Çok Sanatsalı, Az Bilineni, Pek Yenilikçisi, En Şahanesi... 2010'ların Akıllarda Yer Eden 30 Filmi
Yılın son günleri, büyük porsiyonlar hâlinde yüzlerce film listesi görmek demektir. Ben de ortamdan eksik kalmayayım dedim, sadece 2019'un değil, son 10 yılın en unutulmaz filmlerini listelemek istedim. Yüzlerce filmi sizler için eledim, kalan seçkin filmleri de damağınızda hoş bir tat bıraksın diye 'Keşifler', 'Yenilikçi Filmler', 'En İyiler' kategorilerine ayırıp öyle servis ettim. Hepinize afiyet olsun...
Şuraya da 2020'den bir fragman koyayım. Yedi ay sonra girecek olsa da şimdiden teorisini kasmaya başladığımız, kafamızı yaksın istediğimiz bir Christopher Nolan filmi, Tenet fragmanı...
Tersten okuyunca da Tenet, hmmmm, demek ki şey....
2010'ların en iyi keşifleri - Sinema eleştirisi alanının Macellan'ından...
Bilirsiniz bazı mecralarda "Az Bilinen Filmler" diye listeler yapılır ve o listeleri 100 bin kişi okuduğu için az bilinen filmler, herkesin çok da iyi bildiği filmler olur... Ben ise kimsenin bilmediği ama az sonra öğreneceği filmlerle uğraşmadım, sadece Türkiye'de vizyona girmemiş iyi filmleri koydum. O da şöyle oldu:
1) A Ghost Story
David Lowery'nin yönettiği filmin çok düşük tempolu ilk yarım saatinde iyi sabretmek gerekiyor: Adam ölüyor, sonra morgda üzerine serilen çarşafı alıyor, hayalet olup evinde takılıyor, sevgilisini röntgenliyor. Oradan da nerelere nerelere varıyor olay... Geçmişe mi gitmiyoruz, geleceğe mi atlamıyoruz, ev partisinde goygoy mu yapmıyoruz... Bazen de çarşaflı Casey Affleck'e üzülüp bi sigara yakıyoruz. (Tamam adam çok yakışıklı olmayabilir ama film boyunca herifi çarşaflı oynatmak biraz ayıp olmuş!)
- Yine çarşafları kurutacak yer bulamadım evde...
2) It’s Such a Beautiful Day
Don Hertzfeldt'in üç filmden oluşan animasyonu bu. Yönetmenin çöp adam şeklinde çizdiği Bill'in kafa karışıklığını, hastalığını, anlam arayışını izliyoruz. Evet, altı üstü bir çöp adam dersin ama senden benden fazla maaş alıyor. Ayrıca film Bill gibi insanların iki boyutlu yaşamlarını gösteriyor ve Bill'in kafası karıştıkça çizgiler de karmaşıklaşıyor. Bellek, anılar, hatırlamak üzerine bir film bu ve izledikçe "İnşallah yaşlanınca bunamam da hâlâ sudoku çözecek durumda olurum" diye düşündürüyor.
3) Cennet (Ma dar behesht)
Genç öğretmen Hanieh'in İran rejiminden sıkılması, ama elinden bir şey gelmemesi, okul çocuklarının da otoritelerce ezilmesi... Bizzat bu rejimde yaşayan yönetmen Sina Ataeian Dena gerilla film tarzında yapmış bu işi, Tahran sokaklarında kimseden izin almadan çekmiş. Adana 01'deki silahları gerçek sanan polisin dizi setini basması gibi İran devrim muhafızları da her an baskın yapabilirmiş belki ama bir şekilde cesaret edip başarmış. Doğal, sade ve "Abi İran sineması başka yaa..." bir esere imza atmış.
4) Metéora
Adana Film Festivali'nde izledim bunu. Festivalin Yunan Yeni Dalgası seçkisindeydi. Hem Meteora denilen doğal mekanlarda çekimler yapılmış hem de animasyon sahneleri eklenmişti. Keşiş karakterlerin ruhani duygularla cinsel istekleri arasında kalmasını izliyorduk. Bir keşiş dayanamayıp "Everin beni" diye pilava kaşık saplayacak oldu ki Türk seyirciler olarak "Pilava kaşık saplamak Yunan değil Türk geleneğidir" diye protesto edip salonu terk ettik. Spiros Stathoulopoulos'un filmiyse oldukça özgündü.
5) Mahvol, Mahluk, Mahvol (Muere, monstruo, muere)
Biletçiye film ismini söylediğinizde size üfürükçü hocaymışsınız gibi baktığı bu yapım, yarattığı atmosfer ve gerilim duygusuyla soluksuz izleniyor, karanlık görselliklerinden fazlaca anlam çıkarıyoruz. “Hee" diyoruz, "demek ki insanın saldırganlık güdüsü ve cinsel arzuları aslında aynı yerden.... Heee Frooyd” diye okuma yapabiliyoruz. İlginçtir, biraz Bir Zamanlar Anadolu’da anlatısına, azıcık da True Detective'in ilk sezon atmosferine kayıyor. Yönetmen ise Latin Amerikalardan geliyor: Alejandro Fadel.
6) London Road
Tür: "Sahte belgesel türü ile müzikal tarzı karıştırıp kara mizahla yoğuran BBC usta" Yapım: İngiltere Süre: 91 dk. Yönetmen: Rufus Norris Oyuncular: Olivia Colman, Clare Burt, Rosalie Craig
7) Eighth Grade
Tür: "Orta okul çocuğunun popüler olamama derdi, bizi gerdi" Yapım: ABD Süre: 93 dk. Yönetmen: Bo Burnham Oyuncular: Elsie Fisher, Josh Hamilton, Emily Robinson
8) Ailemizdeki Herkes (Toata lumea din familia noastra)
Tür: "Bir odanın içinde aile içi gerilim çekelim de çok para gitmesin diyen yönetmen filmi" Yapım: Hollanda, Romanya Süre: 107 dk. Yönetmen: Radu Jude Oyuncular: Serbian Pavlu, Sofia Nicolaescu, Gabriel Spahiu
9) Maudie
Tür: "Ethan Hawke'ın yaşlanmasının insanı derinden üzen hüznü" Yapım: İrlanda, Kanada Süre: 115 dk. Yönetmen: Aisling Walsh Oyuncular: Sally Hawkins, Ethan Hawke, Gabrielle Rose
10) 1001 Grams
Tür: "İskandinavya'nın aşırı ölçülü bireylerine aşırı ölçülü bir bakış" Yapım: Almanya, Norveç Süre: 93 dk. Yönetmen: Bent Hamer Oyuncular: Ane Dahl, Torp Laurent Stocker, Magne-Håvard Brekke
En Yenilikçi Filmler - "Abi bi film izledim, yönetmen kafayı yemiş galiba, zaten deli miymiş neymiş..."
Bu kategorimizde de biçimiyle, tekniğiyle, anlatımıyla son 10 yıl içinde sınırları zorlayan, "Vay psikopatlığınıza sıçam ve aferin helal olsun size" dedirten, elimizde yeni çekilmiş Guatemala kahvesiyle ortamlarda ballandıra ballandıra anlattığımız filmleri listeliyoruz. Buyrun:
1) Uzun Bir Günden Geceye Yolculuk (Di qiu zui hou de ye wan)
2018'in en iyi filmlerinden olan yapımın çok yenilikçi bir tarafı var: Son bir saatinin 3D çekilmesi ve bu 3D kısımların da tek plan çekilmesi... Hayranlık uyandırıcı di mi? Yalnız bu filmi 1 buçuk sene önce izledim ve o süreçte ilginç haberler de geldi: Önce bu sanat filminin Çin'de çok izlendiğini duyup şaşırdım ve sevindim, 1-2 hafta sonra da filmin romantik komedi olarak pazarlandığı için o kadar çok izlendiğini, milletin aslında yarısında küfrederek çıktığını öğrenip üzüldüm. Yönetmen Bi Gan adına biraz tadım kaçtı.
Fragmanı izleyince ise bi daha izlemek çekti canım...
2) Victoria
Bu filmi de, Sebastian Schipper 140 dakika kesintisiz ve tek plan çekti. "Kurgucuyla iddiaya mı girmiş" diye düşünmüştüm izlerken: '"-Abi saçmalama ya çekilmez öyle -Çekerim ulan, öttürürüm bile -Nesine lan?!"... Sonra düşünmeyi bırakıp kendimi filme verdim ve deli bir şeye tanık oldum. Serseriler arasında Berlin sokaklarında dolanan İspanyol kız, baştan sonra heyecan verici bir deneyim yaşattı. Kız o kadar erkeğin arasında kalınca, yer yer teyzeleştim de... Ve hazır teyzeyken "Kameraman evladım 140 dakika nasıl taşımış o kamerayı ya, omuz-bel kalmamıştır yazık" diye endişelendim.
3) Loving Vincent
125 ressam çalışmış bu filmin yapımında, önce gerçek oyuncularla çalışılmış da sonra bu kareler, Van Gogh tarzı yağlı boyalara büründürülmüş ve film için 65 bin adet yağlı boya çizilmiş. Daha 37 yaşında vefat eden Van Gogh'un yaşamından türlü ayrıntıları bütün ayrıntılarıyla gördüğümüz, 2017'nin en şahane yapımlarından olan filmde, sanatçı hakkında şöyle deniyor: “…ve büyük sanatçılar her zaman öfke doludur. Onların gıdası budur.” "Aynen abi" deyip hak vermiştim ben de. Ben de Instagram'da fotoğrafım like almayınca çok söverdim...
- İşte o gün bi inandım orospuya, tam 20 yıl geçti... Uzatmayalım, Zagor'a müebbet verdiler...
4) Exit Through the Gift Shop
Konumuz şu ki; sokak sanatçılarını, anarşik duvar boyacılarını konu alan bir belgesel çekerken işin ucu Banksy'e kadar gider. E belgeseli çeken de belki zaten Banksy'dir, hatta belki bu bir belgesel bile değildir... İşte öyle de sürprizli ve farklı bir iş bu. Bazı yerleri "kurmaca buralar yaav" dedirtiyor, bitince de tam olarak ne izlediğinizi bilmiyorsunuz. Sonuç olarak amacı "sanat eseri şöyle de piyasalaşıyor" dedirtmek olan bir film bu. Üzülmemiz ve sokağımızdaki duvarlara "Ne sağcıyım ne solcu, Banksy'ciyim Banksy'ci" yazmamız gerekiyor.
5) Çocukluk (Boyhood)
Nasıl ki bazı belgeseller kurmacaya benziyorsa bu kurmaca da belgesel mantığında... 2014'ün en iyi yapımlarından olan, bir çocuğun gelişimini anlatan filmin, çocuk gerçekten büyüsün diye 13 senede çekildiğini söyleyince garip tepkiler duyarbilirsin: "Ben onu 13 saatte çekerdim" diyen gereksiz özgüvenli ergenler, "Çocuğu film çekicez diye kaçırmış olmasınlar?" diyen panikatak anneler, "Ben bizimkinin gelişimini 22 senedir izliyorum, hala bi bok olamadı pezevenk" diyen babalar olabilir... Sen ise kimseye kulak verme, iyi oyunculukların coşturduğu bu tatlı filmi sakin sakin izle...
6) Saul'un Oğlu (Saul fia)
Tür: " 'Suçu biraz da kendinde ara' türünde bir Nazikulu asker filmi" Yapım: Macaristan Süre: Yönetmen: László Nemes Oyuncular: Géza Röhrig, Levente Molnár, Urs Rechn
7) Köpek Adası (Isle of Dogs)
Tür: " 'Bu pis yöneticiler olmasa kardeş kardeş yaşarız, kah konuşur, kah havlarız' mesajı veren stopmotion köpüşler" Yapım: ABD, Almanya Süre: 101 dk. Yönetmen: Wes Anderson Oyuncular: Bryan Cranston, Koyu Rankin, Edward Norton
8) Sonsuz Şiir (Poesía sin fin)
Tür: "Tek karesi normal olmayan, cüceli, balerinli, şairli, ressamlı, partili, sirkli film" Yapım: İngiltere, Fransa, Japonya, Şili Süre: 130 dk. Yönetmen: Alejandro Jodorowsky Oyuncular: Adan Jodorowsky, Brontis Jodorowsky, Pamela Flores
9) Scott Pilgrim vs. the World
Tür: "Çok çizgi roman okuyan çocuğun biraz kafayı yemesi gibi bir gençlik filmi" Yapım: Kanada, İngiltere, ABD Süre: 112 dk. Yönetmen: Edgar Wright Oyuncular: Michael Cera, Mary Elizabeth, Winstead Kieran Culkin
10) Kayıp Aranıyor (Searching)
Tür: "Masasından kalkmadan sosyal medya bizi bozdu mesajı veren 27 yaşında yönetmen filmi" Yapım: ABD Süre: 103 DK. Yönetmen: Aneesh Chaganty Oyuncular: John Cho, Michelle La, Debra Messing
Ve işte en iyiler...
Yazının vadettiği asıl kısma geldik Aşağıdaki filmler, daha önce köşelerimde bol bol övmüş olduğum, sırasıyla 2010'lu yıllarda en çok etkilendiğim filmlerdir. 2050 yılında izlendiğinde o zamanki hipsterların "Bi dönemde yaşamak istesem 2010'lara giderdim abi" diye heves etmesini sağlayacak filmlerdir:
1) İnsanları Seyreden Güvercin (En duva satt på en gren och funderade på tillvaron)
Hani çamaşır yıkamadan önce renkliler ve beyazlarla beraber yıkanmasın diye koyu renklileri bir yana ayırırsın ya. İşte o renklerle flm yapıyor 70'lik ustamız Roy Andersson. Bu da yine, İsveç'te yaşamanın çok kötü olduğunu iddia eden* İskandinav insanının donukluğunu yansıtan bir film... Usta yönetmenin çok sevdiği, “poker surat komedisi” diye tabir edilen cool bir mizah da var. Tabi biz poker değil de eşli ihaleli batak seven bir coğrafyada yaşıyoruz, o yüzden “Kamyoncu gibi as çıkarak başlamak” “Elindeki kızı s.ktirmemek” gibi tabirleri olan bizlere bu ironik mizah sökmeyebilir.
- Ya valla diyom İsveç'te yaşaması da zor yav...
2) Roma
Pek Oscarlı Alfonso Cuarón'un bu başyapıt filmi, iç ve dış mekanlardaki kaydırmalı çekimlerle insana hem gelişmemiş bir ülkede hem de bir zengin evinde gezme hissini yaşatıyor ve küçük ayrıntılar, su yansımaları, köpek bokları, merdivenler, çamurlu yollar bile anlam kazanıyor. Kadrajlardaki ayrıntılarla beraber toplu oyuncu yönetimi, küçük mimikler, tekrarlar, birtakım değişik hareketler mest ediyor izleyeni... Sınıf farkı da var filmde, kadın-erkek ayrımcılığı da, faşist müşist tiplerin devletle ilişkisi de... Her şey var. Hiçbir şeyimizi eksik etmemiş yönetmen...
Arabadan dışarı duygusal bakış fırlatan kadın klişesi mi istiyon? O da var...
3) Bir Zamanlar Anadolu'da
Sanki zamanında bizden borç istemiş de vermişiz, gençken "Sen yönetmen olsan efsane olur" diye adamı pışpışlamışız gibi ülkece başarılarına çok sevinip kendimizle gurur duymamızı sağlayan NBC ustamızın başyapıtıdır bu da... Senaristliği ve muhtar rolüyle beraber filmin başarısının yüzde 50'sine sahip olan Ercan Kesal'ın da OT türevi dergilerin kapaklarında doyasıya koşturmasını sağlayan bu film, taşra gizemini ve taşra insanının dümdüzlüğünü en iyi anlatan yapımlardandır.
Öyleyse şuraya bir muhtar sahnesi koyalım ve bu aşırı gerçekçi diyaloglara 710. kez hayran kalalım:
4) Kırmızı Kaplumbağa (La tortue rouge)
Diyalog barındırmayan, sessizce ilerleyip gevezelik etmeyen, şiir gibi bir film bu. Adada tek başına kalan bir adam var, nerden gelmiş bilmiyoruz, belki bir poğaça için onu köle gibi çalıştıran Survivorcı Acun'dan kaçmıştır, olabilir. Neyse bu herif adadan çıkış yolu arayıp bulamıyor ve o adada bir aile kuruyor, derken yaşamın huzurlu ve masalsı döngüsünü izliyoruz. "İşte doğanın basitliği" diyor ve ekliyoruz: "Peki ya çiftleşecek bir partner bulmak için her gün saatlerce Instagram’da mesai harcayan insanlar?"
5) Mad Max: Fury Road
Süper sinema yılı 2015'te çıkan şu filmi "Ateşten gitarı olan bir saykodelik var, kamyonlar arası atlayan beyaz suratlılar var" diye anlatsan arthouse sinema sevenler hayatta izlemezdi. "Feminist ve ekolojik mesajlara sahip" desen de aksiyonsever yan gözle bile bakmazdı. Ama hepsi de tıpış tıpış gitmedi mi buna? Ulan hepimiz oradaydık sanki?
Müthiş bir atmosfere, koreografilere sahip filmin bir numarası da CGI'nın oldukça az olması, çoğu sahnenin yüksek duvarlardan ölümüne atlayan Cüneyt Arkınlar misali çekilmesi... Aşağıdaki gibi harikulade sahnlerin art arda gelmesi...
Bu nasıl şahanelik...
6) Öldürme Eylemi (The Act of Killing)
Tür: "Endonezya'nın faşistlerini tek başına rezil eden Kanadalı belgeselci yiğidim" Yapım: Danimarka, Norveç, İngiltere Süre: 115 dk. Yönetmen: Joshua Oppenheimer
7) The Florida Project
Tür: "Fakirlikten kırılsalar da mutluluklarını bozmayan birtakım çocuk salaklıkları..." Yapım: ABD Süre: 111 dk. Yönetmen: Sean Baker Oyuncular: Brooklynn Prince, Bria Vinaite, Willem Dafoe
8) Geliş (Arrival)
Tür: "HEMŞERİM, BİZ İNSANIZ, İİN-SAAN, HUUMAAN diye bağıran Amy Adams" Yapım: ABD Süre: 116 dk. Yönetmen: Denis Villeneuve Oyuncular: Amy Adams, Jeremy Renner, Forest Whitaker
9) Aşk (Her)
Tür: "Uçan arabaların hâlâ olmadığı yakın gelecekte Scarlett Johansson sesli yapay zeka aşkı" Yapım: ABD Süre: 126 dk. Yönetmen: Spike Jonze Oyuncular:Joaquin Phoenix, Scarlett Johansson, Amy Adams
10) Büyük Budapeşte Oteli (The Grand Budapest Hotel)
Tür: "Muhteşem sanat yönetmenliği, Wes Anderson'un pastel renkleri, bu ne biçim sinematografi..." Yapım: ABD Süre: 100 dk. Yönetmen: Wes Andersson Oyuncular: Ralph Fiennes, Tony Revolori, F. Murray Abraham
Wes Anderson'un minyatür dekorlarını, çizgi film gibi kaçan adamlarını da hatırladıysak bu listeyi burada tamamlıyoruz. Şaka maka 30 tane filmi yazmış olduk, eğer tatmin olduysanız ve yazıyı sonuna kadar okuduysanız burada bitiriyorum. Biraz da Twitter'da milletin 2019 filmi listelerine bakacağım ben.
Aaa dur dur, gitmeden bi de 2019 filmlerine de bi top 5 yapayım. Hadi o da müesseseden olsun...
2) Joker
4) Yıldızlara Doğru (Ad Astra)
5) Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi (Portrait de la jeune fille en feu) *
* 2010'ların en iyi film listesi lezbiyen öpüşmesi olmadan biter mi sandın?..
Şimdi tamamsak kaçıyorum. Siz de 2010'lardan en çok aklınızda kalan filmleri yorumlara yazabilirsiniz. Öpüyorum.
Twitter: @duraladam
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et