''Kendini sev, evrene enerji şeyap'' Zırvalarından Sıkılanlar İçin, Bir İşe Yaraması Muhtemel Kişisel Gelişim Kitapları
Kapaklarında pembe panjurlu evlerin olduğu, sihir tozlarıyla filan yazılmış narsist kitap sloganlarından sıkıldıysanız, tam üstüne tıkladınız… Ben de aynı dertten muzdarip olarak çıktım bu liste uğraşına.. Etrafımdaki ‘İnanırsan her şeyi yapabilirsin’ gibi en az ‘boş ver’ kadar balon tavsiyelerden nasıl fenalık geldiyse; ben de bilimi esas alan, harbi kişisel geliştiren yüzde yüz yerli kitap arayışına girdim. Ecnebi yazar popülizmini bu kez salıp, psikolojik ayarlarımızı iyileştirme konusuna kendini adamış bizden birilerini aldım yakın kadraja. Ne de olsa içimizi biliyorlar..
1. İmkansız İlişkilerden Mümkün İlişkilere
Başta nokta atışı tweetleriyle tavlamıştı beni Bahar Tezcan. İşin içinden çıkamadığım kaygılı anlarda pat diye önüme çıkan tespit cümlelerinden faydalanmadım desem yalan olur. Bir kere kadın bana çevremdeki 10 ilişkiden 9’unun toksik ilişki olduğunu fark ettirdi. Darısı başlarına...
Değişimi sadece ev izolasyonu değil de halihazır ilişkilerinize de getiresiniz varsa, kitap birebir. Anne-Baba ilişkisi, sosyal ilişkiler ve asıl sevgili mevzularında sizi bildiğiniz yerde alıp, daha önce kıyısından geçmediğiniz üst versiyona taşıyor. O cam pencere indiren ayrılık krizlerinize, ilişkide ‘napsak da olmadı’larınıza ve sorun olduğunu bile düşünmediğiniz ‘normal’ davranışlarınıza yeni bir pencere açıyor. İçimize işleyen depresif ve aşırı teslimiyetçi ilişki modeline ayarı çekerken; ilişki devam etsin diye kendinden kalan son dilimi bile partnerine yem ettiğinle yüzleştiriyor. Önce bi darlıyor gerçekler ama sonra pizza mıyım lan ben, yedirmem isyanıyla kendine getiriyor öz şefkati.
Old but gold: İlişkinizde ‘teknik’ aksaklıklar varsa o ayrı...
Arzu ve Deniz karakterlerinin psikolojik yolculuğunu okurken “bu insan benim ama kanıtlayamam” mention’larını hazır edin. Aşkı yaşarken neleri feda ettiğinizden, ne kadar kendiniz kalabildiğinize her koldan fena sarsıyor ve eski bağnaz gözlüklerinizi hedef alıp camını indiriveriyor. Zorladığınız ilişkilerden gayet mümkün ilişkilere geçmek istiyorum ama terapiye veremem tonla para tribindeyseniz bu kitap hararetinizi keser, üstüne ferah feza ilişkiler bile kurdurtur.
2. Müthiş Psikoloji “Hayır Diyebilme Sanatı”
“Bunlar hep psikolojik” başlıklı yüzeysel toplum geçiştirmesine cevap veren no name bir ekibin eseri bu kitap. Öyle çok satan isimler listelerinde gözümüz yok, yeter ki şu kafalar değişsin derdindeler aslında.
Kitaba başladığın an şöyle bi gaza gelip HAYIR!’ları basmak istiyorsun Whatsapp iş gruplarına falan ama o kısmı yemiyor tabii, fazla yükselmeyin. İçerik, kendi öz sınırını çizmeyi ve bunu korumayı, ardından toplumun bu duruşa olan negatif algısını kırmayı anlatıyor ayıp olmasın’cı tayfaya. Her hayır’da bir hayır var felsefesiyle şeffaf duvarlarımıza sahip çıkmamızı savunurken, ‘içinden gelmeyene de bi zahmet yol ver kardeşim, kendine biraz saygın olsun’ raconunu da bıyık altından kestiği bir gerçek.
Elini bıraksanız kaybolacak küçük bir kız çocuğu muamelesini, ilişkilerimizin üstünden çekmemizi istiyor kitap. Zarar vereceğini bildiğin, sırf kaybetme korkusuyla evet demenin uzun vadede nasıl sana geri nasıl ‘girdiğini’ bilimsel verilerle açıklıyor. İletişim şekliniz, sizi tehdit eden evet’lerden oluşuyorsa bi kapılarını çalın derim. Kitap maalesef Şeyma Subaşı’nın kitabı kadar popüler bu ara, kolay bulursunuz.
Neyse ki tuz ruhu içme önerisine hayır demeyi öğrendik de
3. İyi Aile Yoktur
Psikoloji akademisyeni ve yazar Nihan Kaya; hayatımızı yönetme biçiminin, çocuklukta karşılaştığımız davranış şekilleriyle oluştuğu derdinde burada. Kendimizle beraber, benliğimize hükmetmeye çalışan içimizdeki öfkeli anne-babaya sesleniyor ve kendi ebeveynliğimizi sağlam kazığa bağlamanın yolunu gösteriyor.
Çocukken az ‘çimdik’lenmedik ya 'o söylenmez, bu yapılmaz' diye, işte o gelenekçi otorite figürü bir çocuğun beyninin ön lobunda kalıcı bir hasar bırakıyormuş. Düşünebiliyor musunuz? Ben çocukluğuma bakınca psikopat bir seri katil olmadığıma şükrettim okurken, az bile sıyırmışız.
İyi Aile Yoktur, içinde yaralı bir çocuğa rastlamanın doğallığını anlatırken, anca o çocuğun sesine kulak vererek esas ilişkiler kurabileceğimize değiniyor. Yetişkinlik, çocukluğunuzun gardıdır hesabı... Haksız da sayılmaz şimdi, ilkokulda matematik hocamın yazılıdan 50 aldığım için tüm sınıfa beni alkışlattığı trajikomik günden sonra nefret etmiştim dersten.
4. Ya Hiç Karşılaşmasaydık
Hayattaki karşılaşmaların kazanımlarına odaklanan gencecik yazarımız Tuğçe Isıyel, mahallemizin kızı kadar samimi bir psikoterapi deneyimi yaşatıyor. Yazar, erkekler ağlamaz klişesiyle yarışır olan ‘psikologlar acı çekmez’ algısının tam karşısında duruyor ve ‘ben de sizinle öğreniyorum’ ahbaplığı yapıyor okura. Materyalist düzende sıkışmış sezgilerinize güç vermek ve yaşanan her duygunun gerekli bir karşılaşma olduğuna inanmak işinize gelecekse bakın derim. Geçmiş pişmanlıklarınızın, karşılaştığınız en ideal şey olduğunu falan çakarsınız, fena mı?
“Ya Hiç Karşılaşmasaydık” mutluluk vaadi veren vıcıklıkta bir kişisel gelişim kitabı değil. Her duyguyu yaşama beceresiyle ilgileniyor daha çok. Edebi dille her duygunun “özen” gösterilmeye değer olduğuyla alakalı yani. “Bi el verenimiz olaydı, biz de bir yerlere gelirdik” kafasının boş işler olduğuna; sadece istemekle değil, ayağını ona göre denk almakla ilgili psikolojik bir dizgeyle karşılaşıyoruz bolca. "Çalış senin de olur" atasözlerini hissiyatta çalıştırmayı savunurken, yaşadığımız anın şiirsel tarafından mahrum kalmamaya da değiniyor. Bizde odunluğumuzu yontup çekirdeğe gidecek g.t yok ama kitapta cesaret namına birçok nüans yakalayabileceğinize eminim. Bence bi deneyin, öz benliğiniz sonuçta boru değil.
5. İFA – Beden
Bu gelişim konularına daha çok fizyolojik yaklaşan Prof. Dr. Sinan Canan, fabrika ayarlarımıza gözünü dikmiş durumda. Zaten nerden tutsan elinde kaldığı farkındalık yolculuğunda bize önce bedenimizi evrimsel olarak tanımlıyor. Devir ve insanlar değişse de asıl ihtiyaçların değişmediğini ‘nöroevrimsel’ perspektifle açıklayan hocamız, duygusal zekayı temel alarak doğayı ve türümüzün binlerce yıllık alışkanlıklarını anlamamıza olanak sağlıyor sağ olsun.
“Kendiyle de sıkça anlaşamayanlar” varsa bi bakıversin...
Not: İFA Beden, serinin 1. kitabı. 2.’si ise ilişkiler ve stres odaklı, henüz okumadım. 3.’ye de kim öle kim kala.
Hangi delikanlı uzvun bu bedende sözü geçer o hala muallak ama duygusal bağ kurmadığımız hiçbir şeyi beyin depolamaz ve hatırlamazmış. Belli ki içerde de bir danışıklı dövüş söz konusu.. Ben bu organize işler başımıza daha fazla iş açmadan tedavi listemi naçizane yaptım, top sizde...
(Hasan Bayburt Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et