Into The Night’a Kıvanç'lı Spin Off: Yakamoz S-245
Doğal afetlerden, salgın hastalıklardan, ekonomik kriz ve türlü felaketlerden seç beğen al yapmıyormuşuz gibi şu günlerde bir de nur topu gibi bir “dünyanın sonu” dizimiz oldu. Sarmaşık ile bize bir geminin içinde klostrofobik anlar yaşatmaya ant içen Tolga Karaçelik bu kez kemerleri bir adım daha sıkmış. Hepimizin boğazına bir el dayamışmışçasına bizi bir denizaltının koridorlarına götürüyor. Yerli “Nuh’un gemisi” dizimiz olan Yakamoz S-245’ten bahsediyorum, nam-ı diğer “Kıvanç’ın yeni dizisi”... Dizinin yönetmen koltuğunda Karaçelik’in yanı sıra Umut Aral da var.
Kemal Kılıçdaroğlu cosplay
Dizinin geren atmosferine imza atan senaristler ise Jason George, Atasay Koç, Cansu Çoban, Sami Maraçalı ve Murat Uyurkulak. Aynı Belçika yapımı Into The Night gibi felaket fikrini Jacek Dukaj'ın The Old Axolotl adlı romanından alan Yakamoz, kardeş yapımı ile aynı evreni paylaşıyor. (Yakamoz S245’i izlemeden önce, 2 sezon Into The Night komasına girmenize gerek yok. İzlememiş olsanız da anlarsınız, çok da şey etmeyin.) Dizi, Kıvanç Tatlıtuğ, Özge Özpirinçci, Ertan Saban, Onur Ünsal, Meriç Aral, Jerry Hoffmann, Ece Çeşmioğlu ve Ecem Uzun gibi birçok oyuncuyu kadrosunda bulunduruyor.
Yakamoz S-245 konusu:
Güneşte meydana gelen devasa bir patlama sonucu, güneş ışığını gören canlılar anında ölüyor. Bedenlerinin içten yandığı bir felaket senaryosu gerçekleşiyor. Radyasyon yayan güneşin doğduğu ilk gün, denizin metrelerce altında görevde olan 2 denizaltıda hayatta kalanların verdikleri hayat mücadelesi dizinin konusu. Hikaye bizi Yunanistan’a, İskenderun’a, İspanya’ya, Norveç’e hatta Hint Okyanusu’nun ortalarında bir adaya kadar sürüklüyor.
Denizaltıda mıyız pavyona dönmüş minibüste miyiz nerdeyiz lan biz?
Netflix Belçika’nın ilk yapımı olan Into The Night’ın spin off’u diyebileceğimiz Yakamoz S245 aslında bazı açılardan abisinden farklı. Şöyle açıklayalım.
-
Into The Night’ın bir bölümü 30 dakika civarıydı, Yakamoz S245’in her bölümü 50 dakika kadar sürüyor. Yerli dizi olunca demek…
-
Into The Night, 6 bölümlük 2 sezondan oluşuyor. Yakamoz S245, henüz 7 bölümlük ilk sezonunda kardeşini yakaladı. Muhtemelen iki dizi bundan sonra tek bünyede devam edecek.
-
Into The Night’ta; İtalya, Fransa, Türkiye, Polonya gibi farklı ülkelerin vatandaşı bir grup insan uçakta. Yakamoz S245 ise Temel fıkraları kadar kozmopolit. Biri Makedonya kökenli, biri siyahi Alman iki kişi ana kadroda. Bunun dışında herkes yurdum insanı. Üstelik Türkiye’nin taşıdığı kültürel zenginliğe göre de bir farklılaşma da söz konusu değil. Bu tercih, ilk dizide karakterler arasında gördüğümüz kültürel çatışmayı de ortadan kaldırıyor tabii…
Into The Night: Birleşmiş Milletler gibi dizi
-
Into The Night’ın hikayesi NATO subayı Terenzio’nun kurtulma çabasıyla başlarken, aynı açılım Yakamoz S245’te de kullanılmış. Bu kez, İncirlik’te bulunan teğmen Hatice Çelik’in, NATO’nun bilgisi dahilinde dönen planları anlamasıyla kendini bir denizaltına atması fitili ateşliyor.
-
Into The Night’ın her bölümü bir karakterin adıyla adlandırılmış ve onların geçmişlerinin anlatımı ile başlıyordu. Açıkçası bu da karakterleri anlama ve bağ kurmaya yardımcıydı. Aynı evreni paylaşan Yakamoz S245’te böyle bir kurgu yoktu. Olay içinde karakterleri tanıdık ancak geçmişlerine dair çok fazla bilgi almadık. Bölümler ise isimsizdi.
-
Into The Night’ın özellikle ilk sezonunu izleyenler, sığınak aramak için verilen panik halindeki mücadeleyi hatırlar. Yakıt bulma, yemek bulma koşuşturmaları güneşin doğma endişesiyle izleyiciyi kışkırtmış, aciliyet uyandırmış ve heyecanlandırmıştı. Yakamoz S245’te ise Türkiye coğrafyasında yaşamaktan olacak tüm karakterler felaket karşısında çok daha sakindi. Dünyadaki tüm yakınlarının öldüğü gün Rana’nın tek derdi nasıl “yıkanmak” olabilir?
Dünyanın sonunda 1 euro kaç tl ediyor?
-
Into The Night’ta çok daha fazla ölmüş insan, hayvan, felaket ve atmosfere dair genel plan gördük. Yakamoz S245 bize daha izole bir dünya sundu. Her iki dizi, felaketin ve belirsizliğin insan hikayelerindeki etkisine odaklansa da Yakamoz S245’te çok daha az “dünyada neler oluyor” bilgisiyle ilerledik. Bu nedenle, Into The Night’ı izlemeyenler için bu dünyanın içselleştirilmesi biraz daha zor olabilir.
-
Into The Night’ta olayın aslında ne, nasıl olduğunu vs. bölümler içinde öğrenmiş, bir gizem çözmüştük. Yakamoz S245 neredeyse aynı sorulara yanıt veriyor, özellikle Into The Night izleyicisi için birkaç füzenin nasıl atıldığı dışında yeni bir bilgi vadetmiyor.
Bir kişi daha into the night'ın aynısı olmuş desin hadi!
-
Into The Night’ta, uçaktakiler konservelerin bozulmadığını fark etmiş ve bunlarla beslenmişti. Yakamoz S245 denizaltısının mürettebatı ise yeryüzündeki konservelerin de bozulduğunu gördü. (Bunun nedenini anlamayacak kadar sözelci olduğumdan yorum yapamıyorum ama bir açıklaması vardır herhalde.)
-
Her iki dizide de asker ve siviller arasındaki otorite kavgası, bazı bölümlerde ana omurgayı oluşturuyor. Ancak Into The Night’ta bu vurgu ikinci sezonda karşımıza çıkarken, Yakamoz S-245’te ilk sezonda mevcut. Into The Night’ın ilk sezonu, daha çok tamamen farklı kültürlerden olan insanların bir arada yaşam savaşına odaklanıyordu.
Demokraside metal yorgunluğu
Into The Night ve Yakamoz S245’in Kesişimleri
21. uçuşun yolcuları ile Yakamoz S245 denizaltısının mürettebatının yolu, Into The Night’ın 2. sezon sonunda gördüğümüz gibi Norveç’te kesişti. Her iki grup da evrensel tohum kasasının peşinde ve yiyecek bulma çabasındaydı. Into The Night ekibi, uçaklarının kokpiti ve kontrol paneli parçalandığı için Norveç’te mahsur kalmıştı. Dizinin Türk karakteri Ayaz (Mehmet Kurtuluş) ise sevdiği kadının ve onun oğlunun ölümüne sebep olan kişiden hesap sorarken yanına koşarak Arman (Kıvanç Tatlıtuğ) gelmişti. Ayaz da ona ateş etti ve iki dizi birleşerek sürprizlere gebe olduğunun sinyallerini verdi.
Fatih Portakal’a emeklilikte de huzur yok
Aslında aynı evrende geçen iki hikayenin ilk kesişimi Norveç değildi. İki dizide de Bulgaristan’da yer alan Stara 17 adlı sığınak konu ediliyordu. Ayrıca, hem uçaktakiler hem de denizaltıdakiler Rus uzay istasyonundaki kozmonot ile ilgili belirsiz sinyal almıştı. Into The Night’ın 2. sezonunun hemen başında, Bulgaristan havalimanını ve Rus uçaklarını iki füze vurmuştu. Yakamoz S245 bize o füzeleri kimin attığını söyledi zaten.
Füze 8/8 kusurlu
Olan var, Olmayan var!
Yakamoz S245, başarılı bir girişim olarak takdiri hak ediyor. Zekice düşünülmüş bir haritayla yola çıkıldığı aşikar. Ancak, daha iyi olabilirdi denecek birçok şey de var.
Denizaltının dışını resmeden efektlerin ve yer yer seslerin sorunlu olduğunu söylemek gerek. Hatta kimi zaman ne söylendiğini anlamak bile oldukça güçtü. Ek olarak, Yakamoz’un seyri, özellikle Into The Night izlemiş olanlar için aynı kası yeniden çalıştırmaktan farksızdı. Bu da bir yerden sonra maalesef sıkıcılaşmasını beraberinde getirdi.
Hemen hemen her oyuncunun performansıyla lokomotif etkisi yaptığı dizi, karakterler ile duygusal bağ kurma konusunda ise izleyiciye yeterince olta atmıyordu. Özellikle karakterlerin birçoğunu tam olarak tanımadan dramlarına eşlik etmemiz istendi. Örneğin, en hassas ruhlu karakterin adının “Barış” olmasını bir yana koyuyorum, bir bölüm boyunca “anne” diye sayıklamasının Pera Palas’ta Gece Yarısı’ndaki “Ahmet Abi” kadar gına getirici olduğunu söylemek gerek. Elbette Defne karakteri üzerine konulan soru işaretleri, karakterin piyon gibi konumlandırılmış olması da izleyicinin bağ kurmasına engeldi. Mesela, diziyi izleyip bu karaktere üzülebilmeyi başarmış biri var mı? Halbuki yaşamamız gereken duygu tam da buydu.
Bak, reunion yapalım kesin tutar!
Bunun yanında, romantik komedi dizilerindeki saftirik kızların fix yaptığı gibi, dizinin neden Arman’ın tüm Foça esnafıyla hoşbeş etmesiyle açıldığını da sormak lazım? Bu “gezelim görelim” tadındaki Yeşilçam romantizmi klişenin de dibi değil mi artık?
Ziyagil Holding’ten Mars’ta akıllı tarım girişimi
Dizi zaten gün yüzü görmeden geçiyor, “duygu biraz duygu” diye sayıklamadan izleyebilseydik keşke. Tabii bir de dizide, bilgi konusunda pintilik mevcut. İzleyici için bu gizemli olaya dair yeni bir bilgi aşılamadığı için oyunculuk performanslarına, yeniden bir arada gördüğümüz isimlerin cazibesine ve dizinin yönetmelikteki ışıltısına rağmen, dizinin etkileyici olduğunu söylemek zor. Yine de özellikle Into The Night’ı izlememiş olanlar için daha keyifli, sürükleyici olabilir. (Pandeminin ilk karantina dizilerinden biriydi, izlemeyen kaldıysa tabii) Kadroya bakıp da beklentiyi çok yükseltmeden zaman geçirmelik izleyebilirsiniz. Dizi Netlix'te mevcut. İyi seyirler.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et