11 Dalda Oscar Adayı Zavallılar: Poor Things
Söz konusu Yorgos Lanthimos filmleri olduğunda zihin açıcı bir tuhaflık beklentisi hepimizde vardı. Ancak bu kez beklentimizin dahi ötesinde ilginç bir ana fikirle ünlü yönetmen karşımıza geldi.
İskoç edebiyatının öncü isimlerinden Alasdair Gray'in benzersiz bir Frankenstein öykünmesi sunduğu Zavallılar kitabı, Lanthimos’un hayal dünyası ve Tony McNamara’nın kalemi aracılığıyla izleyiciye sunuldu. Kitabı ile Whitbread Roman Ödülü ve Guardian Kurgu Ödülü kazanan yapımın, film versiyonunun da ödülleri toplayacağı kesin. Film Venedik Film Festivali’nde ayakta alkışlanıp Altın Aslan’a kavuşurken, Golden Globe’tan 2, katıldığı birçok festivalden toplam 78 ödülle döndü bile.
Başrollerini Emma Stone, Mark Ruffalo, Willem Dafoe ve Ramy Youssef’in paylaştığı Poor Things halihazırda 11 dalda Oscar adaylığı bize heykelciklerin de sinyallerini veriyor zaten.
Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
İnsanın doğayla rekabet etme çabasının ürünü olan orijinal Frankenstein hikayesinin daha önce de ilham verdiği birçok sinema karakteri gördük. Direkt Frankenstein uyarlamalarının yanında, Örümcek Adam’ın hikayesi ve Sinek filmi de diğer birçok örnek gibi temelde Frankenstein'ın çatışmasından geliyordu. Poor Things’te babasının yaptığı deneyler sonucu ona miras kalan yüzünün korkunç görünümü ile toplumdan izole kalmak zorunda olan minnoş kalpli bilim insanımız Dr. Godwin Baxter (Willem Dafoe) merkezde. Dr. Baxter, adeta “Tanrı’nın yarattığı dünyada öteki olmaktan”sa kendi insanlarını yaratmak için tanrıcılık oynamaya başlıyor. Kendinin bir şekilde “eksik” olduğu erkekliği, Doktor, asistanı Max McCandles üzerinden tamamlıyor ve yarattığı kadını onunla nişanlayarak kadının cinselliğini kontrol çabasına giriyor.
Asistan Max, asimile olmuş ve hayvanlıktan uzaklaşmış uygar insanın tam karşılığı… Evlenmeden cinsellik yaşamaya yönelik kuralları olan, kendini mesleğine adamış, hayvani yanlarını bastırmış bir erkek. Tüm ilkel arzularını sınırsızca yaşayan Bella ise tabii ki Max’in “medeni kurallarının” çok dışında…
Kendini, dünyayı, bedenini keşif arzusu ile yanıp tutuşan genç kadının tutkusu akla ilk insan mitlerini getiriyor. Çocukluğu olmayan, yetişkin olarak dünyaya atılan insanın aklını başından alan şeytan da unutulmamış. Bella’ya lüks gemilerden Paris genelevlerine kadar uzanan macerasında paçalarından dahi dolandırıcılık akan, devrin insanı olma misyonunu başarıyla tamamlamış (muhtemel ki şeytanı temsil eden) avukat Duncan Wadderburn yani Mark Ruffalo eşlik ediyor.
Bella’yı Tanrı’nın evinden kaçırıp hazla tanıştırırken bir yandan da medeniyetin kucağına bırakıyor. İşte Poor Things’in konusu bu, çılgın bir biliminsanının bir bebeğin beyni ile yeniden can verdiği bir kadın (Bella Baxter), dünyada yerinin neresi olduğunu ararken adeta henüz asimile olmamış saf bir zihin olarak dünyanın orta yerine bırakılıveriyor.
Perma makinesi ile beyin nakli yapılır. 5 dakikada teslim edilir
Bella’nın önceleri hayaleti anımsatan belirsiz imgesi ister istemez aklınıza Edip Cansever’in “Ben Ruhi Bey Nasılım’ını getirdiyse yalnız değilsiniz,
“O ben ki
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.”
Bella kendini keşfettikçe Ruhi Bey gibi rastlantısal sayıklamaları, bütün cümlelere, arayışları hedef odaklı bir hikayeye ve o çocuk bir kadına dönüşüyor. Bella özgürlük hedefiyle kendisi için sınırları çizilen dünyayı adeta feth ediyor. Özgürlük ile renklenen dünyası, izleyiciyi de siyah beyaz bir gerçeklikten, rengarenk bir masal diyarına taşıyor. Viktorya döneminin kısıtlayıcı fonunda, dakikalar ilerledikçe erotik bir feminist masal başlıyor. Bella öğreniyor, kendini tanıyor, fiziksel ve zihinsel olarak yetişiyor. İnsanın normalleştirdiği duygusuzluğu, ikiyüzlülüğü, kısaca medeniyeti ve ahlaki tabuları yüzümüze çarpıyor. Bedeni birçok açıdan istismar edilen bu kadın, kendi kaderini eline alarak tanrısına başkaldırmanın kitabını yazıyor.
Bebek beynimle özendiğiniz hayatı yaşıyorum
Viktorya döneminin baskılanan kadınlığı Bella’nın çocuk beyinli kadın bedeniyle bizlere sunulurken, Bella başkaldırısı ile kendini baskılayan dünyayı, filmde erkekleri, kontrol ederek kurtuluş mücadelesi başlatıyor.
Her ne kadar cinsel yönü daha ağır basıyor gibi görülse de film boyunca Bella, sadece cinselliği değil, felsefeyi, yemeği, kültürü, politikayı keşfederek “insanlaşıyor.” Ancak cinselliğin bu denli çok vurgulanmasının malum nedeni, bir düzen eleştirisi olan bu filmle günümüzdeki düzenin aktörlerini de rahatsız etme çabası. Elbette toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden belirlenmiş ezberleri de yıkma girişimi.
Bella ve Duncan’ın seks sonrası yatakta yaptıkları o konuşma filmin tüm ana fikrinin özeti gibi. (Bella’nin daha çok seks istemesi üzerine Duncan’ın erkeklerin hemen yeni bir birlikteliğe hazır olmadığını belirtmesi ve Bella’nın bunu “erkeklerin eksikliği” olarak etiketlemesi, cinselliğin güç arenası addedildiği günümüz dünyası için sağlam bir yumruk. Dahası Duncan’ın sonrasında “ben ciddi ilişki istemiyorum” replikleri ile kuyruğu dik tutma çabası da nefis bir ironi.)
Bella evin barkın yok mu?
Hafif müstehcen doğası, gotik Frankenstein dünyasından çok daha renkli atmosferi, feminizm esintili alt metni ve eğlenceli üslubuyla Zavallılar, senenin abartısız en iyi filmi. Tabii Emma Stone ve Mark Ruffalo’nun kusursuz uyumu da cabası. Hele o dans sahnesi, film daha vizyona girmeden fenomen oldu. Wednesday dansı gibi 2024’te de story'lerde bol bol Bella dansı görürseniz şaşırmayın.
Bu sahnenin tam 60 tekrarda çekildiğine dair rivayetler var:
Filmin color değişkenliği, kostümleri, balık gözü lens seçiminin tuhaflığı ilginç doğasının ustalıkla oluşturulmuş parçaları. Görüntü yönetmeni Robbie Ryan, ilk kez scoring yapan ve filmde müziklere imza atan Jerskin Fendrix, yapım tasarımında harikalar yaratan James Price ve Shona Heath filmin diğer yıldız isimlerinden.
Seninki geldi normal davran
Zavallılar’ın kitabı ile filminin farkları
- Kitapta mektuplaşma ile hikaye yürürken filmde sadece ara ara mektuplar görüyoruz. Kamera neredeyse tamamen Bella’yı takip ediyor.
- Filmin görsel dünyasında fütüristik detaylar da mevcut, kitapta bu detaylara rastlamıyoruz.
- Romanda Victoria Blessington'un babası Blaydon Hattersley gibi filmde olmayan karakterler var.
- Filmde Bella’nın düğününü baskına uğruyor. Ancak kitapta düğünü basan aktörler birebir aynı değil. Daha fazla spoiler vermeyelim ama Bella’nın evine dönüş sebebi de kitap ve filmde farklı hazırlanmış.
- Film ve kitabın sonu da farklı. Film Bella için zafer dolu bir son resmederken, kitapta yer alan son, Bella’yı gerçeklerin prangasından kurtaramıyor.
- Kitapta hikaye Glasgow’da geçiyor, filmin ise çıkış noktası İngiltere, Londra. Filmde bu değişikliğe ithafen Godwin karakterine İskoç aksanı bahşedilmiş.
- Romanda Godwin bu denli şefkatli bir baba değil, daha otoriter ve sahiplenici bir yaratıcı konumunda tutuluyor.
Siz de Oscar’a imza atacağına kesin gözüyle bakılan bu ilginç filmi izlemek isterseniz sinema salonlarına koşabilirsiniz. Vizyonda sizleri bekleyen Poor Things, Zavallılar’ın kitabı da popülerleşmesi ile beraber yeniden art arda baskıya giriyormuş. İster okuyun ister izleyin ama siz de Bella’nın macerasına mutlaka tanık olun. Belli ki bu filmi ilerleyen yıllarda çok referans göstereceğiz… İyi seyirler…
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et