Zombi Olsaydık da Netflix'te Bunları Görmeseydik: Resident Evil Biohazard
Oyunu ile tanıdığımız, evrenini filmlerle genişleten ve neredeyse karakterlerin amcaoğullarına kadar bildiğimiz Resident Evil, Netflix dizisi olarak ekranda. 8 bölümlük bu ilginç proje, evrene aşina olanlar için antidepresan nedeni olurken, hiç bilmeyenler için “Resident Evil, lise oyunu muydu ya” sorusunu gündeme getirdi. Bilgilere, yorumlara geçmeden heyecan yaratan o fragmanı bir hatırlayalım:
Dizinin konusuna geçmeden önce Resident Evil oyunu ile ilgisinin, düğününe bile gidilmeyecek kadar uzak bir akraba derecesinde olduğunu söylemeliyiz. Bu nedenle oyunu bilmeden diziyi izlesem olur mu diye endişelenmenize hiç gerek yok. Diziye kafa göz dalabilirsiniz. Bu hikayenin oyun evreniyle tek bağlantısı Albert Wesker karakteri. Onu da izlerken içinizi derin bir dolandırılmışlık hissi kaplıyor, 25 senedir tanıdığımız Albert bu değil diyorsunuz.
Benim adım Serdar Tezcan, dolandırıcılar kralı
Resident Evil Biohazard konusu:
Hikaye bizleri 2022 yılında Güney Amerika’daki New Racoon şehrine sürüklüyor. Liseye giden ikiz kardeşler (Jade ve Bille Wesker) ve Umbrella firmasında çalışan babaları Albert Wester odağımızda. Şirketin üzerinde çalıştığı Joy adlı ilacın alameti farikaları hikayenin lokomotifi. Kızların okuldaki zorbalığa karşı duruşları, aktivist Z kuşağı heyecanları 2022 kanadını gerilimli bir gençlik dizisi kıvamında yürütüyor. Meraktan başlarına gelen kötü olaylarla beraber, babalarının bilmedikleri birçok yönünü öğreniyor ve aksiyondan aksiyona koşuyorlar.
Helikoptere kafa değil ama kuyruk atan timsah var. Sarayım mı abime?
Eşzamanlı olarak izlediğimiz 2036 Londra’sında ise bir kıyamet sonrası aksiyonu mevcut.T virüsünün yayılıp dünya nüfusunun çoğunun zombiye dönüştüğü apokaliptik bir düzlemde hikaye anlatılıyor. Zombiler, dev solucanlar (Merhaba Dune), helikoptere kuyruk sallayan kocaman timsahlar, silahlı dronelar, ipad ile kontrol edilip Dua Lipa eşliğinde dans eden insanlar (cringe) falan bu akışta karşımıza çıkıyor.
Little little into the middle olarak özetleyebileceğimiz atmosfer, apayrı iki aksın rastgele bir araya getirilmesinden oluşuyor. Zombilerin işgal ettiği ve yalnızca 300 milyon insanın hayatta kaldığı 2036 dünyasında, Jade insanlık için savaşan bir anne olarak karşımızda. O, babası gibi deneylerle, kimyayla uğraşırken Billie’yi görmüyoruz. Zaten 2022’deki hikaye de Billie’ye ne olduğunu açıklamak üzere ilerliyor, 2036’daki akışa bağlanmasını beklerken birçok soruyu yanıtsız bırakıp ikinci sezonu müjdeliyor. (2. sezon da gelirse oyun hayranlardan art arda intihar haberi gelmesinin korkusunu yaşıyoruz.)
Görebileceğiniz En Kötü Oyun Uyarlaması (Bundan sonra spoiler var, gerçi zaten bu diziyi 8 bölüm izleyebileceğinizi sanmıyoruz ama)
Resident Evil bugüne dek gördüğünüz bütün oyun uyarlaması dizi ve filmlerin en kötülerinden daha kötü. (Netflix bir sonrakini yapana dek) Öyle ki, karakterler suni aksiyonlar içinde hareket ediyor, duygusal motivasyon yaratacak alanlar öyle mantık hatalarıyla dolu ki duyguya geçemiyoruz (Jade’in uğruna zombilerle savaştığı kızını zombi deneyinin ortasında bırakmasının mantıklı tek bir nedeni olabilir mi?).
Aynı 3. sınıf aksiyon oyunlarındaki gibi karakterlerin önlerine silah veya el bombası düşüyor. Sadece aksiyon olsun diye, hiçbir işe yaramayan koşuşturmalar, yersiz ve komik olmayan espriler monoton hikayenin içine serpiştirilmiş. Ancak karakterler öylesine plastik, aksiyonlar o kadar boşuna ve oyunculuklar o denli vasat ki izlerken gülebilirsiniz. Sürekli görülen zombiler ise bir yerden sonra sinir bozuyor. Supernatural’dan tanıdığımız Andrew Dabb, nasıl böyle bir uyarlamaya imza attı, hiç mi seveni yok da biri dur demedi anlamak mümkün değil.
Çıhar telefonuğu!
Resident Evil Biohazard Tuhaflıkları:
- Oyunun karakterlerinden olan ve diziye transfer olan Albert Wesker, hikayede tüm olayların orta yerinde ama bir farkla, nedense siyahi olmuş ve aslında minnoş kalbi olan bir aile babasıymış. Neden ana karakter olarak Chris’in, Jill’in, Leon veya Claire’ın seçilmediğini anlamış değiliz.
Kötü espri yapan şişman klişesi de tabii ki unutulmamış
-
Dizide bazı ilginç mesaj kaygıları göze çarpıyor. Daha önce Afrika’da zombi avına çıkıldığı için ırkçılık eleştirilerine maruz kalan oyunun, dizi versiyonunda bu nedenle siyahi ana karakter ve azınlık köklerden gelen iki kız çocuğu seçilmiş olabilir. Yine hikayenin büyük resmine baktığımızda, boğazına kadar kapitalizme batmış bu düzenin umudunun; gençlerde, kadınlarda, azınlıktan gelmesi göz ardı edilen insanlarda olduğu anlatılıyor. Ki günah çıkarma çabası gibi görünüyor.
-
Hikayedeki akışı etkileyen büyük olay, kızlardan birinin vegan olmasına, hayvanlara duyduğu hassasiyete bağlanmış. Aynı kızın bir zombi hayvan tarafından saldırıya uğraması, dizinin henüz ilk dakikalarında “zootopia pornosu izliyorum” gibi bir şaka(!) yapılması komik bile değil. Aynı karakter, yıllar sonra ise bir timsahı dronelarla kurşuna diziyor. Gerçekten muazzam tutarlılık…
-
Dizideki zombilerin kraliçe zombi bağırdığında hipnotize olması ise Jiggly Pup ve pokemon ilişkisinin izdüşümü gibi. (Hey gidinin Resident Evil’ı sen bu hallere düşecek oyun muydun?)
Haydi Bordum! Elleri görmek istiyorum
-
Birbirinden ayrı iki zaman iç içe verilirken birinde bembeyaz diğerinde kapkaranlık renkler kullanılmış. Ekranın ışığını aç kapa yapmaktan yorulmak olası. Üstelik 2022 evlerinin sterilliğini ifade etmek için kullanılan beyaz renkler, yalın tasarımlar bu denli gerçek dışıya referans verirken, dizi içinde yapılan covid göndermeleri “benim hala ayaklarım gerçeğe basıyor” demekten öteye gitmiyor.
-
Dizide Dua Lipa’dan Conan Gray’e, Sex Pistols’tan Halsey’e, Gregory Reveret’tan Yelle’e kadar farklı birçok sesi ve şarkıyı duyuyoruz. Sürekli şarkı çalan diziyi izlerken müzikten yorulmamak elde değil.
-
En ilginç ve anlamsız bağlantı ise Billie Eilish ile… Kızlardan biri o şarkıcı gibi giyinip saçını yapıyor hatta dizinin henüz başında Eilish şarkısı çalıyor. Karakterin adı da Billie yapılmış, hani belki göndermeyi anlamayız diye…
Billie Eilish (temsili değil, düz çakma)
-
Yüz tanıma sisteminin ışık tutunca bloke olması gibi mantıksız onlarca enstantane dizide aksiyonun içine yedirilmiş. Anlaşılan “yer” denmiş ama “yememiş”. Basit çözümlerle ilerleyen bir zombi dizisi düşünün, içine bir de lise zorbalığı falan eklenmiş olsun. İşte elimizdeki sadece bu… Daha fenası ancak doğal afet olabilir herhalde.
-
Dizide Kardeşlik gibi diğer insan gruplarından bahsediliyor. Ancak onlar da radikal bir dini inançla at gözlüğü takmış kıyamet sonrası hippileri. Her konseptin tarihi gerçekliğinden koparılıp alakasız bir alt yapıda yeniden değerlendirildiği kafası karışık bir düzen yaratılmış. Totaliter devlet tahayyülü ise Umbrella şirketi üzerinden işlenmiş.
Şoför amca kafam kapıya sıkıştı
25 yılı aşkın süredir hayatımızda olan, 90’lardan bu yana yapılan onca iyi ve kötü oyuna, inişli çıkışlı grafiğe rağmen hala sadık bir kitleyi ekran başına oturtabilen Resident Evil oyununun böyle bir diziyle anılması oldukça üzücü. Dünyaca ünlü bir restoranın inşaattan gelme iş bilmez bir patrona franchiseının verildiğini düşünün. Elimizdeki hezimet ancak böyle anlatılabilir. Kısacası Resident Evil Biohazard, oyunun adını kullanan bir metadan fazlası değil. Pazarlama gereği olarak, oyunun doğasıyla, atmosferiyle, karakterleriyle neredeyse ilgisi olmayan yeni bir dizi yaratılmış gibi. Yine de lise dizilerini, zombi hikayelerini seviyorsanız izleyebilirsiniz.
Diziden Akılda Kalan Replikler:
-
Belki hayat kaza ve trajediden ibarettir. Aslında kimse iyi değildir, sadece elimizden geleni yapıyoruzdur. Hem de kötü olmanın bu kadar kolay olduğu bir dünyada…
-
Bir insana güvenmenin tek yolu, ona ihtiyaç duymaktır.
-
Batı tıbbı semptomları iyileştirir, sebebi değil.
-
Babam götmüş! (Dizinin diyaloglarının da kötü olduğunu söylemiş miydim?)
İyi seyirler
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et