Vizyonda Bu Hafta: 100. Yıl Dönümünde de Düzgün Çanakkale Filmi Yapamamak... En İyisi Ezgi Mola'ya Koca Bulmak...
Bu hafta vizyon kısaca şöyle: Epik savaşla tipik aşk arasında kalmış Çanakkale filmi, eğlendirirken evlendiren çok yerli komedi ve birbirinden yabancı aksiyonlar (kaçıranlar için alternatifleri bu ve her akşam Kanaltürk'te). Velhasıl, piyasa durgun sayın okuyucu. İlla sinemaya gidecekseniz geçen haftalardaki "Vizyonda bu hafta" yazılarına bakıp oradan bi şey seçseniz daha iyi sanki. Birdman falan oynuyordur hala...
Son Mektup - Çanakkale içinde çektiler beni, olmadan vizyona koydular beni...
Türk Sineması'ndaki yılda en az 3 Çanakkale filmi zorunluluğu nedeniyle çekilmiş gibi duran Son Mektup, neticede bir "kahraman ulus filmi" olduğu için klişelere sıkı sıkı sarılmış. Fatih Terimsi tarzlarıyla asker gazlayan komutanlar, sakatlığına rağmen karşılaşma sonuna kadar oynayan gözüpek askerler, meymenetsiz yabancılar... Yani Çanakkale cephesinde yeni bir şey yok. Oradan anti-militarist hikaye çıkaracak bir babayiğit de çıkmadı henüz. Gerçi filmimizin odak noktası savaş da değil; uzaktan uzağa mektuplaşan Nihal-Salih çifti.
- Komutanım "Köy takımı" demişler bize. "Güle oynaya geçeriz" demişler... N'apalım?
Tayyareci Yüzbaşı Salih Ekrem ve Nihal hemşirenin aşkından yürüyor film. Cephede tanışıp sonra ayrı kalan çiftimiz WhatsApp teknolojisi yokluğundan dolayı sürekli mektuplaşmak zorunda kalıyor (Al sana dram!), gerisini kulağımızın dibinde bağıran duygusal müzik hallediyor. Lakin mektuplaşma sahneleri sempatik: Eski yazıyla, divit ucuyla yazılan mektuplar insanda bi' hattat olma, bi' nakkaş olma hevesi uyandırmıyor değil. (tip of the day: Eli kod tutan biri öyle bi iPhone uygulaması yapsın, köşeyi dönsün hadi...)
- Kız seninki savaşırken NİHAL yazdı uçakla! Kaçırma bu herifi...
Puan: Hadi o heyecanlı uçak sahnelerinin, o güçlü ses efektlerinin hatrına 40
Kocan Kadar Konuş - Sizi "çok satanlar"da gördük, film yapalım dedik...
BKM'nin ayda bir sinemaseverlere armağan ettiği "aşklı komedi", "komik aşk", "sade aşk", "düz komedi" türlerindeki filmlerinden biri, Hadi İnşallahvari bir romantik komedi... Güzelleşen ve akıllanan bir genç kadının partner (koca) bulma çalışmaları yerli motiflerle birleşinceee... Evet evet, kafadan 2 buçuk milyon izleyici!
Film "Kocan Kadar Konuş" isimli kitaptan uyarlama. Kitap, bilimsel yöntemlerle erkekleri peşinde köpek etmek, onları evliliğe çekmek için yazılmış bir başucu kılavuzu (Kaynak: Instagram). "Allah De Yeter" tarzında kitaplar arasında filme uyarlamalık Best Seller arayan BKM yapımcıları, buna rastlayınca yazarı bulup basmış teklifi. Dialoglar aynen korunmuş, gelecek vaadeden bir yönetmen kamera başına konmuş, gerisi cast'a bakar anam: Annanne rollerinin vazgeçilmezi Nevra Serezli, dizi yakışıklısı Murat Yıldırım ve müthiş fırlamalığıyla Ezgi Mola!
Romantik komedide yüzü salatalık maskeli bir kadın varsa o kadın mutlaka muradına erer...
Filmin ayrıntılı analizi: Bizim Efsun (Ezgi Mola) n'aptığını bilen ve bir yayınevinde editörlük yapan 30'larında bir kadınken nasıl oluyor da aniden gelin buketi peşinde koşan bir manyağa dönüşüyor, enteresan! "Yüzde 100 Türk kızı" diye de slogan yapmışlar, Türk Kızı Çiftliği'nde mi üretiliyor bunlar, TSE mi tescilliyor bunları, o ne menem bir standartlaştırma? Neyse sevimli-eğlenceli film, sorgulama.
Puan: 60 (30'u Ezgi Mola'nın)
The Gunman - Sean Penn tek, siz hepiniz
Karizmatikliğini İtalyanlığından, aktivistliğini Rusluğundan, oyunculuğunu Amerikanlığından alan Sean Penn hem yapımcı hem başrolde. Ayrıca Javier Bardem de bazı yerlerde eşlik ediyor Sean Penn'e (hani şu, "Ulan ben de esmer ve büyük burunluyum ama niye bu kadar karizmatik değilim" diye düşündüğümüz adam).
Hikaye: Çokuluslu şirketler Afrika'nın yeraltı kaynaklarını ele geçirmek için çeşitli dötlükler yapıyor. Keskin nişancı Jim Terrier (Sean Penn) başta bunlar adına çalışıyor, Kongo'nun Maden Bakanı'nı öldürmek gibi çeşitli pislikler yapıyor, taa ki 8 sene sonra tövbe edinceye kadar... Sniper'ını gömerek Kongo'da yardım faaliyetlerine katılan Terrier'i rahat bırakır mı naletler, peşine katilleri takıveriyorlar. N'apacak Terrier, tabii ki tek başına hepsini en aksiyonlusundan temizleyecek. O arada Londra'yı-Barselona'yı gezecek, bizi de gezdirecek sağolsun
- Hayır o "Üzgün Kaslı" ben değilim, yanlış geldiniz siz...
Puan: 60. Hadi Sean sürekli müşterimizsin 65 olsun.
Ne kaldı geriye? Aksiyon-suç-gerilim-distopik-psikolojik-dram türünde birtakım standart yabancı filmler. Birbiriyle karıştırmadan anlatmaya çalışalım 3-5 cümle:
Kuralsız (Insurgent): Hafiften Açlık Oyunlarıvari bir distopik ergen filmi. Toplum katmanlara ayrılmış ve en alt katmanda toplum dışına itilmiş "Uyumsuzlar" var, diktatöre karşı savaşsınlar ve ergen izleyici kendini bunlarla özdeşleştirsin diye. Eğer sen de Uyumsuz olmak istiyorsan kulağına 6-7 küpe birden takıp kollarını bilekliklerle donatabilirsin.
Fokus (Focus): 100 milyon $ bütçeli, güzel sinematografili ve kaslı Will Smith'li bir soygun filmi. Üçkağıtçı bir herifi canlandıran Will Smith, her bir yerinden dişilik fışkıran 24'lük Margot Robbie peşinde sürükleniyor film boyunca. Ah, o sana gelir mi Smith abi, "Femme Fatale" derler bunun gibilere, adamı ya mezara götürür ya katil eder. Bak iyi de kazanıyorsun, yol yakınken vazgeç şu sevdadan...
Margot Robbie'nin seksi pozları için aşağıdaki "Beğen" tuşuna tıklayın... En azından bi' deneyin olmaz mı?
İkinci Bir Şans (En Chance Til): İskandinav sineması diyelim sen anla: Psikolojik gerilimler, soğuk sürprizler, gizemli karakterler... "Kim doğru-kim yanlış", "İdeal insan kimdir", "Anne nasıl bir varlıktır", "Gunman bu salonda değil miydi ya?" diye sorgulatıyor da sorgulatıyor Danimarkalı filmimiz.
Pasolini: 75'te hayatını kaybeden, aynı anda komünist, eşcinsel, gazeteci, sinemacı, şair, filozof olabilen büyük usta Pasolini'nin son günleri... Aslında toplayacaksın İtalyalı yönetmenleri, hepsi birer kısa çekecek ustamız hakkında, böyle Ferhan Özpetek falan... Sonra birleştireceksin onları, "Pasolini, I Love You" diye süreceksin piyasaya.
- BİTTİ (Kış da bitse ya artık) -
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et