Röportaj: Kartal'ı Uçuran Kaptan, Berke 'Thaldrin' Demir...
Bazıları onun için en iyi at binicisi diyor, bazılarıda kartalı uçuran kaptan... Biz onunla hem Beşiktaş'tan, espor'dan ve LoL'den konuştuk, hem de kendi kişisel öyküsünden. Türkiye'nin en iyi üst koridorlarından biri olarak gösterilen Thaldrin'i buyrun daha yakından tanıyalım...
Adı: Berke
Soyadı: Demir
Yaş: 21
Nickname: Thaldrin
Eğitim: Sabancı Üniversitesi (Endüstri mühendisliği)
Daha önce bulunduğu takımlar: Wild Fire Team, Turquality, Team Turquality Red
Şu anki takımı: Beşiktaş eSpor
Oynadığı rol: Üst Koridor
Bronzdan şampiyonluk ligine çıkma hikayesi anlatmak isterdik ama daha önemli konular vardı onlara değindik. Olsun, yine de siz bir çay koyun, çekirdek falan bir şeyler alın, sonra birlikte nereden nere gelmiş olaylar bakalım. İçinde biraz League Of Legends, biraz eSpor, biraz Beşiktaş, biraz da at olan Thaldrin röportajı sizlerle.
- Sıradan bir oyuncuyken eSpor arenasına girme fikri nereden doğdu ve o zamanlar beklentilerin hayallerin neydi?
Aslında böyle bir fikrim hiç olmadı. Kendimi bir anda bu arenada buldum desem yeridir. League of Legends'ı ben öncesinde arkadaşlarla tamamen zevkine oynardım. Ancak üniversite sınavı zamanım gelince oyuna ara verdim, yaklaşık 1 seneyi aşkın bir süre. Geri döndüğümde ise zevkine oynadığım arkadaşlarım takımlara dağılmıştı. Aa ne yapıyorsun, öyle böyle, derken, en yakın turnuvaya, yani Gamex'e, katıldım PlanB adı altında, sonra TT, WF derken buralara geldik.
- 2.5 senedir bu arenada yer alan istikrarlı oyunculardan birisin. En büyük destekçilerin ve motive kaynağın ne oldu kariyerinde?
Ailem başta bu olaya sıcak bakmasa da, bir süre sonra ısınmaya başladı. Tabi ki üniversitemi bırakmadım, onunla beraber devam etmekteydim oyun hayatıma, o yüzden belki de pek sesleri çıkmadı başlarda. Ancak son zamanlar en büyük destekçim onlar, her kararımda desteklerini esirgemiyorlar sağ olsunlar.
- Bu yola çıktığındaki rekabet ile şuan ki rekabet ortamında ne gibi değişiklikler var. Kendinde ve takımlarında gelişen ve değişen neler olduğunu düşünüyorsun?
Bu yola çıktığımda oyuna yeni başlamıştım denebilir. Yani adam akıllı oynamaya yeni başlamıştım. Bu yüzden bütün rakiplerime kaybediyordum diyebilirim. Ancak bu durum beni yıldırmadı, aksine çalışmam gereken noktaları bana bariz bir şekilde gösterdi. Gerek tek başıma oynadığım oyunlar olsun, gerek takım oyunları olsun, her anlamda eksiklerime yoğunlaşıp kendimi geliştirme yolunu güttüm her daim. Hala daha böyle yapıyorum, öğrenmenin ve gelişmenin bir sınırı olmadığını düşünüyorum.
- Kulaklık ödüllü turnuvalardan büyük para ödüllü hatta maaşlı bir sporcu olma serüveni sana neler hissettiriyor nasıl bir yolculuktu bu?
Turnuvalarda yer almadım hiç demem en doğrusu olur galiba, çünkü hiç bir zaman o tarz turnuvalara gitmedim, gerekli olduğunu düşünmüyordum. Ama şu anki durumundan tabii ki çok memnunum, buralara gelebileceğini hiç düşünmezdim.
- Türkiye’de eSpor’cu olmaktan ve eSpor’un konumundan memnun musun? Sence daha nerelere varır bu iş?
Açıkça söylemek gerekirse Türkiye'de bu işin içinde bulunmaktan ve konumundan gayet memnunum. Hatta işler daha da gelişebilir, turnuvaların mekanları daha büyük yerlere taşınabilir, belki yerel basın organlarında daha çok yer verilebilir, örneğin televizyon, gazete gibi mecralarda.
- Beşiktaş gibi Türkiye’nin en eski kulübünün bir eSpor takımı kuracağı aklına gelir miydi ve bu kulübün bir parçası olacağını duyduğunda neler hissettin?
Tabi ki gelmezdi, hatta bu haberi alınca bayağı bir sevindim. Bu espor’un nerelere geldiğinin bir göstergesiydi aslında. Bu denli köklü bir kulübün, bu kadar yeni bir dala adım atması gerçekten sevindirici. Tabi bunun da bir parçası olmak tarif edilemez, eşsiz bir duygu.
- Beşiktaş kulübü sizinle anlaştıktan sonra ilk sezonunuzda bir lig şampiyonluğu ve bir Uluslararası Wild Card şampiyonluğu getirdiniz ve dünya şampiyonasına gittiniz. Dark Passage’ın domine ettiği bu dönemde bu kadar başarıyı bu kadar kısa süreye sığdırmanın sırrı neydi?
Hatta sezondan önce, uluslararası turnuvayı da aynı kadro ile kazanmıştık, her ne kadar o zaman Beşiktaş bünyesinde olmasak da. Takımı ilk oluşturmamızdan itibaren iyi yerlere gelebileceğimizin herkes farkındaydı. Aynı zamanda, eksiklerimizin ve zayıflıklarımızın da farkındaydık. Kış sezonunu şampiyonlukla kapatıp, üstüne WildCard'ı da kazanıp, MSI'a gitmeyi başardık ancak bu bizim amacımız değildi. Tabi ki elde edilmek istenen bir başarıydı, ancak TBF'yi kazanıp Dünya Şampiyonası'nda yer almaktı asıl amacımız. Her ne kadar amacımıza ulaşamasak da, kazandığımız başarıdan memnunuz.
- 2 sezon üst üste lig şampiyonu oldunuz fakat Türkiye Büyük Finali’nde Dark Passage karşısında 3-1 kaybedilen finalin nedenleri neydi?
Bu aslında uzunca cevaplar barındıran bir soru, ancak ben olabildiğince özet ve kapsamlı bir şekilde cevaplayacağım. Yarı final öncesi SGT oyuncumuz Nardeus'un vize problemlerinden dolayı gelememesi bizi bayağı bir etkiledi. Çünkü yedek oyuncumuz ile antrenmanımız olmadığından, onunla vakit geçirmek durumunda kaldık 1 hafta boyunca. Ardından, Nardeus gelebilmeyi başardı ama turnuvanın oynanacağı versiyon 2 yama gerisi olduğu için, ve o sıralar o yama oynayacak olan tek ülke biz olduğumuz için, antrenman atabilecek hiç takım bulamadık. Yani diğer bir deyişle, 2 haftalık bir kaybımız oldu. Bu sıkıntılar yaşanmadan önce, antrenmanlarımız bayağı faydalı ve iyi bir şekilde ilerliyordu. Belki de bu sıkıntılar yaşanmasa, rahatlıkla alacaktık turnuvayı. Unlucky :)
- Avrupa’da uzun zamandır olan ve Türkiye’de yeni başlayan koçluk sistemi konusunda ne düşünüyorsun? Bir koç ne yapar ve takıma sence ne gibi faydaları vardır?
Bence koç en gerekli ve en temel şeylerden bir tanesi. Koçu şöyle tanımlardım: Takımı takım yapan, disiplin sağlayan, oyuncuların hem bireysel hem de takım halinde gelişmesinde büyük pay sahibi isim. Koçun sayısız faydası olabilir takıma, gerek moral anlamda olsun, gerek oyun içi olsun, gerekse konuşmalar ve anlaşmalar olsun. Her türlü açıdan yardımı dokunabilir. Çünkü bazen dışarıdan bir gözün olayları izlemesi, tarafsız şekilde yaklaşması gerekebiliyor. Oyuncuların kendi oyunlarını izleyecek zamanı pek olmuyor, veya diğer bölgelerde nasıl bir oyun döndüğüne dair kapsamlı bilgi edinecek zamanı olmuyor. Hatta karşılaşacağınız rakibin analizi de gerekebiliyor zaman zaman. İşte böyle durumlarda koç imdadınıza hızır misali yetişiyor.
- Türk takımlarının uluslararası arenada diğer bölge takımları kadar başarılı olamamasının sebepleri neler sence? Ayrıca ileride Türk takımlarını ve oyuncularını bu arenada nerede görüyorsun?
Bunun bir çok sebebi var aslında. Bence en temel ve en büyüğünü söyleyeyim; Oyuna ayrılan süre ve aile yapısı. Her ebeveyn çocuklarının iyi yerlere gelmesini ister, bir mühendis, bir doktor, bir avukat olmasını ister. Bunların dışında kalan şeyler genellikle iticidir, ve ötekileştirilir. Aileler çocuklarının bilgisayar başında uzun saatler geçirmesine karşıdır her daim, iyi bir üniversiteye gitmesini, iyi bir geleceğe sahip olmasını ister. İşte bu saydığım etmenlerin hepsi oyuna karşıt etmenler. Oyunda iyi bir yerlere gelmek için, bütün zamanınızı ayırmanız gerekiyor, tabiri caizse sosyal hayatınızı öldürüp, bütün boş vakitlerinizi ayırmanız gerekiyor. Mesela, Kore şu anda en başarılı ve iyi bölge olarak kabul edilmekte ve Kore ligindeki hiçbir takım oyuncusunun bir kız arkadaşı yok. Neden? Çünkü yasak! Evet, yanlış duymadınız, yasak. Şampiyon olana kadar bir kız arkadaş edinmeleri yasak. Yoksa takımdan atılıyorlar.
- MSI (Dünya Şampiyonası ön eleme) sahnesine çıktığında neler hissettin? O atmosferi yaşamak, o izleyicinin önünde oynamak nasıl bir duyguydu?
Çok da garipsediğimi söyleyemem. Seyirci karşısında oynamaya alışık olduğum için ortamı yadırgamadım, ancak bizden daha önce haberi olmamış insanların, hatta yüzlerce insanın BJK diye bağırması gerçekten gurur verici bir olaydı, tüylerim diken diken oldu her bağırdıklarında.
- MSI’da bir gösteri maçı olmuştu. Huni, Wildturtle ve Febiven gibi yıldız oyuncularla aynı takımda oynamak nasıldı?
Huni ve febiven'ı tanıyordum daha önceden, sohbet etmişliğim vardı West'te. Ancak tabi ki yanyana oynama şansı bulamamıştım. Turtle'ı turnuvalardan izlediğim kadarıyla biliyordum ve troll bir mizaç çiziyordu ekran karşısında, gerçekten de öyleymiş. Huni hakkında zaten konuşmama bile gerek yok, kendisi EU LCS'te beğendiğim tek üst koridor oyuncusu ve aynı zamanda çok sempatik birisi. Koreli olduğu için İngilizcesi iyi değil ve onu sempatik yapan etmenlerin başında geliyor yarım yamalak İngilizce konuşması. Huni'nin olduğu yerde eğlence eksik olmuyor, aşırı şen şakrak bir kişiliği var.
- Kariyer planlarında ileride neler var?
Oyunu oynayabildiğim kadar oynayıp, sonra kariyerime mesleğimden yani Endüstri mühendisliğinden devam etmeyi planlıyorum.
- Alttan yetişen oyunculara tavsiyelerin neler olur?
Bana göre oyunun özetini geçersem herhalde net bir tavsiye vermiş olurum. Arkadaşlar, oyun her ne kadar yetenek ve refleks işi olsa da, aynı miktarda hatta daha fazla pratik gerektiriyor. Ne kadar çok oyun oynarsanız, kendinizi o kadar çok geliştirirsiniz.
- Bize zaman ayırdığın için teşekkürler börke kaptan :) Eklemek istediğin bir şey var mı?
Zaytung'a eSpor konusunda yeni yayın döneminde başarılar dilerim :)
/thaldrinlol /thaldrinlol
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et