Futbol Sezonunu Minimum Hasarla Atlatmak İçin Uzak Durmanız Gereken 10 Kişi
Vasat futbola, üst düzey polemiğe, şerefli mağlubiyetlere, havalarda uçuşan "eyyamcı"lara, "tetikçi"lere, "en son kim koydu"lara duyduğumuz hasret sona erdi ve yaklaşık üç aylık bir aradan sonra ligler yeniden başladı. Gözümüz aydın. Her ne kadar önemli bir kısmımız çoktan tiksinmiş olsak da yine dayanamayıp iyi kötü bu sene de ligi takip edecek, dünyanın en saçma muhabbetlerine bir şekilde bulaşacağız. Bundan kaçış yok. O halde napıyoruz? En azından bu süreci fiziksel ve ruhsal olarak minimum hasarla atlatmak için belli kişi ve kurumlardan mümkün mertebe uzak durmaya gayret ediyoruz. Peki kimdir bu şer odakları? Buyrun hep beraber tanıyalım:
1. Sürekli sesi kısık gezen adam: Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmam diyorsan, bir de bu adamla tanış deriz. Hele ki dün gece olası bir beraberlik veya mağlubiyet almış ise... Hafta boyu barut gibi gezen bu adam, 9 ay boyunca da hakemden, federasyondan başka bir laf etmez, dokunanı yakar, dokunmayana zorla gider dokunur. “Ehehe nası geçirdiler size be abi” veya “Yani sizin takım da pek bi şey oynayamadı sanki ya” gibi bir şeyle gelirsen o topal sandığın sağ bacağından şahane bir döner bıçağı çıkarabilir. O yüzden her dediğini onaylayıp bir an önce futbol muhabbetini kapamakta fayda var. Kaç oradan!
(temsili resim)
2. İstatistikçi: Genelde bahis işine kendini fazla kaptıranlar arasından çıkar. Bu adamın sahada oynanan futbol hakkında hiçbir fikri yoktur. Ama sor, hangi futbolcu hangi maçta kaç dakika süre almış, kaç gol atmış, kaç asist yapmış hepsini bilir. Bu adam ile polemiğe girmeye gelmez. Tüm hafızasını futbola vakfettiğinden akıl almaz verilerle gelip seni sindirir. “Sen neyden bahsediyorsun abi? Bu adamın 2004-2005 sezonunda 18 gol 27 asisti var!” der. Sergen’in Etimesgut Şekerspor formasıyla Malatyaspor’a attığı golden falan bahseder, kafa bulandırır. Öylece kalakalırsın.
3. Halı sahaya kapriyle gelen delikanlı: Futbolu stadyumda, televizyonda bırakmayıp kendi hayatının içine de itinayla dahil eden bu gruba ilişkin en önemli tehlike, sağ kanattan topsuz alanda koşu yaparken seni bizzat fiziksel olarak tellere sıkıştırma, kafası çok atarsa da aşil tendonunu eline verme ihtimalidir Yalnızca Türk futboluyla ilgili olarak değil; Manchester United'la, İnter Milan'la ve hatta Neftçi Bakü'yle ilgili de sinirlenebilen bu kahramanımızın ilacı ise Ronaldo (Brezilyalı, has olan). Ondan bahsedince yavaş yavaş sakinleyip guruba dalıyor, rahatlıyorsun.
4. “Hangisi biziz?” anneleri: Her ne kadar taraftarlık dünyasının en mülayimi gibi görünseler de aslında futbola olan uzaklıklarıyla sizi çileden çıkarmaya en müsait gruptur. "Kırmızılar mı biziz"le başlayan, taç olduğunda "aaa topu elledi ama"ya kadar varabilen cümleler senin o kulüp tarihçesini satır satır ezberlemiş, yeri geldiğinde mahalle maçında bile 4-4-2 oynatmış bünyene kabir azabı gibi gelir. Gol sevinçlerinde araya girerek “Ay ay gol mü oldu, kim attı, sarı oğlan mı attı?” diyerek gol sevincini de kursağına dizer. O soru nolur bir daha gelmesin diye bir sıfır olsun bizim olsun’a yatasın gelir. Bizden duymuş olma ama, sen maç izlerken bir yerlerden ağzına tutuşturulan elmanın, armudun sebebi de kendisi.
Bunu gördüysen artık çok geç demektir...
5. “Peki şimdi böyle biterse turu kim geçiyor?” babaları: Genelde emekli olmuş, hayattaki en büyük kaygısı “sabah olsun da gazetemi alayım, bulmacamı çözeyim” olan kalender insanlardır. Bu rahatlıkları futbol bilgilerine de yansımıştır ve bu saatten sonra artık yeni bir şey öğrenme gereği duymazlar. Özellikle çift maçlı eleminasyon sistemi uygulanan turnuvalarda her golden sonra bu soru ile gelirler. Gol başına 6 dakika o kuralı anlattırırlar. Her golde tekrar ettirmelerinden de anlarız ki bu kural içlerine hiç sinmemiştir. Deplasmanda atılan golün avantajı, iki gol sayılması onlara ağır gelir. Hak ve adalet insanıdırlar.
6. Fanatik kayınpeder: Bununla aynı takımı tutuyorsan fazla mesele yok da Allah muhafaza farklı renklere gönül verdiysen bittiğinin resmidir. Sesini de çıkartmazsın; Ne derse, ne kadar küfür ederse hepsini paşa paşa sineye çekersin. Diyeceğimiz o ki, bildiğimiz çok iyi boşanma avukatları var. Hayat, onca çileyi çekmek için fazla kısa...
- Nasıl gidiyo sizin takım? Şerefsizlik devam mı? - Eheh aynen devam babacım (sensiz şerefsiz it!)
7. Ofise formayla gelen ibiş: Büyük ihtimal bir avrupa zaferinin ya da derbi galibiyetinin hemen ertesi günü civelek bir şekilde işe gelmiş bu arkadaşı üzerindeki formadan çok kolay ayırt edebilirsin. Evet, ordadır; seni bekler. İster ki konu bir şekilde dün akşamki maça gelsin ve "abi ne biçim maçtı yaa" diye harlanan muhabbet sayesinde, takımlarına övgüler düzülsün. Bunlar, takımları galip geldiğinde yine bir miktar zararsızdırlar. Etrafa gülücükler saça saça, 1000 yıldır değişmeyen aynı esprileri yapa yapa mesaiyi bitirler. Ancak takımı yenildikten sonra işe formayla gelen adam, esas ondan korkacaksın işte. Baştan ayağa “Yıkılmadım ayaktayım!” ruh halini taşıyan bu adam, eskaza söyleyebileceğin ters bir lafta saldırganlaşabilir ve işi kişiselleştirmekten çekinmeyerek arızaya bağlayabilir. Öğlen yemeğinde, bilemedin akşam personel servisinde sakinleşir, özüne döner.
8. Facebook taraftarı: Sadece derbilerde ortaya çıkar. Sürekli değiştirdiği formalı profil fotoğrafı ve gün boyunca karşı takıma laf sokan komikli iletileri ile mini feed'ini ziyan eder. Derbiden sonraki 3 gün boyunca internetten uzak durarak ya da bloklanarak bertaraf edilebilir.
9. Atarlı ağır abla: "Dev ekranda maç keyfi" yazan bir mekandan içeri girdiğinizde, ön saflardan tuttuğu yerinde nargilesini tüttüren ablalardır. Futbolun en çok erkekler arasında popüler olmasına doğuştan sinirlidir. Babasının takımını tutar. Bütün futbol terimlerine, transfer dosyasına hatta futbolcuların özel hayatına kadar konuya hakimdir. Maç esnasında kaçan pozisyonlara büyük tepkiler verdikten sonra, tek kaşını havaya kaldırıp, şöyle bir arka sıraları kontrol eder. "Ya abla bir otur allaaşkına" diyecek olursanız hayatınızın kavgasına girersiniz. Yastığa başını koyduğunda hala bir gün Ümit Karan’la bir yerde tanışıp evleneceğinin hayalini kurar.
10. Sırf sevgilisine yaranmak için futbolla ilgilenen kadın: Üzerine giydiği formanın 5 beden büyük olmasından da anlayacağınız üzere, erkek arkadaşının 2 sezon önce aldığı formayla taraftarlığa adım atmış bu arkadaşımıza sen de bir “merhaba” de. Dedin mi? Tamam, o zaman hemen oradan uzaklaş çünkü futboldan zerre anlamamasına rağmen, dünyanın en kötü oyunculuğu ile üzülen, sevinen, "Ayyyyyy... Yaaa orda öyle vurulur mu beeee" diye heyecanlanan bu arkadaş, maçın ilerleyen kısımlarında çok rahat şekilde sinirlerinde zıplamaya neden olabilir.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et