Vizyonda Bu Hafta: Kardeşim Benim (Burak Özçivit ve Murat Boz'dan Çok Yanlış Zamanda Kardeşlik Mesajı)
Muhtemelen isteyerek yapmamışlardır ama bu hafta vizyonda kardeşlik ve barış teması ön planda. Mesela haftanın Burak Özçivit içeren filmi Kardeşim Benim'de, herkesin kardeşimiz-bacımız olabileceği mesajı mevcut. Sonra "Diren!" filminde, dönem İngilizlerinin, direnince çatır çatır oy kullanma hakkını aldığını "kız kardeşlik" mesajıya izliyoruz. İyi Bir Dinozor'da da insanın uslu durduğu sürece dinozorla da kardeşçe yaşayabileceğine, T-Rex'lerle de abilik-ablalık bağı kurabileceğine ikna oluyoruz. Neyse, çok şey olursa özür dilerler, öpüşür barışırız artık. Fak, gene barış dedik...
Kardeşim Benim - Bir geniş omuzlu Özçivit filmi...
Tam Beyaz Show'a konuk alınmalık üç isim, Burak Özçivit, Murat Boz ve Aslı Enver filmin başrollerinde salınıyor. Bir tarafta, koltuk dönmedikleri O Ses Türkiye'nin kötü sesli yarışmacılarına uygun bir dille durumu anlatmasını ailece pek sevdiğimiz Murat Boz; diğer tarafta bıyıkları ve göğüs kasları her geçen gün gürleşen Burak Özçivit...
Yiğitler meydana çıksın, ama öncesinde fragman gelsin:
Ne anlattı şimdi fragman?
Yıllardır küs olan, biri sempatik pop ünlüsü, biri karizmatik rock yıldızı iki kardeşi oynuyor Murat ve Burak. Babaları video halinde bir vasiyet hazırlamış bunlara. ''Beraber şu arabayla yola çıkın, şu şu adrese gidin'' diyor. Magazin basını olası bir "İçkiliydi bilmemne" anı yakalamak için peşlerini bırakmıyor bunların. İçlerinden bir kadın muhabir (Aslı Enver) diğerlerini atlatıp bizim yakışıklı-sempatiklerin peşine düşüyor. Sonrası yol macerası, düğün eğlencesi, dramlı sürprizler, Kral TV top 10 listesine bomba gibi bir giriş yapası klipler...
Bu resme bakıp aşağıdaki soruyu cevaplayınız...
Soru: Üstteki babadan çıkan ürünler bu şekilde olduğuna göre, annenin genlerindeki mucize nedir? Süreniz 30 dakika...
Ozan isimli hayranı bol bir popçuyu canlandıran Murat Boz, iki espri yapıyor, iki şarkı söylüyor da biraz neşe katıyor ortama. Burak Özçivit ise film boyunca dik duruşundan taviz vermiyor, hareket edip kendisini bozmuyor. Galiba kamera ondayken tişört altı kaslarını sıkmakla meşgul olduğu için çok devinimde bulunmaması gerekiyor. O kadar karizma kasınca, rock solisti olduğu halde ağzından iki kuple şarkı da duyamıyoruz. Sevgili müzisyen, elinde tutup poz verdiği elektronik gitarın teline sadece birkaç saniye dokunup -sanki elektrik kaçağı varmış gibi- bırakıyor.
-Sol anahtarı neresinde oluyordu bunun?
Filmin gidişatı hakkında notlar?
Külüstür arabayla yolculuklu romantik komedi, hesaplaşmalı aile dramı, şivesi bol yöre komedisi, yemek yerken yanda oynamalık dizi türleri arasında geziniyor film. İlk yarı seyirciyi bol bol güldürüp ikinci yarı kendi yarı sahalarına kapanıyorlar ve dram yapıyorlar. Sonlara doğru küçük sürprizler yapmaya çalışıyorlar ama o sürpriz 10-15 dakika önceden belli ediyor kendisini. Bu karışıklıkta aklımızda kalan tek şey, düğün organizatörü çalgıcı roman amca oluyor.
Tez-antitez...
Son olarak milyonların cevabını aradığı "Murat Boz mu Burak Özçivit mi?" sorusuna cevap bulmaya çalışalım biz de:
- Burak, O Ses Türkiye'ye katılsa Hadise'yi seçer... Murat dönmez...
- Burak, ortamda şarkı söylenmesi istense "Dur ben zeybek oynayayım" diye konuyu değiştirir... Murat, bahar şenliği adamı, her yola gelir, slow başlayıp halay bitirir...
- Burak'ın az buçuk kas avantajı var, dövmesine döver. Ama Murat daha sempatik olduğu için adam toplayıp gelebilir... Acun'u tanıyor...
- Burak'ın Adonis kası olmasa bile sürekli kendisini kasmasından "Bu çocuğun Adonis kası bile vardır" hissi veriyor. Murat iddiasız, en fazla 20 şınavda kesilir.
- Burak'ın parası var, zaten filmin de yapımcısı. Murat Boz'un da çok vardır kesin. Bizim yok...
İyiler hoşlar ama stüdyoda pataklansak ikisi de yerinden kıpırdamaz...
Puan: Burak'a 10, Murat'a 15, Aslı'ya 20
Diren: Zamanı Geldi (Suffragette) - Eskiden ne direnirdik...
1900'lü yıllarda, oy hakkı başta olmak üzere erkeklerle aynı haklara sahip olmaları için mücadele eden Süfrajet hareketinden kadınların mücadelelerine tanık olalım diye çekilmiş, politik etkinlik yaparken izletmelik film... Filmin orijinal ismi Süfrajet, aslında oy kullanma hakkı anlamına geliyormuş ama zamanının İngiltere'sinde kadın hareketini aşağılamak için kullanılmış ve tıpkı 'çapulcu' gibi kadınlar bunu sahiplenmiş. Genellemeden ve gönderme yapmadan duramayalım o zaman: Tarihler, ülkeler değişiyor, olaylar aynı...
-Biber gazı sıkmıyorlar ki Kırmızılı Kadın duruşu yapayım, TOMA yok ki bir Siyahlı Kadın hareketi çekeyim...
Filme gelirsek?
Güzel gamzeli bir Carey Mulligan'ın oynadığı Maud isimli karakterin başından geçenlerle ilerliyor film... Maud, tesadüfen bir gün vitrin kırma eylemlerinin arasında kalır, giderek hareketin içine girer ve de Süfrajetlerin vitrin yüzlerinden biri olur. Önce ezcanede kimyacı olarak çalışan Helena Bonham Carter'la ve sonra hareketin gizemli lideri Pankhurst'ü oynayan Meryl Streep'le tanışır. Meryl Streep'e "En son rockçı anneyi oynamıştınız. Oynanmamış marjinal karakter kalmadan ölmeyecek misiniz?" diye sorar. Streep "Hayır (No, I won't darling)" der.
Balkon konuşmasını da sen yap Meryl
Maud'un kocasına da bir parantez açalım. Karısına sahip çıkamayan bir ezik, Müjdat Gezen ve Şener Şen'in canlandırdığı kocalar gibi sinik... "İnsanı zorla feminist yapar bu herif" dedirtmesi için konulmuş gibi...
Puan: Bir pozitifi ayrımcılık örneği olarak 70
İyi Bir Dinozor (A Good Dinosaur) - Dört ayaklı Pixar insanı
Pixar filmi... Kafası çok acayip bu Pixar'ın. En son 'duygu'ları konuşturmuşlardı Ters Yüz'de, şimdi de daha insanların konuşamadığı bir dönemde dinozor konuşturuyorlar. Bu yaratıcılıklarını neye borçlular ki Pixar'lar? Çocukken anneleri hangi marka mamadan yedirmişler bunlara?
Nemo ve Yukarı Bak'ın yazarı Bob Peterson yönettiği film, göktaşıyla başlıyor. Bu sefer dünyayı yok etmeyip teğet geçmeyi tercih ediyor taş. Dinozorlar da aradan geçen süreyi iyi değerlendirip evrimleşiyorlar, konuşmaya başlıyorlar. Çiftçilik yapan ve üç çocuğu olan bir dinozor ailesi var. Oturma odalarında portakal soyulan aileler gibi de huzurlular maşallah. Derken bunların korkak oğulları bir insan yavrusu bulup onun peşinde giderken kayboluyor. İnsan yavrusu daha evriminin çok başında, köpek gibi uluyor dört ayağının üstünde.
Bi Amerikan tıraşı yapsak evrimde birkaç bin yıl atlar aslında...
Neyse bu korkak dinozor Arlo ve dört ayaklı insan çocuğunun macerası, özellikle aşırı gerçekçi çekimler için izlenesi... Biraz fazla düz ve naif ama... Aklı başına gelip de düzlük ve naifliğini kaybetmemiş çocuklar için daha çok...
Puan: Pixar hatırı
The Club - 'Kilisede ararken klüpte bulduk amcaları'
Değerli birtakım eleştirmenler, bu film için haftanın en iyisi diyor. Maalesef Eskişehir'deki Başka Sinema salonunu, sinemalarda Burak Özçivit'e, Murat Dalkılıç'a fazladan yer açılsın diye kaldırdıkları için ben izleyemedim bu festival filmini. N'apıcaz sahi o işi Başka Sinema? Şu kodaman sinema saloncuları ikna olana kadar bizim salona mı gelseniz? Çay da demleriz şöyle...
Ortalık biraz dağınık, kusura bakmayın...
Şilili yönetmen Pablo Larrain'in son filmi Club. Her filminde düzeltilmesi gereken bir çarpıklık, eleştirilmesi gereken bir iktidar pisliği bulan, kafayı Pinochet'e takmış abimiz, bu sefer de kiliseye sokuşturmuş. Yaşadıkları sahil kenarı bir evde birbirlerini yiyen rahipler-rahibelere minimal minimal geçirmiş Larrain. Filmi izleyenler bu rahiplerin bi' şeylerinden yola çıkarak bizim Diyanet'e laf sokup gönderme yapıyor. Ben yapamadım tabii. Filmi izleme şansı bulan Ankara, İstanbul, İzmirli arkadaşlarımız çıkışta bi zahmet gerekli göndermeyi yapsınlar...
Puan: İzlemeden 80
Bizans Oyunları - Gani Müjde de bitiyor, sakin olun
Film ekibinin, geçen haftaki 'olaylı' Beyaz Show'a konuk olduğunu hatırlatarak filme Beyazvari bir yaklaşım getireyim ben de: Valla filmi çok beğendim. Özellikle o üçlü koltukta oturanların emeğine sağlık, çok güzel oynamışlar. Çok da komik. Keşke televizyondan vaktiniz olsa da daha çok filmde oynasanız. Hepiniz süpersiniz... VTR girelim mi?...
Puan: Yüzde yüz Beyaz
SONUÇ - Çabucak Sonuca Gelmek
Kısa vizyonlu bu haftayı şöyle bi' tekrar gözden geçirirsek: Club'ı izlemeyi unutmayalım, "Minimalist yaşlı film rahatsızlığı" olanlar hariç tüm sinemaseverler izleyiversin... 6-9 arasındaki çocuklarınız varsa da hepsini İyi Bir Dinozor'a götürün -ki zaten çekilmez olan AVM'lerde bir de çocuk zırlığı dinlesin herkes... Onun dışında, her gün Murat Boz'u televizyonda görmeye doyamayanlar Kardeşim Benim'e gitsin. Direniş ruhu güncellemesi yapmak isteyenler de Diren'e gitmeyi ihmal etmesin....
Haydi güzel kalın, barış içinde kalın (aman nolacaksa olsun be). Görüşmek üzere...
-BİTTİ (Oscar'ın en büyük adayı geliyor. Söylemem, haftaya)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et