Türkiye, Önemli Tarihsel Figürlerimizden Nasrettin Hoca'nın Zihinsel Engelli Olduğunu Ortaya Koyan Belgelerle Sarsıldı
Uluslararası Kültürel ve Antropolojik Araştırmalar Enstitüsü'ne bağlı olarak Türkiye'de çalışmalarını sürdüren Alman Tarihçi Dr. Hilmar Berndsdorf'un dün bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar, bir anda ülke gündemine oturdu. Selçuklu dönemine ait arşivlere bakıldığında, Anadolu folklörünün önemli figürlerinden Nasrettin Hoca'nın birkaç ayrı akıl hastalığı ve zihinsel engel sebebiyle tedavi gördüğünün açıkça anlaşıldığını öne süren Berndsdorf, "Tabii sizler için başta kabullenmesi, biraz da 'Nasrettin Hoca'nın torunu olan bir milletiz' gibi söylemler sebebiyle zor gelecektir ama maalesef durum bu. İki artı iki dört yani..." sözleriyle büyük bir tartışmanın fitilini ateşledi.
"Kimse alınmasın, gücenmesin"
Birleşmiş Milletler Dünya Mirası projesi kapsamında diğer akademisyenlerle birlikte ülkemizde bulunan Dr. Hilmar Berndsdorf, yaklaşık iki yıldır süren çalışmalarının sonuçlarını dün bir televizyon kanalında paylaştı. Bir bilim adamı ve tarihçi olarak doğruları söylemekten asla çekinmeyeceğini vurgulayan Berndsdorf, "Lütfen kimse alınmasın, gücenmesin. Esasında fıkralara baktığında da kazandı, yoğurttu, kuyudan ay çıkartmaktı derken görmek isteyen kişi için her şey zaten ortada, ancak inceleme şansı bulduğumuz Akşehir Külliyesi Şifahanesi'ndeki kayıtlar ve dönemin zabit raporlarıyla işi bilimsel olarak da bir temele oturtmak mümkün oldu. Alın buyrun kendiniz inceleyin..." şeklinde konuştu.
İşte o belgeler:
"Hoca nam-ül marufi zevaten keşdirip, ilig fıtrıyatine zerk eşkûn ile Şifahhaneyn-î dimag gırdırmışıp. Neferen cebriye ile itiştirüb, anca ovakkît müsekkinîyye."
("Hoca" lakabıyla tanınan Nasrettin Fehmi Ersoy, çeşitli taşkınlıklar yaparak şifahaneyi birbirine katmış, diğer hasta ve refakatçilerine oldukça sıkıntılı anlar yaşattıktan sonra, görevliler tarafından zor kullanılarak zaptedilmiştir.)
(Akşehir Külliyesi Şifahane Kayıtları, 12 Teşrinnievvel 1247)
"Budung balaynga düdük fıydıp vaadingin, sabi sübyan akçası yandag olmagda (okunamıyor) edüp keşdingmişdir. İlig fıtrıyatine zerk eşkün ile dimag gırdırmışıp."
(Köyün çocuklarını düdük almak vaadiyle kandırıp paralarına el koyduğu, parası olmayanlara (okunamıyor) yeltendiği, (okunamıyor) bulunduğu sabit olup, kadıya sevkine...)
(Sivrihisar Zabit Tutanakları, 19 Kanunısani 1255)
"Komş-ı mahalli şağtundan, kazanıg gaspedüb eritgi tacinde sıkılb muhteviyen isdirip, cızgırdıngmış. Zabtiye tevkifatıngın mukavviminde defaden müdded suğdurmuşup."
(Komşusundan gasp marifetiyle aldığı dökme kazanı elden çıkarmaya çalışırken suçüstü yapılmış, kendisini derdest etmeye çalışan kolluk kuvvetlerine uzun süre mukavemet etmiştir.)
(Sivrihisar Zabit Tutanakları, 27 Kanunıevvel 1276.)
"Hoca nam-ı ile maruf şahsıg, komş-ı mahalli şağtundan, kazanıg gaspedüb huzr-u kadı sıkılb muhteviyen yalang beynada isdirip, cızgırdıngmış. Lokman tensilingden gurdudmanın akabinde şifahhanneyy-i tebarük istirig alınış."
("Hoca" lakabıyla tanınan şahsın kadı huzurunda verdiği ifadede, komşusundan gasp ettiği kazan için "Doğurdu, vefat etti" gibi hakikatle ilgisi bulunmayan beyanları neticesinde lokmanlara danışılmış, kendisinin eski hastalığının nüksettiği kanaatine varılarak gözetim altına alınmasının gereği düşünülmüştür.)
(Sivrihisar Zabit Tutanakları, 2 Kanunısani 1276.)
"Belgeler oldukça net"
Ellerindeki bu resmi kayıtların ne yazık ki başka bir şekilde yorumlanamayacağını üzülerek dile getiren Dr. Hilmar Berndsdorf, "Belgelere bakınca görüyoruz ki dönemin en ünlü lokmanları, bu İbn Mukaddes, Abbas Şeym filan, hepsi bi uğraşmış kendisini tedavi etmekle. Hatta İbn-i Sina'nın öğrencilerinden kurulu bir heyetin konsultasyonu ve hazırladıkları tedavi programı sonucu ciddi mesafe de katetmiş kendisi esasında. Zira kayıtlara baktığımızda, öncesinde "kuş kadar aklı yok" denen adamın, o dönemde doktoruyla bakıcısıyla epey bir olumlu diyalogları var... Fakat işte sonradan, o komşusuyla arasındaki kazan olayı patlak verdikten sonra durumu hızla ağırlaşmaya başlıyor; eşinin zamansız vefatından sonra da iyice gidiyor kafa zaten. O ara en ağır akıl hastalarının tutulduğu tecrit koğuşlarına yerleştirimiş Hocamız maalesef, 1281 senesinden, hayata gözlerini yumduğu 1285'e kadar burada kalıyor ne yazık ki..." diyerek araştırma bulgularını özetledi.
Tarihi değeri değişmeyecek
Arşivlerde hoca ile ilgili kayıtları incelerken, belirli ruh hastalıklarının ve spesifik bazı kişilik bozukluklarının belki de tarihte bilinen ilk örnekleri ile karşı karşıya geldiklerinin de altını çizen Alman hekim, Nasreddin Hoca'nın bu hastalıkların hepsini birden bünyesinde toplamayı başarmış, oldukça özel bir hasta olduğuna değindi.
Bugüne kadar goygoyla ve kakara kikiriyle anılmış olan bir tarihi figürün yerini artık daha bilimsel önemi haiz, tarihte özel bir yeri olan çok özel bir hastanın alacağını kaydeden Berndsdorf, "Olay biraz da bu yönüyle değerlendirilirse eminim ki Türk vatandaşlarının içi bir nebze de olsa rahat edecektir. Sonuçta o ya da bu şekilde, adamın tarihi önemi yine var yani, tarihiliğine bişey olmuyor. Hatta komiklik anlamında da, yani biz tıbbi olarak öyle bi bakış açısından bakmıyoruz tabi ama, normal adam için belki daha bile komik durumlara düşüyor Hocamız." sözleriyle açıklamalarına son veren Berndsdorf'un araştırma bulgularını akademik çevrelerle paylaşmak üzere en kısa zamanda ülkesine döneceği öğrenilirken, Dışişleri cephesinde ise sular durulmuyor.
Dışişleri'nden BM'ye rest
Dr. Hilmar Berndsdorf'un kamuoyunu ikiye bölen çalışma raporu sebebiyle Dışişleri'nin, Alman Hükümeti ve Birleşmiş Milletler'e "Söz konusu projenin derhal durdurulması" ve "Yapılan çirkin ve yakışıksız açıklamaların resmi olarak geri alınması" taleplerini ilettiği öğrenilirken; Enstitüye yakın kaynaklardan alınan bilgi ise aynı proje kapsamında sürdürülmekte olan "Yavuz Sultan Selim ne diye küpe takıyordu?" ve "Fatih Sultan Mehmet ve Osmanlı Hanedanı'nda kardeş nakli" konulu araştırmaların askıya alınmasının söz konusu olmadığı yönünde.
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et