Hazır Yunanistan Demişken: Maestro in Blue
“Pek göze batmayan, herkesin bilmediği ama şöyle merak uyandıran bir dizi tavsiye et” diyenlere komşunun ilk Netflix dizisi olan Maestro in Blue’yu önermeye geldik…
Gael Garcia Bernal’li Mozart in the Jungle, Cate Blanchett’li Tar ve Bradley Cooper’ın iddialı projesi Maestro ile son yıllarda sinema ve televizyonda “eli sopalı” karakter görmeye epey alıştık. Hatta orkestra şefi karakterler biraz biraz sıkmaya da başladı yalan yok. Sürpriz, bu dizide de ana karakterimiz orkestra şefi… Ama güzel manzaraları, bolca romantizm, suç çatışmaları derken dizinin kimseye klasik müzik sevgisi aşılamak gibi bir amacı olmadığını peşin peşin müjdeleyelim. Ön yargılı olmaya gerek yok.
Spotify listemde full Alizade olduğunu bilmeni istiyorum...
Aslında ilk sezonu ülkenin Mega TV kanalı için çekilmişti. İlk sezonu ile Netflix’te dünya çapında yayınlanan ilk Yunan dizisi olup iyi izlenme oranlarına ulaşınca ikinci sezonu da TV ile eş zamanlı Netflix’e geldi. İlk sezonu buram buram deniz kokan Paksu adasında geçen, ikinci sezonu ile izleyicilere daha çok Atina’da kent havası aldıran Maestro in Blue, ülkemizde Ada ve Maestro adıyla yayında. (Bradley Cooper’ın elinde patlayan huzurevi konseptli Maestro filmi ile karışmasın, bu Maestro Yunan heykeligillerden)
Ayrıca korkmayın Aşk 101’deki gibi her köşede bir şey yemiyor, dolma veya baklava gömmüyorlar. Yine de adanın manzaralarını gösterip turist çekme çabası olduğunu göz ardı etmemek lazım. E o da olur, tatil parasını denkleştiremeden tatil ayağımıza gelmiş gibi…
Yuh! Bizimkiler'in Sabri Bey'ini de çalmışlar...
Müziğe, denize, yaz sıcağına ve aşka doyacağınız taze Yunan dizisi, bir müzik organizasyonu için küçük Paksu adasına yolu düşen bir Maestro’yu (Orestis) konu alıyor. Adada daha önce bir şekilde (dizinin sürprizlerinden) yolu kesişen genç bir kızla (Klelia) yeniden karşılaşan “orta yaşlı maestro”, yaş farkı aşka engel mi sorusunu kucağımıza bırakıp kendinden 28 yaş küçük genç kadınla imkansız bir aşka yelken açıyor (Lolita ölmez, şekil değiştirir)
Ama bu diziyi bir sugar daddy fantezisi olarak düşünmeyin… Dizide kadından ziyade yaşı büyük olan erkek bu aşka direnç gösteriyor. Beklendiği gibi klasik “otoriter, narsist, genç kızlara tebelleş yaşlı erkek” ile “öğrencisi olan saf, kandırılmış ve mağdur kız” arketipleri üzerinden gidilmiyor. Karakterlerin hepsi kusurlu ve her şeyin farkında… Şehirden gelen “yaşlı” esas erkek, başarısızlıkları ile adanın kıyısına vurmuş durumda. Genç kadın ise sıkışıp kaldığı bu kasabanın sıkıcılığı içinde keşif arayışında. Bu aşkın son derece tutku dolu sahnelere ev sahipliği yaptığı da gerçek.
Ters ışıkta yaş farkı p kadar da anlaşılmıyor evet...
Ayrıca aşka imkansız dediysem, gerçekten öyle… İkilinin arasına ilk bölümden itibaren gördüğünüz üzere, küçük yer dedikoduları, belediye başkanlığı seçimi yarışı, kara para faaliyetleri, eski aşklar hatta cinayet giriyor. Alt tarafı iki şarkı çalıp gidecekken işin nerelere geldiğini anlayamadığımız bölümlerin en güzel yanı ise kuşkusuz hikaye kurgusu.
Doğrusal olmayan zaman çizgisi izleyicinin yer yer kafasını karıştırsa da sürprizli bir seyir keyfi hazırlıyor. Her bölümün sonunda bir sonrakine geçerken eksik birçok parça oluyor ve diğer karakterin perspektifinden izlediğimiz geçmiş ile eksik parçalar doluyor. Bölümlerde kullanılan farklı dış sesler, izleyiciyi karakterlerin iç yüzü ile tanıştırıyor ve gerçekler değişiveriyor. İzlediğinizin tam olarak ne anlama geldiğini ancak bölümler sonra anlayabiliyorsunuz. Ne doğru ne yanlış, bu olay neden oldu, parçaları birleştirmek için bölümleri takip etmek gerekiyor. Bu da yavaş işleyen hikayeye merak ve doğal olarak akıcılık kazandırıyor.
Spoiler: Bu çocukcağıza üzüleceksiniz
Ada ve Maestro, romantik bir yaz dizisi gibi görünse de alt metninde işlediği ciddi meseleler ile fark yaratmayı başarıyor. Her bölümün son 5 dakikasında gördüğümüz, bir cinayete dair sahneler, adım adım bizleri gelecek bölümlerin çatışmasına ışınlıyor. Dizinin rengarenk romantik havası gün ışığı renkleri, begonvil çiçekleri ve mavi deniz ile pekiştiriliyor. Son kısımdaki cinayet bölümü ise karanlığın hakim olduğu koyu bir renk seçimi ile ekranda. Color ile dizinin bölünen duygusu somutlaşıyor, izleyiciye tedirginlik veren bir korku iklimine dönüşüyor.
İlk bölümlerin son dakikalarında, kimin öldürüldüğü sorusu merak uyandırırken devamında, cesetten nasıl kurtuldukları, cinayeti kimin işlediği ve kimlerin yardım ettiği açığa çıkıyor. İkinci sezonun son kısımları ise cinayetin açığa çıkıp çıkmayacağı, kimin araştıracağı ve kimlerin suçlanacağı endişesi ile işlenmiş.
Bayramda aile buluşması (temsili)
Bu kadar da değil, karmaşık ilişki ağlarının içinde homoseksüel bir çiftin aşkı, şiddet mağduru bir kadının var olma savaşı, ikinci baharında aşkı bulup aldatanların meşruiyet mücadelesi ekrana geliyor. Dizinin mahareti de burada, mesajlarını öyle kör göze parmak vermiyor. Yargılamadan sadece anlatıyor…
Hiçbir hikaye eklektik değil. Karakterler kendi hayatlarını yaşıyor ve birbirlerine temas ediyor. Tıpkı adaya gelen bir yabancı olayları nasıl yavaş yavaş öğrenirse, izleyici de öyle, yavaş yavaş tüm gerçeklere hakim oluyor. Üstelik bunu yaparken Halil Cibran’ın dizelerinden, baklavanın lezzetinden, iyi bir şarabın sohbetinden ve müzikten güç alıyor.
Dizinin yönetmen, senarist ve başrol hanelerinde aynı isim yazılı, Christoforos Papakaliatis. Daha önce iki uzun metraj filme imza atan ve bir filmi ülkemize de uyarlanan beyefendinin, on parmağında on marifet desek yeri. Onu What If… filmi ile tanırsınız. Hatta Engin Akyürek ve Bergüzar Korel’i buluşturan Bir Aşk İki Hayat filmi ülkemizdeki remake’iydi. (Vasat olduğunu kabul edelim ama Yunan versiyonu kesinlikle daha iyi, bi izleyin.)
Sonrasında Whiplash ile Oscar’a uzanan J.K. Simmons’un başrolleri arasında yer aldığı Worlds Apart filmi izleyicilerle buluşmuştu. Yunanistan’ın ekonomik krizin pençesindeki zamanlarına ışık tutan filmde göçmen sorunu dahi ele alınmıştı ancak ana eksen hayatın anlamı üzerine bir sorguydu. Her iki film de başarısı ve “farklı” kurguları ile yapıldığı dönem adından söz ettirmişti, tabii Maestro için de kayda değer ayak seslerini oluşturmuş şimdi anlıyoruz.
Dizinin başrollerinde Christoforos Papakaliatis, Klelia Andriolatou, Orestis Chalkias, Marisha Triantafyllidou, Fanis Mouratidis, Haris Alexiou, Yannis Tsortekis ve Maria Kavoyianni yer alıyor. İlginç bir not ise birçok oyuncunun kendi adıyla oynaması veya isimlerin yer değiştirmesi… Belli ki Christoforos abimiz, “kurgu ile o kadar uğraştım, isimle uğraşamam” deyip o kısmı salmış…
Yeni başlayanlar için: Aileden zengin saçı, gözlüğü ve ten rengi
Maestro in Blue’nun bizlerle yeniden karşılaştırdığı bir diğer isim ise ünlü Yunan şarkıcı Haris Alexiou… Alexiou, dizide müzik hevesi kursağında kalmış bir anneanneyi canlandırıyor. Kızının ve torunlarının aşk acılarını göğsünde yumuşatan kadının, kendi aşk hikayesi de işleniyor. Sürprizli aks, ikinci sezonda da güzel sahnelerin beşiği oluyor. Özellikle mezarlıkta çekilen kısacık bir anma ve hesaplaşma sahnesi var ki, acının, yasın ve aşkın sadece bildiğimiz gibi karanlık renklerden ibaret olmadığının göstergesi.
Dizinin mahareti zaten biraz da burada… Karakterleri duygusal motivasyonlarla harekete geçirip beklenmedik ama “insani” adımlar attırıyor. Hepsi haklı, olağan ama bir yandan cesur hareketler yapıyor. Ortaya çıkan sonuçlar ilgi uyandırırken izleyici tasvip etmese de karakteri anlıyor.
Anladığınız üzere Ada ve Maestro’nun ilk sezonu Paksu adasına yıldırım gibi düşen yakışıklı Maestro’nun (Orestis), Klelia adlı genç kadın ve ailesinin konforlu hayatını darmadağın etmesi üzerine. İkinci sezon ise Atina’ya gelen Klelia’nın Orestis’in güvenlik duvarlarını bir bir aşağı indirmesi hakkında. Görünen mükemmel düzenlerin ufacık bir rüzgar ile yıkılabildiği gösteriliyor, tabii her mükemmel tablonun içinde onlarca kusur bulundurduğunu da. O sorunları görmek için belki de sadece biraz daha yakından bakmak gerekiyordur.
Tekel Bayi standart yaz kreasyonu
Tam da burada dizinin güncel gerçeklikten kopmadığını da belirtmek gerek. İlk sezonda bol bol pandemi izi görüyorsunuz mesela. Ayrıca Yunanistan’ın ekonomik kriz sürecinin izleri, Avrupa Birliği sancıları flashback bölümlerde, karakterin seçimleri için gerekçe oluşturuyor. İkinci sezonda ise iş piyasalarındaki karmaşa anlatılırken haberlerde başbakan Miçotakis’in temasları kulağa çarpıyor.
Dizinin işlediği küçük ada evreni, dünyada olan biten büyük dalgaların sarsıntısından nasıl etkileniyor, direkt şahit oluyoruz. İnsan hayatının kontrol edilemezliği ortak mesaj… Orestis ve Klelia da tam bu sebeple, kendileri ile pek de ilgili olmayan dolaylı engellerle karşılaşıyor zaten. Dizinin atmosferi ile benzetilebileceği birçok proje de mevcut. Örneğin Ömer Kavur’un o meşhur filmi Kırık Bir Aşk Hikayesi’ni sevdiyseniz bu diziye kesin şans vermelisiniz. Bireysel meselelerde işlediği toplumsal konular ve iç açan manzaraları ile Maestro in Blue bende en çok bu filmin adını yankılandırdı.
Yabancı Damat ile aştığımız travmayı canlandıran baklavacı teyze
Kısaca Maestro in Blue, zekice yazılmış, yaz manzaraları ile süslenmiş, iç içe birçok aksın yürüdüğü, suya sabuna dokunan ve farklı duygular yaşatan iyi bir dizi. İlk sezonu 9, ikinci sezonu ise 6 bölüm halinde Netflix’te. Hikayesi gereği 3. sezonun geleceğini de ön görmek mümkün. Hatta kulislerde 2024 sonbaharında 3. sezonun yayına gireceğine dair duyumlar var. Anlayacağınız çok beklemeyeceğiz. İyi seyirler.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et