400 Yıl Sonra Gelecek Uzaylının Derdi Bizi Niye Gerdi? 3 Cisim Problemi
Netflix’teki ucuz film ve dizilerden gına gelen, platforma tövbe etmenin eşiğinde olan izleyiciye son umut 3 Cisim Problemi… Netflix’in prestij dizilerinden biri olma iddiasını altındaki imzalarla ortaya koyan dizi, karmaşık hikayesi, beğeni toplayan efektleri, sunduğu farklı dünyalar ve zaman dilimleri ile alkışı hak ediyor. (Kitabını okuyanlar katılmasa ve dizi kitabından fersah fersah uzak olsa da, bir Netflix dizisi olarak ele alındığında başarılı olduğunu itiraf etmek lazım.) Yine de eksikleri de var. 3 Cisim Problemi, Netflix’ten bir GOT efsanesi çıkarır mı derseniz, işte o biraz zor...
Çinli ünlü yazar Liu Cixin'in son derece karmaşık bir bilimkurgu serisi baz alınarak yazılan dizi, Game Of Thrones ile bir efsane yaratan David Benioff ve DB Weiss'i, True Blood'dan Alexander Woo ile bir araya getiriyor. Ayrıca dizinin jeneriğinde Brad Pitt ve Rosamund Pike gibi tanıdık isimler de var. Onlar, yapım şirketlerinin projeye desteği ile jenerikte kendilerine yer buldu. O yüzden bu isimleri göz ucuyla görüp oynuyorlar diye heveslenmeyin ama belki şu bilgiler biraz yüzünüzü güldürebilir:
Game Of Thrones hayranlarını ekran başına toplayan 3 Cisim Problemi’nin kadrosunda, GOT’un bazı yıldızlarına da yer veriliyor. Dizinin Davos Seaworth’ü Liam Cunningham, Samwell Tarly olarak kalbimizde yer edinen John Bradley önemli rollerde boy gösteriyor. Diğer taraftan, ödüle doymayan usta oyuncu Jonathan Pryce yine şov yaparken Benedict Wong ve Jovan Adepo da dizinin oyuncu kadrosunda öne çıkan isimlerden bazıları.
Acılara yürüyor korkmuyorum...
Konu temelde klasik bir uzay savaşı ama izleyeceğiniz dizinin tam bir prodüksiyon şöleni olduğunu belirtmem gerek. Ortada bugüne kadarki en yüksek Netflix dizi bütçelerinden biri (160 milyon dolar) olunca, 3 Cisim Problemi şaşırtmayarak seyir keyfi ile alkışı hak ediyor. 8 bölümden oluşan dizinin konusunu kısaca anlatmak oldukça zor, ama deneyelim.
Dizi derin fizik problemlerinden astronomiye, sanal gerçeklik oyunlarından Çin’in yakın tarihine kadar birçok farklı konuyu bir araya getiriyor. Hikaye, bir dizi bilim insanının ani ölümleri ile başlıyor. Eşzamanlı olarak Çin’de bir bilim insanının idamını ve onun ailesine miras bıraktığı trajediyi izliyoruz. Bu olayla beraber insanlığa olan inancını kaybeden Ye Wanjie, astrofizik çalışmaları yaparken uzaylı San-Ti’lerle temas kuruyor. Yaşadıkları gezegenin zorlu şartları nedeniyle yaşayacak yeni bir yer arayan San-Ti’leri kurtarıcı olarak gören genç kadın, onlara mesaj göndererek tüm dünyayı istilaya açık hale getiriyor. (Bu kadının kızı da günümüzde intihar eden bilim insanlarından biri olan Vera Ye).
Jin Cheng (Jess Hong) ise meslektaşlarının ölümü ve fizik deneylerini araştırırken dünyayı tehdit eden bu olayların ipuçlarına bir bilgisayar oyunu vasıtasıyla ulaşıyor. İstihbarat görevlisi Clarence Shi (Benedict Wong) da araştırmacılarla beraber gezegeni yok olmaktan kurtarmak için önemli görevler üstlenmek zorunda kalıyor. 3 Cisim Problemi, izleyenleri inanç sorgusu, bilimin değeri, yaşamın kutsallığı ve bunca yıldır kimliklere, dinlere bölünüp duran insanlığın aslında “dünyalı” olarak görevleri üzerine derin düşüncelere daldırmayı hedefliyor. Dünyaya ulaşmak üzere 400 yıllık bir yolculuğa çıkan düşman uzaylılara karşı, aciz insanların savaşına bizi seyirci ediyor.
Uç uç böceğim annen sana terlik pabuç alacak
Üç Cisim Problemi’ni kitap üzerinden yorumlamak zor, çünkü çok farklı ama bir dizi olarak ele alırsak, başarılı yönleri az değil. Dizi kitabına göre daha romantik, acıklı ve daha az bilimsel… Bir de daha az Çinli ve Çin politik alt metni içeriyor. Birleşmiş Milletler gibi kadrosu olan 3 Cisim Problemi’nde Birleşmiş Milletler de kurum olarak rol alıyor.
Kira zammı için geri sayım başladı
Kitaplarının karmaşıklılığı ve çok katmanlılığı ile ünlü olan Liu’nun eserinin dizi için bilimsel bilgilerden yana sadeleştirildiğini görmek mümkün. Serinin ilerideki kitaplarından ilk sezona taşınan karakterler, karışık bir çekirdek bir kadro haline getirilmiş. İşte onların başına gelmeyen kalmıyor. (Netflix klişesi evet ama gerçek, hikaye bu formülle dünya çapında en çok izlenenlerden biri olmayı garantiliyor. Hikaye daha kolay anlaşılıyor ve kompakt bir akışta çözülebiliyor.) Oxford beşlisi olarak anacağımız bu ekip, Vera Ye’nin (Vedette Lim)) ölümü ile uzay savaşının girdabına çekiliyor.
-
Dünyadan umudu olmayan bir boşvermiş Saul (Jovan Adepo), siyahi ve gamsız kontenjanından hikayede katarsis yaratıyor. (Kitaptaki Lui Ji) ilk sezonun sonuna doğru “yakın arkadaş” misyonundan daha fazlasına sahip olduğunu anlıyoruz.
-
Nanofiber teknolojisinde dünyayı değiştirecek bir girişimin mimarı Auggie (Eiza González), (kitaptaki Wang Miao’nun karşılığı) bir anda gözlerinin önünde geri sayım sayacı görmeye başlıyor ve araştırmalarını bitirmesi için tehdit ediliyor. Onun çalışmalarının dünyanın kaderini değiştireceği zaten anlaşılıyor.
-
Teorik fizikçi Jin Cheng (Jess Hong), (Onu kitapta Cheng Xin olarak görüyoruz) ise fizik alanındaki uzmanlığı kadar dizinin romantik aksındaki göreviyle de odağımızda. Bilgisayar oyunundaki başarısı ile dehasını ispat eden Jin, yanlış adam seçmekte de bir uzman olduğunu kanıtlıyor.
-
İlk başlarda ne işe yaradığını anlamadığımız Will Downing, (Alex Sharp) dizinin romantik tarafını güçlü tutup yaşamın kutsallığını bize hatırlatarak son bölümlere kadar biraz iç bayıyor. Onun da dizinin sonlarına doğru esas görevi ortaya çıkıyor, spoiler vermeyelim hadi...
-
Oxford tayfasının son üyesi ise Jack Rooney (John Bradley). (Hu Wen karakterinden esinlenilerek oluşturulduğu varsayılıyor.) Ömrü ilk sezonun sonuna kadar bile vefa etmese de, ekibin diğer üyelerinin 400 yıl alacak bu savaşın birer parçası olması için duygusal motivasyonu o sağlamlaştırıyor.
O Sırada Dünya: Korona da Bunlardan Çıkmıştı Zaten
Bu Diziden Bir Efsane Çıkar mı?
Dizi 400 yıl sonra yaşanacak bir savaşın tehdidini bugüne dair bir motivasyon olarak kullanmakta, dünya halklarının bir olma gereğini duygusal olarak yaratmakta aciz kalıyor. Hatta izleyicilerin birçoğunun Saul gibi hissettiğine yemin edebilirim. Başımıza gelse birçoğumuzun “Amaann banane, sonraki nesiller düşünsün” diyeceği bir uzay savaşı için kendini harap eden insancıkların kollektif motivasyonları seyirciye geçmiyor.
Keza savaş olmasa da zaten dünya bu gidişle aşağı yukarı 400 yıla yok olacak deniyor. Hiçbirimiz Greta Thunberg gibi kendimizi parçalamıyoruz. Çünkü umursamıyoruz. Oxford beşlisinin neden umursadığını da haliyle anlamıyoruz. Dizinin yaratıcıları da bunu anlamış olacaklar ki, aşk üçgenleri, hastalıklar, arkadaş kaybı gibi kişisel motivasyonlara yüklenmiş de yüklenmişler. Hal böyle olunca dizinin bilimkurgu ayağı ayrı yürüyen bir hikaye, duygusal kanadı bambaşka bir klişe gibi kalıyor.
Next & Next Star uydu alıcı sistemlerinin sunduğu...
Üstelik dizide ikonikleşecek bir kahraman da yok. Herkes öylesine sıradan ki, izleyici için fantezi dünyasını besleyecek bir “hayranlık” hissi mevcut değil. Dahası izlerken yüzümüzü güldürecek bir aks da eklenmemiş. 3 Cisim Problemi izleyiciyi sürekli duygusal, tedirgin veya tehdit altında hissettiriyor. Dizide gülümsetici sayılabilecek elle tutulur bir tek sahne bile yok. Bu da hikaye ve karakterlerle kurulan bağın sürekli olumsuza referans vermesi demek (zaten bizde hiç stres yok biliyor musun?).
İşte tüm bu nedenlerden dolayı bu dizinin bir efsane olması neredeyse imkansız ama izlenir mi, izlenir. Netflix’in birçok yapımından çok ötede teknik başarıya sahip ve (kitabı ile kıyaslamaya girmezsek) bir dizi olarak oldukça katmanlı ve sürükleyici bir hikayesi var. Üstelik bir yerden sonra hikayenin duygusal tarafı bayık gelse de yine de herkese hitap edecek çeşitlilikte karakterleri ve tema çeşitliliği sunuyor. Siz de bir efsane beklemeden 3 Cisim Problemi’ni izlemek isterseniz Netflix’te bulabilirsiniz, iyi seyirler.
İnsanları kışlık patlıcan gibi kuruttular ya...
3 Cisim Problemi’nden izlerken not aldığımız, bio’ya yazmalık bazı cümleleri de şuraya bırakalım.
-
Doğada hiçbir şey tek başına var olmaz.
-
Erkle savaşmak istiyorsan bazen gücü ele geçirmen gerekir.
-
Bazen depresyonda olmak, dünyada olup bitene karşı doğal bir tepkidir.
-
Termodinamiğin ikinci yasası, sonunda her şey boka sarıyor.
-
Hiçbir geri sayım sıfıra ulaştığında iyi bir şey olmaz.
-
Birimiz hayatta kalırsa hepimiz yaşarız.
-
Her şeyin arkasında biri vardır, sadece biraz kazmanız gerekir.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et