Japonya’nın Taht Oyunları 18 Emmy Ödülüyle Tarih Yazıyor: Shogun
Diriliş, kuruluş, taht oyunları, yüzük savaşları derken, kılıç kalkan at üstünde yola revan olan insan evladı görmeyi özleyenlere Japonya’dan bol ödüllü bir dizi ile geldik. 18 Emmy Ödülü ile rekora imza atan ve televizyon için de artık güneşin doğudan doğduğunu ispat eden Shogun, bir FX projesi.
Dizi Emmy ödüllerinde en iyi drama dizisi, aktör (Hiroyuki Sanada), aktris (Anna Sawai), drama dalında en iyi yönetmen (Frederick E.O. Toye) gibi dikkat çeken ödüllerin sahibi oldu. En iyi drama kategorisinde bugüne dek bu ödülü alan ilk İngilizce olmayan yapım. Anlayacağınız geçen yıl Succession rüzgarı esen törende, bu yıl Shogun hakimiyeti vardı. Üstelik bu hakimiyet, gelecek yıllarda izleyeceğimiz dizilerin de hangi yönde değişeceğinin önemli bir işareti oldu.
İlk sezonu 10 bölüm olan dizi, James Clavell’in 1975 yılında yayımlanan romanının ilk uyarlaması değil. 1980 yılında uyarlaması yapılan ve o yıl Altın Küre Ödülleri’ne adını yazdıran yapımı, dedelerinize, ninelerinize sorarsanız hatırlayacaklardır. Çünkü o yıllarda ülkemizde de yayımlanmış… Bir Dallas kadar olmasa da, dönemin tek kanallı Türkiye'sinin hafızalarında iz bırakmış.
Düz hesap 20'ye yuvarlasak?
Dizi 17. yüzyıl Japonya’sında geçiyor. Feodalitenin hüküm sürdüğü Japonya’da Taiko’nun ölümünün ardından varis reşit olana dek, güç vekiller konseyi arasında paylaştırılıyor. (Başkanlık sistemini akıl edememiş olacaklar.) Ishido, Kiyoma, Ohno, Sugiyama ve Toranaga adındaki konsey üyelerinin güç savaşı, Shogun’un konusu.
Dizide her bölümde uzun uzun, dıgıdık dıgıdık savaş sahneleri veya aşk entrikaları dolambaçları yok. Gücünü sadeliğinden, etkili diyaloglarından ve zeki stratejilerinden alıyor. Anlacağınız Japonlar bu savaşı daha çok masada kazanıyor. İlk bakışta hepsi birbirine benziyormuş gibi gelen, isimleri zor ezberlenen dizi ahalisini, ufak notlar alarak 2 bölümde ezberleyeceğinizden emin olabilirsiniz.
Ne demek tüm perdelerden ceket yaptık!
''Yok ben uğraşamam öyle notla motla'' derseniz, tüm lüzumsuz işlerde güvenilir çözüm ortağınız olarak yanınızdayız:
-
Dizinin odağındaki Toranaga, vekiller konseyi tarafından ocak dışı ilan edilmek üzere.
-
Ishido Kazunari, Toranaga’nın baş rakibi. Nerede nifak tohumu var, kendisi başbahçıvan. Diğer vekillerin ipi de bunun elinde.
-
Lord Sugiyama ülkenin zenginlerinden. Mottosu: Money talks
-
Lord Ohno, korkulan bir savaşçı olarak tanıtılsa da cüzzamdan muzdarip. Yüzünü sürekli perdeler arkasına gizliyor.
-
Lord Kiyama ise açgözlülüğü ve hırsı ile meşhur.
Diziye adını veren Shogun ise bir faninin ulaşabileceği en yüksek mertebeyi işaret ediyor. Toranaga’nın soyunda bulunan bu ünvan, köklerin, soyun her şey demek olduğu bu dönemde çatışmanın da merkezini işaret ediyor.
Eyeliner 1600’lü yıllarda Toda Mariko tarafından icat edilmiştir.
Dizinin önemli bir diğer karakteri ise John Blackthorne. Kendisi Japonya kıyılarına vuran Erasmus adlı geminin kılavuz kaptanı. Kendini bir tüccar olarak tanıtan bu genç adam, aylarca süren deniz yolculuğundan ensesi kalın dönmeyi başarmış tek denizci. Kırpık saçları, şaşkın bakışları ve hızlı dil öğrenme kabiliyeti ile dikkat çeken denizciye Japonlar Anjin adını veriyor.
Protestan bir İngiliz olan John’un asıl amacı İspanya ve Portekiz arasında kurulan oyunu bozmak. Katolik Portekiz’in denizlerdeki ticari gücüne darbe vurmak… Mezhep savaşlarının ganimet yarışına döndüğü bu mücadelede John’un kendine yandaş arayışı, onu Japonlar’ın iç savaşında önemli bir piyon haline getiriyor. John’u kullanarak, vekiller konseyine dindar Hıristiyanlar üzerinden fitne karıştıran Toranaga, İngiliz yabancıyı kendi lehine önemli bir silah olarak kullanıyor. Esaret altında başladığı Japonya yolculuğunda kendini evli, başkasının karısına aşık bir asker olarak bulan John’un kalbi de aklı da Japon stratejilerine bir türlü ermiyor.
Japonya’da çay evleri bizdeki kahvehaneler gibi değil, bilmeden gitmen guzum.
Dizide dönemin ikincilleştirilen kadın imajını, gücü ile yeniden yazan karakteri Mariko ise John’un kalbini çalan kişi. Tercüman olarak saf tuttuğu dizide, her lafı kendi istediği gibi çevirmede bir dünya markası Maiko, tek Portekizce bilen kişi olmanın avantajlarını kullanıyor. (Dizi Türkiye’de geçse kesin tercümanlar odasının bir dal şikayetini alırdı.)
Zeki, güzel ve dramatik hikayesi ile derinlikli bir karakter olan Maiko’nun dizinin son bölümlerinde hikayenin yönünü değiştiren aksiyonu da onu daha önemli bir yere getiriyor. John ile dizinin lokomotif aşk hikayesinin kahramanı olan genç kadın, aynı zamanda dizinin önemli politik figürlerinden de biri.
Dönemin saç ekim merkezi de Japonya...
Ağır işleyen hikayesi, her an bir Konfüçyus sözü kulağınıza çalınıyormuş gibi irkildiğiniz şiirsel büyük lafları, felsefi alt metni ve güçlü prodüksiyonu ile Shogun, bildiğimiz dizi piyasasına “yeni” bir şeyler veriyor. Savaşsa savaş, aşksa aşk, ne ararsanız olan bu dizide, sürprizli stratejiler de izleyicinin kalbini çalıyor. Anlayacağınız taht savaşlarının alası bu sezon Japonya’dan geliyor.
Yeşilin 50 tonu...
Dizinin bu denli dikkat çekmesinin bir diğer nedeni de egzotik kültürel dokusu. Örneğin dizi sayesinde dönemin Japon kadınlarının kocaları uyumadan uyumadığını, yasın 49 gün tutulduğunu, yosun üzerinde yürümenin saygısızlık sayıldığını ve cinsel birlikteliğin “yastık yapmak” olarak tanımlandığını öğreniyoruz (ki biz bunu serada Bihter ve Behlül’den öğrenmiş idik).
Müze gezer gibi izlediğimiz dizinin izleyiciye bilmediği bilgiler, kültürler, yeni manzaralar göstermesi kuşkusuz ağır ağır işleyen hikayesini daha cezbedici kılıyor.
Menopoz teyze yelpazesi ile düşmana korku salmak
Dizideki affili sözler öyle çok ki… Bir Shogun sözlüğü çıksa yeri. Maşallah Japon kardeşlerimiz her durumu bir metafor ile tanımlamaya, her şeyi genellemeye pek bir bayılıyor. İşte onlardan bazıları:
-
Düşman her yerdedir, dost hiçbir yerde.
-
Kaybettiklerinin yasını, onların savaşlarını sürdürerek tutarsın.
-
İnsanlar şahinlere benzer. Bazısı elden çıkıp dümdüz uçar, hareket eden her şeyi öldürür. Diğerleri tembeldir, tuzağa düşer. Ama herkes evcilleştirilebilir. Onlara doğru şekilde uçmayı öğretirsen, senin için avlanırlar.
-
Kahramanlık hikayeleri yalnız ölüler ve çocuklar içindir.
-
Geri alınamayacak şeyleri düşünmeye gerek yoktur.
-
Ölüm, yaşamın onaylanmasıdır.
-
Varlık en çok yoklukta belli olur.
-
Neden sadece hiç savaşmamış olanlar savaşa bu kadar meraklı olur?
-
Kader bir kılıç gibidir. Sadece onu kullanabilenler için faydalıdır.
-
Ölüm sadece ormanda boş bir patikadır.
-
Sadakatsizlik bir kere başladı mı, sonu yoktur. Aksi takdirde sadakat olmaz.
-
Bakıp bir amaç göremiyorsan, daha çok bakmalısın.
-
Çiçekler sadece soldukları için çiçektir.
-
Yaşam ve ölüm aynı şeydir. İkisinin de bir değeri ve amacı olabilir.
-
Kazanırsan her şey mümkündür.
Allahın varsa bir özlü söz daha söylemezsin!
Dizideki kader ve ölüm vurgusunu fark etmek sadece bu sözler üzerinden dahi mümkün. Zaten eline kılıç alanın karnını deştiği sahneler bir değil, iki değil… Anlayacağınız öteki tarafa Shogun evreninden trafik yoğun. Böylesine ölümün eşiğinde yaşayan bu insanların, kabullenmiş tavrı da modern insanın güncel çabasına dokunuyor. Shogun, “çalışarak her şeyi değiştirebileceğine”, “yeterince inat ederse her şeyi kontrol edebileceğine” inanarak yetiştirilen günümüz orta yaşlılarının hayal kırıklığını onarmanın yolunu çok iyi biliyor. “Kabullenmek.”
Shogun’un izleyiciyi bu denli etkilemesine şaşmamalı. Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini kabul etmeye çalışan yitik bir kuşağın, “kabullenmek” için aşındırdığı psikolog ve psikiyatrist kapılarında aldıkları mesajlar dizidekine denk. Depremler ile dizi hikayesinde somutlaştırılan kontrolsüzlük, modern insanın yaşam savaşının tam da karşılığı. Dizideki bu bakış açısı ve yaşam felsefesinin de en az prodüksiyondaki özen ve oyunculuklar kadar başarının nedeni olduğuna inananlardanım.
Sahnede bir Japon bebek varken gerilmemizi bekleyemezsiniz
Kısaca Shogun, izleyicisinde yeni pencereler açacak, sık sık hatırlattığı geleneksel bir alt metin ile karşımızda. Güzel manzaraları, zeki stratejileri, büyük prodüksiyonu, flu ile netin iç içe geçtiği kadrajları, oyunculukları ve en önemlisi şiirsel cümleleri ile 2024’ün en dikkat çeken dizisi. Netflix gibi bir amiral gemide yayınlanmamasına rağmen ilgi uyandırmayı başardı. Disney Plus ekranlarına gelen dizinin ilk sezonunu(10 bölüm) platformda bulabilirsiniz. (İkinci sezon hakkında henüz net bilgiler olmasa da 2025’te çekileceği yazılıyor, haliyle bunca ödülden sonra beklenti iyice arşa çıkmış durumda.)
Şimdiden iyi seyirler…
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et