Survivor İzlemeyi Gururuna Yediremeyenler İçin: Welcome to Eden
2000’li yıllarda jetgiller gibi uçmayı beklerken 90’lar enflasyonuna hapsolmak gibi… Welcome to Eden veya Cennete Hoş Geldiniz’in izleyicide bıraktığı tattan bahsediyorum. Netflix’in İspanyol dizilerinden biri olan ve yayına girer girmez en çok izlenenler arasında ilk sıraya yerleşen dizi, Akdeniz romantizmi beklediğimiz sıcak kumsallarda bizi Survivor’ın ortasına bırakıyor.
Dizinin baş karakterleri; Zoa (Amaia Aberasturi), Afrika (Belinda), Ibón (Diego Garisa), Charly (Tomy Aguilera) ve Aldo (Albert Baró). Hikaye, “Aslında her şey çok güzel başlamıştı” klişesi ile açılıyor ve izleyicileri influencerların davetli olduğu bir partiye götürüyor. Eden Blue adlı enerji içeceğinin tanıtıldığı bu acayip partide, seçilmiş 5 kişi içecekle uyuşturuluyor. Sonrası kan, ihtiras ve gözyaşı… Diğer davetliler adadan giderken, bu 5 kişi adada kalıyor.
"Gazozuna ilaç atarlar" revisited
Anlıyoruz ki ıssız adada tarikatvari bir yapılanma var. Üstelik bu grup, iklim aktivisti. Et yemiyor, kinoa burger ile besleniyor, çevre dostu evlerde yaşıyor, organik tarım yapıyorlar. (Greta Thunberg’in duvarda bir portresi olmalıydı ama o kısmı unutmuşlar.) Denize nazır bir Squid Game dünyası sunan Welcome to Eden’da, gruptan çıkmak isteyenler cezalandırılıyor. Tarikatın insanları adada kalmaya ikna yolu ise aşk. Herkesin “bağlantısıyla” seviştiği, gökkuşağı renklerindeki bu “ahlaksız ve suç makinesi” diziyi, sütyen komiserlerinin izlememesi gerektiğini hatırlatalım.
Ekonomik kriz, bir gün herkes A101 üniforması giyecek
Gerilim türündeki Cennete Hoş Geldiniz'in izleyiciye bu hissi verdiği söylenemese de en azından güldürmüyor. Kendini epey ciddiye aldığı belli olduğundan, izlerken ciddiyetle akışı takip ediyorsunuz. Gerilememenin ve gerilmek gerektiğinin bilgisiyle her an bir şey olacağını bekleyip gerilmeniz mümkün tabi. Dizinin en cezbedici noktası mükemmel manzaraları, her ne kadar gerçekçi gelmese de hikaye akışındaki tutarlılığı ve merak uyandırması… Başlayınca bir solukta bitiyor.
"Yaz gelsin artık" dedirten bir fotoğraf paylaş...
Squid Game ile Karşılaştırmalar
-
Her iki dizide de mavi eşofmanlar mevcut. Yeni nesil mahkum üniforması herhal.
-
Squid Game’de personel arasındaki seviye farkları nasıl geometrik sembollerle resmediliyorsa, Cennete Hoş Geldiniz’de de bileklere yapılan dövmelerle kıdemliler ayrıştırılıyor.
-
Squid Game’de oyunlarla yapılan eleme, Welcome to Eden’da bu izole yaşama dayanabilmeyle gerçekleşiyor. Bir de insanların grup terapisi gibi birbirini sınadığı kişisel gelişim seansları mevcut. Gerçi, bu samimiyetsiz hayat derslerine katlanabilmek kırmızı ışık yeşil ışıktan bile zor.
-
Squid Game’deki renk seçimi şeker pembesi, bebek mavisi gibi masalsı tonlarken, Welcome to Eden’da ütopik görülen geleceğe atfedilen metalik renkler, yemyeşil ve masmavi doğa vurgulanıyor. Yazımızı kışa çevirmeye yemin etmişler anlayacağınız, sevimli ne varsa, iki dizide de aksiyle yer değiştiriyor.
Kadiköyde her 10 kişiden, adada 100 kişiden biri mavi saçlı
-
Her iki dizide de, 90’larda yükselen reality rüzgarlarının dramayla yoğrulduğu, gerçeğe yakın insan hikayeleri mercekte. Yani insanlar hepimiz gibi. “Onların yerinde sen de olabilirdin” satıyor yine.
-
Masum bir şeyin şeytanlaştırılması formülü yine kullanılmış. Squid Game’deki oyunlar ve oyuncaklar, Welcome to Eden’da parti, enerji içeceği ve ada metaformalarını yeniden çerçevelendiriyor. Çevre dostu, hayvansever olan insanlardan kötülük geldiğini de burada görmüş olduk. Güvendiğimiz tüm dağlara kar yağdırmış insafsızlar.
Beni ne çabuk unuttunuz lan...
- Nasıl Squid Game kapitalizmi eleştiri üzerine kurulduysa, Cennete Hoş Geldiniz’de de alttan alta mistik inançlarla kişisel gelişen ve gruplaşan insanlara eleştiri var tabii… Diziye şifacı çocuk bile eklemişler.
Niye Hipnotize Olmuş Gibi Bu Dizileri İzliyoruz?
Morning Consult'a göre, dört Amerikalıdan biri Squid Game izlemiş. Netflix Türkiye’de yayın tarihinden bu yana en çok izlenen dizilerden biri Cennete Hoş Geldiniz. Squid Game’in eşofmanlarının tüm dünyada satış rekoru kırdığını zaten biliyoruz. Peki, haritada olmayan, telefon çekmeyen bir adada geçen yaşam savaşı veya oyun dünyasında yaşanan can pazarı neden bu kadar moda?
Dünyaca ünlü “Karateci Kız filmindeki aşırı gerçek ölüm sahnesi”nden ilhamla
Belki de eskiden “okuyunca büyük adam olunabileceği” hayalimiz elimizden alındığındandır. Daha net söylersek, “milyoner olmak için ancak canınla pazarlık yapabileceğini” bilmek veya “cennette yaşayabilmek için bile köleleşmen gerektiğini” izlemek, içinde yaşanan dünyadan pek farklı değil ne de olsa. Kripto para, şans oyunları veya yalnızca kira peşinde verilen yaşam savaşı, size de bu tabloyla benzer gelmiyor mu? İzlediğimiz bu “oyunlar” günlük yaşamın kabusundan kaçış için bir vesile olabilir. Hepimiz pandemi gibi imkansız görülen bir süreç yaşamış, daha onu bitiremeden doğalgaz, petrol krizi, enflasyon canavarı ile savaşıyoruz. Belki de “imkansızları” başka hayali biçimlerde izlemek istiyoruz. İster travmayı işlemek deyin, ister katarsis… Ancak bir şekilde izlediğimiz bu yeni nesil karamsar gerilimlerde, bir şey buluyoruz.
İspanyollar her diziye bir profesör koyuyor. Miss Mobese
Aynı distopyalara olan ilginin artması gibi… Yapılan çalışmalar, distopik ürünlerin, üretim ve tüketiminin büyük buhran, ikinci dünya savaşı, soğuk savaş dönemlerde yükseldiğini ortaya koyuyor. Hatta GoodReads, okurlarının her geçen gün daha çok distopik eseri okuma listesine aldığını, yayınlanan eserlerin belli dönemlerde daha çok distopik nitelik taşıdığını ilan ediyor. Özellikle oranın 2010’lu yıllarda ciddi oranda arttığı da görülüyor.
Anlaşılan o ki, günümüz gerçekliğiyle kol kola giren gerilimler de distopyaların izinden felaket talebimizi arzla dolduruyor. Sosyal, ekonomik istikrarsızlığın, iklim endişelerinin ve sağlık korkusunun neticesinde, felaket senaryolarının tam da korktuğumuz yerden doğduğu aşikar. Üstelik son yıllarda sıradan insanların hikayeleriyle ekrandalar. Aynı bizim gibi “daha başımıza ne gelebilir” diyenlerin hayal dünyalarını genişletmek için görev başındalar. Siz de günün stresinden, dünya telaşından biraz olsun kurtulmak için Cennete Hoş Geldiniz’e başvurabilirsiniz. 8 bölümlük dizi, Netflix’te.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et