Vizyonda Bu Hafta: Jonny Depp Yapay, Ben Affleck Şüpheli, İlyas Salman Bildiğiniz Gibi...
Festivaller başladı, millet birbirini eze eze, çekim süreci 12 sene sürmüş Boyhood'un biletlerini aldı, vizyon filmi bekleyenlere de yurt dışında 6 ay önce gösterime girmiş Johnny Depp'in filmi kaldı. Bu sene de dört gözle beklediğimiz Film Ekimi'nde, henüz İKSV üyelerini doğrudan Cumhurbaşkanı atamadığı için orijinal altyazılı (sansürlenmemiş versiyon) filmler izleyebiliyoruz hamdolsun... Altın Portakal ise fazla prestij kaybından can çekişiyor, böyle giderse yakın zamanda sadece Antalya'ya beleşe ulaşım-konaklama bulmak isteyen Ruslar film gönderecek buraya.
Neyse, biz işimize dönelim (Erhan, Boyhood hangi salonda lan?)... Bu hafta iki film var yazıda, bunun dışında bir de Woody Allen'ın Sihirli Ay Işığı (Evet, çok romantik) girdi vizyona ama onu yazmadık. Woody Allen romantik komedisi işte, aynısının az biraz değişiğinden rahat bi 10 tane çekmiştir... Yazının sonunda bir güzellik yaptık, Film Ekimi ve Altın Portakal'ın güzel filmlerinden bir seçki hazırladık... Nasılsa bu vakitten sonra bilet bulamiycan, bari konularını bil...
Evrim (Transcendence) - Taşralı Yapay Zeka
Konu: Çılgın topal korsan, makastan elleri olan genç, katil berber, ters takla atarak hayatını kazanan serseri derken bir yapay zeka olmadığı kalmıştı, sonunda o da oldu. Film, kusursuz bir yapay zeka icat ederek insanların hayatını kolaylaştırmak isteyen bilim insanı (Gözlüğü takınca direkt bilim insanı oldun di mi?) Will caster'ın "Fazla Teknolojiden Hoşlanmayanlar Örgütü" tarafından kalleşçe bir pusuda vurulmasını ve akabinde kendi tasarladığı yapay zeka içerisinde hayatını devam ettirmesini anlatıyor. Zira, adamın kendisi gibi "model olma şartlarına sahipken son anda bilim insanı olmuş" eşi, o ölüm döşeğindeyken beynini yapay zekaya aktarmıştır...
Koskoca "yapay zeka"nın iPhone uygulaması gibi çantada taşınması ilginç geldiyse de devam ettik filme... Sonra yapay zekanın finans sisteminden yürüttüğü paralarla bir kasaba aldılar, orada da rahat durmadılar, kocaman bir laboratuvarda bilimsel çalışmalara devam ettiler, yapay zeka olağanüstü güçleri sayesinde körlere göz verir, dertlere derman olur oldu... "Vay arkadaş, teyzeler kızlarının kısmeti için 'yapay'a çaput da bağlarlar şimdi" diyecektik ki devlet artık olaya müdahale etti...
Filmdeki cenabetlik: Film, diğer ülkelerde nisan ayında vizyona girdiği halde Türkiye'de yapımcı firmalar battığı için 6 ay yalan olmuş. Zaten yapımcısı Christopher Nolan da (Inception'dan hatırladın di mi, aferin!) filme yatırdığı ana parayı bile çıkaramamış gişeden. Ama uçmalı, kaçmalı, yuvarlanmalı dövüş sahnesi koydursan filme böyle mi olurdu Nolan? Matrix nasıl 3 film izletti sanıyorsun Nolan? Ah saf oğlan...
Son olarak; Johhny Depp hayranı 14-20 arası genç bir kızsan dev ekranda Depp keyfi yaşamak için git tamam da, internetten online izlesen de olur yani, bissürü para verme sinemaya...
Puan: 1080 p-720 p Türkçe altyazılı
Kayıp Kız (Gone Girl) - Uyarlamacı David'in Spoiler'a Gelmeyen Gerilimi
Filmin fragmanında, sinopsisinde, röportajlarında ilk yarım saatten sonrasına dair tek bir ipucu yok. Sanki filmin yönetmeni David Fincher, spoiler vermeye kalkanın arkasında belirecek, dilini elindeki film klaketine sıkıştıracakmış gibi... Sırf piçlik olsun diye spoiler verecektik ama saygı duyduk biz de. Bulup izleyeceksin yani, bu gizemli ve her sahnesi çengel bulmaca tadındaki (Resimdeki sempatik ünlü: Ben Affleck) gerilim dolu filmi...
David Fincher Sineması'na genel bakış: Lan valla adamın bi numarası yok, tatilde okuyup sevdiği Best Seller'ı yapımcıya götürüyor, "Bunda Brad Pitt'i de oynattı mı deli tutar" diye ikna ediyor elemanı, kitabın yazarına da "Sen de gala gecesinde kitap standı açarsın işte be ooğluum" diye yem atıp götürüyor parayı, götürüyor ödülü... Uğraşmıyor herif, yaratıcı yalnızlıkmış, üretim süreciymiş, hikaye geliştirmekmiş; al kitabı koy perdeye, al kitabı koy perdeye... Uyarlamacı David'in yaptığı 5. roman uyarlaması bu (Dizi sektörünü de ihmal etmeyip İngiliz Utopia dizisini ABD'ye uyarlıyor bu sene, o hariç 5).
Konu: Nick ve Amy orta sınıf bir çifttir ve evliliklerinin 5. yıldönümü gelmek üzeredir. Başta her şey güllik gülistanlıktır sanarız ama, yıldönümü günü Amy'nin kaybolmasıyla yalan ve ihanet dolu evlilikleri de ortaya saçılır, olay medyaya sıçrar, içi seni dışı beni yakar... Film, bir evlilik kurumu eleştirisi olduğu kadar medyayı da itin götüne sokup çıkaran bir yapım olmuş. Millet "Ya bizim uşaklar IŞİD'i niye temizlemiyor" düşünceleriyle meşgul olmasın diye, bütün medyanın Nick ve Amy'ye nasıl kilitlendiğini göstermiş. Ekranda ABD menşeli Müge Anlı'lar "Adamı suçlu çıkaralım da stüdyoya polis gelsin" diye Nick'i suçlayıp duruyor, Nick "Ben masumum" dedikçe, seyirciler "Tabi tabi kimse ben öldürdüm demez zaten" diye yapıştırıyor cevabı...
Puan: İyi film iyi. Yiğidi öldürüp hakkını yememekten 4
Film Ekimi Önerileri - Premium Üyelerimiz İçin
Çocukluk (Boyhood): Filmin çekimi 12 sene sürmüş. Aynı oyuncularla başlayıp aynı oyuncularla tamamlanmış. Yönetmen, çocuğun 1. sınıftan üniversiteye gidişine kadar doğal büyümesini izleyerek yaşamını anlatmış. Peki tahmin et bizim sektör napmış? Evet, vizyona sokmayı hiç düşünmemiş filmi... Ne gerek var tabi dimi, onun yerine 2 hafta daha Lucy izleriz mk (tövbe tövbe)... Aslında alıp başını gideceksin Norveç'e de işte...
Mısır Adası (Corn Island): İlyas Salman'ın başrolde olduğu ve süper de oynadığı uluslararası bir yapım! Gürcistan-Abhazya sınırında kendi halinde çiftçilik yapan dede-torundan dede olanını oynuyor Salman. Yaaa... Oysa ki biz adamı, pazarda zabıtanın tezgahını yıktığı satıcı rolüyle hatırlıyoruz buralarda. ABD'de yaşasaymış Morgan Freeman olacak adammış da.....
Geronimo: Tony Gatliff yine çingene-roman konulu bir film yapmış. Fransa'da yaşayan ve kendisini zorla evermek isteyen ailesinden kaçan Türk kızı ile roman genci anlatıyor bu sefer. Hikayeye kanı kaynayan mahalle serserileri de eklenince film boyunca oynaşma, dövüşme, danslaşma, hareket, devinim, gürültü, patırtı... "Koymuşum sonbahar melankolisine şimdi" diyenler için...
Timbuktu: Afrika Sineması'nın üstadı Sissako şeriat yasalarının geçerli olmasından sonra Mali'nin kuzeyinde değişen hayatı anlatmak istiyor. Bilirsin işte, gülmek, sigara içmek, müzik falan yasaklanıyor... Film bu tabi, çok sorgulama yine de, "laikçi" derler şimdi...
Dile Veda (Adieu Au Langage): Adam 83 yaşında hala film çekiyor bak, 39. uzun metrajlısı olmuş, sen kendine su getirmekten acizsin! Üstat Jean-Luc Godard filmi, ayrıca sinopsis yazacak halimiz yok, başka ne işin var işte, git izle...
-BİTTİ-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et