Ferzan Özpetek Sunar: Çoluk Çocuk Derdine Düşmüş, Aile Babası Periler
Kamu spotu çekse izlettirecek, o kamu spotunda da “mutlaka” Serra Yılmaz’a yer vererek “gözünüz oyunculuk görsün” dersi ile izleyiciyi içtimaya çekecek yönetmen Ferzan Özpetek, en yeni filmiyle uzuuunnnca bir aradan sonra vizyonda. Öyle uzun bir ara ki, 2019’da yapımı gerçekleşen filmi 3 yıl sonra izleyebildik.(alacağın olsun BKM). Bir gece müzik yasağının, bir de Ferzan Özpetek filminin pandemi derdi bitmedi şu dünyada. Neyse ki bu da geçti… Sizleri Şans Tanrıçası ile tanıştırmaktan onur, gurur ve bilhassa şeref duyuyorum.
Şans Tanrıçası Hakkında İlginç Notlar:
- Şans Tanrıçası’nın Ferzan Özpetek’in gerçekten yaşadığı bir çatışmadan doğduğunu hatırlatmakta fayda var. Vanity Fair dergisine verdiği röportajda, “Film fikri geçen yıl kaybettiğim abim Asaf Özpetek’in hastalığı sırasında aklıma geldi. Asaf’ın eşi bir gün beni aradı ve ‘Asaf iyi değil, ben de iyi değilim. Bana bir şey olursa çocuklarım sana ve Simone’ye emanet’ dedi. … Ben ‘Tabii ki bize emanet’ diye cevap verdim ama kendinden emin iki çocuğa ebeveynlik yapma fikri beni korkuttu. Bu korkuyla da senaryo ortaya çıktı.” diyordu. Filmin sonunda esin kaynaklarına teşekkürü ihmal etmediği dikkatimizi çekiyor.
- Filmle ilgili röportajdan okuduğumuz kadarıyla Şans Tanrıçası’nda görünen tüm tablolar da Ferzan Özpetek imzalı. Özellikle resim atölyesindeki dev Arturo resmini görünce bu bilgi sizi daha çok şaşırtacak.
- Şans Tanrıçası’nda yine Sezen Aksu nağmelerini duyacaksınız. Sezen Aksu’nu 90’lar klasiği Aldatıldık şarkısı filmin müzikleri arasında
.
-
Şans Tanrıçası’nın konusu (Yazıda ara ara spoiler var, sonra küfretmeyin)
Karanlık bir malikaneyi adımlayarak açılan film, çocuk çığlıklarını ardında bırakarak bizi aydınlık bir terasa çıkarıyor. Kendimizi bir düğünün ortasında buluyoruz. Ev sahibi olan Arturo ve Alessandro adlı uzun ilişki yorgunu çiftimiz, evlerinde arkadaşlarının düğün eğlencesinin tadını çıkarırken, Arturo’nun kamerası izleyicinin gözü oluyor. Ancak mutluluk sahneleri aldatma şokuyla bölünüyor.
Vurur yüze ifadesi, bulur seni bitanesi...
Bu sırada çalan kapı, ikilinin hayatına iki küçük misafir bırakıyor. Hasta olan kadın, arkadaşlarına çocuklarını bırakarak filme melodram havası katıyor ve kenara çekiliveriyor. Anneleri tarafından emanet edilen çocuklara, her bakımdan yetersiz gördükleri kendilerinin annelik etmesine şiddetle karşı olan çiftimiz, bir yandan çocukları ne yapacaklarını düşünürken diğer yandan ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Film, üzerindeki melodram bunalımını kısa sürede savuştururken, endişe hissini hemen hemen her sahnede üzerinde taşımayı tercih ediyor. Şans Tanrıçası zaten bize karakterlerin, özellikle Arturo’nun dönüşümünü anlatıyor. Kentli, beyaz yakalı, kontrol freak dünya vatandaşlarının tasviri olan Arturo’nun gerçekliği de endişe hissinin en önemli nedeni.
Zatürre etmeyen romantik komedi yağmuru...
Özpetek filmlerinden alışkın olduğumuz samimiyet, Şans Tanrıçası’nda da mevcut. Ancak alıştığımız şekilde değil. Bu kez ne şölen sofraları var ne de tutkulu sevişmeler. Hatta filmde karakterlerin birbirine hemen hemen hiç dokunmadığını, hiç sevişme sahnesi olmadığını belirtmeliyiz. Yönetmen bu kez, cinsel gerilimi de filmin endişe dolu iklimine eklemiş. Yemek ise bu kez haz değil bir mücadele alanı.
Hiç bozmayın, seçim için ''Türkiye bizimle gülecek'' videosu çekiyorum
İlk kavgalarında Alessandro kocaman bir mandalinayı (portakal da olabilir) zorla yiyerek kendini asit komasına sokmaya çalışıyor. Bir diğer krizde ise Arturo çocuklaşıyor ve sevgilisinin canını yakmak için ketçabı onun tabağına öfkeyle boca ediyor. Anlayacağınız Özpetek’in her filminde mutluluğa, uzlaşmaya vesile olan yemekler, bu kez çatışmayı somutlaştırma ve incitme aracı haline geliyor.
Floransa için iftar vakti...
Filme adını veren Şans Tanrıçası’nın hikayesi ise telefon kamerasına bağımlı yaşayan insanlara “yaşamanın” önemini gösteriyor. Filmde geçen sözleri aynen aktarıyoruz: “Şans Tanrıçası’nın bir sırrı olduğunu biliyor musun? Bu sihirli bir numara. Çok sevdiğin birini nasıl sonsuza kadar yanında tutarsın? Ona bakmalısın... Sonra gözlerini sıkıca kapatıp, kapalı tutman gerek; o görüntü kalbine ulaşana kadar. O andan itibaren, o kişi sonsuza dek seninle olur.” Filmin birçok sahnesinde elinde kamerayla gördüğümüz, kendini olayların gözlemcisi olarak konumlandıran Arturo’nun da kamerasının o an kapandığına şahit oluyoruz.
Çoluk çocuklu adama Home Office gelmez...
Kontrol freak Arturo’nun sarhoş olduğunda çocuklarla yaptığı konuşma da, izleyiciye yaşam dersleri vermeye devam ediyor. Bu sahnenin, Ferzan Özpetek sinemasının en etkileyici repliklerinden birini kucağımıza bıraktığını da söylememiz gerek. Ayrılığın eşiğinde olan Arturo, “Birlikte yaşlanacağımızı düşünüyordum… Birlikte yaşlanamayacağız” diye haykırarak ağlarken, küçük kız ona “Sen zaten yaşlısın” diyor. Diğer bir deyişle, hep bir hayal olarak gördüğü ve ulaşılması gereken bir hedef halindeki “mutluluk”, “beraber yaşlanma” aslında onun içinden geçtiği bir süreç. Anları kaydetmenin, gözlemlemenin derdiyle yaşayan Arturo’nun filmdeki dönüşümü de bu anlar aracılığıyla gerçekleşiyor. O gecenin karşıladığı sabah ise aydınlanmayı ifade edercesine, bir feribotun deniz ortasındaki özgür seyriyle ekrana taşınıyor.
Bu filmde kahvaltının mutlulukla pek ilgisi yok
Şans Tanrıçası’nın mekanları da karakterlerin dönüşümünü somutlaştırma görevini üstleniyor. Antik yapılar arasında gezinirken bize anlatılan Şans Tanrıçası’nın hikayesi, “şansın nötr olduğunu” vurguluyor. Şans ile gelen “şeyin” iyi veya kötü olmasını, bizim onu nasıl algıladığımızla ilişkilendiriyor. İlişkilerindeki yorgunluğu ve iki çocuğun getirdiği yükü, hayatları için şansa dönüştürme imkanı da, çiftimiz için dinlediğimiz hikayeyle bir ihtimal haline geliyor. Keza, çocukların anneannesine gittiğimizde, filmin açılışında gördüğümüz malikanenin orası olduğu anlaşılıyor. Bu mekan için ikonik yapılardan Villa Valguarnera’nın seçilmesi de, toplum tarafından aileye ve kan bağına atfedilen görkemli önemin işareti.
Doğalgaz faturası da bir o kadar görkemlidir...
Ancak o şatafatın altında saklanan sırlar, her köşeden sızıyor. Neticede, kan bağına bir önem vermeden, klişeleşmiş tabulara meydan okuyarak, emek vererek ve doyasıya yaşayarak seçilmiş kişilerle her insanın kendi ailesini yaratabileceği, filmin ana mesajı olarak bize ulaşıyor. Kıssadan hisse, eğer Şans Tanrıçası’ndan beklentiniz yeni bir Cahil Periler ise film hayal kırıklığı yaratabilir. Filmin bıraktığı his, Özpetek filmografisindeki Kutsal Yürek ve Kemerlerinizi Bağlayın’ı anımsatıyor. Eğer Ferzan Özpetek’in bize vereceği hayat derslerini merakla bekleyen sadık izleyicilerdenseniz, filmi mutlaka izlemelisiniz.
Başta soğuk geliyor ama girince alışıyorsun
Son bir not: Filmin finali, Cahil Periler’in sonunda yere düşen bardağı izlerken arkada bir sesin “bakın bardak kırılmadı” demesi gibiydi. Herhalde tüm film boyunca en çok üzen de o dış ses oldu, izleyicinin elinden bu sırrı paylaşma fırsatı nasıl alınır diye tırnak kemirmemek işten bile değil.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et