Vizyonda Bu Hafta: Kralın Kılıcı - Final Fantasy XV (O Japon, o oyunu öyle bir uyarladı ki... )
Haftanın öne çıkan iki filmi, başka dünyalara-boyutlara götürüyor bizi. Kafası güzel uzay macerası 'Rick and Morty' dizisinin evreninde gibi hissedeceğiz kendimizi. Viral filminde, pek ebeveyne rastlamadığımız bir ergen dünyasında bedenleri ele geçirerek istediklerini yaptıran cazgır ve sinsi virüsleri inceleyeceğiz. Hipergerçek oyun uyarlaması Final Fantasy XV'te ise entrika-aksiyon dolu bir evrende düzenlenen düğünde, eniştenin çıkardığı kavgaya tanık olacağız.
O zaman Rick and Morty'den absürt mü absürt bir sahne paylaşarak yazıya geçelim:
Kralın Kılıcı: Final Fantasy XV (Kingsglaive: Final Fantasy XV) – Çıkmamış oyuna film biçmek...
Sırf Japon olduğundan, teknik ve pratik zekâ gerektiren konularda hayata 1-0 önde başlayan Takeshi Nozue yönetti. Satış rakamının, bir buçuk Türkiye nüfusu kadar olduğu söylenen ve sonbaharda yenisi çıkacak Japon oyununun uyarlaması... Film başlarken credits’te karşımıza çıkan Japon isimler, güncellemeleri yüklenmiş, son teknoloji bir animasyon izleyeceğimizi bildiriyor.
Fragman:
Savaştan tüyme bahaneleri, No: 3
Oyun mu oynuyoruz film mi izliyoruz?
Lucis Krallığı ile Niflheim İmparatorluğu arasında bir iktidar mücadelesi var, neyi paylaşamadıklarını anlamaya çalışıyoruz. Motion capture tekniğiyle hazırlanmış (Birilerinin üstüne tayt giydirip, üzerlerine bir şeyler takıp hareket kaydediyorlarmış, onu da animasyona aktarıyorlarmış. Geçen bi' arkadaş anlatıyordu)... Karakterler inanılmaz gerçekçi duruyor. Film boyunca, “Hadi len, bildiğin gerçek elemanları oynatmışınız, animasyon diye bizi mi yiyonuz?” diye söyleniyoruz.
Gerçek oyuncuları neden oynatmıyorlar ki zaten? Ünlü oyuncuların ağız kokusunu çekmek yerine böylesi daha kolaylarına mı geliyor? Peki ileride animasyon karakterler, ucuz yevmiyeler karşılığında çalışarak gerçek oyuncuların yerini alır mı?..
Şu tam Johnny Depp'lik bir rol ama onu oynatsan bi' ton para ister. Animasyondakinin ise vur ensesine, al ekmeğini...
Savaş mı patlıyor yine bir yerlerde?
Uzayda bir yerlerde yaşayan bu insanların hayatı büyü yapmak ve entrika çevirmekle geçer. Bu diyarlarda savaş kazanmak için füze atmaktan, kılıç kalkan sallamaktan, kulak memesi dişlemekten, çelme takmaktan fazlası gerekir. Lucis Kralı Regis ve emrindeki Nyx ise büyülü güçlere sahiptir. Böylece Kral, İmparatorgillere karşı başkenti, silah geçirmez bir kristal kalkanla koruyabilir (sinek geçirmeyen pencere teli misali)... Kötücül Niflheim İmparatoru, entrikalarla bu kalkanı aşmaya çalışır.
O zaman, Prenses Lunafreya ile Prens Noctis için düzenlenen düğün organizasyonu da bir entrikadan mı ibaret? Enişte içip içip olay çıkaracak mı? Peki koca İmparator, geline ne takacak?..
-50 lira mı taktı o?..
İnandırıcılık arayalım mı?
Kocaman böceklerin emir kulu olduğu, önüne gelen haşeratın İmparatorluk adına yeniçerilik yaptığı bir evrenden bahsediyoruz, çok inandırıcılık aramasak da olur. Zanaate ise saygı duymak gerek: Motion capture tekniği, elemanların yüzündeki kıl dönmesinin boyutunu, Prensesin ojelerinin bozulmaya başladığını bile gösteriyor. Japon bu; koca gözlü animeleri de o yapıyor, senden benden daha gerçek animasyonları da o yapıyor.
Senaryoda bir boşluk, eksik aramamak ise, herkes için daha iyi olur. Filmin yapımcıları, köprü haladı için intihar eden bir milletin evlatları çünkü, kulaklarına gitmesin.
Hançeri cebinde bir yönetmen: Takeshi Nozue
Son sözler?
Kahramanlık-kötü adamlık klişeleri sıkıcı... Ağızlarından "Ülke için, ocak için, yuva için" düşmeyen evcil askerler, "Önce taht" şiarındaki yöneticiler, dünyayı ele geçirdiği yetmediği gibi onu parçalarına ayırmak isteyen kasap bozması kötüler, dakika başı ittifak değiştirip "Kandırıldık" diye gezenler... Klişe bunlar, ilgimizi çekmiyor. Film boyunca karşımıza çıkan Audi marka otomobilin modeli daha çok ilgimizi çekiyor.
İşte en fazla, filmin "Sultan Süleymana kalmayan dünya..." mesajına katılabilir, Tanrılara bile atar yapabilen Nyx'e "Delikanlı adammış, tövbe tövbe" diye saygı duyabiliriz. Kralın mekânındaki kapışma sahneleri ve kıvrak kamera hareketleriyle de idare edebiliriz.
-Herifte alıcı tipi var. Dünya parçalanmadan önce benim Doblo'yu iyi bi fiyata okutabilirim buna...
Puan: Bi' Avatar değil...
Viral - Ölümcül virüs, ölümsüz ergen entrikalarına karşı
Paranormal Activity 3-4'ün yönetmenleri, haftaya Oyun (Nerve) isimli filmleri vizyonumuza girecek olan Henry Joost ve Ariel Schulman yönetti. İsmi 'virüsle yayılan', 'virüs gibi yayılan' anlamlarına gelen Viral, içinde 1-2 virüs, bolca liseli ergen ve öpüşmeli liseli ergen entrikası barındırıyor:
Kimler var?
Liseli Emma ile ablası Stace'in öyküsü... İkili, yeni taşındıkları bir kasabada, babalarıyla yaşar. Bu sırada dünyada çok gizemli bir virüs salgını mevcuttur. Altı üstü bir virüstür ama gizemlidir işte, kıskanmamak lazımdır. Görsen, nasıl başına buyruk bir virüs bi' de; içine girdiği insanı ele geçirip istediğini yaptırıyor, yakınlarına saldırtıyor. Oğlunun aklına girerek geline düşman eden bir kaynana ruhuna sahip...
Delişmen virüs salgını, akılları-fikirleri parti kuytularında sevişmekte olan kız kardeşleri vurur. Obama, virüsün ABD'ye gelemeyeceği yönünde açıklamalar yapsa da yayılmıştır artık. Bu arada, Obama sık sık görünür, virüsten çok Obama'yı görmek tuhaftır. Herhalde, virüslere karşı bir antikor etkisi var Obama'nın...
-Dayan kanki, Obama yolda. Gelip öper şimdi, bir şeyciğin kalmaz...
Düşük bütçeli diyorlar?
Kendi halinde bir yapım bu: Başından sonuna kadar düşük bütçe bir gerilim olduğu belli... Mesela, gerilim müzikleri, ara sokaklardaki bir müzik dükkanından alınmış gibi. Ünlü oyuncu kullanılmamış, cast da muhtemelen "Bedavadan yiyişirsiniz" vaatleriyle lise önlerinden ayarlanmış. Obama'nın haber konuşmaları Movie Maker kurgusuyla filme serpiştirilmiş, anlayan bir arkadaştan patlama efekti de ayarlanınca film hazır edilmiş.
Zaten fazla masraf olmasın her insanın içine 1-2 tanecik virüs koymuşlar.
Afiş görseli fotoşop'un 30 günlük deneme süresi bitmek üzereyken tasarlanmış. Dudak, setteki boom'cudan alınmış...
Heyecan var mı heyecan?
Film geremiyor, ergen saçması duygusal ilişki çıkmazları, belki bir miktar geriyor. Bi' yerden sonra kendimizi, el yordamıyla, manuel olarak germemiz gerekiyor. Senaryoda adım başı gereksizlik göze çarpıyor, sorular soruları doğuruyor: Bu virüs ilk nereden çıktı? Babanın anneyi aldatmasının olayla ilişkisi ne? Emma'nın aşık olduğu Evan, edilgen bir hıyar mı yoksa bir kahraman bir hıyar mı?.. Sosyal medyada videoları dönen kapüşonlu çocuk, RedHack nostaljisi mi? Sahi n'oldu RedHack'e, bilen var mı?.. gibi düşüncelere dalmışken 85 dakikalık film bitiveriyor.
Bize de filmdeki karantina-sıkıyönetim olayı ve gündemimiz arasında bir bağ kurmak kalıyor.
-Hasiktir... FETÖ çıktı kızın içinden...
Puan: Öldürmez!
Yüce Adalet (The Whole Truth) - Şeytanın Avukatı Keanu Reeves mi büyük, Superman yargılayan koca ABD hukuku mu?
Courtney Hunt'ın yönettiği filmin öyküsü tek cümle: Başarılı bir savunma avukatı Richard, babasını öldürmekten yargılanan genç müvekkilini hapisten kurtarmaya çalışır!.. Mahkeme salonunu sirke çeviren, yasa-masa dinlemeyip laf cambazlığı yapan, hakimi geyik muhabbetine sevk eden, müvekkilinden makas alan özgüvenli ve artiz Hollywood avukatları filmlerinden galiba bu da...
Az çok hukukun olduğu yerde hukuk entrikası çekmek kolay... Yazı yazmak suçundan tutuklanan bir yazar öykümüz var bizim, gelseler de onu çekseler!.. Artistik hukukçuları bize de bi' el atsa?..
Puan: Suratı tanınmaz hale getiren bir Renee Zelweger estetiği
Bol Şans - Açık havaya koymalık filmlerde bu hafta...
Gökhan Yılmaz'ın yazıp yönettiği film, kasaba insanı sempatikliği ile atıştırmamızı, eski güzel sinemaların nostaljisi ile doymamızı vadediyormuş. Biraz romantik, biraz komikmiş, hadi biraz da aksiyonluymuş. "İlle de yerli film" diye tutturanlar buyurabilirmiş:
Barbie: Uzay Macerası (Barbie: Starlight Adventure) - Ne bileyim ben, Barbie'nin uzayda ne işi var...
Anne tembihleriyle kalbinin sesini dinlemesi ve hislerinin peşinden gitmesiyle bildiğimiz Barbie'nin başka bir macerasıymış bu da:
SONUÇ - Kaldığımız ders için 'Yerine seç' yapabiliyor muyuz?
Bu hafta, canlandırmasının ve bazı aksiyon sahnelerinin hatrına Final Fantasy XV'e gitmek mümkün. Film gürültülü yalnız, belli bir yaşın üzerindekiler için düğünde hoparlör yanında oturmak gibi bir etkisi olabilir. Viral ise tıraş bir film, geçen haftalarda vizyona giren Frekans bile daha iyi... Daha da iyi bir 'virüslü film' arıyorsan 28 Gün Sonra'yı izle derim... Yüce Adalet'in yerine izlenecek film olarak da sinema tarihinin en iyi yapımlarından 12 Kızgın Adam'ı öneririm. İzleyip ön yargılarınızdan arının, mis gibi olun...
Tamamsanız kaçıyorum. Görüşürüz...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya Star Trek Sonsuzluk vizyonda... Star Wars'la karşılaştırmalar başlar hemen...)-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et