Vizyonda Bu Hafta: Ergenlere Yerli Vine Komedisi, Yetişkinlere Acıklı Savaş Hikayesi, Çocuklara Müzikli Masal...
Bu hafta vizyon Oscar adayı filmlerle dolu. Oscar törenindeki simültane tercümenin de etkisiyle söz konusu filmlerin isminin birkaç kez geçecek olması dağıtımcıların iştahını kabartmış görünüyor (bedava reklam baldan tatlı). Hal böyle olunca Oscar'ın gediklileri, 2. Dünya Savaşı ve Irak İşgali filmleri de sinemaları işgal etmiş bulunuyor. Vizyona giren yerli film sayısı ise yok denecek kadar az (sayıyla 1). Vine ünlüsü Cem Gelinoğlu'nun Ali Kundilli'si Kültür Bakanlığı'nın "Haftalık zorunlu yerli komedi" kontenjanından sinema salonlarımızla buluşmuş. Velhasıl yönetmenlik yapan Angelina Jolie de var, dehalık yapan Alan Turing de, komiklik yapan Ali Kundilli de… Kafana göre takıl işte.
Ali Kundilli – Yurdum insanının ibretlik vine’larını izliyoruz şimdi de…
Ali Kundilli, uyarlama bir film sayılabilir. Vine fenomeni Cem Gelinoğlu'nun Recep İvedik, Sabit Kanca, Mazlum Kuzey tipi bir "samimi gerizekalı"yı ne kadar iyi oynayabileceğini keşfetmiş yapımcılar ve üstüne film konduruvermişler. Gelinoğlu Vine'ları uyarlaması yani film (Sırf fragmanda 3 tane vine saydım). Yine Vine’larından tanıdığımız (bi' arkadaş tanıyormuş) Sami Aksu ve Emre Mutlu da Gelinoğlu'na eşlik ediyorlar. 7 saniyede bol ‘amk’lı yurdum insanı tespiti yapmayı başarabilen bu yetenekli insanlar "konulu yerli komedi" yapmış bizlere (bu arada Gelinoğlu'nun dedikoducu teyze vine'ları falan harbiden komik ya. Bi' arkadaş çok gülmüş).
- Nasıl ismimiz yok ya?! Bi de "Vine fenomeni" diye aratır mısınız?
Filmin ayrıntılı analizi: Bütün "Kötü komedi nasıl 1 milyon izlenir" formülleri uygulanmış. Anadolu’nun ücra bir köşesinden anonim bir türkü (anonim olsun ki, telif ödemeyelim, kapişş) bulunmuş. Kamera arkası görüntüleri ve anonim türkü söylerken deli gibi eğlenen oyunculardan tanıtım videosu oluşturulmuş. Gelinoğlu da ağzını yüzünü garip bir şekilde yamultup poz verince afiş fotoğrafı da hallolmuş. Kaçma-kovalama, yanlış anlama-yanlış anlaşılma, aptala yatma, "bol miktarda amk" kullanma derken film tamamlanmış...
Hikayeyi de anlatacaktık ama yerimiz kalmadı. Aşağıda fragman, Youtube’a da "Cem Gelinoğlu Vine" yazınca çıkıyor bi'şeyler, bakın işte...
Puan: Vine başına 5
Enigma (Imitation Game) – Bizde de 900 trilyon dolarlık Ömer Çelakil vardı ama çıkarttırmadılar işte...
Alan Turing geçen yüzyılın dehalarındandır. Lisede millet arka sırada osbir çekip bırakıp tuvalette sigara dönerek asilik yaptığını sanarken üstün matematik problemleriyle uğraşan bir cool'dur. O yaşta büyük insan olacağı belli olan Turing, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Enigma şifrelerini kendi yaptığı büyük bir makineyle çözmüş ve 1 madalya + 1 Nobel hak etmiş. Algoritmaya çevrilebilen matematik problemlerinin makinelerce çözülebileceğini bulan Turing, böylece bilgisayarın da mucidi sayılıyor. Sözün özü, şimdi komşunun Wİ-Fİ şifresini çözmeye çalışabiliyorsan, bu yazıyı okuyabiliyorsan, Sasha Grey kimdir biliyorsan hepsi bu adam sayesindedir.
- Aslında Apple Store diye bir şey olsa, cebe uygulama indirsen, her indirenden komisyon alsan... Not alayım bunu...
Neyse n'oluyor şimdi filmde?
Askeri üstler başta bir tınlamıyor Turing’i. Hani kısa dönem askerlik için gidersin de bölük yazıcısı yaparlar ya seni, bi nevi öyle davranıyorlar garibana. Ama sonra bizimki koskoca Nazileri makine başında çözünce ("Delikanlıysan çık ortaya Turing") çok bozuluyorlar. "Ben zaten demiştim bu adam büyük adam diye” kıvırıyor bazıları... Bu arada filmin Norveçli yönetmeni de Akademi'nin şifrelerini çözmüş olacak ki, 8 dalda aday olmayı başardı Oscar'a...
Ivır zıvır bilgi (IMDB’deki Trivia bölümünden özendik): Alan Turing bir eşcinsel ve İngiliz devleti bunu suç kabul ederek onu hadım ediyor. Filmde milleti ürkütmemek için bu mevzuya çok dalmıyorlar tabii. Bu iğrenç uygulamaya karşı Turing siyanürlü bir elma ısırarak intihar ediyor. Derler ki Apple’ın ısırılmış elma logosu da buradan gelmektedir. Hatta gökkuşağı rengindeki ilk logosu LGBT bireyleri temsil edermiş. Şaşırdıysan "vaaay" de...
Her uygulama indirdiğinde aklına Turing gelsin, bi algoritma oku arkasından. Sevaptır...
Puan: √4225
Sihirli Orman (Into the Woods) - Gideceğiniz sinema AKP'li Belediye sınırları içindeyse filmin adı "Orman niteliğini kaybetmiş sihirli 2B arazisi" diye çevrilmiş olabilir. Bi bakın gitmeden önce...
Haftanın en seyri güzel filmlerinden biri bu. Üzerlerinde büyü olduğu için çocuk sahibi olamayan bir adet fırıncı karı-koca, bir de kötü kalpli cadı var (19. kez Oscar'a aday olan Oscar Cadısı Merly Streep). Cadımız bu çifti okuyup üflüyor ve büyü bozumu için kendisine bazı materyaller getirmesini talep ediyor. Cadıyla cadı olan çift, bir adet beyaz inek, Kırmızı Başlıklı Kız'dan kırmızı pelerin, Sinderella'dan ayakkabı ve Rapunzel'den bir tutam saç almak için ormanda yolculuğa çıkıyor. Masallar birleşiyor, olaylar karışıyor, öcü tipli rollerin adamı Johnny Depp de arada bi' görünüyor...
Filmin hedef kitlesi: Çocuğunu uyutamazsan "Gel ulan eşşek sıpası" deyip gece seansına götürmelik bir film. Film boyunca bütün karakterler müzikal bir şekilde konuşuyor, eğlenerek öğrenelim ve tane tane dersimizi alalım diye. Nihayet 125 dakikalık film bitince herkes kendine göre bir ders alıyor ( bkz. "Erkenden yatmalıyız ki anne babamız sevişebilsin", "Özcan Deniz'i filme getirelim ki 'Sevimli Tehlikeli 2' bir şeye benzesin"...)
- Allah ayırmasın güzel abim. 1 liranız var mıydı acaba?
Puan: 4 masal + Oscarlık cadı = 70 puan
"Eee, Angelina Jolie var diyordun, savaş var diyordun noldu?" diyorsun değerli ve tatminsiz sinefil kardeşim. Hadi o zaman geri kalan filmleri de iki nokta üst üste şeklinde sinopsisleyelim:
Keskin Nişancı (American Sniper): Bizim "Fetih 1453", "Kara Murat: Fatih'in Fedaisi" filmleri nasılsa bu da öyle ajitasyon, öyle niteliksiz, öyle nalet... 80'lik usta Clint Eastwood çekince kurgu-ses falan süper olmuş ama konu bildiğin Counter Strike oyunu. Bizim sniperlı Amerikan askeri "Terorists" takımında olan Irak halkını elindeki 4'ün 6'sı ile tek tek indiriyor. Sonuç: Counter Terrorists Win... Bi' de Oscar'da En İyi Film adaylığı...
Boyun Eğmez (Unbroken): Angelina Jolie'nin çektiği ikinci film. Olimpik atlet Louis Zamperini'nin yaşanmış, deneyimlenmiş ve abartılmış II. Dünya Savaşı maceralarına odaklanıyor. Zamperi'nin çocukluğu ve atletlik kariyerini hemen atlayan Jolie, "Hadi savaş gösterelim millet sıkıldı" anlayışıyla elemanın savaş uçağından düşmesine geçiyor. Sonra 47 gün boyunca Survivor-Askerler, sonra esir kampı, kahrolası Caponlar, klişe klişe klişe...
O değil de, senaryoyu Coen Kardeşler yazmış. Jolie'nin kalın dudaklarıyla yaptığı "Senaryoyu yazar mısınız?" ricasını kıramamış ama çok da kasmamışlar. Aman sakın Coen'leri bu filmle değerlendirme, Orada Olmayan Adam'ı izle, Sen Şarkılarını Söyle'yi izle de öyle konuşalım.
Mommy: Kanadalı genç yönetmen Xavier Dolan çekmiş. İlk oyunculuğunu 5 yaşında, ilk yönetmenliğini 20 yaşında yapan Dolan bacaksızı, 25 yaşında da böyle süper bi'şey çekmiş. İster istemez üniversitede Sinema Tv okuyup da animasyon filmi "bilimkurgu" zanneden insanları kıskandırıyor. Neyse, Freudyen bir şekilde anne-oğul ilişkisi anlatmış yine Dolan. 25 yaşında "Freudyen" dedirtiyor insana, helal olsun...
Hayatın Kendisi (Life Itself): Rogert Ebert'ı anlatan bir belgesel. Kendisi 46 sene sinema yazarlığı yapmış bir ustamızdır. Bizdeki Atilla Dorsay yani... Nacizane ben öldükten sonra da, sinema filmi olmasa bile, düşük bütçeli bir vine çekerseniz sevinirim...
- BİTTİ (Oscarlar okundu mu? Kaçta kaç tutturdunuz? Biz? Bizim iyi yaa...) -
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et