Önemli Anları, Tartışmalı Pozisyonları, Ölenleri ve Kalanlarıyla: Game of Thrones 6. Sezon İncelemesi
Jon Snow dirildi dirilecek, Arya Stark 'hiç kimse' oldu olacak, Krallıktaki cemaat hakimiyeti sona erdi erecek, Ak Gezenler'in eli kulağında zaten, ha geldi ha gelecek... derken koca bir sezon daha bitti. Sezon boyunca, ejderhaların Khaleesi'ye olan tribinin bitmesini, Jon Snow'un Ramsay'e çivili sopalarla dalmasını, Bran Stark'ın kuş olup geçmişe uçarak Jon Snow'un bir piç değil de 'hepimizin halasının oğlu' olduğunu ortaya çıkarmasını bekledik...
Bu sezonun, geçenkinin üstüne koyduğu bir gerçek. Hele son iki bölümde savaş, intikam ve posta koyma sahneleriyle izleyenleri kendinden geçirdiği doğrudur. Ama George R.R. Martin babalarından bağımsızlaşıp kendi evlerine çıkan senarist Benioff ve Weiss abilere de iki çift lafımız olacak (bilmem yazıdan haberleri olur mu ama eşek herif çevirirse okuma ihtimalleri var)...
Önce, sezon yeni başlıyormuş gibi heyecanlanalım, 6. sezon fragmanına bakıp geçmişi yâd edelim:
1. Bölüm: 'The Red Woman' - Jon Snow'un derdinden bir anda yaşlanıveren Melisandre abla...
Aradan 10 ay geçtiği için "Neydi ki bunun adı" "Eee, bunlar hala kaçıyor mu" şeklinde takip ettiğimiz bir bölümdü. Sarı Koca Silahşör Brienne ile yaveri, Sansa Stark ile Theon Greyjoy'u son anda kurtarınca anladık ki; 5 sezon boyunca baş kahramanları kesip-doğrayıp-okladılar ama bu sezonda bazı kahramanlar korumalı statüde... Demek ki bu sezonun teması şu olacaktı: "Öyle yağma yok, iyi alıştın her bölümde cineyete!"...
Yine de ölümlerle başlamıştı dizi. Kitapta çok tassaklı bir eleman olduğu söylenen Dorne Prensi Doran'ın minnak bir bıçakla öldürülmesi, hafif bir hayal kırıklığı yaratmıştı.
-Patates soyacağı mı o?
Melisandre?
Melisandre'nin finalde birden bire yaşlanıvermesi hepimizi şok etti. "Kendi ömründen Jon Snow'a verecek galiba, vah turunculum" şeklinde naif yorumları da beraberinde getirdi. Ne kadar taş bir kadın olsa da (Işığın Tanrısı'na sığınırız) kocaman gözleri hüzün kokan biriydi o... Hüzün demişken, Arya'nın 'hiç kimse' olma yolundaki kör düşmüş halleri üzücüydü. Kör haliyle sokaklarda dilenirken şu haset cadının saldırısına maruz kalınca, dişlerimizi bilemedik değil...
Ve işte 10 kusurlu hareketten biri olan, kör insanı sopayla dürtmek:
-Elin ayağın tutuyor, çalışsana
Son yorum: Melisandre'nin yaşlanıvermesi dışında şaşırmadık, yeni bölümlere hazırlandık.
2. Bölüm: 'Home' - Akşam ezanı okundu, baban çağırıyor Snow...
Melisandre'den bir şey çıkacağı belliydi, Jon Snow dirildi. Son sahnelerde anladık aslında. Kamera, Jon'un yatar pozisyondaki halini üst çekimle uzun uzun gösterirken birazdan gözünü açacağını fark etmiştik tabii. Biz de az anasının gözü değildik... Suni teneffüse, kalp masajına gerek kalmadan derin bir nefes alıp hayata dönünce, hepimizi sokaklara döktü. Bu coşku, tüm bölüme yetti...
Tööbee bismillahh!... dedik önce bi ama Polat Alemdar'dan alışığız biz...
Ev ne alaka?
Jon Snow'un da bi' nevi evine döndüğünü düşünürsek, bu tematik anlatımından dolayı naçizane, en sevdiğim bölümdür. Herkes eve, memleketine dönmek, bayram tatilinin birleşmesini değerlendirerek ana babasıyla hasret gidermek hevesindeydi. Bran tee geçmişe gidip gördü evlerini: Ned Stark'ın savaşkan çocukluğunu ve Hodor'un konuşabilen halini görmemiz can evimizden vurdu bizi.
Hah, bu arada Ramsay pici de evin reisi oldu. Erkek kardeşi doğduğunu öğrenince, babasıyla-bebeğiyle tüm aileyi katledince anladık ki çok pis adam bu. Joffrey'den sonra, öldüğüne çıldırasıya-deliresiye sevineceğimiz, katharsis'in allahını yaşayacağımız adam bu...
Kardeşini kıskanıyor işte... Çok şeyapmamak lazım... Kimileri altını ıslatır, kimileri babasını bıçaklar...
Bölümün en iyi sahnesi: Theon Greyjoy'un da evine dönmeye karar verdiği bölümde, amca ve baba Greyjoyların yavaş yavaş birbirlerine yaklaştığı gerilimli köprü sahnesi. Baba Greyjoy'un temiz ölmesi...
3. Bölüm: 'Oathbreaker' - Sen de mi Ned Stark?
Bölümün en güzel yeri, çiçeği burnunda varg Bran Stark'ın geçmişe gitmesiyle, bıyıkları yeni terleyen Ned Stark'ın aksiyon dolu kılıçlı dövüş sahnesine rast gelmemizdi.Ned''in arkadaşının, Şafağın Kılıcı Arthur Dayne''i arkadan bıçakladığını, Ned''in de son kılıcı o şekilde sokabildiğini görünce bu Stark eşrafının o kadar da şanlı olmadığını anladık, iyi oldu, tanıdık...
Dövüşemedikleri için sürekli goygoy yapmak zorunda olan Tyrion Lannister'ın ve Varys'in sempatik goygoyları ise bölüme renk kattı. Sempatik demişken, Süper Babaanne Diken Kraliçesi'nin Lannister'lar konseye gelince "Biz de kalkıyorduk zaten" diye zengin kalkışı yapması ve Cersei'ye bol bol laf geçirmesi pek hoştu...
Son yorum: Öyle de nostaljik ve sempatik bir bölümdü....
Joffrey'e planladığı suikasttan sonra, Cersei'ye soktuğu laflarla da milyonlara ohhh dedirten kadın... Ohhh!...
4. Bölüm: 'Book of the Stranger' - 'Yaktın bizi yine Khaleesi'
Öncelikle, Sansa ile Jon'un yıllar sezonlar sonra kavuşması, sezonun en duygusal yerlerinden biriydi. Gerçi kısa bir sarılmadan sonra hemen savaşmalı, intikamlı çekilmez bir muhabbet tutturdular. Ama onlar da böyle duygusuz bir Kuzey insanı işte, yöre insanının huyu bu...
Peki ya Khaleesi'nin "Yakarım bu gezegeni ama içinden yine dik göğüslerimle sapasağlam çıkarım" sahnesi?.. Önde gelen Dothraki hıyarlarının ezmeye çalıştığı Khaleesi'nin öyle 2-3 meşale devirerek mekânı birden nasıl yangın yerine çevirdiği çok anlaşılamadı. Sırf epiklik kasalım diye, "Şimdi bi devircek meşaleleri, ondaan sonraa, yanacak hemen, hepsi PUFF olacak" şeklinde bir çocuk hayali çekmişler. Eğreti olmuş! Yine de bi' daha izleyelim, tartışalım derseniz:
5. Bölüm: 'The Door' - Holddıdor, Hodudor, Hodıor, Hodooor...
Kuşkulu ve ağlamaklı gözlerle izlediğimiz, unutulmaz bi bölüm oldu. Memleketin sıcak yerlerinden Meeren'de, Tyrion ve Varys'in Işığın Tanrısına inanan başka Melisandre'lerle yaptığı ittifak konuşması, zaten Krallıkta da cemaat hakimiyeti sürerken korkuttu. "Yedi Krallık İran'a mı dönüşüyor, Ortadoğu rüzgarları mı esiyor, Malezya mı oluyor, n'oluyor?" soruları, düşündürdü...
Soğuk kesimlerde ise, Hodor vakası yaşanıyordu. Bran'in kendi Stark canını kurtarmak için geçmişteki Hodor'un kafasına "Hold the door"u sokması" ve yıllarca 'Hodor da Hodor' diye yaşayan garibimin biraz zaman kazandırmak uğruna Ak Gezenlere yem olması, "Starklar da aynı bencil boku" tepkilerini doğurdu. Tabii, bölüm biter bitmez millet Twitter'ına, sanki yazana altın işlemeli kapı tokmağı veriyorlarmış gibi Hold the Door - Hodor yazmasaydı daha çok etkilenirdik ama olsun.
Hoş normal biri olarak kalsaydı da en fazla kapıcı yapardı bunu Starklar... Catelyn'e çamaşır suyu siparişini götürür, anahtarlarını evde unutan Starkların kapılarını kartla açmaya çalışırdı garibim...
Not: eşek herif'in "Hold the door"u "Orada dur" diye çevirmesi de güzel hareketti bu arada. Ben olsam, "Hoop, geliyor" gibi bir şey yazardım oraya...
Bölüm 6: 'Blood of My Blood' - İnanç Militanı ve Dothraki Göğsü
Bu bölümde, Kraliçe Margaery Tyrell'ın Kefaret Yürüyüşü yapmaması, çıplak kefaret yürüyüşünden zevk almaya başlayan bazı izleyicileri oldukça üzmüştü. Bu arada, Jamie önderliğindeki ordunun cemaate karşı harekete geçip İnanç Militanlarını mızraklayamaması da, orduyu göreve çağıran diziseverleri hayal kırıklığına uğratmıştı. Ya bu dizi, bizi çok bozmuştu ya da biz bi' gariptik...
Cülus bahşişleri verilmeyen yeniçeriler, Kral Tommen'i istifaya çağırdı...
Khaleesi'den bahsedelim biraz da
Sezonun en en etkili söylev sahnesini de gördük bölümde: Khaleesi, Dracarys''ten anlayan ergen ejderhası Drogon''un başında Dothraki kervanına öyle bir konuşma yapmıştı ki, göğüslerine vura vura bağlılık bildirmişti onlar da. Khaleesi'nin, mitinglerde "Tayyip beyi kızdıralım mı" diyen bir Kılıçdaroğlu gibi naif olmasına rağmen; söyledikleri, Müslüm Baba konserinde kendini jiletleyen 90'lar delikanlısı olarak karşılık bulmuştu. Olabilir, Dothraki'ydi onlar... Göğsümüze çok vurmadan izleyelim:
Kimseye de kıyamaz...
7. Bölüm: 'The Broken Man' - İnsanı dinden imandan çıkarmak...
Tazı üzerinde dönen bu bölümün öyküsü iyi düşünülmüştü. Tazının mutlu mesut yaşadığı bölge, Hobbitlerin sevimli köyüne benziyordu ve yöre halkının aşırı mutlu olmasından dolayı "Çok mutlular ya, kesin başlarına bir iş gelecek" diye beklemiştik. Geldi de! Topluca kıyımdan oluşan bu çılgın ve feodal vahşet, uzun zamandır doğru dürüst bir ölüm göremeyen bizleri mutlu etti. Evet, kocaman kocaman insanlar olarak bu dizi psikolojimizi bozmuştu biraz. Tazı, insanlıktan çıkmayıp da n'apsındı?...
O sırada Kraliçe Margaery, kardeşini kurtarmak için aptala yatıp İnanç Rahibiyle paslaşıyordu ve bu yobaz herifin söyledikleri gündeme oldukça denk düşüyordu:
TRT 1'i kim açtı yaaa, dizi izliyorduk biz?...
8. Bölüm: 'No One' - Öldürmeyen Valar Morghulis öldürmüyor...
Bu bölüm, Arya ile Yüzsüzlerin suikast timindeki haset kız arasındaki kovalamacayla aklımızda kaldı. Ama bu hasedinden çatlayası kızın Arya'yı nasıl öldüremediğini aklımız almadı. Zaten öncesinde, bıçağı Aryacığımızın kalbine saplamak yerine karnına hafifçe sokup çıkarmayı tercih etmişti. Hadi o tamam diyelim, peki Arya uykudayken nasıl bitiremedi işini? Nasıl suikastçiydi, nasıl Valar Morghulis'ti lan bu!
Galiba bizim Yüzsüz Adam, kız fazlasıyla geri zekâlı olduğu için onu tersten Arya'ya öldürtmeyi düşünmüştü. Ya da Arya'yı iki yıldır süründüren senaristlerimiz, Jon Snow, Khaleesi, Cersei filan varken bacaksız Arya'ya kafa yormak istememişti... Geçelim:
9. Bölüm: 'Battle of Bastards' - Game of Thrones'un 9. turunda Snowlar kapışıyor...
-Lan! Çok kalabalıklar bunlar... Kaç canım kaldı acaba?...
Savaş varmış?
Bölüm piyasaya çıkmadan önce, 'dizi tarihinin en heyecanlı savaş sahnesi' sözünü veren yapımcılar sözlerini tutmuştu, söz vermek öyle başka bir şey vermeye benzemezdi... Ramsay'in hain tuzağı, Jon'un karmaşa içindeki kılıç dövüşü, havada süzülen oklar, atların birbiriyle ilk çarpıştıkları an, birbiri üstüne yığılan ölüler, genel çekimle kazanılan zafer... Delirten bir sahneydi. Jon Snow'un savaş meydanının yerlerinde süründüğü o görüntü, indirimli ürünlerin kapışıldığı bir izdihamda ezilip de hiçbir ürünü kapamama çaresizliğindeki hali ise ayrıca görülmeye değerdi...
Diye düşünüp o sahneyi göstereyim dedim:
Son yorum: Nasıl çektiniz lan o sahneyi? Kaç günde bitti, kaç para gitti?.. Bu Ramsay'i köpeklere yedirme olayı iyi olmuş yalnız, biz de düşünmüştük onu...
10. Bölüm: 'Winds of Winter'
'Kış Rüzgarları' anlamına gelen bölümün adı, aslında 'Edilen Bağlılık Yeminleri ve Koyulan Çok Pis Postalar' da olabilirdi. Her ne kadar, Baelor Septi'nin yeşil ateşle yerle bir olması, Tommen'in intiharı, Arya'ya arayüz değiştirme özelliğinin gelmesi bölümün önemli yerleri olsa da; bacak kadar boyuyla Lady Mormont'un, Kuzey'in kocaman amcalarını bombok etmesi unutulmazdı.
Bir önceki sahnede, geçmişteki Lyanna'nın bebeğinden* sonra kurgunun kendisine geçmesinden dolayı, Jon Snow'un artık Targaryen kanı taşıdığından emin olduk. İnşallah son anda bi' sürpriz çıkmaz. Sonrasında Jon'a edilen bağlılık yemini ise, sezonun en coşku veren sahnesi olmuş olabilir. Valla, evdeki meyve bıçağını alıp diz çökerek bağlılık yemini etmeye çalışıyorduk biz en son, öyle diyeyim...
*Baksanıza, burnu aynı Jon... Ve gördüğünüz gibi, he knows nothing...
Kral ölmüş yine?
Cersei, Tommen'in beklemediği intiharı sonrası, herhangi bir annelik belirtisi göstermeyerek apar topar tacını taktı, ilginçti. Oturup hevesini alsın biraz, Khaleesi'ler haldır haldır geliyor... Bu arada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Khaalesi'de de tıpkı Cersei gibi, gözünü fazla taht bürümesinden dolayı sevdiklerini tınmama hali başgösterdi. Dallama aşığını öyle LAP diye bırakıverdi, gördünüz. Aynısı Kuzeyin Kraliçesi Sansa'da var, içten içe Jon'a bir haset besliyor, dikkat!
Tabii, taht için babasını tanımama psikolojisi, diziyi dizi yapan noktalardan biri. Bu ayrıntılarla zenginleşiyor senaryo dediğin...
Ulen tahta geçen 2 seneye kalmadan ölüyor, hala çok yaşa Kraliçem çok yaşa...
SONUÇ YERİNE
Velhasıl, final gibi finaldi, sezon gibi sezondu... Özellikle final sahnesi, duruşmaya hazırlık sahnesinen, ejderhalı donanma yolculuğuna kadar ağzımız açık izlemelikti. Sonrasında iki sezoncuk bir şeyi kalan dizinin bu turdaki galipleri ise: Khaleesi, Cersei, Jon Snow ve Ak Gezenler... İyi olan kazansın.
Biz de her bölüm yaptığımız gibi komplo kurmaya devam edelim. Mesela, Jon ile Khaleesi evlense, Cersei de Ak Gezen olup orada kendisine oturacak bir taht bulsa, Sansa'yı Greyjoylara versek...
Twitter: @duraladam
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et