''Selvi Boylum Al Yazmalım''ın Güney Korecesi: Past Lives
2023 yazı Barbie mi Oppenheimmer’ı tartışmasıyla geçti ama sonbahar, tam da bu mevsime yakışan bir filmin usul usul yükselişiyle geldi. Celine Song’un ilk uzun metrajlı filmi olan A24 yapımcılığında izleyiciye sunulan Past Lives, sadeliğinden aldığı güçle sıradan bir hikayeyi masallaştırıyor.
Ancak hikaye ilerledikçe gerçeğin üzerine üflediği masalsı tozu şöyle bir silkeliyor. İzleyiciye masal dinlemek için fazla büyük olduklarını hatırlatırken, hayatın olasılıklarına dair alaycı bir gülüş bırakıyor. Past Lives’in alameti farikası da bu… Hüzünlü ve etkileyici bir film ama kesinlikle ağlak veya duygu sömürüsü yapan bir yerde değil. Hatta yer yer komik bile sayılabilir. Diyalogları, insan olmaya dair mesajları ve içinizi cız ettiren hikayesi ile yılın en akılda kalıcı eserlerinden biri. İnsanı evinde hissettirecek kadar tanıdık…
Övmelere doyamadığımız film için daha fazla merak uyandırmadan konusuna geçelim. Filmde aynı mahallede büyüyen iki Koreli çocuğun ilk aşklarını, 12 yıl sonraki temaslarını ve bir 12 yıl daha geçtikten sonraki karşılaşmalarını izliyoruz. Birinin Amerika’ya uzanan göçmenliği, ötekinin Kore’deki yerleşikliği en belirgin tezatlıkları. İşte film bunun üzerine… Korkularının, aşkının, merakının üzerine cesaretle giden bir kadın ve hep öteki ihtimalde takılıp kalan bir adam. Past Lives, “ya öyle olmasaydı” diye düşünüp duran Nora (Greta Lee) ve Hae Sung (Teo Yoo)’un bir ihtimali olup olmadığını sorguluyor.
Yok abi onlar çocukluk arkadaşı… Ne kıskanması?
Filmin flörtöz bir yerde olduğunu söylemek zor. Çocuksu triplerle ağaçların etrafında koşturan karakterler görmeyeceksiniz korkmayın. Karakterlerin çocukken birbirlerini görünce yerden kesilen ayakları bu kez toprağa sıkı sıkıya dokunuyor. Öyle ki, tutkulu bir temasın özlemini duymalarını beklerken görüntülü konuşmalarında, buluşmalarında cinsel çekimden çok çocukça bir merak ve çocukluğun geride kalmasına dair yas hissediliyor. Filmin bu yönüyle klişe romantizm filmlerinden ayrıştığını söylemek gerek. İzleyiciyi toz pembe hayallere ve gri gerçekler arasına sıkıştırmadan sakin sakin derdini anlatıyor.
Bizde olduğu gibi Uzak Doğu’da da ergenlik sınırı 35
Romantik dediysem melodram havası da beklemeyin. Başrollerinden herhangi biri kör olmuyor, talihsizlikler kapılarını çalmıyor, hikayede kötü biri de yok. Onlar sadece yılların, coğrafyanın, deneyimin getirdiği yükleri ile yan yana durmanın zorluğunu yaşıyor. Kimlikleri, bildikleri, bilmedikleri ayaklarına dolanıyor. Bu zorluk izleyiciye fazlasıyla geçerken hepimize bir yerlerde yarım kalmış bir ihtimali hatırlatıyor.
Tam da bu sırada Nora’nın annesinin filmde söylediği bir replik aklınıza geliyor, “Eğer arkanızda bir şey bırakırsanız, siz de bir şeyler kazanırsınız.” İşte bu sırada kendimizi silkeleyip geride kalanlara 1 dakikalık saygı duruşu ile önümüze bakıyoruz. Past Lives’in en başarılı yanı, yetişkinlerin dünyasından çocukluğa bakışı verebilmesi. İzleyicinin de çocuksu heyecanlarını uyandırıp yetişkin iç sesine mikrofon uzatması.
Dolarla maaş alan arkadaşa bakışım
Film için duygu olarak Kore’nin Selvi Boylum Al Yazmalım’ı desem abartmış olmam. Yakın zamanda izlediğimiz filmlerle bir arada düşündüğümde ise After Sun ile kan grubunun aynı olduğunu söyleyebilirim. Biraz daha geçmişe gidersek Richard Linklater’ın meşhur üçlemesinin filmle uzaktan akrabalığı aşikar.
Ancak Past Lives’de insanlık hallerinin yanı sıra ulusal kimlikler, aidiyet, Amerikan rüyası üzerine biçilen mesajlar da hikayeyi katmanlandırıyor. İşte bu çok katmanlılık sayesinde filmin Sundance’ten ve Berlin’den dünyaya yayılan alkışlarının ne denli hak edilir olduğunu izlediğimizde anlıyoruz. Fakat bu cümlelerin mesaj kaygısı içerdiğini düşünmeyin, Past Lives modern dünyada herbiri apoletimiz sayılabilecek varlıklarımızı (mesleğimiz, kariyerimiz, milli aidiyetimiz, dilimiz vs) aslında çocukluktan ayrışmanın delili olarak önümüze seriyor. Şöyle ki…
Metrobüste aşk başkadır...
--- Spoiler var ama çok da değil ---
Amerika’da yıllardır diğerlerinin arasında Koreli olarak görülen Nora’nın, Hae Sung’un yanında Amerikalı kalması bile başlı başına karakterin değişiminin ve çatışmasının işareti. Film bu vurguyu sembollerle çok net veriyor. Nora’nın çocukluğundaki New Balance ayakkabılar ile çıktığı merdivenlerden Amerika’daki başarılı kariyerine kadar hemen her detay karakterin kimlik çatışmasının hizmetkarı. Hatta masasındaki kitaplar bile…
Diğer taraftan Nora’nın anlattığı mistik geçmiş yaşam hikayesi vb. “köklerine ait” ögeler, karakterin doğum lekesi gibi… Ayırt edici, kalıcı… Hala Korece rüya gören bu kadının gerçekten çocuklaştığı bar sohbetinde tüm içtenliğiyle kendini Kore dilinde ifade etmesi sürpriz değil. Film aslında bizlere kendi inşa ettiğimiz benliklerimizle, nasıl başladığımız yerden uzaklaştığımızı gösteriyor. Ancak geride yürüdüğümüz yolun ayak izlerinin mutlaka kaldığını…
Ulusal kimlikler, diller filmde bu değişimi somutlaştıran ögelerden ibaret. Diğer bir deyişle, Nora’nın merkezde olduğu bu hikaye aslında iki çocuğun aşkını değil, büyümeyi ve yetişkin olarak çocukluğa bakmayı anlatıyor. Zaten bu yüzden bu denli hüzünlendiriyor ve hemen her izleyen için özel bir yer ediniyor. Hae Sung için dökülen gözyaşları aslında Nora’nın çocukluğuna vedası…
Seninle stock photo ünlüleri olabilirdik aptal!
Bu yüzden çocukken aşkın büyüsünün varlığına inanan, masallar ile uyuyan küçük kızın bugün gerçeklere kıymet vermesini ve başkalarına masal anlatmayı meslek edinmesini son derece anlamlı buluyoruz. Nora’nın değişimine karşın Hae Sung’un hiç büyümemişçesine aynı kalması bu yüzden bize korkaklık, basiretsizlik olarak yansıyor. Bir hayalin peşinde geçen 24 yıl, bu yüzden vuslat vadetmiyor. Çünkü hatırlatmak gibi olmasın ama biz de büyüdük sayın izleyici.
Filmin romantik Türk dizisine en fazla yaklaştığı an
Past Lives çizdiği çerçeve ile Eric Rohmer’in Conte d'automne filmini de aklıma getiriyor. Oradaki genç kızın herkesin birbirine aşık olabileceğine dair şüphesiz inancına karşın, orta yaşlı hemcinslerinin aşkın ne kadar zor olduğuna dair karşıtlığını izleyenler bilecektir. Past Lives’in yaşama karşı kurduğu küçük cümleler de bu kabullenmenin eseri. John Magaro’nun canlandırdığı “koca” karakterinin sakinliği Nora’nın bu huzura attığı bir çapa zaten. Farklı coğrafyalarda doğduğu bu adamla ortak noktalarını kendilerinin var etmesi (adamın Korece öğrenmesi gibi) onun kıymet verdiği. İşte bu yüzden sevgi emekti.
Arka fonda Sıla çaldığına yemin edebilirim ama ispatlayamam
Küçük mutlulukların büyük hayallerden çok daha tatmin edici olduğunu düşünecek yaşa geldiyseniz Past Lives sizi de çekim alanına alacak demektir. Bu filmi izleyin… Büyük büyük cümlelerin altında ezilmeden alaycı bir gülüşle aklınızda yer edecek. Bu filmi izleyin, belli ki uzun yıllar kulaktan kulağa fısıldanacak bir klasiğe dönüşecek.
Film bu kış Türkiye’de vizyona girecek. Olur ya şu an ismini veremeyeceğimiz bağzı mecralarda “tesadüfen” de rastlayabilirsiniz. İyi seyirler.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et