Edgar Allan Poe, Cadılar Bayramınızı Enişten Dilekleriyle Kutlar: Usher Evi’nin Çöküşü
Cadılar Bayramı’na beş kala keyifli bir korku dizisi izlemek isterseniz "Usher Evi’nin Çöküşü" aradığınız şey olabilir. Edgar Allan Poe’nun kısa hikayelerinden Mike Flanagan imzasıyla uyarlanan dizi, 90’ların meşhur deyimi ile adeta bir korku potporisi…
Usher Evi’nin Çöküşü, hız kesmeyen 8 bölümü ile gerçekten iyi bir korku dizisi izlemeyi özleyenlere can suyu veriyor. Poe’nun hikayelerine yapılan göndermeler izleyicide bulmaca çözme hissi uyandırsa da metinlerarasılık maalesef son derece sığ. Dizinin çok sayıda artısına rağmen en büyük eksisi, kaynağına olan bağı.
Usher Evi’nin Çöküşü konusu ne derseniz… Roderick Usher adlı ilaç imparatoru yaşlı adam, Augustine Dupin’i eski bir eve çağırarak bir itirafta bulunacağını söylüyor. Ailesinin tüm kirli çamaşırlarını dökmeye başlayan bu konuşma, ikiliyi 80’li yıllardan günümüze kadar getiriyor. Tüm çocuklarını art arda kaybetmiş olan Usher’ın sırrı, dizinin sonunda beklenmedik bir şekilde bizleri bilinen başka bir mite götürüyor. (Spoiler olmaması adına söylemiyorum ama dizi bittiğinde defalarca işlenmiş bir konunun bile izleyiciyi sıkmadan nasıl yeniden sunulduğuna hayret edeceğinize eminim.)
"Sonumuz altılı masaya benzer mi?" gerilimi...
Poe hikayelerinden kuzgunlar, kara kediler, altın böcekler, ölüm şekilleri ve bölüm isimleri gibi birçok ayrıntıyı ödünç alan dizi, eski ögeleri tekrar karşımıza getirse de “yeni” olmayı başarıyor. Ancak modernleştirilen bu yeni Usher evi hikayesi, özünde olan ensest gibi temaları görmezden geliyor. Aristokrasinin çarpık düzenine bir gönderme olan temel yapının bel kemiğini bu kez opioid skandalı dolduruyor. (İlaç krizi dizilerinden gına geldi haklısın sayın izleyici) Poe hikayelerinden ödünç aldığı temalarla kendi hikayesini kuran Flanagan sonuçta başarılı bir iş çıkarmış olsa da bildik Usher Evi’nden ve Poe karakterlerinden bir hayli uzaklaşıyor.
Bu da kesin gluteni ve şekeri kesmiştir
Dizi, korku efektleriyle dolu sahneler ve çığlıklar bekleyen izleyicileri hayal kırıklığına uğratabilir. Karakterleri korkutup seyirciyi “izleyici” kılmak yerine dizi, izleyicinin korkuyu beklemesini kullanarak üst düzey bir gerilime ev sahipliği yapıyor. Her bölümde birinin öldüğü seride hemen hemen hiç tekrar olmaması, yaratıcı ölüm yollarının seçilmesi ve tüm hikayenin baba Usher tarafından anlatılarak bir arada tutulması oldukça zekice.
Flashbacklerle 70’li yılların sonuna uzanan hikayenin tutkalı yalnızca Roderick Usher karakteri değil. Adeta ekürisi olarak resmedilen ezeli takipçisi Auguste Dupin ile yıkık bir evde yapılan konuşma, diyaloglarda dahi kedi fare oyunu hissi veriyor. Bu da “yaşlı anlatıcı bilge adam” sıkıcılığını büyük ölçüde aşıyor. Roderick Usher’ın gündüz düşleri korku iklimini yoğunlaştırırken merakla, hayret ve gerilimle takip ettiğimiz her bölüm yaratıcı bir ölümle “level” atlıyor.
Angelina Jolie yine klonlarını piyasaya salmış
Sıradan insanların rakipsiz bir servete nasıl kavuştuğunu adım adım izleyen seyirci, bir yandan da bugün ailenin nasıl yıkıldığını takip ediyor. Gündemi azıcık takip edenlerin “çok mal haramsız olmaz” deyişleriyle diziyi izlemesi ve babaanne gibi söylenmesi garanti. Her biri evlerden ırak hayırsız evlatların “Usher’ın piçleri” olarak anıldığını da söylemeliyiz. Zira çocukların hemen hepsinin annesi farklı. Bir yandan aralarında rekabet yaratan bu nüans, aynı zamanda soydaki “lanet”in de babadan geldiği konusunda seyircide şüphe uyandırmayacak kadar kesin bir delil anlamı taşıyor. Elbette bu tüyo hikayenin sonuna dair de en güçlü ipucu.
Kamu spotu: Kediyle tartışılmaz
Dizide temel mesele ise “acı.” Henüz ilk bölümde “Acı ve ıstırabın İsa’nın öpücüğü olduğuna” inanan annelerini görüyoruz. Ardından ise topluma acıdan kaçmanın yolunu sunan bir ağrı kesici sayesinde köşeyi dönen kardeşler Madeline ve Roderick Usher’ın hikayesini izliyoruz. Babalarının sayesinde acıdan ve fakirlikten soyutlanmış bir hayat süren, her şeyi satın alabileceğine inanan çocuklarının sonları ise tahmin edebileceğiniz üzere acılar içinde oluyor.
Story'de kalmasın dediniz...
Usher Evi’nin Çöküşü bir anlamda cezalandırdığı karakterlerin özelliklerine bakıldığında muhafazakar bir yerde konumlanıyor. Zira cezalandırılan karakterlerin kimi eşcinsel, kimi çoklu ilişki tutkunu, diğeri uyuşturucu bağımlısı, biri sosyopat… Oluşturulan tabloya baktığımızda karakterlerin farklı özelliklerinin bir anlamda cezalandırılmalarına neden olarak sunulmuş olabileceği şüphesi uyanıyor. Bu da diziyi ister istemez dini okumalara götürüyor. Dizideki çocukları 7 büyük günahla eşleştirenler mi ararsınız, karakterleri dini mitlerle birleştirenler mi… İnternet dünyasında ne ararsanız var. (7 büyük günahtan ilhamla yazılmış kuşkusuz en iyi dizi Dekalog’tur, aksini söyleyen ocak dışıdır.)
Usher Evi’nin Çöküşü dizisinin bir diğer ilginç yanı ise renk seçimleri. Karakterlerin özel renk kartelaları ile ekrana geldiğini biraz dikkat ederseniz fark edebilirsiniz. Adeta bir bulmaca çözer gibi izleyeceğiniz bu keyifli dizide, ışık kullanımından kostüm seçimine kadar her detayın ince ince düşünüldüğü aşikar.
Kahkül pişmanlıktır...
Flanagan'ın sürükleyici yönetmenliğinin bu başarıda payı büyük. Özellikle flashback sahneler, dizi içinde seyirciye nefes aldıracak aralar sunarak 1 saatlik uzun bölümlerde korkudan bunalmanın önüne geçiyor ve yorgunluğu alıyor.
Flenagan’ın projelerinde görmeye alışkın olduğumuz çekirdek oyuncu kadrosu, tanıdık bir yönetmenle çalışmanın konforunu belli ki doyasıya yaşamış. Bruce Greenwood, Carla Gugino ve Mark Hamill başrollerde. Oyuncuların karakterlere uyumu mükemmel düzeyde. Ancak karakterlerin Poe’nun dünyasındaki şiirselliği, psikolojik altyapısı, derinliği dizide oldukça eksik. Gerçek ve hayal arasında sendeleyen hikaye, güçlü sinematografik donanımı ile karakterlerdeki boşluğu gölgelese de, maalesef tamamen yok edemiyor.
Hikaye kesinlikle sürükleyici 8 bölüm sunsa da, derinlemesine bir mesaj taşımanın, çok yönlü karakterleri ile iz bırakmanın fersah fersah gerisinde kalıyor. Poe hayranı olarak izlemek isteyenlerdenseniz Usher Evi'nin Çöküşü’nden beklentinizi düşük tutmalısınız. Ancak sıradan bir korku dizisi olarak izleme niyetindeyseniz beklediğinizden de fazlasını bulabilirsiniz. Usher Evi'nin Çöküşü, 8 bölümü ile Netflix’te. İyi seyirler…
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et