Vizyonda Bu Hafta: Uçaklı çizgi film, seksi gibi ama değil Fransız filmi, bir de cinli perili Türk filmi...
Zaytung Sinema Servisi olarak bu hafta da vizyona girecek 3 filmi gözümüze kestirip bol bol ahkam kestik, bu hafta da dişe dokunur pek bir film bulamadık. E olmaz tabi. Tatilinizi bırakıp sinemaya gelmiyorsunuz ki sektör canlansın, müstehak size! Neyse, festivaller başlıyor, günler de kısalıyor, Eylül'den sonra iyi filmler bizi bekliyor demektir. Son olarak, şifresi olan var mı, bi alana bi bedava kampanyası için?
Azazil: Düğüm – Korkmayın la, Türk Korku Filmi
“Metafizik uzmanı Salih Memişoğlu’nun yaşadığı gerçek olaylardan kurgulanmıştır.”
Yeni bir Türk Korku Filmi denemesiyle karşı karşıyayız maalesef. Elemanlar tıpkı bir görgüsüz gibi, film daha seri olmadan serinin ilk filmine “Düğüm” diye isim vermiş… Ammar, Gomeda, Marid, Dabbe, Semum gibi garip isimli metafizik yaratıklar akımından devam eden filme de Azazil ismini uygun görmüşler (Belki de Türk korku filmlerine bir kahramanlık yapmadığı sürece isim verilmemeli). Her Türk korku filminde olduğu gibi, filmin abartılı kadın çığlıklarıyla dolu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Hani çok güzel geçen bir düğün gecesinden sonra kız ve erkek tarafının içkiyi fazla kaçıran gençleri birbirine girmiş de baldız da çığlığı koyuvermiş gibi...
Konuya gelecek olursak; film, ebeveynleri vefat ettiği için teyze ve eniştesiyle yaşayan, üniversiteden yaptığı helal süt emmiş manitasıyla yolda giderken bir köpeğe çarpan Sinem’in bu olaydan sonra değişen hayatını anlatıyor. Eleştirmenlere göre Türkiye’nin kanayan yaralarından olan “Abi köpeğe çarpacağına duvara çarp, köpek direksman yamultur kaportayı” konusunu irdeleyen ilk film olması itibariyle senaryonun olumlu not aldığını ekleyelim.
Kamera arkası: Gelelim filmin deneyimlerinden esinlendiği kişi Salih Memişoğlu hocamıza. Memişoğlu'nu, klasik ev hanımı formundaki ablalarımıza beyaz kağıtlar gösterip "Ne görüyorsun" diye sormasından, ablalarımızın da titreyerek "gördükleri" garip yaratıkları anlatmasından tanıyoruz. (“Bu adam kim lan” diye araştırırken Youtube videolardan baktık). Filmde de başta normal olan, pek de bir güzel olan genç ablamızın filmin sonunda kayışı kopardığını, tipinin kaydığını görüyoruz.
Memişoğlu, röportajlarında filmin bu tür vakalarla (cin, şeytan) bilinçli mücadele edilmesini sağlayacağını iddia ediyor. Yani diyelim ki birlikte yaşadığınız sevdiceğinizle dizi bakarken biricik aşkınız birden salonun ortasında görünmeyen güçler tarafından sürüklenmeye başladı, hiç öyle çömez gibi korkmayacağız, sakinleşip “Ben bunu bir filmde görmüştüm” diye Azazil sahnelerini gözümüzün önüne getireceğiz.
Filmin puanı: Aslında daha düşük bir şey geçiyor aklımızdan ama sırf korku filmine rakamlı espri olsun diye 5 üzerinden 3.5
Yatak Dersleri (A Coup Sûr) – Bir Nymphomaniac Değil
Eylül ayının kapımıza dayandığı bugünlerde evde anneler harıl harıl deepfreeze’e fasulye barbunya tıkıştırırken, zorlu kış mastürbasyonları için hafızalarına şimdiden görsel atarak stoklarını tamamlamaya çalışanları fragmanıyla, afişiyle, ismiyle adeta beyazperdeye davet eden film, direk söyleyelim hiç öyle değil. Eserin kaç yaş üstü seyirci tarafından izleneceğine karar veren kurul bile isminden kıllanmazsa, film boyunca kötü huylu seksi bir öğe ararken zorlanır. Çünkü bu bir Hollywood yapımı değil, sanatsal, ayrıntılara odaklanan, naif bir Fransız sineması eseri.
Yüksek tahsilli ve mesleğinde başarılı olan gazeteci Emma, filmin sloganında da söylenene göre “Dikey olarak mükemmel, yatay olarak daha iyi olabilir” bir ablamızdır (yatay olarak derken “seks” kastediliyor, gözünü sevdiğimin Fransız metaforu...) Seks yeteneği hakkında kötü yorumlar alan ve işin hakkını vererek öğrenmek ve hatta Fransa’nın en iyisi olmak isteyen (sıralamayı kim yapacak acaba?) kahramanımız Emma, bu amaçla yola çıkar.
Başarılı gazeteci Emma, bir yandan bireysel hedefine ulaşmaya çalışırken bir yandan yazdığı “Paris’e 3.Havalimanını Yaptırmayanlar Kim??”, “Alsace-Lorraine Meselesinin Arkasındaki Alman Ajanları” ve “Geziciler Yine Champs Elysees’i Karıştıracak!” gibi köşeyazılarıyla kendisini ansızın başbakan danışmanı olarak bulur. Aşktan, seksten elini eteğini çeker, dünyalığını yapmaya girişir...
Filmin puanı: 5 üzerinden 3,782. Bu sağlam sinema sitelerinde hep küsüratlı oluyor bu puanlama, biz de “Neyimiz eksik” diyerek aramızda toplayıp böldük böyle bir sonuç çıktı..
Uçaklar: Söndür ve Kurtar (Planes: Fire & Rescue) – Sen AVM’de Takılırken Çocuğu Sinemaya Bırak
İlk Uçaklar filminde tarımsal ilaçlama yapan zirai uçak olduğu halde akrobatik yarış uçağı olmak isteyen, içimizden biri Dusty Check’in hikâyesini izlemiştik. Bilinçaltımızda, Urfa'nın köyünden gelerek lahmacun kralı olan türkücüler, Afrika’nın bağrından koparak futbol fenomeni olan siyahi oyuncular olduğu için Dusty’i çok sevmiştik. Şimdi de teknik bir arızadan dolayı yarış uçağı olamayarak yangın döndürme uçağı olan Dusty ve sempatik ekibi beyazperdede sevgi, hemen akabinde de oyuncakçı dükkanlarında nakit para bekliyorlar bizden (yoksa kredi kartı da olur)
Walt Disney, ilk filmde “Çalışırsanız her şeyi yapabilirsiniz” mesajı vererek minnak yavrucaklara gaz verirken bu filmde de çocuklara “Motorun arızalansa da bir çare bulur sokarız seni bir yere, üniversite mezunları burun kıvırdıkları için iş bulamıyor bakma sen” mesajı veriyor. “Aman çocuklar kapitalist sistemden umudunu kaybetmesin, çok pis sıçarız” mesajını da ihmal Walt Disney’in, filme ara ara “SEX” yazıları serpiştirerek çocukların subliminalleri ile oynadığına da eminiz tabii ki.
Filmin yapım süreci: İlk filmden 6 ay sonra başlayan ikinci filmin yapım süreci tam 4 sene sürmüş, saygılar… Kolay değil, biz GSF Animasyon 3. sınıf arkadaşa 30 saniyelik bir şey ısmarladık da bir hafta sonra geldi animasyon. Eski bir Flash programı kullanmış zaten o da, Karagöz ile Hacivat gibi hareket ediyor karakterler. Neyse, filme dönelim…
Sevimli Uçağımız Dusty, yarış uçaklığını bırakmak zorunda kalır ama kendisi gibi göz ağız çizilmiş tekerlekli-kanatlı arkadaşlarıyla beraber çok eğlenir. Bu animasyon filmde de eğlenirken sorumluluk yerine getiren kahramanları izliyoruz. Anladığımız kadarıyla bir sit alanı olan Piston Peak National Park’ın güvenliği bizim Dusty'den sorulur. Tabi Ağaoğlu’nun, Cengiz’in, Emine Erdoğan’ın, TOKİ’nin olmadığı topraklardan bahsediyoruz.
Filmin puanı: Çocuk kaça kadar saymayı biliyorsa işte. 3'se 3, 5'se 5...
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et