Çağdaş Bir Külkedisi Hikayesi (Kız Onlyfans, Oğlan Rus Oligark): Anora
Gerçek dışı aşk hikayelerinden, mutlu sonlu masallardan, bayık bakışlardan gına gelenleri buraya alalım. Gerçekçi bir romantik film nasıl olur, tüm acımasızlığı ile Anora bizlere gösteriyor. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanan Anora, bizleri striptiz kulüpten Las Vegas’a uzanan bir aşk hikayesini izlemeye davet ediyor. İçine bolca Z kuşağı eleştirisi, kurduğu evren üzerinden sosyal medya analojisi yerleştirerek yakın gelecekte gençler arasında depresyonun nasıl artacağının müjdesini veriyor.
Bu nasıl bir aşk filmi ki Altın Palmiye aldı derseniz: Adeta modern bir külkedisi masalı olarak başlayan filmimiz, zengin erkek fakir kız klişesini, “kötü yoldan kurtarma” misyonuyla birleştirip kombonun dibine vuruyor. Striptiz dansçısı Ani ile müşterisi olarak tanışan Rus oligark Vanya arasında başlayan aşk, onları günah şehri Las Vegas’a çağırıyor.
Kumar, uyuşturucu ve alkol pençesine düşen iki genç, bir keramet olacağını düşünerek soluğu nikah masasında alıyor. Kulüpte aldığı hizmetten duyduğu memnuniyet neticesinde “bir ömür evet” demek isteyen Vanya, kendisine sosyetik bir hayatı layık gören seks işçisi Ani ile evleniyor. Bu evlilikten Vanya’nın ailesinin haberdar olması ile Ani’nin Amerikan rüyası ile süslenmiş külkedisi masalı kabusa dönüyor. Rusya’dan özel uçağa atlayıp gelen kötü adamlar, “Yılmaz’ı msn’den sileceksin” diye Anora’nın yakasına yapışıyor. Klişe gibi görünüyor değil mi? Oysa filmin alameti günümüzde bize aşk diye kakalananları açık etmesinde gizli… Bir de Z kuşağının büyüyememesini ele vermesi ile…
Dilber evin barkın yok mu
Sean Baker imzalı, başrollerinde Mikey Madison ve Mark Eydelshteyn’i buluşturan Anora’nın bu denli ilgi uyandırmasının sebebi çok… Öncelikle çiftimiz aşk için hayatın engelleri ile savaşmak zorunda kalan klişe romcom çifti değiller.
Vanya’nın ergen sivilcelerinden de anlaşılacağı üzere tek arzusu seks. Ani ise eski bir sovyet ülkesi çocuğu olarak Amerikan kimliği içinde erittiği varlığını anlamlandırma peşinde. Yıllardır düşlediği Amerikan rüyasına ulaşırken yoksaydığı benliğini de kucaklama ve belki de yoksulluğunun intikamını alma fırsatına erişiyor. Gerçek hayatın sorumluluğundan, sıkıcılığından uzak, haz odaklı bir yaşam süren Vanya ise göstergeler aleminde yaşayan bir Sims karakteri gibi. Bu bakımdan filmin evreni ile açıkça sosyal medya göndermesi yaptığını söylemek mümkün. Her şeyin bir meta haline geldiği bu evrende, Ani de Vanya için tüketilecek bir nesneden farksız. Renkli, yasaklı ve haz sunan bir nesne… Yani filmde “aşk”, tüketim çılgınlığından ibaret.
İçinde "Balenciaga" geçen rap videosu cast ekibi
Ani, klasik masallardaki gibi onu kurtaracak bir erkek bulduğunda hayata meydan okuyor. Dans ederken çamaşırlarını çıkarması yasakken Vanya için yasakları yoksayması bundan. Amerika’da geçen filmin Rus oligarşisinin ayaklı bir delili olan zengin oğlanı merkeze alması tesadüf değil. Keza Ani yani esas kızımız da özgürlükler ülkesinde sınıf değiştirme hayali kuran doğu bloku kökenli bir kadın. Amerika herkesi her şey olabileceği umudu ile sömürürken Vanya’nın temsil ettiği sistemde ise ayrıcalıklar umut etmeyi bile insanların elinden alıyor. Kısacası film karakterler üzerinden zıt iki kutbu da eleştiriyor.
"Sadece Ani" diye bir kitap yazmayı düşünüyorum nasıl?
Vanya’nın Ani için bir rüya olmadığının anlaşıldığı zaman, eve Vanya’nın babasının adamlarının geldiği an oluyor. Diğer bir deyişle başkaları hikayeye dahil oluyor, dışarıdaki dünyanın varlığı içeri sızıyor. Kırmızı bir şal bu andan itibaren hemen her karede karşımıza çıkmaya başlıyor. Devrimin rengi olan kırmızı, göründüğü an itibarıyla aşk masalımızı bir trajediye dönüştürüyor. Ani’nin elini, ağzını bağlayan, boynunu saran, Vanya’nın annesine ait olan o ipek ve çok pahalı şal…
Film kendi içinde sunduğu göstergelerle sizi onu okumaya davet ediyor. İşte bu sahneler itibarıyla Igor’un bakışlarına dikkat etmemek de elde değil. Karakter öyle çekilmiş, sahnelerde öyle bir yere konulmuş ki, onun bakışları izleyicinin gözü olduğunu ilan ediyor. Ani’ye ve Vanya’ya acıyan bakışları ile izleyicinin temsili gibi… Yargılamadan sadece izleyen, umudu belli ki çoktan kırılmış bir adam Igor. Filmde tam da 30 yaşına girecek olduğunun söylenmesi önemli tabii… Z kuşağının büyüyememe hikayesi olan Anora filminde Igor, bir Y kuşağı temsilcisi olarak koltuğu dolduruyor. Elbette bir yandan da umudu 20’lerinde hepimiz gibi kırılmış bir yetişkin olarak…
Her sahneye bir sembol yetiştirme telaşı (temsili)
Filmde Vanya’nın temsil ettiği, hayatı haz odaklı, yetişkin olamadan, sadece level atlamak ister gibi yaşayan gençler filmin en gerçekçi tespiti. Onlar sevişmiyor, seks yapıyor. Görev insanı olarak komutlar yerine getiriliyor. Duyguya değil göstergelere yatırımı olan Vanyagiller, mış gibiliklerle kendi varlığının borsa değerini yükseltme peşinde koşuyor.
Aslında film örneğini gösterdiği bu türü suçlayan veya güncel tabirle zorbalayan bir pozisyonda değil. Igor gibi onları yargılamadan sadece üzülüyor. Varsaydıkları değerin gerçeklerle çatışmasını hissettiklerinde yere çakılacaklarının ön görüsünde bulunuyor. Amerika’daki sistemi, Rusya’daki sistemi, sosyal medyayı, tüketimi, insanın insanı tüketmesini, skor peşinde koşmasını, hissetmeyi unutmasını eleştiriyor…
Filmde Z kuşağına mensup karakterlerin etiketleme merakı dikkat çekici. Anora’nın Igor’u ilk görüşte tecavüzcü olarak etiketlemesi bundan. Ne de olsa etiketler sosyal medyada, yeni neslin dünyasında her şey demek. Onlar grilerin daha az olduğu, siyah ve beyaz renklerdeki etiketlerle dünyalarını güvenli kılıyor. Igor’ın hikayede “iyi” veya “kötü” değil, gri bir yerde konumlanması ise Ani’yi rahatsız ediyor, bildiği dünyayı bozuyor.
Alkol ve uyuşturucunun verdiği yetkiye dayanarak karı koca ilan ediliyoruz
Kısacası Anora, bildik aşk filmlerinden değil. Yer yer egzajere ederek sunduğu karakterleri ile bugünün dünyasında masallara yer olmadığının duyurusunda bulunuyor. Mış gibiliklere, masallara, etiketlere fazla merak salınan illüzyonlar çağında grilerin de var olduğunu hatırlatıyor. Senenin en iyi filmi veya bir başyapıt olmasa da, tespitleri ile izleyene “evet sorun bu” dedirtiyor. Üstelik mizahi dili baskın ve üslubu kesinlikle ders verir gibi değil….
#İyiki
Yalnız filmin güvenli alanda takıldığını söylemekte fayda var. Sınırları zorlamıyor, sorunu gösteriyor ancak kaynağına inmiyor. Karakterlerin temel motivasyonlarını hareket noktası olarak sunarken bu motivasyonların ana nedenini net bir şekilde işaret etmekten ve karakterlere katman eklemekten kaçınıyor.
Siz de yılın en düşündürücü filmlerinden biri olan Anora’yı izleyerek ödül sezonunun gözdelerinden birine kendi pencerenizden bakabilirsiniz. Filmin klasik noel filmlerini anımsatan bol blurlu afişine aldanıp sakın izlememezlik etmeyin. İzlemezseniz bugünün ilişkilerini sorgulama fırsatını elinizden kaçırabilirsiniz. İyi seyirler.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et