Ethan Hawke, Julia Roberts, Mr Robot ve Bir Sürü Geyik: Dünyayı Ardında Bırak
Kontrol freak ve ırkçı bir anne, karısına teslim olarak mutluluğa erişmiş bir baba, ergen bir erkek çocuk ve yeni yeni yetişmeye başlayan kızları ile pek mutlu sayılmasa da bildik bir aile, Dünyayı Ardında Bırak filminin merkezinde. Küresel bir elektrik kesintisi nedeniyle felaketlerin başladığı hikaye, orta sınıf beyaz aile ile zengin siyahi bir baba - kızın yollarını kesiştiriyor. Mr. Robot”un yaratıcısı olarak beklentiyi nirvanaya taşıyan Sam Esmail filmin senarist ve yönetmen koltuğunda. Başrollerde ise Julia Roberts, Ethan Hawke, Mahershala Ali ve Myha'la Herrold var. Kısa süreli dahi olsa Kevin Bacon’ı da filmde görüyoruz.
Filmin tesadüf ettiği ilginç bir gerçek de var. Son aylarda güneş patlamaları nedeniyle dünyada küresel elektrik kesintilerinin yaşanabileceği haberleri paranoyak yanımızı dürtükleyip duruyor. Hal böyleyken Dünyayı Ardında Bırak filminin karşımıza çıkardığı gerilim yüklü atmosfer, üzerimize daha yüklü bir karabulut gibi çöküyor. Gerçekçi mi distopik mi karar veremiyoruz. Kendi kıyametini doğuran dünyanın sonu, yıllık iznine denk gelen talihsiz ailemizin hikayesini izlerken izleyici de sürekli bir neden arıyor. İzlerken muhtemelen eleştirdiğimiz Amanda’nın kontrol manyaklığının, tüm seyir boyunca hepimizde olduğunu anlamamız ironik. Filmin çeşitli komplo teorileri sunsa da bu felakete kesin bir neden vermemesi de öyle.
Ethan Hawke'la Julie Roberts'tan bunların çıktığı karanlık bir evren
DİKKAT SPOILER!
Filmin benzer felaket filmlerinden en önemli farkı/eksiği de buradan geliyor. Sebebini bilmediğimiz ve her an başka bir versiyonla karşımıza çıkan tehdit, çoğu zaman sürpriz hissi uyandırıyor. Gökyüzünden üstünüze doğru son hız gelen bir uçak sizi korkutabilir ama havuzunuza doluşan onlarca flamingonun ve sizi izleyen yüzlerce sevimli geyiğin ne his yaratacağını bilemezsiniz. Keza izleyici de bilemiyor. Korku mu, kaygı mı, heyecan mı, merak mı? Film izleyicide hangi duyguyu hissetmesi gerektiğini anlatamıyor.
Julia Roberts’ın (Amanda) geyiklerin karşısına geçip onlara bağırdığı sahne bunun en iyi örneği. Başta öylece kalakalıyoruz. Hal böyle olunca izleyici için bol sürprizli, merak uyandıran ama duygusu belirsiz bir film karşımıza çıkıyor. Film, felaket filmlerinden farklı olarak korku salmıyor, insan odağında çözümlemeler, mesajlar veriyor, sadece güvensiz hissettiriyor. Daha çok düşünceye hitap ediyor. Ancak karakterleri başladıkları yerden uzaklaştıracak, dönüştürecek güçlü bir etki de söz konusu değil. Film bittiğinde elimizde kocaman bir soru işareti, güvensizlik hissi ve Friends izleme arzusu kalıyor.
Bunların da geyiği hiç çekilmiyor meh meh meh
Filmin Rumaan Alam'ın aynı adlı kitabından uyarlandığını söyleyeyim. Kitapta sınıf farkının altı çizilip ırk ayrımcılığı biraz daha geride kalırken filmde vurgulanan daha çok ırksal ön yargılar oluyor. Sınıfsal gerilimler bu çatışmanın arkasında kalıyor. Irk mesajının belirginleşmesi ve karakterlerin daha iyi bağ kurabilmesi için değişiklikler de yapılmış. Ruth kitapta ev sahibinin eşiyken filmde kızı. Bu sayede Amanda ile kurduğu bağ ve yaşadığı çatışma başka oluyor. İki kadının çekişmesine yorulabilecek tartışmalar kuşak çatışmasına ve anne-çocuk rollerine evriliyor.
Davetsiz misafir baba kızın kitaptaki tekinsiz halleri, filmde “bir şey biliyor da saklıyor” imalarıyla biraz daha köpürtülmüş. Beyaz karakterlerin şüphesini izleyicilerin daha çok paylaşması sağlanmış. Bu da filmin ön yargılaya dair mesajını çok daha belirginleştiriyor. Aslında kitapla film arasında çok sayıda fark var. Plajdaki gemi sahnesinden, Maya’nın kim olduğuna, Friends göndermesine kadar farklı detaylar fark ediliyor. Anlayacağınız filmi izledikten sonra kitabı okuduğunuzda epey fark bulacağınız kesin, keyifle kitaba gömülebilirsiniz.
Ev sahibi - kiracı gerilimi (temsili)
İlginç bir bilgi, Dünyayı Ardında Bırak filminin yürütücü yapımcıları arasında eski Amerikan Başkanı Barack Obama ve eski first lady Michelle Obama var. Obama’ların filme direkt müdahale ettiği ve “toplumun gerilimleri ile yüzleşmesi ve başa çıkabilmesi” hedefini kolladıklarını gizlenmiyor. (Bakınız habere) “Çok düşmanı olan”, sınırları dışındaki aktörleri düşmanlaştıran Amerikan politik iklimi, filmde eleştirilerinin başında geliyor.
Öyle ki filmde yaşanan kıyametin İran, Kore veya Çin tarafından yapılmış olabileceğine dair her kafadan bir ses çıkıyor. Yer yer Rusya’nın yer yer cihadçıların olabileceğine dair komplo teorileri üretiliyor. Onlarca yıldır bir rüyanın içine hapsedilen Amerikan halkını neticede “her anlamda mekanikleşme” öldürüyor. Sürücüsüz Tesla arabalar üstlerine sürülüyor, uçaklar yere çakılıyor, gemiler kıyıya vuruyor, radyasyon ölüm saçıyor… Unutulan insani değerler, ön yargılar ve yaftalar, düşmanı dışarıda arayan insanların hayatını tehdit ediyor. Örneğin komşusundan ilaç isterken suratına namlu doğrultulan Amerikalılar, hala birbirlerine dış mihrak masalları anlatıyor.
Senelik iznim dünyanın sonuna denk gelince ben
Filmin meselesi dünyanın sonunun gelmesi falan değil. Bu durumun iyileşip iyileşmeyeceğiyle de uğraşmıyor. Bu kısa süreli bir sorun olsa dahi, Amerikan toplumunun nasıl paranoyakça birbiriyle kavga edeceğini gösteriyor. Kısaca güçlü bir toplum eleştirisi olan “Dünyayı Ardında Bırak”, gelecek seçimlerde oy kullanacak Amerikalılara sarıldıkları geleneksel korkuları sorgulamalarını ve dolaylı olarak demokratlara oy vermelerini öğütlüyor. :)
Çekirdek aile tatili, Tür: gerilim
Son notları biraz daha sinema perspektifinden verelim… Kitapta uzun mizansenler dünyayı canlandırmamızı kolaylaştırırken okuru adeta “röntgenci” konumuna çekiyordu. Filmde bu his değişen kamera açılarıyla verilmiş. Karakterlerin adeta yanındaymış gibi hissettiğiniz sahnelerin ardından değişen kamera açıları bir yandan bizi yabancılaştırırken bir yandan görünmez bir hayalet gibi evde dolaştığımız hissi uyandırıyor.
Bayram tatili için Bodrum'a akın eden İstanbullular
Sanat ekibinin emeği alkışa değer… Oyunculuklar ve yönetmenlik de öyle… Kitabını daha çok sevmiş biri olarak, filmin mesaj kaygısıyla duygudan uzaklaştığını itiraf etmeliyim. Duygusal bağ kurmamız için koyulan nostaljik şarkılar, diziler ise filmin içinde eğreti kalmış. Hal böyle olunca bu filmi felaket filmleri arasında kategorize etmek çok da doğru gelmiyor, daha çok mizahi yanı da olan bir gerilim-drama. Neticede izlemeye değer, vakit ayırın va listenize ekleyin. Filmi Netflix’te bulabilirsiniz.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et