Yılmaz Erdoğan, 70'ler, Ankara ve Uçuşan Golf Topları: Aydınlıkevler
Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ ikilisinin 15 yıl aradan sonra tiyatro sahneleri ile buluşmasına vesile olan oyun Aydınlıkevler, turnede. Tiyatro aşkının yanında tarihe şahitlik etme arzusuyla sabırsızlananların salonları doldurduğu oyunu izlerken, sağınızda solunuzda herkesin “yaşlandık be” diye homurdandığını duyuyorsunuz. Ülke tarihinin sancılarını da neşesini de iliklerine kadar yaşamış bu travmatik toplumun X ve Y kuşağı mensubu üyeleri, oyunu izlerken “Ülkede, 20 yılda bir aynı plak dönüyor zaten” diye söylenmeyi de ihmal etmiyor. Oyunun da meselesi tam olarak bu zaten...
Aydınlıkevler’in konusu:
Ankara’nın Aydınlıkevler mahallesinde yaşayan bir genç (Ayhan-Burak Dadak) ve babaannesi (Zühre-Demet Akbağ) oyunun ana karakterleri. 1975 yılında açılan hikaye, “kuyrukla tüp alınan” o hamaset malzemesi günlerin gerçeğine ışık tutuyor. Yokluk ile sınanan, eskinin zengin ailelerinden birinin kızı Zühre, evlerinin camını kıran gizemli nesnenin sırrını arıyor. Duvarın arkasından gelen beyaz topların Amerika’nın oyunu olduğu şüphesi isyan ateşini harlarken, bir yandan da mahallenin romantik delisi Süreyya’nın (Salih Bademci) aşkı sahneye taşınıyor. Hayallerinde mahallenin güzeli Sülün (Sinem Ünsal) ile aşk yaşayan Süreyya, platonik aşkın pençesinde kıvranıp duruyor.
Yılmaz Erdoğan demirbaşları: Demet Akbağ ve İstikbal çekyat
Aydınlıkevler, Yılmaz Erdoğan’ın büyük hikayeler yerine odaklandığı küçük hayatların kayda değer notlarını içeriyor ancak eski işlerine göre daha az mesaj, kaygı ve siyasi alt metin ile. Fillerin tepiştiği coğrafyada çimenlerin mevcudiyetini onurlandıran Erdoğan, bu kez varış noktalarının değil yolun güzelliklerini anlatmayı tercih ediyor. Haliyle bu olgunluk, ister istemez oyundan beklenen büyük cümleleri de azaltıyor. Fakat bugün eksikliğini daha çok duyduğumuz güzelliklere dair çok sayıda hatırlatmayı hafızamıza emanet ediyor.
-
Oyunun açılış sahnesinde, 22 Mart 1975 gecesi Semiha Yankı’nın katıldığı Eurovision yarışması mevcut. Tüm Türkiye’nin tek vücut ekran başına kilitlendiği o geceden başlıyor anlatmaya. Bugün Eurovision yarışması gündemimiz de yok, herkesi heyecanlandıracak (“doğalgaz bulundu!” haberleri dışında) bir haber de….
-
Sülün karakterinin “ilham perisi” rollerinde attığı şuh kahkahaları ve yer yer karikatürize erkeksi tripleri, Yeşilçam dünyasını anımsatıyor. Eee, 70’ler demek Yeşilçam demek ne de olsa. Şimdi filmler bile eskimiyor.
"Cengiz-kurtoglu-duvardaki-resim.mp3”
-
Mahalledeki herkesin duvara Boğaziçi Köprüsü’nün resmini asmak istemesi, bir yandan beton sevdamızın işaretiyken diğer yandan bugün bir köprünün bile hafızamızdaki karşılığının nasıl değiştiğini hatırlatıyor. Manzaralarımız bile politik, romantik değil destansı artık evet. O günün çatışmalı sokaklarının yerini çatışmalı zihinlerimiz aldı.
-
Aynı resmi yapmaktan yılmış, nam-ı diğer Harş Mars’ın yabancılaşmasının ayaklı örneği olan Süreyya’nın platonik aşkla hayata tutunması ise gerçekten önemli olanın ne olduğunu anlatıyor. Çin modeli ile birbirinin aynı işlerde köle gibi çalışan herkese “aşık olun, bu bir emirdir!” diyor Yılmaz Erdoğan.
-
Sürekli geçmişle yaşayan, ilaçlarla bağımlı ilişki kuran ana karakterin yaşamak için bir amaç bulduktan sonraki değişimi de kayda değer. İnsanın ilacının umut olduğunun göstergesi.
Müslüm denen hıyar da orada mıymış?
Tüm bu bilgilerin ardından, oyunun içinde dinlenen radyo tiyatrosundaki şu cümleler, zaten oyunun derdini açık ediyor: “Siz oyunu seyredeceğinize biraz da kendi hayatınıza baksanız iyi edersiniz. Ne kadar silik yaşıyorsunuz…” Keza oyunun sonunda seyirciye “Her zamanki gibi sığ sohbetlerinize katık edin bu hikayeyi de” diyen yazar, kendisinden beklenen büyük mesajlara bizzat kendi isyan ediyor. Oyunun sonundaki Zühre’nin yılmaz inadı (spoiler vermeme çabası maksimumda) ise mühim olanın sonuç değil verdiğin çaba, hissettiğin aşk, en karanlık zamanda fark ettiğin aydınlık, gördüğün güzellik olduğunun altını çiziyor.
O dönemin karanlık politik iklimi sadece bir fon olarak kullanılarak, bir anlamda önemsizleştirilerek, bugüne bir ders konusu oluşturulmuş. Amerika’nın oyun bahçesinden gelen ve camımızı kıran eşyalara karşı “ben bu oyunu bozarım” demek yerine “kimsenin camını kırmadan yine oynayın çocuğum, kırarsanız canınızı yakarız ama” diyecek kadar kabullenmiş bir direniş oyununki. Belki de gerçekçi…
Yıldızlı Gece + Halka Yol Gösteren Özgürlük
Ayrıca, oyunun yönetmeni Serdar Biliş, dönen dinamik sahne ile izleyicinin dikkatinin bir an olsun dağılmamasını sağlamış. Sahne geçişlerinde kullanılan illüstrasyonlar ve canlı canlı kanunla çalınan müzikler de sürekli uyarıcıya maruz bırakma isteğinin eseri. The Bear ve Elvis gibi yakın zamanın birçok projesinde gördüğümüz grafik ile gerçek görüntülerin bir arada kullanımı, oyunda da tercih edilmiş. Oyun esnasında karakterlerin çizim halleri de adeta bir storyboard gibi barkovizyona yansıtılıyor. (Güncel trend, çizimlerle gerçek deneyimin iç içeliği. Ağır ağır metaverse dünyasına doğru gidiyor muyuz, bize mi öyle geliyor?)
Amerika’ya karşı dedik ama Netflix’te oynarız değil mi Demet?
Müzik, oyun boyunca izlediğimiz hikayenin nostaljik bir masal olduğunu vurgularcasına kanun önderliğinde ilerliyor. Bir Demet Tiyatro’da uluslararasına veya güncele atıf yapan pop ağırlıklı altyapının yerini Aydınlıkevler’de bizi, geçmişi, nostaljiyi anımsatan kanun vurgusu alıyor. (Burada müzisyen Mustafa Olgan’ı, oyunun müziklerine imza atan Tuluğ Tırpan’ı ve çizimlerin mimarı Vandal Caniş’i alkışla anmalıyız). Anlaşılan o ki Aydınlıkevler’de nostaljinin büyüsü kullanılmak istenmiş. Hem hikaye ile hem de dekor ve müzikler sayesinde kaybettiğimiz güzelliklerin, umudun, her şeye rağmen var olan duyguların ne olduğu anımsatılmaya uğraşılmış.
Aydınlıkevler’de Dikkat Çekenler
-
"Gentlemen only… Ladies forbidden" kelimelerinin baş harflerinden adını alan golf oyununa, hikayede bir kadın tarafından meydan okunması oldukça ironik. (Golf oyunu ilk çıktığında kadınların oynaması uygun değilmiş, yalnızca beyler!)
-
Ana karakterin adı Zühre yani gece yol gösteren çoban yıldızı anlamına geliyor. Soyadı ise Aydoğan. Burada da ışığa atıf mevcut. Repliklerde birden çok yerde “orası aydınlanmıştır oraya gidelim” gibi ışığa ve aydınlığa doğru yönelimden bahsediliyor. Sürekli elektriklerin kesilmesi ile mahalle karanlıkta kalıyor. Zaten oyunun adı da Aydınlıkevler. Karanlık bir atmosferde bize yol gösterenin insani duygular ve sanat olduğunu anlatan oyun, temasını aydınlık benzetmesiyle tamamlıyor.
-
Amerikalılar’ın Aydınlıkevler civarında park kurması tarihi gerçeklikten alınmış. Yılmaz Erdoğan’ın zaten o dönem Ankara’da yaşadığı ve Aydınlıkevler Lisesi’ne gittiği biliniyor. Anlayacağınız her ne kadar masal gibi gelse de hikaye temellerini, biraz biraz gerçeklikten alıyor.
Kıssadan hisse Aydınlıkevler; büyük büyük sözler, gaz verici mesajlar, her şeyin güzel olacağına dair umut bekleyenler için kafası hiç de oralarda olmayan bir oyun. Ancak insana, hayata dair farkındalık kazandıracak notları var. Süreyya’nın aşk aksının bir türlü ana hikaye akışında organik durmayışı, maalesef oyunun en büyük sorunu. Elbette duvar konusunun epey geç açılması da. Diğer yandan odak tam olarak hangisi izlerken şaşırmamak zor. Aydınlıkevler, text açısından diğer Yılmaz Erdoğan oyunlarının bir hayli gerisinde ancak yine de izlemesi keyifli.
Ancak gerçek oldlar bu fotoğraf ile keçiboynuzu ilişkisini anlayabilir
Salih Bademci, Demet Akbağ ve Burak Dadak özellikle oyunculuklarıyla parmak ısırtıyor. (Unutmadan Salih Bademci, oyunda da şarkı söylüyor ve hem müzikal hem de oyunculuk performansıyla mest ediyor.) Caner Alkaya ve Demet Akbağ’ı yan yana izlemek ise keçiboynuzu kemirme isteğimizi tetikliyor. :) Bu iz bırakan buluşmaları izlemek, iyi oyunculuklar görmek, nostalji tadı almak için Aydınlıkevler’in seyirci koltuğuna oturabilirsiniz.
Dipnot: Her ne kadar Bodrum Antik Tiyatro'da oyun sırasında yaşanan kum fırtınası nedeniyle sallanan kolonların, ekibin üzerine düşen dekorların heyecanıyla yüreğimiz ağzımızda oyun izlesek ve endişeden yer yer akışa yabancılaşsak da tüm aksiliklere rağmen oyuna ara vermeyen ekibe, dekoru tutmaya yardımcı olan 20 kadar yer gösterici gence izleyici olarak teşekkürü borç bilirim. Diğer taraftan, Bodrum sıcağında kışlık kıyafetlerle oynayan oyunculara da geçmiş olsun.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et