Zaytung.Com Zaytung.Com
Zaytung
Uzun uzun yaz
SİNEMA

Tokyo, Kara Melek Olarak Geri Döndü: Yanık Kokusu

-> Ceza'nın Almanya konserinde ''Holocaust bir daha'' sloganı atan gurbetçiler gözaltına alındı...
-> Öğretmenler Sendikası'ndan A101, ŞOK ve BİM'e ücretlerde iyileştirme çağrısı...
-> Dilan Polat, kendisine ait güzellik merkezi zincirinin ismini 15 Temmuz Demokrasi ve Güzellik Merkezi olarak değiştirdi…
-> Vergisiz fiyatı 4500 TL olan cep telefonunu vergilerle 9500 TL'ye çıkardıktan sonra gençlere bir kereliğine 5000 TL'ye alma imkanı sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Bu fakir sizin için daha ne yapsın?''
-> Eline cebine götüren hakemin kendisine para vereceğini zanneden Menemensporlu orta saha oyuncusunun umutlu bekleyişi, kırmızı kartla son buldu...
FOTOHABER

Engin Polat: ''28 Mayıs'ta bu aziz millet 'vergiyi zenginlerden değil bizden alın, gerekirse çifter çifter öderiz' demedi mi? Milli iradeye saygı duymak suçsa...''

Uyuşturucuyla yakalanma ihtimaline karşı bu kez gerekli önlemlerin tümünü alan AKP'li Kürşat Ayvatoğlu'ndan güvenli sürüş dersleri...

VİDEOHABER

Türk kültürünün önemli öğelerinden olan ''Konuşacak hiçbir ortak konunun olmadığı, senin tam kim olduğunu da hatırlamayan, uzak, yaşlı akrabaya mecburi bayram ziyareti'' New York'ta tanıtıldı...

BLOG

Bayramda Hayatta Kalma ve Akraba Sorgusuyla Mücadele Rehberi...

ASTROLOJİ

KOÇ (21 Mart - 20 Nisan)

Süleyman Soylu'nun oh çektiği videolara telif atmasının ardından zam haberlerine üzülmek zorunda kalacağınız bir döneme giriyorsunuz... devam...

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Hay Allah, Canınız mı Çekti? İşte Size Birbirinden Keyifli Öykü Platformları...

TC Pasaportuyla Sadece 7 Günde Fransa Vizesi Almayı Başaran Filenin Sultanları, Türkiye'ye Umut Oldu...

16 - 24 Eylül tarihleri arasında Japonya'da düzenlenen 2024 Paris Olimpiyatları elemelerinde sadece 7 günde Fransa vizesi almaya başaran A Milli Kadın Voleybol Takımı, herhangi bir batı ülkesine vize alması mucizelere bağlı olan Türkler için umut oldu... devamı...

N'olmuş n'olmuş?

Zaytung Zone

''Amaaan şimdi eve gidip kim yemek yapacak?'' şeklinde düşünen takipçilerimizi diğerlerinden bi tık daha fazla seviyoruz, dürüst olalım...

Popmundo: Maceralar

2003'te İptal Ettiği Ek MTV'yi 2023'te Onaylayan Anayasa Mahkemesi: ''O zaman Türkiye bu kadar iflas etmemişti. Arabanıza el koymadıklarına şükredin...''

2003'te çıkarılmaya çalışılan Ek MTV düzenlemesini Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin tam olarak aynı düzenlemeye 2023 sonra onay vermesi tepkilere yol açarken, konuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'nden de açıklama gecikmedi. devamı...

Dün Geceden Beri 9500 TL Altı İş Görecek Cep Telefonlarını Araştıran Ezgi Kuyar(20), 4 Yıllık Telefonunun Pilini Yenilemeye Karar Verdi...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün açıkladığı üniversite öğrencileri için 9500 TL'ye kadar olan cep telefonları ve bilgisayarlarda toplam 5500 TL'ye kadar vergi indirimi müjdesinin ardından heyecanla alabileceği telefonları araştıran Ezgi Kuyar(20), 4 yıllık telefonuyla yola devam kararı aldı...devamı...

HBO, The Weeknd ve En Nihayetinde Hezimet: The Idol...

Starların trajik hayatı belgesellerinin dayanılmaz cazibesi bizleri The Idol gibi konunun kurgu çerçevesinde ele alındığı HBO dizisine kadar götürdü. Sükse yaratarak başlayan, kötü devam eden ve berbat bir yerli dizi gibi biten The Idol, HBO’nun uzun zamandır gördüğümüz en büyük hayal kırıklıklarından biri. Tina Turner’dan Britney Spears’a, Miley Cyrus’tan Amy Winehouse’a kadar birçok ünlünün hayatından kesitleri aklımıza getiren dizi, elindeki ışıltılı oyuncu kadrosu, yer seçimi ile mükemmel manzara fırsatı ve döviz kuruyla çarpınca sıfırlarını karıştıracağımız kadar büyük bütçesiyle nasıl oldu da başaramadı hayretlerin adresi. 

The Weeknd ve Lily-Rose Depp'in başrolleri paylaştığı "The Idol", yılın en çok beklenen dizisi olmuştu. Seksin sattığının ispatı olurcasına daha fragmanları yayınlanırken yüksek ilgiyle karşılık bulan dizi, tecavüzün ve aşağılamanın günümüzde piyasa değerinin düştüğünü müjdeleyen izleyici tepkisi ile sınıfta kalmaktan öteye geçemedi. Cannes’ta ayakta alkışlanan ilk gösterimin ardından ilerleyen bölümlerde öyle bir battı ki, bunun bir benzeri daha önce görülmemişti. 


 

--- Spoiler başlıyor ---

Dizinin konusu aslında modern bir Peter Pan anlatısını anımsatıyor. Bahsettiğim defalarca romantize edilmiş çocuk masalının öteki yüzü… Aslında Greald Brom’un ”Çocuk Hırsızı” kitabında anlattığı madalyonun diğer tarafının hikayesi gibi. Tıpkı Peter Pan gibi sahip olduğu gece kulübünde sahipsiz “çocuk” sanatçılara kol kanat geren Tedros, çocuklarına “bir anne” olacak popstarın peşine düşer. Elbette o anne de kimsesiz kalmış (annesini yeni kaybetmiş) Jocelyn olur.

Aslında kendi kimsesizliğini başkalarını sömürerek doyurmaya çalışan Tedros tarafından esiri haline getirilecek bu popstarın evi karakterlerin yeni yuvası haline gelir. Hesap da çok basittir. Tedros, var olan düzene başkaldırarak, sinir uçlarıyla, tabularıyla oynayarak sisteme savaş açacaktır. Elbette en büyük piyonu da Tedros’un en büyük eksikliğinin delili gibi “bir kadın”dır. Kullandığı silah ise kadının sömürüldüğü, işkence gördüğü sapkın “yaratıcılık” anlayışıdır. Esir alınmaya çalışılan bu yıldız, tıpkı masaldaki gibi çocuklara “anne” olurken ters köşe yapar. Tedros’u oyunun dışına iterek onu kimsesizliğine yeniden mahkum eder. Ancak Jocelyn’in güçlendirilmesi gereken hikayesi öylesine çarpık mesajlarla doludur ki, bu hikayenin asıl kaybedeni Jocelyn olur.


Gitar çalmayı bilen tek kişinin etrafında kümelenmiş Moda sahil tayfası (temsili)


The Idol Neyi Başardı? 

Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan dizi, tanıtımları, kadrosu ve yarattığı ilk intiba ile merak uyandırmayı fazlasıyla başardı. Euphoria’nın gücünü de arkasına alınca, bu rüzgarla epey ilerler sanıldı ama kıyıya öyle bir vurdu ki… Neyse oraya gelmeden, Swarm gibi ama başka bir yerden şöhretin öteki yüzünü, karanlık taraflarını ele alma ihtimali dizinin en cazip yanıydı. İzlediğimiz dünyanın ışıltısı, ilk bölümün karanlığı içinden bile ayırt edilebilecek kadar güçlüydü. Bu güç Cannes’da 5 dakika ayakta alkışlandığı haberlerine yansıdı. 

Ancak ilk bölümde dikkat çeken dans performansları yerini şarkı söylerken mastürbasyon yapılan pop yıldızına bıraktı. Tecavüzle suçlanan “masum” erkekler, sevgilisini darp ettiği bilinmesine rağmen bir anlamda meşrulaştırılan ana karakteri (Tedros), hikayenin içinde kadın karakterlerce savunulur oldu. Antifeminist söylemlerini saymakla bitiremeyeceğimiz dizi, ilk bölümü izlerken “kadın güçlenecek ve bunların üstesinden gelecek” beklentisindeki izleyiciye “this is the men's world” deyiverdi. 


Weekend Bey'in gündüz düşleri


Oysa diziyi özel kılan, pop yıldızlarının, idollerin adeta birer kukla gibi sektörün elinde nasıl oyuncak olduğunu gösterme beklentisiydi. İzleyici, küllerinden doğacak bir kadın izleyecekti… Evet, eril bakışıyla irite etse, yer yer karikatürize vurgularıyla yapay bir “çok marjinaliz” havaları verilse de, The Idol’un ilk bölümü yarattığı dünya başarılı sayılabilirdi. Fakat dizi ilerledikçe istismarın dizi içinde adeta övgü alması, kadın karakterin travmalarının önemsizleştirilmesi ve üzerinden atlanması, şiddet, işkence ve pornografinin seks gibi yansıtılması mide bulandırıcı bir hal aldı. 


İkimize birden yükleniyorlar...


Aslında balık baştan kokmuştu şimdi… Azıcık hollywood magazini takip edenler dizinin Kısmetse Olur düzeyi entrikalarından da haberdardır. Önce 2022’de Amy Seimetz’in ayrılığı daha proje aşamasında dizinin 75 milyon doları çöpe attığını manşetlere taşıdı. Asıl eleştirilerin fitilini ateşleyen kıvılcım ise mart ayında patlak verdi. Rolling Stone’da çıkan haber, diziyi “işkence pornosu” olarak sınıflandırıyordu. Levinson’ın projelendirdiği The Idol hakkındaki bu eleştiri, kısa sürede kadınlar arasında bir akıma dönüştü ve sosyal ağlarda kadınların metalaştırılması, tecavüzün yüceltilmesine karşı endişelerin olduğu paylaşımlar baş gösterdi.

Önce yayını ertelenen, daha yayınlanmadan eleştiri oklarının hedefi olan dizi, bölümler ilerledikçe de görüldü ki güçlenen bir kadının hikayesi olmaktan çok uzaktı. Dizinin bu haliyle Euphoria’nın emniyet kemeri olan “özgürlükçü” Z kuşağıyla bile bağ kurması mümkün görünmüyordu. Yaratıcısı Sam Levinson’ın “devrimci” olarak nitelendirdiği dizi gerçekten tarihe geçti. Ancak yarattığı “cinselleştirilmiş hikaye ile değil”, işkencenin pazarlandığı anlatısıyla. 

İflas Eden Dizi de Gördük 

Dizinin ilk iki bölümünü izlerken rahatsızlık hissinin istenerek verildiği ve dizide taşların yerinden oynayacağına dair beklentisi bulunan izleyicilerden biriydim doğrusu. Ancak 5  bölümde bu kadar insanı çileden çıkarmanın da bir meziyet olduğunu kabul ederek, bu eşsiz “başarının” izlerinin daha ilk bölümden sürülebileceğini vurgulamak istiyorum: 


Threade girdiğimiz ilk sabah değil mi bu?


- The Idol, Netflix’in üçüncü sınıf erotik filmlerinin yüksek bütçeli olan versiyonu gibi… Bedeni, sesi, adı, her şeyi meta haline gelmiş ve kendinden yoksun bırakılmış bir kadın karakterin acısını hissetmeyi beklerken, kadının ve hatta acısının metalaştırılmasına seyirci olduk. Jocelyn’in anne travması bile öyle yüzeysel atlandı ki… Kadının transparan eteklerinden, ucuz seks sahnelerinden ve işkenceden başka diziden geriye pek bir şey hafızalara kazınmadı. 

- Jocelyn’in bedeninin, ruhunun sömürülmesini izlerken dizinin de bunu yaptığını anlamak uzun sürmedi. Zaten aksine dair bir girişim de yoktu. Öyle ki dizinin ana karakterinin içini açacağı, derdini anlatacağı yakın arkadaş sahneleri bile görmedik. Karakterin iç sesini bize duyuracak tek şey orgazm sırasında (?) söylediği iniltili şarkılardı. 

- Dyanne ile Jocelyn arasındaki gerilim, bugüne kadar onlarca kez işlenmiş All About Eve denklemiydi. (Bunu birçok eleştirmen de dile getirdi evet) Bu denklemin tutmadığı dizi yok be… Ama onu bile işlemediler… Bir pop yıldızına kendisinin eteğinde dolaşan dansçısından rakip yaratmak başlı başına dizi konusu… Bu konunun dizide toplam 5-6 sahneden ibaret geçilmesine anlam vermek güç. Evet sanat dünyasında Jocelyn’in kim olduğunun, duygularının, düşüncelerinin önemi yoktu. Keza The Idol için de önemli olmadığını gördük.   

- Tedros’un pavyon pez*vengi imajının altındaki karanlığı merak eden hiç olmadı mı? Geçmişi, nerelerden geçtiği… Alt metinde aradığımız anne travması… Başka hangi hayatları gölgelediği, nelere mal olduğu… Kısacası karakteri karakter yapan sorulara doğru düzgün bir cevap alamadık. Tedros “Yeşilçam kötüsü” bir tipten fazlası değildi. Öyle antipatikti ki, bir yerden sonra her gördüğümüzde "Sxktir orxspu, afedersin" teyze gibi söylenir olduk. Dizi anımsattığı Peter Pan kurgusunu anlatabileceği bir alt metinden dahi yoksundu.

- Menajerler, yapımcılar tayfası ise The Pose’a daha çok yakışacak düzeyde karikatürdü. (Ryan Murphy’nin renkli kadrajı eminim bu diziyi daha izlenir kılardı o ayrı.)

- Jocelyn’in basına sızan ve kriz yaratan fotoğraflarına karşı dizide benimsenen tavır ise mağduriyetin küçümsenmesi, yok sayılması hatta pazarlanabilir olmasıyla övünülmesi düzeyindeydi. Gel de diziyle bağ kur… 

Kısaca eril dili ve şiddet yanlısı söylemleriyle izleyenleri kendine düşman eden dizi, senaryo ve karakter yaratımındaki stratejik hatalarla sinefilleri de kendine küstürdü. Uzun zamandır bu kadar küfür yiyen dizi görmemiştim. Herkesin küfrettiği The Idol, tarihe HBO’nun en büyük fiyaskolarından biri olarak geçecek şüphesiz, hatta geçti bile. Tamam ilk 2 bölümden biz de bir şeyler umduk ama sonunda balon öyle bir patladı ki, dünya gözüyle adeta iflas eden bir dizi de görmüş olduk. İflas dediğim abartı sanılmasın, dizinin 6 bölüm planlanmışken gelen tepkiler üzerine 5. bölümde kesildiğini bilmeyen yok. Kötü replikler, adeta hafıza kaybı yaşamış gibi tavır değiştiren karakterler zaten dizinin masada kırpıldığını ve apar topar final yaptığını ispatlıyordu. 


Gülşen lütfen bu mayoyu deneme…


Neticede izlediğimiz 5 bölüm sonucu, 2023 yılında HBO gibi bir mecrada kadınların ucuz bir anlatının piyonu yapılmaya çalışıldığını, şiddetin övüldüğünü de görmüş olduk. Sam Levinson'ın buradan nasıl geri döneceği ise en büyük merakım doğrusu, zira TV’de daha önce benzeri az görülmüş bu hezimetin hazmedilmesi neredeyse imkansız. Üstelik hezimetin nedeni bariz Levinson’ın kurmayı tercih ettiği dünya… İbretlik bir dizi olarak The Idol’ü izlemek isterseniz tüm bölümlerini Blu TV’de bulabilirsiniz. Eminim bu diziyi daha senelerce konuşacağız çünkü…

(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)


facebook'ta Paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et

Yorumlar:

(11.4.2021)

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Vahit Gözgel, Emekli


Diğer yorumlar ->

(25.11.2020)

AKP Denizli Milletvekili Nilgün Ök: ''18 yıl önce araba var mıydı?''

"Genel Başkanları buzdolabı olmadığını iddia ediyordu. Bu yine biraz insaflı çıktı.."

Uğurhan Culak, Elektrik tesisatçısı


Diğer yorumlar ->