Artık Sen de Herkes Gibisin: Black Mirror 6. Sezon...
Uzun bir aradan sonra yeniden karşılaştığımız Black Mirror 6. sezonu, 5 bölümüyle bizleri selamladı. Önceleri bir yandan distopik ögeleri, diğer taraftan gelecek ön görüsü olarak izleyiciyi karanlık düşlerine ortak eden dizi, 5. sezonun üzerinden geçen 4 yılda zaman yolculuğuna çıkmış gibi. Geleceği geçtik günümüzde dahi geçmeyen birçok bölümle, “artık daha fazla şaşırtamaz” derken yine şaşırtıyor. Öngörülemez olduğunu bir kez daha ispat ediyor. Ancak bu karşılaşmanın eskisi kadar memnun edici olduğunu söylemek zor. Daha çok yaşlanan eski bir arkadaşına “zamanla babana benzemişsin” demek gibi…
Dizi, türünün ender bir örneği olmaktan çok, eski bir türün yeni bir sürümüne dönüşmüş gibi… Teknolojinin karanlık yüzünü gösteren dizi olarak anılmaktan gerilim ve korku türünde bir dizi olmaya doğru evrilen 6. sezon, muhtemelen Black Mirror’ın en çok iç mekanda geçen, post prodüksiyon maliyeti en düşük olan, kan, işkence, kavga, dövüş ve cinayet içeren sezonu.
Bir korku öğesi olarak kuaför terörü
Biz zamanında Black Mirror izlerken sonunda kendi gerçeğimizden ürkerdik, iple çektiğimiz geleceğe, bağımlı olduğumuz ekranlara bakıp ürperirdik. Bu kez bize ait olmayan bir hikayeyi izlerken korkan seyirciyiz. Damaklarda daha yavan ama tanıdık bir iz kalıyor. Daha az “bunu hiç düşünmemiştim” diyor, daha çok vahşete düşüyor ve kendimiz değil başkaları adına üzülüyoruz. İşte 6. sezonda hissettiğimiz eksikliğin nedeni tam olarak bu, izlediğimiz hikayelerin birçoğu artık “bizim gelecek hayallerimizi ilgilendirmiyor.”
Şimdi Uma Thurman düşünsün
Black Mirror 6. sezon bölümleri nasıl?
Black Mirror’ın bu seneki en iyi yanı tartışmasız; Paapa Essedieu, Salma Hayek ve Aaron Paul gibi as oyuncular. İyi oyunculukları, Black Mirror antolojisi içinde zayıf kalsa da Netflix ortalamasının üstünde olan bölümleri ile kısaca 6. sezon episodelarını birer cümleyle gözden geçirelim;
-
Eski Black Mirror tadını en çok veren bölüm Joan is Awful. Saçlardaki demode meçi saymazsak yenilikçi bile sayılabilir.
-
Benzer tadı uyandırsa da uzunluğu ve sürprizsizliği ile Beyond the Sea, toksik erkeklik hikayesi olmaktan öteye geçemiyor. Uzayda bile bitmedi erkeklik tasanız kardeş…
-
Lock Henry, alışık olduğumuz Black Mirror atmosferinden çok uzak ve polisiyeye göz kırpan “eh işte” bir bölüm. Uzuuunca bir süre durağan giden temponun sona doğru hızlanması da maalesef işe yaramıyor.
Bölümdeki ne yüksek teknoloji drone. Gerisini sizi düşünün…
-
Demon 79 ise sıradan bir Faust öykünmesi olarak kalıyor. Tilda Swinton’ın Üç Bin Yıllık Bekleyiş filmi gibi neden çekildiğine neden bulmak bile güç. İkisi de o kadar kötü…
Bütçenin yarısı şu kosütme gitti...
-
Yine de kuşkusuz sezonun en zayıf bölümü Mazey Day. Alacakaranlık mı bu allasen?
Dizinin yaratıcısı Charlie Brooker’ın elde malzeme kalmamışcasına oyunu onlarca yıldır oynandığı gibi ekrana taşıdığını söyleyebiliriz. Zaten bu simülasyonda yaşadıklarımız, bize geleceğin Jetgillerdeki gibi olmayacağını ispat etti. Belki de Brooker’ın bizim için mesajı; geleceğin bugünden ve bildiğimiz tarihten farklı olmayacağına dair bildik bir sözdür. Zaten bölümlere daha geniş bir açıdan bakınca ortak paydanın teknolojinin getirdikleri değil, insanın (teknolojiyle beraber daha da görünür olan) devasa doyumsuzluğu, tüketim açlığı ve tatminsizliği olduğunu görüyoruz.
Daha da korkmadıysanız alın size dişçi koltuğu
Yine de insan 6. sezonda chatgpt’nin felaketimiz olacağını duymak istiyor… Ayrıca dünyaya çarpacak kontrol edilemez bir göktaşının, insanlığa bir olduğunu hatırlatacak robot istilasının, dünyayı kurtarmak için seferberlik bekleyeceğimiz uzaylı kuşatmasının, elimizle yarattığımız teknoloji çılgınlığının hepimizi esir almasının bile her günün aynı geçmesinden daha az korkunç olduğunu biliyoruz. Bu yüzden geleceğe dair korku hikayelerine kendimizi kaptırmaya bayılıyoruz, kötü de olsa ön görülemez bir geleceğin korkusunu üstlenmeyi arzu ediyoruz. 6 sezonun sorunu, bize içinde olmaktan korktuğumuz bir senaryoyu değil, içinde can çekiştiğimiz dünyayı göstermesi.
Siz Night Kinggillerden misiniz bacım?
Kısaca, Black Mirror sevdiğimiz üzere; artık bir kehanet dizisi, teknoloji distopyası, yarının dünyasının önizlemesi veya geleceğin ürkütücü düşü değil. Bugünün ve dünün karanlık hikayelerini zaman zaman fantastik soslarla zenginleştiren öncüllerinin takipçisi. Sunduğu ana fikir ise beklediğimiz üzere teknolojinin değil, hiçbirimizin kendi elimizdekilerle yetinememizin felaketimiz olacağı yönünde. Zaten olmamış, olmuyormuş gibi… Anlayacağınız bu kez bize bilmediğimiz bir şey söylemiyor kendisi. Yine de izlemek isterseniz Netflix’te bulabilirsiniz. İyi seyirler.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et