Deadpool 2 (Kırmızılar giymiş alınan oynar, deste zülüflerin telinen oynar...)
Eveet, bu hafta uzun zamandır beklenen Deadpool vizyona girdi. Artık aradan geçen 2 yılda nasıl bir fenomen haline geldiyse, salonlar gerek dublajlı gerek altyazılı 10'ar 20'şer seanslar ayırdılar, kostümü ağızsız olduğu hâlde susmak bilmeyen bu kırmızılı soytarıya... Kalabalıklar hâlinde "Ay inşallah çok gülmek orucu bozmuyordur" dilekleriyle salona girdik, filmi izledik ve gülmek için sabırsızlanan başka bir kalabalığa bıraktık salonu... Peki gülebildik mi? Ee o da yazının kalanında. Her şeyi burada söyleyemem! Şu videodan sonra söyleyeceğim söz...
David Beckham pek gülememişe benziyor...
Deadpool 2 - Gönderme ve ironi memuru Deadpool Bey’in yeni macerası...
John Wick'i yönetmesiyle tanınan, en son da Sarışın Bomba'yı yönetmiş olan eskinin dublörü yeninin aksiyon filmi yönetmeni David Leitch yönetmen... Senaristler ise ilk Deadpool'u da yazan ve bu filmde de kendilerine bol gönderme yapmayı ihmal etmeyen Rhett Reese ve Paul Wernick. Başrolde yine aynı isim; ismi muhtemelen bu filmle özdeşleşecek olan, mahallede çocukların arkalarından Detpul Abey, Detpul Abey diye bağırdığı Ryan Reynolds ve onunla beraber Morena Baccarin, Josh Brolin...
Yine mi komiğiz, yine mi çiçek?
Wade, yani nam-ı diğer Deadpool, diyar diyar gezip farklı ülke vatandaşlarını kah kendi döverek kah korumalarına dövdürerek evrensel bir kahraman konumuna yükselmiştir. Bu arada sevdiceği Vanessa (Morena Baccarin) ile mutludur, hatta çok lazımmış gibi bir de velet dünyaya getirmeyi düşünürler (Deadpool özellikleri bebeğin de genine işler mi acaba? Yanlışlıkla kolunu bacağını koparırsa yerine hemen yenisi çıkarsa rahat olur)...
Fakat, aa adama bak, Terminatör değil mi bu, gelecekten Cable (Josh Brolin) diye bir mutant gelir ve oldukça Terminatör'e benzer, acayip bir silahı vardır, olaylar karışır. Deadpool bu herife karşı kendi mutant ekibine tekrar girerken bir yandan da bambaşka bir mutant ekibi toplar, adına X-Force der. Bir de gariban bir mutant çocuk vardır, Deadpool abisinin ona el uzatıp yol yordam göstermesi gereklidir.
- Benim oğlan da pek meraklı bu süper müper işlerine abi... Maaş durumları nasıl sorması ayıp
Sen süpersin de biz bayağı mıyız?
İlk yapımda Deadpool'un süper kahraman olma macerası anlatılıyordu, eleman durmadan süper kahramanlıkla dalgasını geçse de "Bir kahraman doğuyor" öyküsü güzel sunulmuştu. Bu yenisinin olay örgüsü ise, "Terminatör’den kaçarken" şeklinde geliştiği için 'çok parodi' duruyor. X-Men esprileri sanki biraz fazla abartılıyor, sanki X-Men o kadar dalga geçmeye de değmezmiş gibi geliyor. İnsan ister istemez "Peki X-Men yönetimine seni verseler sen ne icraat yapacaksın kırmızılı" deyiveriyor.
Deadpool'un ilk filmi başkaydı yâni, çünkü böyle bir evrene alışık değildik. En azından benm gibi çizgi roman kültürü-görgüsü olmayanlar için oldukça yenilikçi ve komik idi. Bu da eğlenceli tabii ki ama ikinci yarının başına kadar espriler bi' tutmuyor, bi' çalışmıyor, yer yer siyasi partilerin grup toplantılarında anlatılan fıkralara benziyor.
Ooo o arkadaki Karl Marx değil mi? Dünyanın bütün mutantları birleşin!
Neden tutmuyor?
Şimdi şöyle ki bazı espriler sanki çok Amerikan gibi… Yani tamam filmleri anlıyoruz, John Wick, Terminatör, Marvel, DC göndermelerine yer yer sırıtarak, yer yer kırıtarak gülüyor; ayrıca kih kih gülerken bazı bölümlerin Kick Ass ve Watchmen’i andırdığı tespitini de yapıyoruz. Fakat bizim duymadığımız ve muhtemelen sadece Amerikanların bildiği bazı filmlere yapılan göndermeleri de anlamıyoruz. Anlamadığımız gibi biraz da alınıyoruz doğrusu... Ya neden bizim anlamayacağımız göndermeleri filminize katıyorsunuz lütfen? Ortamdaki muhabbet konusunu bilmeyip de "ihihi" diye çaktırmadan gülen tipler gibi oluyoruz, lütfen çocuğu da katar mısınız muhabbetinize?!
Bilmediğim muhabbete girmeye çalışırken ben (temsili)...
He şimdi çok eğlenceli yerleri de var, o ayrı… Özellikle Deadpool'un yeni bir ekip toplamaya çalıştığı yere, Deadpool’un vücüdunun dağılıp dağılıp sonra kendi kendini tamir etmesine çokça güldüm. Ayrıca, yönetmenin aksiyon sahnelerindeki hakimiyeti belli... Özellikle final dövüşü sekansı başarılı... Fakat bu aksiyon sahneleriyle beraber, "Ah canım ailem" vurgusu işin içine fazlaca girince yer yer klasik bir Amerikan aksiyonuna göz kırpabiliyor. Neden deli dolu aksiyon sahnelerinden sonra 'canım karım', 'ah doğmamış kızım' diye ağladıklarını anlamam zaten ben kahramanların...
Ailenin önemine vurgu yapmadan 5 saniye önce...
Son olarak; filmdeki Domino isimli şanslı kız karakterini de çok sevdim. Türkçe bir isim olarak Balagöte dedim kendisine... Ayrıca çizgi roman okurlarının bilip sevdiği ve filmde de oldukça karizmatik bir dev olan Juggernaut karakterinin isminin de 'önüne gelen her şeyi yıkan güç' anlamına geldiğini öğrendim. Oo, 5-6 kelimelik bir Türkçe anlamı olan yabancı kelime... Tam Twitter ahalisine hitap etmelik, önce tweet atıp sonra DM'den yürümelik...
- Demek etimolojik tweetler atıyorsun!
Puan: Oldukça hınzır 70 ve sevimli bir 75 arası...
Daha Yeni Başladık (Just Getting Started) - Yaşlı esprili bir Morgan Freeman izlemek isteyenlere özel...
Ron Shelton yönetiyor, geçmişi gizemlerle dolu bir Morgan Freeman'ın eğlence düşkünlüğü, keyif pezevenkliği görülüyor. Derken başka bir yaşlı-karizmatik ortamlarda rakibi oluyor bunun, masa tenisinde, golfte, pokerde filan kapışıyorlar. Böyle de garip bir film. İkisi bir de aynı hatuna âşık oluyor, bilindik sakarlıklar ve klişe espriler de eklenince... Meeh... Bunun yerne açarım Youtube'dan Ertuğrul Özkök-Doğu Perinçek kapışmasını, onu izlerim be (Gerçi Doğu Perinçek göreceğime açarım bir Morgan Freeman - Çatalhöyük videosu, onu izlerim)...
Partilerde Kız Tavlama Sanatı (How to Talk to Girls at Partie) - Yürüsün yeter anlayışının uzaylıya kadar varması....
Neil Gaiman isimli muhterem bilimkurgu yazarının kısa öyküsünden uyarlanıyor, Nicole Kidman ve Elle Fanning oynuyor.... Yer, Londra; tarih 1977... Kahramanınız Henry ve kankaları after party'de kız düşürelim dedikleri sıra kulaklarına bir parti haberi çalınıyor: Punk kraliçe Boadicea (Nicole Kidman) önderliğinde düzenlenecek ve yüzüne bakılmaya doyulamayacak güzel ablalarla dolu bir parti...
Bizim çocuk abayı Elle Fanning'e yakıyor fakat kız bi' değişik... Tamam kafalar güzel, punk ortamı filan var ama yani uzaylı mı bunlar sanki ne? Neyse Fanning'den Kidman'dan filan bahsediyoruz azıcık uzaylı olsalar nolur be?.. Hem ne o türcülük mü yapıyorsun sen yoksa? Vallah 155'i ararım!
Diğer:
3 Vakte Kadar: Anlaşılıyor ki bu yerli komedinin failleri oradan buradan duydukları esprileri biriktirip böyle bir film yapmış. Abi ama Kaygısızlar'dan espri çalmak ne ama ya?!
Bal Kaymak: Amaaan, yine yerli komedi... Onur Tan yönetiyor bunu, fragmanı biraz daha iyi sanki... Filmi bilmem fakat... Her filmi de bilemem ki kuzum...
Kiraz Mevsimi: Bu define dramını Durmuş Akbulut yönetiypr. Ayrıca define sözcüğünü yer yer 'difayn' diye okuyasım geliyor.
Saplantı: Sonraki haftalarda vizyona girecek Steven Soderbergh'in Unsane'i ile karıştırmayın bunu. Bir Güney Afrika filmi bu... Vasat deyip geçebilirsiniz...
Mezarlık: Ooo tam da Çorum'daki mezarlık mecarasının üstüne geldi... Gerçi Çorum'daki gizem de çözüldü ama... Slasher gibi bir şey denemişler. "İyi oldu bu şerefsizlere" kıyımı...
Yakışıklı Prens: Uyuyan Güzel, Pamuk Prenses ve Külkedisi var, Shrek'in yapımcıları çocuklara animasyon tekniğiyle masal anlatmaya çalışıyor. Yakışıklı prens tehlikeli bir göreve atılıyor, belki de 8-10 yaşındaki kız evlatlarımız bu prens için çıldırıyor
Ödüllü Kısa Filmler: Evet, ilginç bir şey oluyor, katıldıkları festivallerden ödüllerle ayrılan Oscar adayı 5 kısa film, Filmartı dağıtımcılığında vizyona giriyor. Vizyonda kısa film izlemek kulağa çok hoş geliyor, özellikle kısa film çekme sevdalısı iseniz gidip bir şeyler öğrenmeniz mümkün oluyor. Tabii ondan sonra "İyi güzel de bana 4 bin liralık makine, 2 bin liralık mikrofon ve 1.500 liralık lens gerekiyor, onu nasıl yapacağız" diyorsanız, bilmem... Bi' bakın bakalım etrafa...
SONUÇ - Eee, 3'üncüsü ne zaman gelecek?
Bu hafta Deadpool'a gideceksiniz, o kesin... Sonra da hani bunun 3'üncüsü 4'üncüsü diye etrafınıza bakacaksınız... Bunun yanında Partilerde Kız Tavlama Sanatı, en azından öykü düzeyinde ilgi çekici duruyor, tercih edilebilinesi duruyor. Heh, unutmadan bir de Arif v 216 tekrar vizyon buldu, "Bu aralar bu ikinci vizyon olayını çok yapacaklar" demiştim geçen hatırlarsanız. Neyse, ben iki kere izledim ama izlemeyenleriniz ikinciye izleyebilir. Bana göre davranmak zorunda değilsiniz yani canım.
Haydi haftaya daha çok filmi daha uzun bir şekile konuşmak üzere, şimdilik idare edin, öperim...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya bir Star Wars hikayesi geliyor. Mayıs ayında Star Wars filmi mi olurmuş ya, bu iklimlerin dengesi de iyice şaştı)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et