Yine Her Şeyi Birbirine Karıştırdınız Di mi? Dark Dizisinin İlk 2 Sezon Analizi, Hatırlatmaları ve 3. Sezon Teorileri
Dallanıp budaklanan soy ağaçları!.. Halayla terleyerek sevişmek!.. Kendinin anneannesi olup kendine "El öpenlerin çok olsun" çekmek!.. Evet, Dark dizisinden bahsediyorum. Netflix bu tuhaf diziyi ne zaman yayına soksa, biz beyaz yakalılar iş yerindeki bir aylık small talk ihtiyacımızı karşılar, öğle yemeklerinde "Noah da Adam'la bacanakmış meğerse" diye teori kasar, dedikodu yapar, kendimize eğlence çıkarırız.
İşte bu garip gurup dizinin 3. sezonu, meşhur kıyamet tarihi 27 Haziran 2020'de yayınlanıyor. Bize de ilk iki sezonun karakterlerini hatırlatmak, gizemli olayları tabir etmeye çalışmak ve yeni sezona dair teori kasmak kalıyor. Yeni sezonun fragmanı ise tam şuraya geliyor:
Şöyle, dizinin en kısa özeti...
Almanya'da küçük bir kasaba var: Winden... Bu kasabada iki çocuk birden kayboluyor, olaylar karışıyor. Bir mağara geçidi ve zaman makineleri aracılığıyla 33 yıl ileri-geriye yapılan yolculuklar, 4 ailenin birbiriyle olan tuhaf ilişkilerini ortaya çıkıyor. Yani Müge Anlı'da duyduğumuz taşra olaylarının sadece biraz daha garibi, ne bileyim azıcık daha paradokslusu bu Winden'de yaşanıyor.
Dizi çokça konuşulduğu gibi Strangers Things'e ve aslında Stephen King'in çocuklu-ergenli kitaplarına benziyor. Çeşitli ergenler haytalık yapıp burunlarını bir yerlere sokuyor ve bu ergenler şunlardan oluşuyor:
* Biseksüel birey Peter ve polis birey Charlotte Doppler'in çocukları olan, turuncu birey Franziska ve konuşamayan, postapokaliptik birey Elisabeth.
* Pişman polis Egon Tiedemann'ın kızı radyoaktif işkadını Claudia'nın çocuğu olan otelci Regina'nın yavrusu aptal Bartosz.
* Ulrich ve Katharina Nielsen'in evlatları Martha (15, 30 ve 65 yaşındaki Jonas'ların hepsinin de sapık gibi hoşlandığı kız), Magnus (uzun boylu vasat) ve Mikkel (dizinin en garibanı).
* Ve tabii ki Hannah ile üstteki Mikkel'in sarı yağmurlukla gezen utangaç oğlu Jonas...
Şemaya bakınca kafam daha çok karıştı...
Yalnız ne güzel cast seçmişler be... Gerçekten yaşlandırsan bu kadar olur...
Aslında Katharina Nielsen'in, Jonas'ın zilli anası Hannah Kahnwald'a söylediği şu sözleri de dizinin en kısa özeti olabilir: “Hem kocamla hem oğlumla yatmış olmana inanamıyorum.”
Dizi İzlenimleri
Öne çıkan karakterler - Bazıları hâlâ karışıyor...
Jonas Kahnwald / Adam: Bu adam, 70 faktörlü zaman kremi sürmediği için zaman yolculuğu yaparken her yeri yanık olan Adam'ın (Adem'in) gençliği... Adam ise, Yolcular, Takipçiler olarak da bilinen Sic Mindus zaman yolculuğu tarikatının elebaşısı. "Yabancı" olarak bilinen orta yaşlı Jonas 2. sezon finalinde Magnus, Franziska ve Bartosz'u bir şekilde 1800'lü yılların sonuna götürdü muhtemelen, 1921'e gelindiğinde herkes yaşlandı, bizim Jonas da çirkin bir dede oldu. O ara genç Nuh ve Agnes'le tanışılınca da Sic Mindus tamamlandı galiba.
Adam, dizinin Ramiz Dayı'sı. Yol yordam bilmeyen Genç Jonas'a racon öğretiyor. "Herkes öldürüyor sevdiğini" ve Ezel izleyenler Martha'nın öleceğini en baştan biliyor. Adam'ın ağzından çıkan sözlerin çoğu da başka başka hayat dersleri veriyor. (Cümle sonlarına "yeğen" getirilerek okunabilir.)
“İnsanların boşa yaşadıklarını bildiği halde kafayı yememeleri müthiş gerçekten (yeğen).”
“Dünya paradokslarla dolu. Çoğu zaman onu görmezden gelmeyi seçeriz.”
“Yolculuk insanda derin izler bırakır.”
- Aslında üzerime kaynar çay döküldü ama artistlik olsun diye zaman yolculuğu izi diyorum...
Claudia Tiedemann: Orta yaşlı hâli, "çocuk da yaparım kariyer de" kadını, Nil Karaibrahimgil'in Almanca versiyonuyken (Nilsz Karaibrhmsczhgil) yaşlı hali Orta Çağ cadılarına benziyor. Bu yaşlı Claudia orta yaşlı kariyerist halini ziyaret edip babasını öldüren olaylar zincirini başlatıyor ve bazı kesimler tarafından Beyaz Şeytan diye adlandırılıyor. Noah ve Adam'a karşı aydınlık taraf gibi duruyor ama aslında zamanı kontrol etmek için Sic Mindus ile kirli bir güç mücadelesi yürütüyor. O zaman yazının bu bölümünü, meclisin delisi Devlet Bahçeli'ye verelim: "Ha Noah, ha Adam, ha Claudia ha Bartosz; alayı birdir, hepsi aynı alçak ve karanlık yolun yolcularıdır..."
Hanno Tauber: Böyle deyince tanımazsın çünkü herkes Noah diyor ona. Kötü bir papaz ve yer yer bir sübyancı gibi görünüyor fakat o da dizideki diğer gri karakterler gibi bir şekilde hem kötü adam hem mağdur olabiliyor. Kardeşi Agnes tarafından çat diye vuruluyor mesela. Ya işte böyle örgütler insanın kafasını yıkıyor da kardeşi kardeşe vurduruyor, çocuklara sahip çıkmak gerekiyor. Dizinin en temel mesajı da bu zaten: Çocuğuna sahip çıkacaksın ve "Sen benim için hep çocuksun yavrum."
65 yaş üstü için sokağa çıkma kısıtlamasının kalkması Sic Mindus üyelerinin yüzünü güldürdü..."
Bu arada şunu eklemek gerekir ki karakter isimleri minnak göndermeler taşıyor. Mesela Agnes "Eski Roma'da, genç kızların koruyucusu olan bakire" anlamına geliyormuş (bir lezbiyen için de iyi isim.) Ya da şöyle ki Helge Doppler'in ismi bariz bir şekilde Hegel'den geliyor, zaten tipi de sözü geçen filozofa benziyor ve mal gibi görünen karakteriyle aslında Hegel'in felsefesindeki "kendini gerçekleştiren özneye" karşı bir "hadi len ordan" deme amacı taşıyormuş.
- Yok beyim, ben Hegel neyin bilmem, köylüyüm ben...
Dizi bana bilmediğim ne öğretiyor?
Dizi tabii hayatın sırrını vermiyor ama Alman yaratıcılar Baran bo Odar ve Jantje Friese (bunlar da Westworld yapımcıları gibi partner, partner dizileri sektörü ele geçirdi) yerli ve milli filozofları Friedrich Nietzsche'den alıntılar yapıp duruyor. Dizideki zaman anlayışı pala bıyıklı düşünürümüzün Bengi Dönüş kavramına benziyor. “Hepimizi aşan bir konsept” deniyor bu zaman döngüleri için ve hayatı acılarla beraber olduğu gibi kabul etmek öne çıkarılıyor. (Fıtrat sen misin?)
Tarih anlayışı da Nietzsche'nin felsefesindeki gibi... Tarih düz bir çizgide ilerlemiyor, neden-sonuç birbirine giriyor, buna da zaten bu tip zaman hikayelerinde Yazgı Paradoksu deniyor. Yani babasının öleceğini öğrenen Claudia, aslında onun ölmesine sebep olan kişi oluyor, yani zamanda hiçbir şeyi değiştiremiyoruz. Bir de, olaylar akıp giderken tarih hiç ilerlemiyor. Her tarihte insanlık berbat durumda, nükleer-savaş-kasaba baskıları derken aynı taaas aynı hamam...
Dizi, ikinci sezon başında filozofun “Uçuruma uzun süre gözlerini dikersen, o da senin içini görür.” sözüne yer vererek bunu da ele almaya çalışıyor. Ama hakkını veriyor mu tartışılır. Tartışacağız da önce bizim sözü anlamamız gerekiyor. Ne anlama geliyor ki ya bu söz?..
- 20 dakikadır kesiyorum kızı, dönüp bakmadı bile...
Antik Yunan’a gönderme var mı? Anlıyor muyuz?
Dizinin 1. sezon 6. bölümünün ismi olan “sic mundus creatus est” cümlesi Sic Mindus örgütüne de ismini veriyor ve "ve dünya böyle yaratıldı." anlamına geliyor. Bu cümle Mısır kökenli olduğu düşünülen Hermetizm düşüncesine ait bir metninden alıntı ve o metinde insanın maddeye hükmetmesinden (dizideki Tanrı Parçacığı) ve tanrısal gücünü gerçekleştirmesinden (dizide zamanı kontrol etmek) bahsediliyor.
Tabii ya, okudum ben hep bu metinleri. Orijinal dilinden okudum tabii ya, dublajlı okuyacak halimiz yok...
,,
Doğadaki 4 elementi temsil ediyor aileler: Ateş, su, toprak, tahta... Tahta olanlar Nielsen bence...
Ayrıca sic mundus creatus est isimli bölümde, Antik Yunan'daki meşhur Minos'un Labirenti efsanesine de gönderme yapılıyor. Hatırlarsanız Westworld 2. sezonda da bu miti kullanıp durmuşlardı. Bu mitte Minotor boğa-insan kırması bir canavar ve bir labirente kapatılıyor. Dark'ın söz konusu bölümünde de Ulrich'in kızı Martha, tiyatro oyununda Girit Kralı Minos'un kızı Ariadne'yi canlandırıyor. Ariadne, boğa kafalı Minotor'u öldürmek için gönderilen prens Theseus'a âşık, tıpkı Martha'nın Jonas'a aşık olması gibi... Zaten oyun sırasında Jonas da mitte Daidalos'un Theseus'a yardım için yapmış olduğu gibi, bir ip yardımı ile mağarada yolunu bulmaya çalışıyor.
E yani ne olmuş böyleyse?... İşte mağara da bir zaman labirenti gibi ve canavar Minotor gibi herkesi yutup başka yerlere atıyor. Bu arada dizide Zaman Yolculuğu kitabının yayınevi "Mino Tauros" olarak görünüyor. Yani zaman, Minotor'a benzetiliyor. (Hepsini bilirim. Bu mitolojileri bizzat yerinde, Girit'te okudum ben.)
Jonas'ın duvarında bunlar hep var ama dizinin karanlığında görememiş olabilirsiniz tabii...
Bazı simgeler de önemli. Antik Kelt simgesi olup Hıristiyanlıkta da kullanılan triquetra amblemi mesela, geçmiş gelecek ve şimdiyi birleştiren 3 elipsli şekil... Bu sembolün Güneş ve Ay'ın fazlarını temsil ettiği düşünülüyor ve zaten dizideki 33 yıl döngüsü de Güneş ve Ay yıllarının denkleştiği zaman aralığını temsil ediyor. Bir de kendi kuyruğunu yiyen yılan olarak ouroboros var. Bu şekil de zamanın başı ile kıçının birleşmesini, her şeyin düğüm olmasını gösteriyor olabilir ve dizide dendiği gibi “Bir düğüm ancak yok edildiğinde çözülür.” (Triquetra'yı ouroboros'u tek seferde söyleyemem bile ama konuya acayip hakimmişim gibi davranıyorum, evet)
Bu yaz dövme yapmak isteyenlere öneri... En olmadı Only Judge Can God Me...:)
Kurgu olsun, sinematografi olsun?
Dizi, kendisini olduğundan daha kaliteli gösteren bir hikaye kurgusu ve görsel kurguya sahip... Karakterler arası geçiş yapılırken görsel kurgu çok iyi kullanılıyor, paradoks ve döngü kavramı kurguyla hissettiriliyor, olayların başı-sonu güzel birleştiriliyor. Tabii bu sinematografi, kurgu ve müzik senaryodaki kafa karışıklığını, derinleşemeyen gizemleri unutturuyor.
Bir de bir yerden sonra bu kurgu çok sıkıcı olabiliyor. İnsan bazen olaydan bir süre uzaklaşmayı, nefes almayı arzuluyor. Dark ise nefes aldırmamak istiyor, klostrofobi yaşayalım istiyor pezevenk. Ama bazen o kadar klişeleşiyor ki her bölümün sonunda, güzel bir müzik eşliğinde zaman geçişleri (montaj sekans) izleyeceğimizi biliyoruz. Geriye şarkıyı tahmin etmek kalıyor sadece.
Görselleştirme ise gayet başarılı. İsmindeki karanlık atmosferi sinematografisinde de iyi yansıtıyor. Görsel ipuçlarını iyi dağıtıyor. Puslu ortamda sarı rengi kullanarak güzel kontrast yaratılıyor. Sarı renkli kötü yağmurluk satışları da bu dizi yüzünden bitmeyecek gibi duruyor.
- Paralel evren Martha çantası da geldi mi?
Ve işte yeni sezon teorileri...
* Dark'ın ilk iki sezonu için önemli olan "nerede değil ne zaman"dı. Bu sezon finalinde ise asıl sorunun ne zaman değil hangi dünya olduğunu öğrendik ve paralel evrenlere geçiş yaptık. Belki Adam'ın yüzündeki yaralar klasik zaman yolculuğundan değil de paralel evrenler arası seyahat etmesinden kaynaklı olabilir diye düşündük. Belki de Adam, başka bir dünyanın Jonas'ıdır. Hatta Martha'nın geldiği dünyaya ait olabilir ve Adam'ın nasıl bu hale geldiğini Martha'dan öğrenecek olabiliriz.
- Hasiktir, makinenin şarjı bitiyor...
* Magnus ve Franziska, Noah ve Agnes'in babası olabilir! Bunlar bir şekilde hayatını birleştirecek belli ki, o zaman çocukları da olur ve ana babasını bilmediğimiz Noah ve Agnes'in ailesi olarak görebiliriz onları. Ya da mesela şey olabilir mi? Başka dünyadan gelen Martha ile bu dünyadaki Jonas bir ara dayanamayıp çiftleşir, çocukları olur ve çocuk milyonda bir görülen paralel evren cüzzamı kapar. Yani büyüyünce Adam'a dönüşür. Evet, her şey olabilir ve bu şekilde sallaması çok zevkli..
* Son bölümde gördüğümüz Genç Noah'ın Jonas'a verdiği mektup alternatif Martha'nın mektubu olabilir. Aslında bu sezon, Noah'ın yetişkin halini görmesek de genç halinin neler karıştırdığını öğrenebilir, buradan ipuçları edinebiliriz. Elisabeth'le olan ilişkisinin ayrıntılarını ve hatta minik Elisabeth'in konuşamamasının nedeninin de bir zaman yolculuğu yan etkisi olduğunu görebiliriz.
- Kafamdaki tilki, kafamdaki tilkileri temsil ediyor galiba... Metafor be...
SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç olarak, içeriği ve kafası karışık olan, bununla beraber bir derdi ve görsel anlayışı olan, iyi bir kurguya sahip ama bir yerden standartlaşan kurgunun şaşırtmayıp tekdüzeleştiği kaliteli bir dizi bu. Evet yorumumun biraz karışık olduğunun farkındayım ama sorarım size diziden daha mı karışık? Değil... Özellikle ilk sezonun ilk 7 bölümünü ve 2. sezonun son 3 bölümünü çok tuttum ben, bunları toplayıp kendi alternatif Dark'ımı yapmak istiyorum.
Bu arada diziye benzer birkaç şey önereyim size: Eğlenceli bir zaman yolculuğu filmi Frequently Asked Questions About Time Travel, sert senaryolu ve ortalama üstü zaman paradoksu filmleri Los cronocrímenes ve Predestination, izleyin. Bunun yanında Zamanaltı diye çok hoş bir podcast tiyatrosu var, takipleyin. Ayrıca farklı türden bir zaman yolculuğu dizisi için Devs'e, bilimkurgu klasiği okumak için de Stanislaw Lem'in Yıldız Güncesi'ne, özellikle zaman paradoksuyla ilgili Yedinci Yolculuk öyküsüne yapışın derim.
Ben yine çok vidi vidi ettim, hepinizi öper, iyi hafta sonları dilerim...
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et