''Yaz Gelsin Artık'' Dedirten Bir Film Ekle: Kar Kardeşliği
İnsanlığın acizliğini ve medeniyetin başımıza sardığı gündelik dertlerin aslında nasıl nafile bir çabaya işaret ettiğini hatırlamak isterseniz size bir film önerimiz var. Kar Kardeşliği, Society of the Snow Netflix’te. Üstelik 2024 yılında izleyicilerle buluşan film, İspanya’nın “yabancı dilde en iyi film” ve “en iyi makyaj ve saç tasarımı” dallarında Akademi Ödülleri adayı. Venedik Film Festivali'nin kapanışını yapıp, San Sebastian Film Festivali'nin Perlas kısmında gösterilen, Juan Antonio Bayona tarafından yönetilen etkileyici eser, Pablo Vierci’nin aynı adlı kitabından uyarlanıyor. Üstelik kitabın arkasında da 1972’de yaşanmış gerçek bir uçak kazası ve can savaşı yer alıyor.
Filme konu olan gerçek trajedi 13 Ekim 1972’de yaşandı. Bu tarihte Uruguay’a ait bir uçak And dağlarına düştü. 40 yolcu ve 5 mürettebattan oluşan kalabalığın bir bölümü kaza anında ölürken hayatta kalanlar için 72 günlük bir yaşam savaşı başladı. Çoğunluğunu bir rugby takımının oluşturduğu kazazedelerin öldüğü zannedilirken, kar fırtınası ve çığ tehlikeleri nedeniyle bir süre sonra aramalar da sonlandırıldı. Dağların ortasında, kar altında, tanıdıkları insanların cesetleri ile bir arada kalmak zorunda kalan bu insanların çaresizliği filmi izlerken iliklerinize kadar hissediliyor. Filmin gerçek bir olaydan kaynaklandığını bilmek ise asıl korkunç olan…
NBC bunu beğendi
Issız bir adaya ve dağa düşen uçakta kalanların macerasını defalarca ekranda ve beyaz perdede gördük. Aynı olayın Alive filminde de işlendiğini hatırlayanlarınız olacaktır. “Hep aynı şey” diye üfleyip sıkılmayın hemen. Kar Kardeşliği’nin diğerlerinden farklı birçok yönü var.
Öncelikle filmde her ne kadar insan eti yemek zorunda kalmak gibi defalarca işlenmiş zorlu unsurlar olsa da kan gövdeyi götürmüyor. Vahşet ve korkunun çıkış noktası hep insanın acizliğine dayandırılmış. Bu nedenle çok sayıda geniş plan görüyor ve minimum iskelet, kan ve ceset görüntüsü ile filmi izliyoruz. Diğer bir deyişle uçsuz bucaksız dağların, kar yığınlarının arasındaki nokta gibi insanları görmek, kandan, cesetten daha korkutucu. Zaten filmin korku unsuru da ölmekten ziyade hayatta kalmak üzerine. Uçak öyle bir yere düşüyor ki, ölüm kurtuluş gibi. Hayatta kalanların çaresizliği filmin trajedisine sahne oluyor.
Bunun yanında Sineklerin Tanrısı gibi birçok eserde gördüğümüz kutuplaşma ve otorite savaşı bu filmde yer almıyor. İnsanın ilkel şartlarda kenetlenmesine seyirci oluyoruz. Adından da anlaşılabileceği üzere “kardeşlik” bağı kuran kazazedeler, bir arada hayata tutunmanın yollarını arıyor. Onlar tek başına kurtuluş olmadığının farkında olacak kadar birbirlerine mecbur durumda. Zaten filmde de henüz ilk sahnelerden birinde dış ses şu cümleyi kulaklarınızda çınlatıyor: “Dünya sizi terk ederse ne olur?” İşte cevabını aradığımız soru bu…
--- Spoiler Alert ---
Gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farkının 30 derece olduğu dağın başında bu insanlar günlerce aç susuz kalıyor. 6. günde yemek bitiyor. Ölenleri yemek konusundaki insani endişeleri gerçeklerin duvarına çarpıyor. Buldukları radyodan umut için bir sinyal beklerken arama çalışmalarının bittiğini öğreniyorlar. İlkel hayatta kalma sancılarını hafiflettikleri anlarda ise hayat onlara asıl gayelerini anımsatıyor.
İnsanı hayvanlardan ayıran en önemli göstergenin sanat olduğunu hatırlatan o meşhur tespit, filmin de kırılma noktalarından birinde vurgulanıyor. Şiir okuyup birbirlerini alkışladıkları ender keyifli anlardan birinde üzerlerine alkışın titreşimleri ile çığ düşüyor. Doğa onlara aciz hayvanlar olduklarını bir kez daha ispat ediyor. Aralarında gönüllü olanlar, yedikleri diğer cesetleri seçip, kimi yediklerini diğerlerine söylemeden işin pis kısmını örtbas ediyor. Yediklerinin “yüzü olan arkadaşları” değil de birer et parçası olmasını sağlayan bu seçim, bir süre zorlu şartlarda onlara kaynak sağlasa da doğa şartları buna daha fazla müsaade etmiyor. 4 gün karın altında gömülü kaldıklarında, yanı başlarındaki insanları yemek zorunda olmaları ile başlarda kabul edilmez olan alışkanlığa dönüşüyor.
--- Spoiler Alert ---
Okullar tatil olmuş mudur?
İnsanın doğadan uzaklaşması, çaresizliğin insana neler yaptırabileceği ve medeniyetin nasıl işlevsiz bir simülasyonda insanları acizleştirdiği izleyicinin aklına ünlemleniyor. İzlediğiniz en etkileyici Netflix filmlerinden biri olacak Kar Kardeşliği’nin huzurunuzu kaçıracağı ve aklınıza takılacağı kesin. Filmin insanın aklına attığı oltalardan biri ise ister istemez bugünün sıkıntılarına değiyor.
Yıllar evvel duyduğum bir tespit, film sonrası benim için o oltaya takılanlardan biriydi. “Bir şeyi dert ettiğinde, bundan 2000 yıl önce yaşayan insanlar için de bu bir dert miydi düşün, eğer değilse canını sıkma. İnsani değildir. Yalnızca insani dertler insana dert olmalıdır…” İşte film tam da insan doğasına ait olanın ne olduğunu sorgulatıp, bugüne cömertçe sunduğumuz can sıkıntılarımızı sorgulatıyor. Ne kadar iç sıkıcı gibi görünse de, filmin böyle bilgece bir farkındalık bıraktığını da söylemek lazım.
D vitamini her koşulda önemli
Kar Kardeşliği’nin açılış sahnelerinde gördüğümüz aileler, uçuşta çekilen keyifli fotoğraflar, izleyeceğimiz hikayenin kahramanları ile empati kurmamızı kolaylaştırıyor. Henüz ilk sahnelerde seçilen sıcak color, kostümlerde tercih edilen renkler, son moda aksesuarlar keyifli bir ilk izlenim doğuruyor. Uçak kazası ile beraber içine düşülen bembeyaz boşluk biraz da bunun etkisi ile çok daha soğuk ve korkunç geliyor. Filmin duygu anlamındaki bu bölünmüşlüğü, sağladığı gerilimin de dozunu yükseltiyor. Ayrıca filmin olayda hayatını kaybeden bir kişinin ağzından anlatılması da duygusal bağın kuvvetlenmesi için çok doğru seçim.
Basılmamış kara basma hevesimizi bile öldüren film
Doğa şartlarına ve çekim mekanlarındaki zorluklara rağmen filmin ustaca çekimleri, gerçekçi sahneleri sizi hikayenin içine çekiyor. Hatta keşke sinemada izleseydim diyeceğinize eminim. Kar Kardeşliği’nin hemen ardından izleyebileceğiniz ve filmin yapım sürecini anlatan belgesel de bu ustalığın ispatı. Belgeselde bahsedilen, çekimlere dair birkaç nota da yer verelim,
-
Bilerek no name oyuncularla çalışan yönetmen, oyuncularında filmin çekimleri süresince kilo vermesini istemiş. Yani filmde açlıkla sınanan ve onlarca kilo kaybeden kazazedeler gibi oyuncular da çekimler sırasında adeta erimiş. Filmin sonundaki bir deri bir kemik halleri, oyuncuların gerçekten çekim sonundaki durumları.
-
Çekimler için 5 uçak gövdesi inşa edilmiş. Biri kara gömülü, biri bir zeytinliğin ortasında, diğeri hareketli bir aksam üzerinde, biri dev led ekranlarla kaplı bir stüdyoda bulunan uçaklarda filmin farklı sahneleri defalarca çekilmiş.
-
Uçağın gerçekten düştüğü And dağlarında, gözyaşı vadisinde çekilen bölümlerde gerçekten karlı alanda ve zorlu şartlarda çalışılmış.
-
2021 yılında yapılan keşfin ardından 2022’de sete çıkan ekip bir yandan doğa şartları ile diğer taraftan covid ile savaşmış. Öyle ki ilk set günü tüm oyuncular ve yönetmen covid olduğu için çekimler kaza anının yüz görünmeyen bölümleri için dublörlerle gerçekleştirilmiş. Yönetmen Bayona hastalığı atlatana kadar oyunculara bir camekan içinden komut vermiş.
-
Filmin içinde çekilen fotoğraflar da gerçeğinden ilham alınmış. Öyle ki kaza sonrasında çalışan bir fotoğraf makinesi bulan kazazedeler, o anların fotoğraflarını kaydetmiş. Üstelik filmdeki kareler gerçeklerinin birebir kopyası…
Buraya da ürün yerleştiremezsin adidas!
Yaşanan gerçek hayatta kalma savaşına adeta bir saygı duruşu niteliğindeki Kar Kardeşliği’ni Netflix’te bulabilirsiniz. Oscar alma şansı hayli yüksek görülen bu filmi izlediğinize pişman olmayacağınızı ve yazı biraz daha özleyeceğinizi şimdiden garanti ediyoruz...
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et