Tophane Kültür ve Sanat Vakfı: "Acı çekmek, sanatçının yaratım sürecini hızlandırıyor..."
Tophane Kültür ve Sanat Vakfı, bu sabah düzenlediği basın toplantısıyla geçtiğimiz hafta bölgedeki sanat galerilerinin açılışında yaşanan saldırılarla ilgili olarak kamuoyunu aydınlatıcı açıklamalarda bulundu. Açıklamada saldırıların, Tophane'de faaliyet gösteren sanatçıların yaratım sürecini tetiklemekten başka bir amaç taşımadığının altı çizilirken, varoluşçuluk ve yapıbozumculuk gibi düşünce akımlarından da etkilenildiği belirtildi.
"Yanlış anlaşıldık"
Olayların bölgedeki yaşam tarzı ve kültürlerin çatışması gibi şeylerden ziyade, toplumun sanatçıyı üretime teşvik etmesi yönünde bir çaba olarak algılanması gerektiğini ifade eden Dernek Başkanı İsmail Güldoğan, kamuoyunda yeterince anlaşılamamaktan şikayetçi oldu.
"Tabii ki kırıp dökmeler ilk bakışta hoş görünmeyebilir, ama gerçekleşenler farkı okumalara açık hadiselerdir." sözleriyle olaya bambaşka bir perspektiften de bakılabileceğini gözler önüne seren Güldoğan, "Tarihte de en yaratıcı eserlerin ve sanatsal açıdan en bereketli dönemlerin, kriz, bunalım, sıkıntı zamanlarına denk geldiğini görüyoruz. Franz Kafka, Vincent Van Gogh, Jean Paul Sartre, Jean Paul Belmondo, Dostoyevski gibi büyük sanatçıların hayatlarına baktığımızda; en verimli çağlarının itilip kakıldıkları, acı çektikleri dönemlere rastlamasına birer tesadüf diyebilir miyiz?" şeklinde konuştu.
İşte Güldoğan'ın konuşmasından bazı satır başları:
"Varoluşçuluğun gündeme gelmemesi manidar"
"Sanatçıların o çok bayıldığı varoluş kaygısının bu noktada gündeme gelmemesini açıkçası kasıtlı buluyoruz. Varoluş kaygısı, varoluşçuluk diyorlar. Bu nedir? Varlığı konusunda kaygı duymak; 'Bugün varım ama yarın olacak mıyım?' gibi soruları kendine sormak... Her sanatçının yapması gereken bir şey. Misal rahmetli Ahmet Kaya örneği. Kendisi her an vurulma kaygısı duymasa bu kadar üretken olabilr miydi? Burada da toplum sanatçılarda bir varoluş kaygısı yaratarak, elinden geldiğince onlara karşı olan sorumluluğunu yerine getirmiş. Bir nevi, sanatı ileriye götürme amacıyla bazı hareketlere girilmiş. Olaya böyle bakmak lazım.""Yapıbozumculuk dediler, bozduk"
"Bildiğimiz gibi; sanatçının topluma eser üretmek gibi bir sorumluluğu, toplumun ise bunu ondan gerekirse zorla almaya doğal bir hakkı vardır. Sanat bir meydan okumadır dedikleri de bunu işaret eder. Sanatçının bir eserini, heykelini veya resmini kırıp dökerseniz, bu daha iyilerini yapması için bir motivasyondur. Bir düşünün, çok iyi eserler üretmiş biri, neden başka eser üretsin ki? Bir kere yapmış zaten, eser orda duruyor? Niye uğraşsın yani. O yüzden önce yıkmamız lazım ki, sanatçı yeni eserler meydana getirsin. Ona da sanat camiasında yapıyıkım, yapıbozum, söküm falan diyorlar. Bu isimleri veren sanatçıların kendisi değil mi? Bunu toplum yapınca mı kötü oluyor?"Hedef: Türk Rönesans'ı
Son olarak, yaşanan olaylara gelen tepkileri "ölçüsüz" ve "elitist" olarak nitelendiren İsmail Güldoğan açıklamalarını şu sözlerle noktaladı: "Tepki olmayacak değil, elbette olacak. Ancak şundan eminiz ki; şimdi bize yobaz, gerici yaftası yapıştıranlar gün gelecek tarih karşısında hesap verecekler. Biz her şeye rağmen bu ülkede sanatın gelişmesi, Türk rönesansının hayata geçmesi için taşın altına elimizi koymaktan dün de çekinmedik, yarın da çekinmeyeceğiz. Üretim sancısı çeken sanatçımızdan bir taşı esirgeyecek insanlar değiliz..."(confirm Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et