Düğün Sezonu Başlarken: Gelinin En Yakın Arkadaşının Hayatta Kalma Rehberi...
Gelin ve damadın son bir ay kala gazeteye kendi ölüm ilanlarını verip, yurt dışına kaçma planları yapmaya başladığı bu fantastik süreci onlarla birlikte yaşayan, bekar ise evlilikten tamamen soğuyan biri daha vardır: Gelinin en yakın arkadaşı! Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? E gelin en yakın arkadaşın, bu filmdeki rolünü bir kaç madde ile gözden geçirelim...
1. Gelinlik bakmak
Bilmeyenler için şöyle küçük bir bilgilendirme yapalım; gelinlik bakmak demek, öyle vitrinlere aval aval bakıp "hımm şunu bi deneyeyim" demek değil. Artık rezervasyonla çalışan gelinlikçiler, size en erken bir hafta sonrasına randevu veriyorlar. Siz de verilen tarihte arkadaşlarınızı toplayıp gidiyorsunuz. Şahsen bu kısma "Lan bize belki Hollywood filmlerinde olduğu gibi beleş şampanya ikram ederler.." diye heveslenerek katılmışlığım var. Acı gerçek ise; moda evleri en kalantor müşterilere bile en fazla Türk kahvesi ikram ediyorlar. Biraz şamata gırgır bir ekipseniz size su bile yok.
Müstakbel gelinin aklında bir model varsa, işiniz nispeten kolay. En fazla 5 gelinlik giydikten sonra, hep birlikte bir tanesinde "bu seni zayıf gösterdi" diyerek fikir birliğine varıyorsunuz. Ancak gelinin ne giymek istediğine dair en ufak bir fikri yoksa, gelinlik sekmesi haftalarca kapanmayacak demektir. Bununla bitiyor mu? Hayır..
İşin en nevrotik kısmı, model bakmak değil, kapanmayan fermuardır. Moda evlerinde genellikle sabit 38 beden getirilen örnek gelinlikler, uzun bir süredir sadece kuş yemiyle beslenen geline olmadığında o gelinin yüzü düşer, giderek asabileşir. Onu sakinleştirmek, "Ya üzülme sen, yanlışlıkla çocuk bölümünden getirdiler herhalde.. Lanet olası X Small'lar.." demek, en yakın arkadaşın en ulvi görevidir. Üçüncü moda evinden sonra ufaktan Dark Side'a geçmeye başlar, içinizden "Allah'ım biraz daha romantik kol, balık model, prenses yaka falan derse beyaz gelinliği kefeni olacak..." diye geçirirsiniz.
Es kaza kendini sizinle birlikte gelinlik seçmecede bulan damadın durumu sizden farklı değildir. Ona göre hepsi güzeldir. Hepsi beyazdır. Hepsi birbirine çok benzemektedir. Tek kıstası, Konya'dan gelen akrabaların el öptürme sekansı sırasında gelinin yakasından göbek deliğini görmemesidir. Damada şöyle bir bakar "Şununla evleneceğine, vitrindeki plastik gelinin yüzünde sevdiği kadını görüp, berbat bir gelinlikle kapıya dayanan Mahmut Tuncer'le evlenseydi keşke.." diye iç geçirirsiniz...
"Ben evlendiğimde belim şu kadarcıktı" diyen annelerin yüzlerce yıllık ortak sırrı
2. Gelinle züccaciye keyfi
İşinizin başınızdan aşkın olduğu bir gün düşünün. Öğlen yerim diye aldığınız sandviçe bile daha dokunmamışsınız; sandviçin marulları pörsümüş, içindeki peynir çaktırmadan sandviçten dışarı kayarak özerkliğini ilan etme yoluna girmiş. Tam o esnada bir mesaj gelir telefonunuza: "Sana mail attım baksana".
Söz konusu Mail'de görecekleriniz: Envai çeşit tabak çanak modelleri, bardaklar, kadehler, salata kaseleri... Hepsi beyaz, hepsinin üzerinde uzaktan bakınca hiyeroglife benzeyen, yaklaştırınca çiçek olduğu anlaşılan desenimsi bir şeyler var. Ama niye? Ne yapacağım ben bununla? "Sence hangisi?" diye sormuştur gelin namzeti. "Nihalciğim benim şu an kıçımda ayı bağırıyor, sonra bakarım..." diyemezsiniz. Burnunuzdan getirir. Çok fark göremediğiniz takımlardan en pahalı görüneni seçip, şudur demek en mantıklısı. Şimdi o düşünsün!
Bunu al mk!
3. Konsept savaşları
Beraber büyüdüğünüz, sokakta erkek çocuklarını dövdüğünüz arkadaşınız "Asssssla evlenmem" derken, 12 yaşından itibaren sinsi sinsi kendi düğününü planlarmış da haberiniz yokmuş.
Özel bir şirkette sosyal medya uzmanı olan arkadaş, köy düğününe özenip, salona atla girmek isteyebilir. Kır düğünü kafasına geçip ince topuklularınızla çimenlerde bata çıka arkasında dolaşmanızı isteyebilir. Sanki o düğünde eninde sonunda halay çekilmeyecekmiş gibi ikinci dansında arkadaşlarıyla birlikte tango yapmak isteyebilir ve bunun için 10 kişilik bir ekibi durduk yere tango kursuna sürükleyebilir. "Her şey sarı olacak" diye 1000 kadar kadehe sarı kurdele bağlamanızı, Eminönü'nden masalar için incik boncuk ve dünyanın en anlamsız dekorasyon ürünü olan bilimum renkli taşı tedarik etmenizi isteyebilir. Gelinin dediği emir kabul edilir. Neticede can arkadaşınızdır, her şeyin en iyisine layıktır. "Düğünden sonra en fazla bir temiz döver rahatlarım, yabancı değil" der, kendinizi avutursunuz.
Kır düğünü konsepti iyiydi aslında...
4. Ev dekorasyonunda yeriniz ve öneminiz
Arkadaşınız sizi ağlayarak arayıp, muhakkak koltuk bakmaya sizin de gelmenizi istediğinde dayanamaz gidersiniz. Zira çiftlerin evlilik öncesi illaki kavgaya tutuştuğu bir konudur ev dekorasyonu ve sizin göreviniz orta yolu bulmaktır.
Bilmem ne mobilyada elinde tuttuğu 120 tl'lik kanepe yastığını almak için ağlayan gelin, öncelikli olarak eve bluray dvd player alan damatla kavga ederken, bu drama Birleşmiş Milletler barış elçisi rolüyle müdahil olursunuz. Damadı dışarı sigara içmeye gönderip, gelinin elinden yavaşça yastığı alırsınız. Sonuç olarak gelinin beğendiği kanepe takımıyla, damadın istediği devasal televizyon ve ses sitemi kredi kartına 36 ay taksitle alınıp, konu tatlıya bağlanır. 120 tl'lik yastık ise üstündeki gelin sümüğü ile birlikte size kakalanır.
5. Bekarlığa veda partisi
Tamamen size yüklenmiş bir organizasyondur. Burada damatla olan ilişkinizin durumu çok önemli. Bir çok gelin, Tosun Paşa filmindeki gibi sazlı, sözlü, köfteli, börekli gelin hamamı ister. Sizin gönlünüzden ise erkek striptizci geçmektedir. Araştırdım; erkek striptizciler çok pahalı. Görüntü olarak da bir Khal Drogo değiller. İnsan düşmanının bile evlenmeden önce görüp göreceği son şeyin İzzet Yıldızhan olmasını istemez. Bu yüzden en makulü yine yüksek yüksek tepelere ev kurulması, o kurnadan bu kurnaya çirkef sıçraması. Macera aramayın...
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et