.jpeg)
.jpg)
Fallout 4 ve Mümkünse Acilen Sinemaya Aktarılması Gereken Diğer Efsane Oyunlar...
.jpg)
Yaklaşık 20 senedir oyunlardan filme uyarlanan pek çok yapıt izledik. Bunların kimileri başarılıydı kimileri ise "keşke hiç ellemeyelerdi" dedirten birer fiyasko. Filmden sonra oyunu silenler bile oldu… Bugün ise, "lan aslında şahane filmi olur bunun" dediğimiz oyunlara bir daldık. Niye filmi olmalı derdimizi anlatmaya çalıştık. Hayırsever ve becerikli bir yapımcının görmesini umuyoruz artık. Amin...
1. The Witcher
Geralt ile ilk olarak 2007 yılında tanıştık. Kendisi baş rol oyuncumuz. Aynı zamanda büyüleriyle de meşhur olan oldukça yetenekli bir dövüş ustası. Hikaye ise orta çağlarda geçiyor. Elfler, cüceler, büyücüler ve sıradan insanlarla dolu bir dünya. Orada burada rahat durmayan binlerce insan ve savaşan imparatorluklar…
Nilfgaard imparatorluğu ile yapılan büyük savaş sonucunda Geralt ilk başta öldü sanılır. Hatta yavuklusu Yennefer büyüleriyle onu yeniden hayata döndürmek için tüm gücünü kullanır ve onunla birlikte öldüğü sanılır. Oyun başladığında Geralt çıkagelir. Kim olduğunu, nereden geldiğini bilmez, hafızasını yitirmiş sıradan biridir. Witcher kabilesi tarafından bulunur ve Triss Merigold onu iyileştirmek için yanına alır. Witcher kabilesi kim ola ki dersen, onlar da işte büyü müyü işleriyle uğraşan savaşçı bir topluluk.
Neyse sonra Geralt'ın en büyük düşmanı Aldersberg, peydah olur. Mutantlar, cüceler, elfler falan derken ortalık fena karışır. Kahramanız da bir yandan kaybettiği hafızasını geri kazanmaya çalışırken bir yandan da görevden göreve koşar. Olaylar gelişir...
Neden bir film olmalı?
Bir defa fantastik dünya atmosferi ile birlikte oldukça görkemli bir film olurdu. İyi bir yönetmen ve paraya kıyan taşaklı bir yapımcının elinde yeni bir LOTR efsanesine dönüşme potansiyeli var. Yönetmen koltuğuna Peter Jakson'ı oturtsan (elfler, cüceler büyücüler falan tam onun kalıbı), müzikleri de Hans Zimmer'e emanet etsen tadından yenmezdi. Oturur saatlerce epik senfoniler dinler biraz kulağımızın pasını atardık. Geralt’ı da Viggo Mortensen oynardı diye düşündük siz ne dersiniz? Bu arada film hakkında 2017’de bir şeyler olacakmış gibi dedikodular var. Bir şey olursa haber veririz yine. O zamana kadar şimdilik müzikleri ve oyunu ile idare edin…
2. The Elder Scrolls: Skyrim
The Elder Scrolls serisi ilk olarak 1994 yılında Arena ile duyuruldu. Bethesda tarafından geliştirilen seri 5 oyundan oluşuyor. Kitaplar dolusu konu nesilden nesile aktarılmış durumda. Pek çok oyuncu ise 11 Kasım 2014’de çıkan Skyrim ile bu seriyle tanışmıştır. Skyrim, serinin en değerli oyunu diyebiliriz. 48 saat içinde 4.2 milyon adet kopya satarak adından epey söz ettirmişti.
Oyunun hikayesi Tamriel kasabasında geçiyor. Sakin huzurlu bir bölgeyken birden soğuk rüzgarlar esmeye başlıyor. Kış geldiği için değil, savaş geldiği için. Skyrim kralının öldürülmesi ile Tamriel’de hareketli dakikalar başlar. Cyrodiil imparatorluğu asırlardır tahammül edemedikleri Nord’ları tehdit etmeye başlarlar. “Bizim kızı almışsınız ayrıca topraklarda büyü falan yapıyorsunuz, siz hayırdır?” gibi atarların ardından Tamriel kan gölüne döner...
Skyrim’de iç savaş kıyası devam ederken, biz bir at arabasının arkasında esir olarak topraklara giriş yapıyoruz. İmparatorluğa ait Helgen bölgesinde esirleri karşılıyorlar. Biz ölecek miyiz kalacak mıyız bunun sorgusu yapılıyor. Ulan daha yeni başladık oyuna ne ölmesi derken, Alduin adında bir ejderha karakterimizi kurtarıyor. Daha sonraları ise savaş meydanlarında onca sınıf varken bir de ejderhalarla uğraşacağınızı öğreniyorsunuz. Birkaç ejderha öldürdükten sonra bir ejderha ruhuna sahip Dragonbron’e dönüşüyorsunuz ve gelsin kale savaşları. Evet aynen, LOTR'yle GoT arası bir kafa...
Neden bir film olmalı?
Yine epik bir dünya, muhteşem aksiyon sahneleri ve sürükleyici bir hikaye var elimizde. Daha ne olsun? Evet bu tarz çok fazla sikko film de yapıldı ama iyisinin de tadından yenmiyor. Bir Skyrim filmi olsa, Kuzey İrlanda topraklarında çekilse, Alon Taylor tarafından yönetilse, şöyle hafif hafif gayda ve keman sesleri ile açılan bir trailer’ı olsa, o kaotik dünyayı canlandıracak binlerce figüranla birlikte bir de Travis Fimmel görsek fena mı olur? Neyse yine ağzımızın suyu akmış hayaller kuruyoruz burada, kimse de uyandırmıyor. Biraz müzik dinleyelim ardından bir başka Bethesda yapıtına geçeceğiz.
3. Fallout
Bethesda’nın bir başka efsane oyun serisi: Fallout. 1997 yılında hayatımıza giren oyun, Amerika’nın Japonya’ya attığı atom bombaları üzerine yaşanılan insanlık dramını konu almıştı. Biliyoruz, bu tür nükleer felaket senaryoları barındıran pek çok oyun var fakat Fallout serisini onlardan ayıran şeyler; kendine has müthiş bir dünya kurmayı başarmış olması, ince detayları ve elbette senaryosu.
Oyun Güney Kaliforniya’da bir yer altı sığınağı olan Vault 13’te başlar. Amerika’da toplam bunun gibi 122 Vault bulunmaktadır. Vault’ların hepsinin kendine özel kodları, üniformaları ve ekipmanları vardır. Tüm Vault’ları tek bir kaynak yönetir. Sizin göreviniz ise su kaynaklarını temizleyerek su sorununu çözmek, mutant olmaya başlayan yaratıklarla uğraşmak ve Mutantların başındaki Richerd Grey’i eşek cennetine yollamak.
İlk oyunda konu bu şekilde iken, devamında bazı detaylara sadık kalınarak geliştirilmeye devam etmiştir. Son oyun Fallout 4 ise yine nükleer savaşın acı yüzünü, ailenizin yok oluşunu ve çorak arazilerde hayatta nasıl kalınır konularını işliyor. Konusu aslında çok uzak olmadığımız gerçek tarihten gelse de işleniş şekli itibariyle oldukça etkileyici. This is Fallout baby!
Neden bir film olmalı?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi aslında konusu oldukça tanıdık: Nükleer savaş. Fakat, Fallout’un 1950’ler Amerikasını yansıtan retro dünyası, o dönemin teknolojisini 2177’dekilerle başarılı bir şekilde bir araya getirmesi ve bunları müthiş bir kurgu içinde yapması onu farklı kılan sadece birkaç özelliği.
Fallout bir film olsa yönetmeni büyük ihtimal Joseph Kosinski olurdu. Bu tür bir filmin dilinden o anlardı elbette. Başrole de bir Tom Hardy yakışırdı sanki. Mekan olarak nerenin seçildiği çok önemli değil ama dev bir prodüksiyon ve bir o kadar dev bir bütçe gerekeceği muhakkak. Müzikler içinse biz şimdilik sizi orjinal Fallout 4 müzikleri ile baş başa bırakalım...
4. Diablo
Blizzard’ın efsanevi oyunlarından biri Diablo. 1996 yılında bu epik dünya ile tanıştık. Ucu bucağı olmayan Sanctuary diyarlarında görevden göreve koştuk. 12 yıllık aranın ardından gözlerde bir damla yaş yeni oyunun duyurulmasını bekledik. Diablo 3 serinin son oyunu oldu ve tam 24 milyon kopya sattı.
Oyunda, Anu iyiliği temsil ederken, yedi başlı ejder olan Tathamet ise kötülüğü temsil ediyor ve bu ikisi Pandemonium adı verilen bir bölgede cenk ediyorlar. İlk temsilciler öldükten sonra ise Nephalem denilen iblis&melek karşımı yeni bir ırk meydana gelir. Bu ırkın güçlü olduğunu ve savaşta bu safta yer almanın önemli olduğunu düşünenler çoğunluktadır. Bu sayede Neğhahlem cephesi de güçlenmeye başlar. İyi tarafta; Imperius, Tyrael, Auriel, Ithrael, Malthael, Inarius, Hadriel, Izual gibi melekler yer alırken iken kötü tarafta ise; Mephisto, Baal, Diablo, Andariel, Duriel, Azmodan, Belial gibi iblisler vardır.
Neden bir filmi olmalı?
Oyunda yer alan yüzlerce bölge ve içinde var olan sayısız varlık Blizzard’ın epik dünyasında müthiş konumlandırılmıştır. Yıllarca filmi beklenen WoW'a benzer bir şekilde Diablo da geniş bir hikayeye ve fantastik bir dünyaya sahip. Hatta şöyle söyleyelim, bu zamana kadar Diablo'yu temel alan tam 9 roman yazılmış. Böylesi bir hikayeyi beyaz perdede görmek pek çok oyun severi heyecanlandırırdı diye düşünüyoruz.
Filmin yönetmen koltuğunda Christophe Gans’ı görmek şaşırtmazdı. Bu tür deli manyak hikayelerin altından kalkabilen bir yönetmen. Kuzey İrlanda toprakları ya da Yunanistan’daki Meteora bölgesi bu film için oldukça uygun. Oynayacak zibilyon tane oyuncu da bulunur elbet. Buradan yapımcılara duyurulur.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et
|
.png)
|
|
|
(59).jpeg)
.jpg)
