Vizyonda Bu Hafta: Kağıttan Kentler (Lisenin en popüler kızıyken 30. tercihi harita mühendisliğine yerleşme hüznü)
Bu haftanın vizyonu fazlaca romantik ve hafiften korku ağırlıklı: 'Gündemden kaçıp kendimi kapalı bir salona kilitlemek istiyorum'cular, 'şehirlere bombalar yağarken biz kuytu senasta yiyişirdik'çiler, 'ben olmuşum korku filmi'ciler için...
Ayrıca sevgili okuyucu, bu yazıyla beraber naçizane Zaytung Sinema bölümümüzdeki 50. yazıya ulaştığımızı söylemekten gurur duyarım. Aslında ülkenin durumu bu kadar boktan olmasa kokteyl-mokteyl yapardık ama şimdilik idare et, biz seni arayacağız...
Kağıttan Kentler (Paper Towns) - O kız bize bakar mı kanka?
"Baloya götürülecek kız derdine düşüp haylazlık yapacaklarına ders çalışsınlar. Bugün bir kız için New York'a araba seyahati yapan yarın örgüt üyesi olup yol keser. Sevmedim" (Engin Akbıyık - Edebiyat Öğretmeni)
Birbirinden efendi üç erkek ergeni, lise dönemi bitmeye yakın, hayatlarını sorguluyor ve kendilerine harıl harıl balo partneri arıyorlar. Ayrıca ot gibi yaşadıklarını fark edip "Lisede biz okulun en piç sınıfıydık" demek için birtakım serseriliklerin peşine düşüyorlar. Başkarakter, Q lakaplı çocuk, en az diğerleri kadar efendi olsa da Adam Sandler'ın ergen haline benzemesiyle aralarından sıyrılıyor.
-Vasat romantik komedilerde Adam Sandler'ın ergenliğini oynamadan büyüse bari...
3 tane ergen erkek mi izletiyorlar yani bize?
Yok yok... Filmin etrafında döndüğü genç kadın, sivilcesiz yüzü ve alınmamış kaşlarıyla dikkat çeken Margo (Şekil 2.1) ... Bu ergen güzeli, Q'nun çocukluktan arkadaşı ve daha o zamandan beri çokça macera ve özgürlük düşkünü. Sıkılınca alıp başını gidiyor, 911'i ara ki bulasın... Anlıycağınız kız popüler beyler. Dolasıyısyla arkadaş çevresi de sakalları çıkan, uzun boylu ve gıcır otomobilli tiplerden oluşuyor. Maceraperestliği ve güzelliği gıybete-fesata konu olmuş...
Şekil 2.1 Lisenin en popüler kızıyken 30. tercihine Harita Mühendisliği gelmiş olma hüznü
Karakterleri anladık da olay ne?
Margo aldatılmış! Olay bu... Bizim alık Q ise küçükken beraber bisiklet binmelerini bir umut olarak görüp "kesin o da benden hoşlanıyo" tribine girmiş. Mal... Neyse, Margo kendisini aldatan "spor otomobili yakışıklısı" ve arkadaşlarına karşı bir intikam planı hazırlıyor. Saf Q'yu da olaya ortak ediyor, falan filan. Olaylar olanca ergenliğiyle gelişiyor işte...
"Kankilerle mezuniyette delirmece:)" albümünden...
Filmin tek cümlelik özeti: Klişe bir sondan uzak ama çok da bir şey vaat etmeyen, diğer taraftan 18 öncesi gençlerin izleyebileceği sıcak ve akıcı bir film.
Puan: Oğlana 25, kıza 35
Evrensel, yancı arkadaş gazı...
Tatlı bir ergen macerasından, ailece izlenecek bir çocuk macerasına yatay geçiş yapalım şimdi de:
Kutupta Macera (Operasjon Arktis) - Kutupta yaz gibi, özledim seni
Biri inatçı, biri kibirli, diğeri ha ergendi ha ergenecek üç salak kız çocuğunun haylazlıkları... Bunlar asker babalarının peşinden, gizlice bir helikopterin arkasına atlayıp Kuzey Kutbu'na geliyorlar. Kalıyorlar tek başına, yol bilmez-iz bilmez-kutup ayısı tanımaz bir şekilde hayatı öğrenme süreçleri başlıyor. Bu süreçte, bu "yerden ısıtmalı Norveç sitesi çocukları" soba yakmayı öğrenecekler, birbirlerini daha da sevecekler ve o ara akıllanıp "Dünya niye kutuplaşmış böyle, güneyiyle kuzeyiyle hepimiz kardeş deği miyiz" diye sorgulayacaklar...
Yok be, abartmayalım, daha bi' şey bildikleri yok...
-You know nothing Jon Snow
Sadece çocuklar yaşam mücadelesi vermiyor tabii filmde, küresel ısınmadan dolayı kutup ayılarının yaşam mücadelelerine de tanık oluyoruz. Ortadoğusu ayrı dert, kutupları ayrı dert mk dünyasında. Neyse...
Puan: Aile sıcaklığına 50, kutup soğukluğuna 60
Ve vizyonumuzun romantik filmlerine kaldığımız yerden devam edelim:
İki Aşk Arasında (How To Make Love Like An Englishman) - Cambridge'den öğrenci hatun bulup baldıza yavşama fantezisi
Cambridge'de ders veren, yakışıklı ve karizmatik (çünkü Pierce Brosnan) bir Edebiyat profesörü var. Edebiyat, şiir, İkinci Yeni, Cemal Süreya falan derken sınıfın en güzel kadını Jessica Alba'yı tavlayıp ABD'ye taşınıyor, üstüne bir de çocuk yapıyor. Kendine ABD'de yeni bir üniversite buluyor, ama, however, nerede İngiltere'nin cool üniversitelileri, nerede Amerika'nın bu hamburger-iPhone nesli... Herkes almış eline bir akıllı telefon, derste çıtçıtçıt....
Boşver, asıl konu bu değil zaten, bizim profesörün iki kadın arasında kalması sorun... Böyle basitten iki kadın deyince de ayıp oluyor tabii, söz konusu kadınlar Salma Hayek (baldız) ve Jessica Alba olunca...
Puan: İngiliz Edebiyatı'na 30, Jessica'ya 10, Salma'ya 5
Acemi Çapkın (Caprice) - Bilmediğin boku, git mektebine oku
"İşte edebiyatın büyüsü ve öğretmenin çilesi. İki güzel kadın arasında kalmış bu edebiyat öğretmeninin hikayesi, okuma parçasında Hüsn-i Ta'lil bulmuş kadar zevk verdi bana. Astounding..." (Engin Akbıyık, aynı adam)
Konusu yukarıdaki filmle paralel olan bu yapımın Fransız olduğunu öğrenince "Ooo şimdi absürttür de o", "Ooo nostaljik bir tadı da vardır onun", "Ooo kesin meme de görücez" diye düşünüp kafadan 3 yıldızı verecektim. Fransız romantizmine karşı bu tersten önyargıyı kırıp öyle baktım bi' de: Olmamış... Filmdeki başrol aynı zamanda filmi yazan ve yöneten adam. Bu nedenle çok kral rol yazmış kendine: Sıradan bir edebiyat öğretmeni olduğu halde ünlü bir tiyatro yıldızı ve genç bir tiyatro öğrencisi aynı anda aşık oluyor buna. Birtakım aksilikler de absürt güzelliğinde bir tat vermeyince sıkıntı başlıyor...
Puan: Olaya Fransız kalmış 25'i
Son 5 Yıl (The Last Five Years) - Şarkılar seni söyler...
"When I'm Gone" diye şarkı söyleye söyleye bardakları-kupaları oynatarak hepimizi "ağzı açık yetenekli yarışmacı izleyen ünlü jüri" kıvamında şaşırtan, son Oscar törenindeki müzikalde de gözlerimizi şenlendiren, müzikal rollerin aranan ve sevilen oyuncusu Anna Kendrick oynuyor.
Evet iki buçuk satırı Anna'ya ayırdım ama inan film için iki satır ayırasım yok. Film müzikal, ama doğru dürüst bir müzikle şenlendiremeyince sürekli mırmırmır diye nağmeli konuşan iki aşık izlemiş oluyoruz. "Şu piyanonun başından kalkın da bi' öyle konuşun insan gibi" dedirtecek kadar sıkıyor...
Puan: Müziklisine 30, müziksizine 31
Fragman yerine Anna Kendrick'in pıt pıt kupa çevirdiği klibi koysam ayıp olur mu?
Tamam tamam, al bu da fragmanı:
Sağolsunlar, salonlar yine korku kontenjanı için iki tane film almış...
Darağacı (Gallows) - Korkmadık. Bi' de Mobese kayıtlarına bakıp öyle deneyelim
Geçen hafta da bahsettiğimiz bir türdü bu ya hani, film başka bir kameranın bize gösterdiklerinden oluşuyordu. "Buluntu film" de denilen bu tür daha çok korku sinemasında kullanılıyor demiştik. Böylece çakal yapımcı, şunun el kamerası, bunun cep telefonu, oradaki güvenlik kamerası derken kamera arkası ekipten yüzde 50 tasarruf ediyor, parayı götürüyordu.
Hikayeye gelince, n'apacaksın korku filminin hikayesini o ayrı, bir okulda 20 sene arayla sergilenen bir oyunda yaşanan gizemli, darağaçlı, kırmızı görüntülü bir şeyler... İyi yine güvenlik kamerası kayıtlarını teslim etmiş okul yönetimi. Buradaki kameralar korkunç bir şey olduğunda caddeyi gösteriyor, biliyorsun... Buluntu film yapmaya kalksan, Jandarma Kriminal'e gidip görüntüleri geri getirmeye uğraşman lazım aylarca...
Puan: Kayıtlarda incelediğimize göre 20
Deccal - Hayır gerçeği gelince hiç korkmayacağız o olacak
Bu sefer gözümüzün bir yerden ısırdığı, tanıdık bir kahraman bulmuş yerli korkucu yönetmenimiz: Deccal... Hani kıyamet kopmadan gelecek olan, Mesih ortaya çıkmadan fırsatını bulup herkesi kötü yola düşürmeye çalışan, seçimde kazanamazsa savaş çıkaracak tiynette bir cani varlık... Oyununa gelmemek, çocukları uzak tutmak lazım...
-Ne yazıyormuş burda.... See-nii-dec-cal-yap-tır-maa-yaa-cağız...
Kudüs ve İstanbul arasında geçiyor hikayemiz. Yeni nesle Deccal'i tanıtmayı amaçlıyor, İslam mitolojisi klişelerine girmeden üç dine de selam çakarak Avrupai bir biçimde hallediyor işini. İzlesen izlersin aslında...
Anekdot: Başrolde gözleri kocaman bir Öznur Serçeler oynuyor. Yönetmen bir röportajında, Öznur'u tipi nedeniyle oynattığını söylüyor. Bayâ ciddi ciddi... Şunu bir ortamda bir genç kadına söylesen tırnaklamadık yerini bırakmaz...
Puan: Koca gözlerine 60
"Eee bu hafta hiç sanatsal film yok mu, ben festival filmi için gelmiştim?" diyenlere gelsin:
Beden (Cialo) - Festival filmi için yemeden içmeden kesildi kız...
Film, ruhsuz bedenleri, festival jürisine postalanacak bir şekilde anlatmaya çalışıyor (Berlin'de Gümüş Ayı'yı da kaptı, havasından geçilmiyor)... İyi güzel de, filmde iki festival filmini daha dolduracak değişik karakterler var. Sanki yönetmene iş çıkarmamak için bir filme sıkıştırmışlar gibi: Soğukkanlı bir cinayet dedektifi, yiyip içmeyen Anoreksiya hastası kız, kedili yalnız teyze karakterinde, terapistlik yapan cefakar bir Avrupa kadını...
Olay yeri inceleme tarzı ceset profili çizme workshop'u... firsatbufirsat.com'la sadece 19.95'e siz de katılın!
Filmin ayrıntılı analizi: Araya birkaç absürt sahne, birkaç da politik mesaj koymuşlar ama Berlin Film Festivali'ne gönderecekleri için "Çok da abartmamak lazım" deyip altını kısmışlar.
Puan: Berlin'de 80, Polonya'da 70, buralarda 60...
Çok şiddetli değil, festival şiddetinde
SONUÇ - Kaç doz alıyoruz bunlardan?
Sen de gördün ki, vizyonun yarısı romantikler için ayrılmış. Aralarında kararsız kalmamak için yaş grubuna göre davranabilirsin: 14-18 yaş aralığındaysan Kağıttan Kentler'i, 20-25 arası bir dilimdeysen Son 5 Yıl'ı, 25+ isen de İki Aşk Arasında ve Acemi Çapkın sana göre. "O kadar para verdik bari alt metin alalım" düşüncesindeysen de Beden'i verebilirm sana. Kutupta Macera, ailece kızgın yerlerimizi soğutmak için birebir.
Bu hafta da böyle. Haftaya çok sansasyonel, esaslı yapımlar gelecek, ülkeyi hala aynı yerinde bulabilirsek izleriz...
-BİTTİ (50. yazı da bitti, kokteyl niyetine iki malt bira atalım bari)-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et