmayı başaran, "O elemanı nasıl kaçırdım yaa" üslubuyla ilişkilerini yazarak meşhur bir yazar olan Pucca kod adlı arkadaşın en sonunda bir filmi de oldu. Pucca'nın yayımlanan günlüklerinden birinden uyarlanan filmin başrolü ise Büşra Pekin ve çok da iyi oynuyor maşallah. Vücudunun herhangi bir yerinden erkek gibi ses çıkarmadan komedi yapılabileceğini gösteriyor bize Pekin... Deliha, duyuyorsun dimi kızım?!
Pucca, günlüğünde erkeklerle olan muhteşem deneyimleri dışında başka bir şeyi anlatmayı gereksiz bulduğu için filmde de bazı eksiklikler gözüne gözüne batıyor insanın. Bu kadının üniversitede ne bölüm okuduğunu, mezun olup döndüğünde ailesinin neden şaşırdığını, evde annesinin niye olmadığını, işyerinde aval aval niye gezdiğini tam anlamıyoruz... Anlamamıza da gerek yok tabii, bu bir aşk komedisi altı üstü ve bizi ilgilendirmesi gereken en temel şey Pekin'in istenmeyen kiloları...
- En son ne zaman iyi bir filmde oynamıştım ben ya?
Çalışmaya başladığı İzmir yerel Tv'sinde kendisini Murat Boz'a (Pekmez) beğendirmeye çalışan Büşra Pekin (Pucca), makyaj yapınca güzel, yapmayınca çirkin olmaktadır. Bu kadar kolay değişince haliyle bir Çirkin Betty hikayesi olamamaktadır. Boz ise hemen hemen hiçbir oyunculuk yeteneği gerektirmeyen Pekmez isimli karakteri (Pekmez, Pekin, Pek, Peki!) alabildiğine kötü canlandırmaktadır. Bu performansla Acun'un onu Ütopya yarışmasına sürmesi içten bile değildir. Velhasıl, Pekmez, Pucca'nın makyajlı bir anını yakalayıp sevgili olur, film yapımcıları da Boz'un oyunculuğuna daha fazla katlanamayarak filmi bitiriverir...
Olumlu notlar: Manga'nın sürprizi, Issız Adam'daki karşılaşma sahnesine gönderme, Cezmi Baskın ve Büşra Pekin'in diyalogları, orantılı belaltı espri ve İzmir manzaraları...
Puan: 60 (kilosun en fazla kızım abartma kendini, senin kemiklerin iri, iliklerin hacimli)
Madagaskar Penguenleri (Penguins of Madagascar) - Siz mi kurtaracaksınız bu memleketi?
Bu işi iyi kıvırıyor Dreamworks Animation. Tutan bir animasyonun yan karakterlerinden ayrı film (örn. Çizmeli Kedi) yapıyor. Sonuçta çocuk izliyor bunu, ne anlar yan karakterden, yardımcı oyuncudan falan. Hayvan yere düşünce gülüyor işte... 3 filmlik Madagascar serisinin sevimli yan karakter penguenleri de önce 149 bölümlük dizi olarak yayınlandılar, yetmedi bilgisayar oyunu olup çocuklarımızı ekranlara kilitlediler ve en sonunda da "Neden Türkçe dublajlı bir uzun metraj olmayalım" diyerek sinemalarımıza kadar geldiler. İşleri bitince hayvanların kuyruk yağından margarin yapıp onu da satarlar gibi geliyor...
Neyse, konuya gelelim: Skipper, Kowalski, Wiko ve Private kod adlarıyla freelance ajanlık yapan penguenler, kötü ahtapot Dr. Octavio'ya karşı savaşmak için Kuzey Rüzgarları isminde bir örgütle işbirliği yaparlar (Çocuğa "örgüt" demeyin yine de siz, "abiler" falan deyin... Yok vazgeçtik, "abiler" de demeyin. O da başka bi yere gidiyor... "Ekip" nasıl?)... Lider, kaşif, girişken, masum gibi farklı özelliklere sahip bu sempatik ajanlar, Venedik, Şangay, New York, Dublin gibi farklı şehirlere giderek hedef kitle çocukların farklı kültürlerle tanışmasını sağlar, hatta arada Hemşin Horonu, Mihalıççık Kaval Havası bile oynayarak bizden biri olduklarını kanıtlarlar...
Eğlenceli film işte, çocuğunu da al git. Büyükler için birkaç belaltı espri de koymuşlar, sıkılıp dudağını büzme, yanağını şişirme diye...
Puan: Çocuklara 100, sana 50
Hadi Deliha'nın gişesi 1 milyonu bulmadan kaçtık biz...
-BİTTİ-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et