Örümcek-Adam: Eve Dönüş (Akşam ezanı okunmadan eve dönmek zorunda olan liseli süper kahraman...)
Bu hafta sinemalarda kendimize kostüm beğeniyoruz. Altıncı filminde Spider Man'i ilk kez yüksek teknolojili bir kostüm içinde görüyor, biraz sempatik buluyor, ama azıcık züppe durduğunu da ekliyoruz (Pardon, medium'u yok mu bunun?) Sonra, 'ilk Kürt süper kahraman filmi' diye tanıtılan bağımsız yapım Genco'daki kahraman kostümünü ev yapımı olduğu için samimi buluyor, hem mor renk bizi açar da diyoruz. Mayın filmindeki asker kostümü ise biliyoruz ki bu sıcakta yakar. Sıkar da (film de sıkıcı mesela)...
O zaman, Kemal Sunal karakterlerinin giyim kuşamıyla gösterildiği şu videoyu izleyelim, ustayı da anıp yazıya geçelim:
Örümcek-Adam: Eve Dönüş (Spider-Man: Home Coming) - Akşam ezanı okunmadan eve dönmek zorunda olan süper kahraman...
Marvel'ın 1962 yılında çizmeye başladığı ve süper kahraman karakterlerinin en meşhurlarından ettiği, evde örümcek görse gazeteyle alıp balkondan atamayacak gençlerin pek tutkun olduğu, nam-ı diğer Spidey o... Hakları Sony'de olan kahramanın daha önce 5 kez filmi yapıldı, ilkinden sonra ne istediği gişeyi yapabildi ne de o kadar beğenildi! Yalnız ilki ne güzeldi, benim de hayatımda gittiğim ikinci filmdi. Ezik bir lise öğrencisi 'aslanlar gibi örümcek' olup şov yaptıkça ben de sinemada coşmuş, "O dayakçı müdür yardımcısını parende atarak döveceğim" diye gaza gelmiştim...
Neyse, yeniden başlatılan ve Marvel evreniyle ortaklaştırılan serinin ilk filmini Jon Watts yönetiyor, Spidey'i ise genç İngiliz Tom Holland oynuyor.
Bu örümcek nereden girdi yine buraya?
Hababam Sınıfı'nda 30 yaşında adamların liseli oynaması gibi Tobey Maguire de 27 yaşındayken oynamıştı bu liseliyi ve biraz kart kaçmıştı açıkçası. Kaptan Amerika Kahramanların Savaşı filminde karşımıza çıkan yeni Spidey Tom Holland ise daha bi' sempatik, daha bi' liseli duruyor. Bu sefer Peter Parker'ın Örümcek oluşu anlatılmıyor, ezberledik de artık: Ergenliğinden dolayı düz duvara tırmanabilen bir bireyken radyoaktif örümcek ısırınca bu yeteneğe 3-5 bi şeyler daha ekliyor... Ağ atabiliyor ve elektrikli süpürgeye dirençli!
Peter Parker'ın hazır kahraman geldiği bu filmde, Spidey kendini Iron Man'e (Robert Downey Jr.) ispat ederken Vulture'u (Michael Keaton [ne sevdi kanatlı rollerde oynamayı]) durdurmaya çalışacak.
- Motosiklet çetesine mi girsem, süper kahraman düşmanı mı olsam?
Kötü kahramanı yenerse bisiklet alacaklar mı ona?
15'lik Spidey'in her şeyden önce çocuk olduğu vurgulanıyor. Seksi May halası* onu bulamayınca, tıpkı bizim panik atak analar gibi ortalığı ayağa kaldırıyor. Paskalya'da Noellerde elini öptürüp yüklü harçlık vermesinden sevdiği Iron Man amcası da, önce derslerine çalışmasını, karnede 5'leri getirince dünyayı kurtarmasını öğütlüyor. Özenmeyin diyor yani Marvel, "Pikaçu’ya özenip atlayan çocuk gibi gökdelen çatılarına çıkmayın, bi de sizle uğraşmayalım" diyor.
Gençlik hallerine, Peter Parker ve yancısının eziklik durumlarına ve sıradan insan-süper kahraman karşıtlığına dayanan durum komedisi de iyi duruyor, ehi ehi derecesinde güldürüyor.
* Zaten az rolüm var, bari gözüktüğüm sahnelerde seksi bir şekilde kıvrılıp akılda kalayım...
İyisiyle kötüsüyle Örümci: (Spidey'e Türkçe karşılık buldum, evet)
* 170 metrelik Washington Anıtı'ndaki Spidey'in arkadaşlarını kurtarma sekansı gibi, sürükleyici aksiyonlar var. Ama asıl kapışma olan akbaba Vulture ile dövüşmeleri, uçak kanadında geçmesine rağmen heyecanlandırmıyor. Uçağa yapışmış bir Spidey görmektense, gökdelenlerde gezerek "Mary Jane'i getirin yoksa atarım kendimi" diye yürekleri ağza getiren bir Spidey görmek isterdik doğrusu...
* Diğer yandan, gökdelenlere alışık Spidey'in 2-3 katlı evlerden zıplamaya çalışırken afallaması gibi yaratıcı şeyler de düşünülmüş. Yine de daha yaratıcı şeyler yapabilir. Örneğin ileriki serilerde Yenilmezler köşeye sıkışıp mağaraya girdiğinde mağara ağzına ağ örebilir ve düşmanlarını "Hmm, örümcek ağ ördüğüne göre buraya girilmemiş" şeklinde yanıltabilir.
- Gaza gelip ucuna kadar tırmandık da nasıl incem lan buradan?
* Spidey'in süper teknolojik kostümü, 'kendi diktiği mütevazı kostümüyle savaşan kahraman' algımıza ters düşüyor. Belli ki yeni nesil gençlik beğensin için öyle yapılmış, "Ev yapımı kostüm internete bile girmiyor, örümcek kafalı mısınız siz?" şeklinde eleştiri almak istememişler. Bu kostümlü hali Iron Man'i anımsatsa da konuşan kostümle olan muhabbetler eğlenceli olmuş.
* Yenilmezlerin artıklarıyla silah yapan kötü adam Vulture çok klişe ve yüzeysel durmamış. En azından gereksiz yere dünyayı ele geçirmeye çalışan bir kötü adam olmamış. Ekmeğinin peşinde koşan namuslu ve kanatlı silah satıcısı Vulture, Keaton'un serseri yüz ifadeleriyle güzel gitmiş.
* Marvel'dan alışageldiğimiz üzre, yine sonunda iki adet sürpriz video var. İkincisi yazıların tamamı bitince geliyor ama açıkçası beklediğinize değmiyor. Bizzat giden bir arkadaşım Bunu izlemek için mi kapıda beklettim ben sinemadaki temizlikçi ablayı diye yakınıyordu, haberiniz olsun...
- Bizim de işimiz var birader, biraz hızlı yatırın şu parayı dedim mi demedim mi?
Puan: Sürekli zam gelse de müptelasının vazgeçemediği bir 70'lik
Genco - Gazman'dan yıllar sonra, halkın içinden çıkmış bir süper kahraman profili...
Çektiği kısa filmlerden başlayarak kendisine has bir tarz oluşturan ve uzun metraj çalışmalarında kendisini kendi ismiyle oynayan Ali Kemal Çınar, Ankara Film Festivali'nde En İyi Film ödülü alan Genco filmini Başka Sinema aracılığıyla vizyona soktu. Bağımsız film festivali İf'te "İlk Kürt süper kahraman filmi" diye duyurulan yapımdan -baştan söyleyeyim- uçmalı zıplamalı parende atmalı bir şey beklemeyin. Fragmana bakınca anlarsınız zaten:
Uçmuyor da napıyor?
35 yaşındaki Ali Kemal, bilinmeyen diyarlarca kendisine verilmiş bazı süper güçlere sahip... Bu güçlerle kapıda kalan komşuların kapılarını açabiliyor, ufak çapta hastalık tedavi edebiliyor, konsantre olunca bazı eşyaları hareket ettirip bazen kaybolabiliyor. Güçleri sınırlı ama onun idealleri büyük; mahallenin çilingiri, aile hekimi olmaktan ötesini istiyor. Derken gizemli bir adam güçlerini bir seviye daha yükseltip 'premium süper kahramanlığa' geçmesini öneriyor ama bu güçler yanlışlıkla kapıcıya gidiyor. Sonra da 'poker surat komedisi' dediğimiz cıvıklıktan uzak bir mizah başlıyor.
Kahraman adı Genco olan Ali Kemal, vejetaryen ürünler sunan bir kafenin de ortağı fakat kafe sinek avlıyor. Süper güçleriyle mi avlıyor? Bilmiyorum. Sinek kovucu bir süper güç yazın işe yarar aslında!
- Hatalı sollama yapıyor. Aracın içinde belirip "Kardeş napıyon sen" diye uyarsam mı?
İlgimiz çekilecek mi?
Kapıcının, Ali Kemal'den daha süper bir güç sahibi olmasından sonra bunu ona geri vermekte mırın kırın etmesi, daha nasıl kullanılacağını bile bilmeden gücün üzerine yatmaya çalışması, güç konusunda düşündürüyor. Böylece "Umut fakirin ekmeği", "Acıma yetime, döner koyar üstüne" gibi felsefi anlamlar çıkıyor. Ayrıca diğer süper kahraman filmlerinde göremeyeceğimiz yaşamın küçük dertleri üzerinde duruluyor. Bu özenli senaryo doğal oyunculukla birleşince tadından yenmiyor. Filmde de ana babasını oynayan Ali Kemal Çınar'ın öz ebeveynleri kendi dertlerini çatır çatır canlandırıyor.
Fotoğraf çektirirken bile "Ay başörtümü düzelteyim de öyle çek" demesi muhtemel bir güzel anneden oyuncu yaratan hayırlı evlat Çınar'ı bu hususta da kutlamak gerekiyor.
- Peki nasıl oluyor şimdi bu süperlik işinde sigorta tam maaş üzerinden mi yatıyor?
Gönderme görebilecek miyiz?
Vejetaryenlik üzerinden insanların hayvancıklara uyguladığı gücü de sorgulama şansımız oluyor. Diğer yandan süper güç üzerine çevrilen entrikalara katılmayan kadın, kafeyi düzenlemeye çalışan kadın karakterleri kadınların toplumsal yaşamdaki önemine gönderme yapıyor. 35 yaş bunalımı, dürüstlüğün önemi, yaşamı anlamlandırma çabası da göndermeler şeklinde gözümüzün önünden geçiyor. Yönetmenin diğer düşük bütçeli filmlerindeki gibi sabit kamera kullanması, "Kamerayı kiraladık da bi şey olmasın diye oynatamıyoruz" anlamına geliyor, duygulandırıyor. Arada karakterlerin başından çıkan konuşma balonları da eskiden gazetelerde yayımlanan fotoromanlara bi gönderme yaparken...
Çok da abartmamak, kıçımızdan gönderme uydurmamak lazım tabii... Güzel film deyip geçelim.
- Bizim bacanak çiğ köfteci açıyor da, açılışa kostümüyle gelip broşür dağıtabilir mi diye soruyor...
Puan: "Fiyat performans açısından gayet iyi" anlamına gelen bir 75
Keman Öğretmeni (Heliopolis) - Yoksul mahallerin kemana aç çocukları...
Brezilyalı Sérgio Machado'nun yönettiği film, uyuşturucu, silah ve futbol topu dolu Brezilya'nın arka sokaklarınaki geleceksiz çocuklara keman öğretmeye çalışan usta bir kemancıyı anlatıyor.
Şöyle, kısaca:
Kendisi de Brezilya flarmoni orkestrasına girmeye çalışan usta kemancı, kendisini gangsterlerin kol gezdiği bir mahallede çocuklara keman öğretmeye çalışırken buluyor. Usta bir keman virtüözü olduğu için kemandan kötü ses çıkaran çocuklara kötü bir bakış atması var ki görmelisiniz... Zannedersin ki, mahallede 'godoş' diye adını çıkarmışlar...
Yoksul mahallelerde kemanla çalınan 'Bach' filmi ilgi çekici bir yere koyuyor. Fakat Özgürlük Yazarları gibi 'haylazları eğiten idealist öğretmen filmi' olmaya çalışan yapım, değişimi tam veremiyor. Filmin daha çok Tanrı Kent'e benzeyen kısmı, 'isyana hazır geleceksiz varoşlar' kısmı ilgi çekiyor. Hazır G20 protestolarına bakarken, Adalet Yürüyüşü'yle ilgilenirken tam üstüne geliyor. Aferin, hakkınızı arayın çocuklar. Selda Bağcan'dan bi "Adaletin bu mu dünya" çalın bakayım...
Şşş, susun bi!.. Şimdi düşünmeden söyleyin bakayım, Farid Farjad mı daha iyi, ben mi?..
Filmden bir replik: “İyi çalınan bir şarkı, kızgın bir canavarı bile yatıştırır.”
Puan: 65 (Pek tabii ki yönetmen hakkını IMDB'de, Rotten Tomatoes'ta filan arayabilir)
Mine - Mayın tarlası diye bir oyun vardı eskiden, hatırladık mı?
'Mine' diye okunan bir yerli film değil tabii bu, o Atıf Yılmaz'ın özgün filmlerinden biriydi... Bu gayet 'mayn' diye telaffuz edilen ve 'maden' anlamına gelen bir film... Fabio ismindeki iki adaş yönetmenin ilk filmleri olan yapım, Kuzey Afrika'da terörist peşinde olan iki ABD askerinin mayınlı bölgede yaşam mücadelesini gösteriyor. Mayına bastığı ayağını kaldırmadan 52 saat boyunca hayatta kalma savaşı veren Mike, 127 saat, Karanlık Sular gibi filmleri ve arabadan elini en uzun süre çekmeyenin ödül olarak arabayı aldığı Dokun Bana yarışmasını akla getiriyor.
Aklımıza türlü türlü filmler, çağrışımlar geliyor da belli ki yönetmenler çok bir şey düşünememiş. "52 saat n'aptıracağız adama" derken en fazla halüsinasyon gördürmeyi akıl edebilmişler. Vasat yani; Şebnem Ferah'ın güzel şarkısı Mayın Tarlası'nın klibi bundan daha yaratıcı, daha heyecanlı...
Puan: 127 Saat'in 45 dakikası filan...
Diğer:
Haftanın diğer seçenekleri ise; Susan Sarandon, Naomi Watts ve Elle Fanning gibi üç sağlam ismi bir araya getirerek bir cinsiyet değiştirme kararını ve o süreci aktaran 3 Nesil, tatile çıkan gençlerin şeytani ruhla mücadelesini gösteren (Yine "Gençler ailenizden ayrı tatile çıkmayın, şeytanlar kapar" temalı) The Bye Bye Man, Türk yabani atlarını konu alan ve 3 Adam'ın seslendirdiği animasyon (yok, 3'ü birden seslendirmiyor, tek tek) Doru, gezegenini kurtarmaya çalışan Spark'ı konu edinen ve çocukların Star Wars'suzluğunu gidermeye çalışan animasyon Spark: Bir Uzay Macerası...
SONUÇ - Ne zamana kadar başvurabiliyoruz?
Bu hafta Örümcek-Adam: Eve Dönüş filmi de, daha bağımsız yapımlar olarak ilgi bekleyen Genco ve Keman Öğretmeni filmleri de tercih edilebilir, keyifli zaman geçirilebilir. Özel tavsiyem ise Genco... Eğer 'Sen Aydınlatırsın Geceyi' kafasını seviyorsan koşa koşa git derim... Bunun yanında 3 Nesil de fena durmuyor, farklı öykü arayanlara (ve Rüzgar Erkoçlar'a) hitap edebilir. Askerli film görmek isteyen de elbette Mine'a gidebilir ama bu filme dayanmak için çelik bir iradeye sahip olmak gerekir. Eğer bu sınavdan geçerse kendisi gönül rahatlığıyla bordo bereli alımlarına başvurabilir.
Haydi iyi seyirler hepinize, haftaya görüşmek üzere...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya Maymunlar Cehennemi'nin yenisinin 3'üncüsü geliyor. Kabuklu yemişimizi hazır edip bekleyelim)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et