Hazır Cinnetin Eşiğinde Gezinirken: En Sevdiğimiz Seri Katil Dexter Geri Döndü...
En sevilen katil Dexter Morgan, 8 yıl aradan sonra geri döndü. Miami’nin sıcak sahillerinden Iron Lake’ın kara kışına transfer olan Dexter’daki tek değişim iklim değil tabii… Yüzündeki çizgilerle, saçındaki beyazlarla hepimize “yaşlandınız” diye haykıran canımız katilimiz, 8. sezonda damakta yavan bir tat bırakan kötü finalin izlerini silercesine, hikayesini yeniden kuruyor.
Yeni sezonun “new blood” yani taze kan olarak lanse edilmesi de bundan olsa gerek… İlk sezondaki daha ağır, iç sese yoğunlaşan anlatım, dokuzuncu sezonda geri dönmüş. Atlı kovalarcasına art arda olayların olduğu finalin yanında bir hayli sakin geçen ilk iki bölüm, 9. sezonun keyifli olacağının sinyallerini şimdiden veriyor. Anlayacağınız, Dexter’ı 8. sezon sonundaki haliyle hatırlamamak için bile 9’a başlanır.
“Geçmişimizle Helalleşeceğiz” derken konu yine nerelere geldi
9’uncu sezona gelirsek, Dexter emekli olup bir kasabaya yerleşmiş. SGK’sı olan bir işte çalışıp ekmeğini kazanıyor (katilin emeklisi mi olur be Dexter’ım). Huzurlu ve rutin yaşamına James Lindsay adıyla devam ederken dizi açılıyor. (Burada dizinin uyarlandığı kitabın yazarı Jeff Lindsay’e gönderme var tabii) 8 yıldır da tövbesini tutmuş kimseyi öldürmemiş.
Cinayetleri kadar aşklarıyla da aklımıza katılan gönül adamı Dexter’ımız yengeler koleksiyonumuza bu kez bir de polis eklemiş. Henüz bölümün başında polis fantezisiyle aşk hayatına renk katarak suçluculuk oynayıp eğleniyor. Ta ki damarına basan o müstakbel maktül gelene kadar. Dexter, spoiler vermemek üzere kendimizi biippplediğimiz olayların ardından “yeminimi dozdum ulen” narasıyla yine başlıyor naylonlarıyla dansa.
Seni çöpe atacağım poşete yazık...
Üstelik bu kez bir davetsiz misafiri de var, geçmişten gelen bir yüz… Oğlu, küçük Morgan, Harrison. Anlayacağınız 9. sezon Dexter’ın yeni kimliğiyle gizlenirken yeniden işlemeye başladığı cinayetleri ve büyük ihtimalle oğlunun karanlık yüzünü ehlileştirmesini anlatacak. (Oğlan henüz bir vukuata karışmadı ama biz biliyoruz bir dizide ergenlik sivilcesi varsa sahibi kesin başa bela açar).
Bir diziye girmeden önce iyice araştırın:
Prodüksiyon bütçesi kombi açmaya yetiyor mu?
9. sezon, diziyi daha önce izlememiş olanlar için bile iyi bir alternatif. Eskiyle bağlarını koparmasa da yeni bir olay örgüsüyle karşımıza çıkıyor. İzleyebilirsiniz, hatta uzun, boş bir zamanda 8 sezon + yeni sezon izleyip maraton yapmak iyi bir fikir bak bunu deneyin.
Dexter Hakkında Hatırlamanız/Bilmeniz Gerekenler:
- Daha önce Dexter izlemediyseniz, onun 24 Emmy adaylığı ve 4 ödülü olan bir fenomen olduğunu öğrenmelisiniz.
- Dizide Dexter’ın beraber yaşadığı hayalet, kız kardeşi Debra. Jennifer Carpenter’ın oynadığı karakter sekizinci sezon finalinde, psikopat Oliver Saxon tarafından yaralanıp bitkisel hayata girmiş, Dexter kardeşini acı çekmemesi için öldürerek okyanusa atmıştı. (9. sezondaki kabus da bununla bağlantılı, izlerken hatırlayın bunu.)
- Dexter’ın eski sezonlarında polis merkezinde çalışan bir adli tıpçı olduğunu biliyoruz. Onu evlat edinip yetiştiren babası ve kız kardeşi de polisti. 9. sezonda da polis aşkı depreşen katilimiz bu kez yengemizi karakolda bulmuş.
Amerika'da kadın polisler GBT yapıtıktan sonra Instagram'dan ekliyomuş
- 8. sezon sonunda, Dexter’ın çocuğunu kakalayıp Arjantin’e gönderdiği büyük aşkı Hannah McKay’in sonunu 9s2e’da öğrenebilirsiniz. Gerçi biliyoruz Handmaid’s Tale’a gidip Gilead’ın kötülükler kraliçesi oldu ama olsun Dexter bunu bilmiyor.
- Dizinin 8. sezon sonundaki büyük finalinde Dexter, sevdiği herkesi tehlikeye attığını hatta ölümüne sebep olduğunu düşünerek teknesini kasırganın ortasına sürmüş ve kendini okyanusta öldü gibi göstermişti. Dizinin sonunda da onu tır şoförü olarak görmüştük. Oregon’da bıraktığımız Dexter, gözlerini New York’ta açıyor. Onun yolculuğunu da iz sürerek kendisine ulaşan oğlu Harrison’dan 9s2e’da kısaca dinliyoruz zaten. (İzlerken bu tekne kazası neydi diye düşünmeyin, bahsi geçen konu bu)
- Bizden duymuş olmayın ama dizinin ikonik karakterlerinden, favori kötümüz Trinity Killer yani Arthur Mitchell de 9. sezonda geri dönecek gibi dedikodular var. Dexter bu şerefsizi öldürmüştü, dönüşü nasıl olacak bilemiyoruz. Hatırlatalım, kendisi Dexter’ın karısı Rita’yı öldürmüştü. Dexter, Arthur’u öldürüp eve geldiğinde, karısının cesediyle karşılaşmıştı.
Uzun isimli indie grubu albüm kapağı: Emekli Katilin Kar Tatili
- Dexter bugüne dek kaç kişiyi öldürdü diye üşenmeyip hesap yapan sadık fanların hesaplamalarına göre, Dexter açık ara ekranların en çok cinayet işleyen seri katili. Kendisinin ilk sezonlarda öldürdüğü kişilerin kan örneklerini kutularda sakladığını biliyoruz. Kutulardan çıkan örnekler, dizide işlenenler, FBI tarafından bulunanlar falan toplayınca sayının 138 olduğu rivayet ediliyor. 9. sezonda sayı kaça ulaşacak göreceğiz, ancak henüz ilk iki bölümde 139’a vardık.
Neden seri katil dizilerini seviyorum? Sosyopat mıyım?
Seri katil dizilerinin en uzun soluklularından biri olan Dexter, kontrol edilemez bir dünyada kontrol edilebilir bir alan yaratma ihtiyacıyla kötüleri öldüren bir adamı anlatıyor. Kendi travmalarıyla cebelleşirken bir yandan da içindeki öldürme dürtüsünü kötülere yönelterek ehlileştiren Dexter Morgan, özenle işlediği, adım adım kurguladığı cinayetlerde, izleyiciyi katlin her adımına suç ortağı ediyor.
Herhalde yaşlandık mk. Veda ettiğimde dolar 1.9 liraydı...
Jeff Lindsay, Dexter’ın konumlandığı yeri “yasa ve adalet arasındaki boşluk” diye tarif ediyor. O boşluğun bir hayli açıldığı günümüzde, dizinin ilgi görmesi şaşırtıcı olmayacak gibi… Zira Dexter hala aynı yerde, herkesin eşit görüldüğü bir adalet sistemi olmayan dizide, eşitsizliğin temelinde bir intikam arayışı filizleniyor.
Muhtemelen de bu yüzden, 21. yüzyılda olmamıza rağmen adaletsizliğin kol gezdiği dünyamızda, pasif agresif ruhumuza iyi geliyor kendisi… Yani korkma kardeşim, sosyopat değil sadece yeterince adaletsiz bir dünyanın çaresiz ferdisin. Bu tip adaletini kendi yaratan anti-kahraman dizilerinde de epey artış oldu Dexter sonrasında. Ürkütücü olan ise suçun yaygınlığından da anlaşılacağı üzere git gide meşrulaşan “bir ceza olarak ölüm” fikri. Anlayacağınız bu eşitsiz ve adaletsiz dünyada, tünelin sonu pek iyi bir yere çıkacak gibi değil.
Gerçi cebimizde yangın varken aklımızı da yakmayalım şimdi, umut edelim. zaten dolar olmuş 12 lira, dışarı çıkıp harcayacak para da yok, oturup dizi izleyeyim derseniz Dexter’a bakabilirsiniz.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et