Biraz Covid Biraz Mad Max Bolca Shakespeare, İşte Karşınızda: Station 11
Nasıl oldu da bu kadar gölgede kaldı inanamadığımız Station Eleven, entelektüel analiz ihtiyaçlarımızı doyuracak hazine gibi 10 bölümle Bein Connect’te. Dizinin sanata atfettiği ölümsüzlük, yer yer Polyanna gülümsemesi bırakarak umut veriyor. İçinde olduğunuz mu, ekranda izlediğiniz mi daha kıyamet senaryosu bilinmez ama dizi post apokaliptik kategorisinde yer alıyor. Bu senaryodan umutlanmak ancak bize nasip olur, buna da şükür…
Emily St. John Mandel'in edebi bilim kurgu başyapıtı olarak tarif edilen kitabı, dizinin ilham kaynağı. 2014 yılında, Ulusal Kitap Ödülü adaylığı kazanan ve Arthur C. Clarke Ödülü'nü alan eser, 1,5 milyonun üzerinde kopya satan bir bestseller. 2019’da dizi için çalışmalar başlasa da pandemi nedeniyle yayın ancak 2021 sonuna kalıyor. Kaderin cilvesi, dizi de dünyayı kasıp kavuran bir pandemiyi ele alıyor. (Komplo teorisi yazmak isteyenleri yorumlara alalım)
Dizinin oyuncu kadrosunda Mackenzie Davis ve Himesh Patel’in yanı sıra Daniel Zovatto, David Wilmot, Philippine Velge, Nabhaan Rizwan, Lori Petty, Danielle Deadwyler ve Gael Garcia Bernal var. Senaryo yazarı ise Patrick Somerville (Netflix'in Maniac'ında ve HBO'nun The Leftovers'ında imzası var.). Zaten diziyi altmetin yığını yapması da The Leftovers’ı andırıyor. Bulmaca sevenlerdenseniz diziyi çevirip çevirip üç tur izleyebilir, hala satacak bilgi yakalayabilirsiniz. Örneğin, dizide her yerde 11 rakamı var, mesela Gitchegumee Air Flight 452 uçuşu: 4+5+2=11
Ömer Çelakıl ile Station 11’in şifreleri
Station 11’in Konusu
Bir salgın sonrası dünyadaki nüfusun %99’u ölüyor. Hayatta kalanların kurduğu Gezici Senfoni adındaki kumpanya şehir şehir gezerek Shakespeare oyunlarını oynuyor. Yollarının kesiştiği insanlarla hikaye açılırken, kendini peygamber ilan eden bir adamın tehdidiyle ortalık karışıyor. Salgın öncesi ve sonrasını dağınık zaman geçişleriyle anlatan dizi, salgından 20 yıl sonrasına kadar uzanıyor. Kıyamet filmlerinden alıştığımız zombiler, canavarlar, doğal felaketler dizide mevcut değil. Romantize edilmiş bu kıyamet senaryosuna Station 11 adındaki bir çizgi roman rehberlik ediyor. Pandeminin başlangıcı Arthur adlı bir oyuncunun sahnede ölmesine denk düşüyor. Tüm karakterler ve hikaye de bir şekilde bu Arthur’a bağlanıyor.
Neymiş bu Station 11 çizgi romanı derseniz, onu Miranda yazıyor. Yani Arthur’un ilk karısı. Bu Dr Eleven adlı bir yabancının hikayesi. Bozuk bir uzay istasyonundaki mücadelesini anlatıyor. Kaptan köşkünde kilitli kalmış Captain Lonegan’ın mentörlüğündeki hikaye, günümüz insanına rehber oluyor. Peygamber olduğunu iddia eden kahin, bu kitabı ahit olarak görüp, çocuklardan oluşan müritleriyle korku salıyor.
“Hasarı hatırlıyorum”
Station 11’in Kitabıyla Dizisi Aynı Değil (SPOİLER ALERT)
-
İlk bölümde tanıştığımız, sahnedeki oyuncunun (Arthur) kalp krizi geçirdiğini anlayan seyirci Jeevan, kitapta daha pasif ve az bir roldeyken, dizide daha aktif ve çok yer alıyor. Jeevan, dizide ana karakterimiz Kirsten’ın duygusal bağ kurduğu, hayatta kalmasını sağlayan en etkili karakterlerden biri.
-
Ayrıca, kitaptaki gibi Virginia’da değil, Great Lakes’de yaşıyor. Zaten kitapta Toronto’da geçen hikaye, dizide Chicago’ya taşınıyor.
-
Kitapta, Arthur ve Miranda’nın Jeevan ile röportaj yaptığını ve tanışık olduğunu biliyoruz. Dizide Jeevan hiç tanımadığı aktörü kurtarmak için sahneye atlıyor ve onu Miranda ile hiç bir arada görmüyoruz.
Pilot bölümü izlemiş Station 11 seyircisi IQ düzeyini sorgularken
-
Kitap, Arthur ve Miranda ilişkisinin başlangıcını farklı anlatıyor. Toronto’da başlayan arkadaşlık sonra aşka dönüşürken kitapta Chicago’da bir kafede flörtleri fitili ateşliyor. (Dizidekini daha çok sevdik evet)
-
Kitapta Kahin’in pandemiye bir neden aradığını ve hayatta kalanların Tanrı tarafından görevlendirildiğine dair inancını görüyoruz. Dizide pandemiden sonra doğanların travmasız olduğuna ve özel seçildiklerine inanıyor.
Dizi ve kitabın sonu da bambaşka. Spoiler olmaması adına o kadarını da yazmayalım ama bu tip birçok nedenden dolayı, dizinin kitaptan uyarlama olduğunu bile söylemek zor. Olsa olsa esinlenme diyebiliriz. Bu arada, Bein Connect izlerken keşke divxplanet günlerine dönseydik de eşekherif çevirseydi dedirtiyor. Çeviri, resmen okuduğunu anlama sınavı gibi şimdiden zihin açıklığı diliyoruz!
İboyla Güllüşah, Amerika'da stok lobisi lideridir.
Station 11’dan Çok Hamlet Esinlenmesi
Station 11 dizisi, kendi kitabından daha çok dizinin içinde de sahnelenen Hamlet oyunundan esinlenme gibi. Anne ve babasını ayrılması, oyuncu ebeveynlerin işleri nedeniyle babasından (Arthur) uzak kalan Tyler, babasının sahnede ölüm haberini alıyor. Pandemiyle beraber mahsur kaldıkları havaalanında annesi Elizabeth ile babasının da arkadaşı olan Clark yeni bir medeniyetin öncülüğünü yapıyor ve düzen kuruluyor.
Gamer Hamlet’in survivor macerası
Sanatın ve geçmişin yarattığı illüzyona karşı, gerçek için savaşan genç adam, tüm dizi boyunca Hamlet gibi sevgi ile nefretin çelişkisini yaşıyor. Tyler için baba figürü ile vücut bulan illüzyon, onu intikam arzusunun içine itmiş. Babasının hayaleti yerine rehberi ise Station 11 çizgi romanı oluyor. Tyler aslında Hamlet, Elizabeth Kraliçe Gertrude. Clark da Hamlet'in babası yerine taç giyen kral Claudius. Hamlet’in amcasını öldürmekteki tereddütü, dizide sahnelenen Hamlet oyununda da görülüyor. Tyler, Clark’ı öldürmek istese de öldüremiyor.
Post apokaliptik dünyada bile dantelden, güpürden kurtuluş yok
Elbette dizinin birebir Hamlet olduğunu söylemek yanlış ancak karakterlerin işlevlerinin eş olduğu söylenebilir. Farklı ve dizide dikkat çeken noktalar bunlarla sınırlı değil:
-
Shakespeare’in Hamlet’inde kadın karakterler ne kadar gerideyse, dizide lokomotif görevi gören Kirsten o kadar önde.
-
Sanatın bir nevi yarabandı olduğu ve insanların hayale muhtaçlığı dizinin en belirgin vurgusu. Öyle ki dizide defalarca Paganini’nin dünyanın en zor bestesi olarak anılan La Campanella’sı görülüyor. Ölen bir adamın son ana kadar piyanoda “çalınması en zor eser” sayılan La Campanella’yı çalmaya çalıştığını anladığımız sahne, işte bu tutkunun ve iyileşme çabasının delili. Zaten Tyler’ın annesiyle yüzleşmesi için Hamlet sahnelemesi de aynı işlevin sonucu. Dizi diyor ki, sanat iyileştiriyor..
-
Jeeven dizinin sonunda kardeşlerinin toplamı haline dönüşüyor. Bir yandan Frank gibi baston kullanıyor, diğer yandan Siya gibi doktorluk yapıyor.
Yüksek bütçeli HBO dizisi dediler, bana poşet giyeceğim söylenmedi
Dizi bize her şeyin önemsiz olduğu bir dünyada gerçekten kayda değer ne vardır diye sorup yanıtı sanatta buluyor. Romantize edilmiş ve umut vadeden bu yanıt, hayatın ancak hayalle katlanılabilir olduğunu da kanıtlıyor. Tarkovski’nin Stalker’ında gerçeğin değil imgesel olanın bir hayranlık nesnesi oluşturabildiğinin anlatıldığı muazzam kurgu, benzer bir gerçeklikten kaçış yolculuğunu bu kez sanat övgüsüyle gerçekleştiriyor. Hatta dizide ölümüne şahit olduğumuz Frank, gerçeğe öyle sıkı sıkıya bağlı ki kurgu bir anlatı yazmayı bile bu nedenle reddediyor. Elbette hikayede ölen de korku filmlerindeki gözlüklü adam misali o oluyor.
Dünyanın sonuna doğmuşum ya da ölmüşüm de haberim yok.
Station 11 Dizisinden Atara Atar, Gidere Gider Alıntılar
-
Hayatta kalmak yetmez, yanlış bir hayat yaşayıp sonra da ölmek istemiyorum.
-
Durup hasara baktım. Dünyadaki yaşamın tatlılığına tatlılığını hatırlamaya çalıştım. Geç kalmıştım ya da sen erken gelmiştin, fark etmez aynı şey.
-
İş, alt tarafı yaptığın bir şey, hayat değil. Sevdiğin şeyi hatırla…
-
Canavarların gözünde, canavar olan biziz.
-
Hepimiz rüyalardan oluşuyoruz, yaşamımızın başı ve sonu uyku.
-
Büyük ve sahte gerçeklikler çöktüğü zaman, güçlü insanlar yıkılır.
-
Herkes kaleciyi suçlar, golcüleri sever, oysa maçı kaleci kazandırır.
-
Herkesin kazanmasının tek yolu, herkesin hastalanması.
-
Kitabı okuduğumda dünyanın sonunun gelmesinin hiçbir önemi kalmadı, çünkü Station Eleven dünyaydı.
-
Neden lidere ihtiyacımız var? Çünkü liderler insanlara umut verir. İnsanların neden sanata ihtiyacı var? Çünkü sanat, gelmiş geçmiş herkesin hayat dolu varlığını içinde taşır.
Station 11’i izlemem için tek bir neden göster derseniz …
Dizide bir yandan eskinin hayali kurulurken diğer yandan karakterlerin nasıl geri dönülemez biçimde değiştiği karşımıza çıkıyor. Sanat aşığı küçük kız, bir sahne sonra büyümüş ve birini canice bıçaklarken karşımıza çıkıyor. Hep iki uç arasında geçen hikaye, izleyiciye de içinde yaşadığı pandeminin gerçekliği ile dizinin kurgusallığını sık sık benzetme imkanı tanıyor. Gerçek ve hayal birbirine karışırken yine teselli hayalde bulunuyor. Diziden aklımızda kalan “gribin geldiğini bilseydin ne yapardın?” sorusu hepimizin aklına, yanıtını vererek konforumuzu bozmaya cesaret edemediğimiz bir çengel atıyor.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et