Psikolojik Diziler Furyasının En Arabeski: Doğduğun Ev Kaderindir
Doğduğun Ev Kaderindir, iki sezondur ekranda. Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarından uyarlanan, psikolojik diziler serisinin ikinci halkası. İstanbullu Gelin’in popüleritesinin ardından gerçek hayat hikayesine dayanan Doğduğun Ev Kaderindir, TV8’de yayına başlamıştı. Ardından Masumlar Apartmanı ve Kırmızı Oda ile furyaya yeni örnekler eklendi. Hepsi Gülseren Budayıcıoğlu kitaplarından uyarlama ve aynı yapım şirketinin eserleri. Dizinin kitapla farkını anlatan birçok Youtube videosu var, o kısma hiç girmiyorum.
Fakir Mehdi Usta, hep mağdur- Saf Kız Zeynep, hep fedakar - Zengin Patron Barış, hep haklı
Hikayesi ne?
Dizinin temel hikayesini, bilmeyenler için kısaca özetleyelim. Fakir bir ailenin kızı olan Zeynep, annesinin hizmetçilik yaptığı eve evlatlık verilir. Küçük kızın, tek hayali bakımsızlıktan ölen ağabeyine verdiği sözü tutup avukat olmaktır. Yıllar geçer, Zeynep büyüdüğünde öz annesi ondan ilk kez bir şey ister, doğduğu mahalleden biriyle evlenmesini. Müstakbel damat Mehdi de Zeynep’i beğenir. Zeynep, annesinin isteğine karşı gelemez ve Mehdi’yle evlenmeyi kabul eder.
İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları
Yıllar önce terk ettiği fakir mahalleye geri döner. Kültür, eğitim ve yaşam şekli farklılıkları aile ilişkilerini derinden sarsar. Bir yandan da Mehdi’nin eski sevgilisi hamiledir. Bunlara rağmen evlilikle beraber zamanla aşk doğar, evcilik oyunu gerçek olur. İkinci sezon bambaşka bir iklim getirir. Zeynep mezun olup, avukatlık hayalini gerçekleştirir ve işe girer. Bir araba tamircisi olan Mehdi için Zeynep’in yakışıklı patronu, uzayan mesaileri ve yüksek maaşı dert olmaya başlar. Mehdi Usta zaten bildiğiniz delikanlı, iki günde bir hastanede üç günde bir karakolda.
Arabanın altına yatmada deneysel yaklaşımlar...
Mehdi, bir gün Zeynep’in işe gitmemesi için kadını eve kilitler. Zeynep bu şiddeti kaldıramaz, kaçar ve boşanır. Boşanır ancak Mehdi, Zeynep’ten vazgeçmez. Şiddeti bir iletişim yöntemi olarak kullanan vandal Mehdi, Zeynep’in patronunun iş için verdiği arabaya saldırır. Zeynep uzaklaştırma kararı aldırınca, eski kocasından kaçarken patronu Barış’ın evine sığınır. Mehdi, Zeynep’e ulaşamaz ve gider onu kaçırır. Dizinin bu kısmında bir parantez açalım.
Eterle bayılttı! Halıya da sarsa tam olacaktı
Doğduğun Ev Kaderindir’den Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ye
Oyhhh, isim tamlamasında doz aşımı yaşanan bir başlığın ardından Zeynep’in hikayesinde açılan yeni bir akstan bahsedebilim. Barış’ın evi Öyle Bir Geçer Zaman ki’deki Soner’in evi… Soner’in Süleyman’ı varsa Barış’ın da sağ kolu Murat mevcut. Öyle Bir Geçer Zaman ki’de, Soner’in kötürüm kardeşi Murat’ın kontenjanını ise Barış’ın felçli kardeşi Savaş doldurmuş.
Mekanı kiralayana kötürüm kardeşi hediye veriyorlar
Savaş ile Zeynep’in bağ kurma meselesi de, engelli Murat’ın bir tek Aylin’in her dediğini yapmasıyla benzeşiyor. Sonunda Murat yakında ölecek diye Soner, Aylin’i kardeşiyle evlendirmişti. Umarım Barış da, Soner iyileşsin diye Zeynep’i yem yapmaz. Zeynep zaten herkesi kurtarma heveslisi bir saftirik. Hikayenin de o tarafa meyli var gibi ama sonları benzemesin. Yani Savaş, Zeynep’e aşık olursa, üstüne iki kardeş arasında kalan Zeynep’i izlersek şaşırmayacağım. Dizide “Türk dizisi klişesi” birçok malzeme kullanılıyor zaten, bu da olur yani ne olacak?
Zeynep’in babası sokakta Ahmet Kaya kılığında bulundu! Ver müziği…
İki Dünya Arasında
Doğduğun Ev Kaderindir’in temel çatışması aslında iki anne, iki farklı kültür, sınıf ve yaşam tarzı arasında kalmak… Mehdi, öz annesinin dünyasına aitken, Barış ise onu büyüten annesinin dünyasına ait bir adam. Yani karakterin aşk çatışması da bu ikilemin yansıması aslında. Holding patronu, zengin, modern Nermin anne ile fakir, boynu bükük, geleneksel Sakine anne kızın iki kolundan çekiştiriyor.
Diziyi en iyi anlatan kare olabilir
Aslında Nermin de Sakine de Türkiye’de yaşayan her kadının çok yakından tanıdığı karakterler. Özellikle köyden kente gelmiş ailelerdeki jenerasyon farkının direkt örneği gibi görülebilir. Zira, kent yaşamının içinde doğan, yetişen neslin bir öncekiyle arasındaki gerilim, diğerlerinden daha keskin oluyor. Küçük yerlerde, küçük bir çevrede “elalem ne der” diye yaşanan hayatlar, Sakine’nin bakışını örnekliyor. Sakine, “başımızda erkek olsun” diyen eril zihniyettr, Nermin ise “kadın ayaklarının üstünde durmalı” diyen daha bireyselci bir yaklaşımda... Şu fotoğrafa baktıkça aslında her genç kadının, Tükiye’de büyürken böyle kollarında çekildiğini düşündüm. Dizide Zeynep hepimiz gibi denge sağlamak için çırpınırken yara bere içinde kalıyor tabii.
“Meğer ne çok anne sığdırmışsın hayatına!”
Acıların kadını Zeynep, sokakta gördüğü herkese “Benim iki annem var” diye anlatmaya başlıyor neredeyse… Acısı iletişim aracı olduğu gibi fedakarlığı da sevme biçimi kendisinin. İki sezondur gördüğümüz terapi sahnelerinde de bunun sorunlu olduğunun altı çiziliyor. Dizinin “kadınlık”, “kadın olmak” üzerine gelenekselin dışında bir bakış sunduğu çok sahne var. Sürekli sevgiye layık olmak için çabalamanın, fedakarlığın, geleneksel olarak kadınlığın gereği olarak düşünüldüğü malumunuz. Bunun sorunu üstüne kafa yoran ve kendini iyileştirmek için çabalayan kadın karakter, dönüşümüyle izleyicide de kapı aralıyor.
Zeynep, boşandıktan sonra iki annesi ve Sakine annesinin en yakın arkadaşı Sultan + kızı Emine ile aynı evde yaşıyor. Adeta kadın dayanışma kulübüne dönen evde, temel mesele kadınlık elbette... Dizinin en feminist karakteri ise Sultan. Sohbetler içinde Sultan’dan “Kadın kadının kurdu değil, yurdu olmalı!” gibi cümleler duymak şaşırtmıyor izleyiciyi.
Sultan Woolf: “Kendine Ait Bir Bakkal”
Sosyetik sevgilisine kaçan, sonra aldatılıp mahalleye dönen kızına laf gelmesin diye evini barkını taşıyan, kızına sahip çıkan Sultan Bakkal, kadınların ayaklarının üstünde durması gerektiği konusunda ahretliği Sakine’nin aksine bir bakış sunuyor. Sakine’nin erkek egemen ideal aile tahayyülünün, olayların akışıyla haksızlığı ortaya çıkıyor. Yani hikaye, kadının özgürlüğünü, bireyselleşmesini savunan karakterleri haklı çıkararak Türk dizilerinden beklenmedik bir pozisyon alıyor.
Kadın özgürleşmesi de bi yere kadar
Kumalıktan Kadın Cinayetine
Ancak Doğduğun Ev Kaderindir’in kadın meselesi açısından sorunlu birçok yönü de var. Geçtiğimiz sezon Mehdi’nin hamile eski sevgilisi de aynı eve geldiği için kumalığı ekrana taşımakla çok eleştirilmişti bu dizi hatırlarsınız.
Bu sezon, Mehdi’nin eski karısını tacizleri, hikaye içinde yanlış görülse de rüzgar tersten esecek gibi… Zeynep ile Barış’a aşk yazmak (ki belli olacağı o) aslında Mehdi’nin kıskançlıklarını haklı çıkartacağı için oldukça sorunlu. Eski karısını patronundan kıskandığı için kaçıran, kadını takip eden, evinin dibinde ev tutan, arabasını parçalayan erkek, bir anlamda “kehaneti doğrulanmış” konuma gelecek. Bu şiddeti haklı çıkarmasa da, kıskançlığının yersiz olmadığını ekrana taşıyacak. Sorunlu mu? Kesinlikle…
Kadın cinayetlerine de girelim ama tamamen yanlış yerden...
Bir yandan da dizide işlenen bir kadın cinayeti görüldü. Yıllardır sevdiği adamın yolunu gözleyen Müjgan, (Mehdi’nin ablası) babasının katilinin oğlu olan Burhan tarafından öldürüldü. Ailesini düşünerek sevdiği adamı reddeden kadın, elbette Burhan’ın ona kıyabileceğini düşünmemişti. Reddedilmeyi sindiremeyen psikopat, çekti silahı, kadını vurdu.
Yalnız Müjgan ölürken bile Burhan için “öldü” dedi. Son sözü “öldü” oldu, hala onu düşündüğünü gördük nedense... İşte bu çok sorunlu ve trajik bir mesaj. Bir yandan kadın cinayetleri üzerine dizide eleştirel mesajlar verilirken, bir yandan bu replik vicdana dokunur. Olmaz, olmadı. Üstelik, ablasının yaşadığı ilişkide nedense söz sahibi ve karar verici olan Mehdi, ablasının ölümüyle yine haklı çıktı. Ailenin namus bekçiliğini yapması meşruymuş gibi… Kıssadan hisse, Doğduğun Ev Kaderindir’in üzerine konuşulacak çok malzemesi var.
Hande Yener'in böyle bi klibi vardı. Neydi o ya?
Dizi bu sezonda, açılan yeni Barış aksıyla heyecanını biraz olsun artırıp reytinglerinde kıpırdanma yarattı. Sadık izleyicisinin de gönlü hoş… Arada verdiği kadınlık mesajları ile kalbimize su da serpiyor onun da hakkını verelim. Ancak yetiyor mu? Maalesef... Öyle Bir Geçer Zaman ki öykünmesi komik olsa da dizinin genel yapısının baya baya Yeşilçam melodramı olduğunu görüyorsunuz. Mehdi ustalığı bırakıp bir gün Zeynep’in karşısına “yüksek mühendisim” diye çıkabilir mesela. Olamaz mı olabilir… Eğer psikolojik dizilerin en arabeskine bir şans vermek isterseniz (ki inşallah o kadar çaresiz durumda değilsinizdir), dizi çarşamba akşamları TV8’de. İyi seyirler...
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et