Vizyonda Bu Hafta: Mükemmel Bir Gün (Vizyon bazen çok ironik evet...)
Gayet distopik ve fena halde post-apokaliptik bir tür hayat yaşadığımız şu günlerde, kimseye sinemaya gitme çağrısı yapacak halimiz yok. İnsan içine çıkıp sosyalleşmekten sakınır hale geldiğimize göre filmimizi de evde izleriz. Merak etme, vizyondaki filmlerin torrentte indirilebilecek olanlarını bulup çıkardım ben: Bosna Savaşı'nda gönüllü yardımsever olan Benicio Del Toro ve şuursuz bir güç manyağına dersini veren panda, monitörlerimizde bizi bekliyor (kendi savaşımız, güç manyağımız yetmiyormuş gibi).
Tamamsan, "En kötü savaşımız Yeşil Vadi kapışması olsun" deyip bir video paylaşıyorum ve geçiyorum yazıya:
Mükemmel Bir Gün (A Perfect Day) - Bosna'nın goygoycu sakinleri arasında bir gün geçirmek...
Geçen haftanın yıldızlı filmi Annemin Yarası, Balkanlardan gelen savaş filmleri dalgasını ülkemize sokmuş oldu. Al sana bir kez daha, komşunun komşuyu öldürdüğü sıcak bir Bosna savaşı filmi.
Ve fragmanı:
Kimler oynuyor hele?
Sakallı tersane işçisi Javier Bardem'inden hatırladığımız güzelim Güneşli Pazartesiler filminin yönetmeni Aranoa çekmiş. Savaş filmi turizmi için Bosna'ya gelen her yapımcı gibi bölgeye, yıldızlar geçidi yapmışlar (iyi iyi, döviz getirirler). Hangi yıldızlar yok ki; göz altı torbalarıyla harikalar yaratan Benicio Del Toro'yu mu övsek, Esaretin Bedeli'nde yıldızlaşıp yaşlılığını kötü fantastik filmlerle yiyen Tim Robbins'e mi selam çaksak... İki de güzeller güzeli ablamız var; Fransız dudaklısı Melanie Thierry ve Son Umut filmindeki kötü dublajlı halinden aşina olduğumuz Olga Kurylenko...
50 yaşında da olsan iki kız gördün mü yürüyüşün-duruşun değişir...
Ne oynuyorlar peki?
Bu kısmı, kafanıza karizmatik bir belgesel dış sesi yerleştirerek okuyun lütfen:
Her şeye karşı 'Sense of humour'ını (goygoy yetisini) kaybetmeyen küçük bir Bosna yerleşkesinde geçer öykümüz. Bosna Savaşı'nın son zamanlarındayız; kendisi de az katliamcı olmayan BM'nin götüm götüm geri çekildiği 1995'de... Gönlü geniş dört kişiden oluşan gönüllü ekibimiz, onlara verilen su kuyusu temizleme görevini yaparlar. Ölümün kol gezdiği yerde, suyun, yani saflığın, yani hayatın yanındadırlar. Çok zaman geçmeden kuyuda bir ceset bulurlar. Kim bilir, belki de bir dış mihrak bırakmıştır. Benicio (Beniçyo), ceseti çekmeye çalışırken halat kopar ve bu duruma göz altı torbaları çok kızar. Ekibimiz ceset çekmelik yeni bir halat peşinde koşarken bürokrasi ve Batı eleştirisi ardından gelir. Hoş gelir...
Sağ gözünün altından bürokrasi, sol gözünden Batı eleştirisi okunabilir. Büyüksün baba...
Metaforlar - alegoriler?
Susmayan şarkılarına, pis goygoylarına rağmen filmin alegorisi-metaforu bol. Seviye çok düşmüyor. Köpeğin bağlı olduğu, bayrağın göndere çekildiği halatlardan metafor yapmışlar mesela. Farklı şekillerde bağlanarak birçok savaş metaforu daha yapılabilir. Su ve ceset zaten belirgin bir alegorik anlatım, onu anladık... Çocuğun peşinde koştuğu top ve yerde yatan inekler de bize bir şeyler anlatmak ister gibi...
Şu sahne de Mustang filmi göndermesi olabilir gibi... Olmayabilir de gibi... Osuruktan metafor kapmamak lazım gibi...
Filmin gereksiz kısmı: Del Toro'nun eski flörtü olan, aynı ekipten ablamızla geçmiş kaçamaklarının hesaplaşması çok sıkıcı kalabiliyor. Bize ne be adam, sizin haşna-fişneli eski maceralarınızdan! Diyesimiz gelebiliyor...
Filmin sözü: "Onu becermelisin. Bosna halkı için"...
Puan: Mükemmel bir 60
Kung Fu Panda 3 - İçindeki pandayı ortaya çıkar (ama ortada bırakma)...
Şaşkın bir animasyon hayvanının şaşıra şaşıra başarıya ulaşması olarak dümdüz bir şekilde özetlenebilecek filmin fragmanı:
Çeşitli hayvanlardan oluşmuş kung fu ustaları vardır ve hepsinin Çi'si vardır. Bu Çi, Star Wars'taki Güç gibi bir şeydir. Bir zamanlar iyiliğin yanında olan boğa Kai, karanlık tarafa geçmiştir ve kung fu ustalarının Çi'sini çalmayı iş edinmiştir. Çi'lerini almak için, ustaları poke topu gibi şeylere hapseder. Ustaların namusunu kurtarmak ise bizim Sakar Şakir panda Po'ya kalmıştır. Babası onu, Hobbitlerin yaşadığı köye benzeyen köyüne götürerek eğitmek ister. Daha sonra Kai gelince, Star Wars'taki Evoke'ların direnişine benzer bir direnişe imza atacaktır pandalar. Sinefil adayı çocuklarınıza hafta sonu armağanı olsun.
-Bu BB-8 robotu da aynı bana benziyor di mi ördek amca?...
Başka ne var?
Kaplan var, sarılan panda var, panda besini hamur köfteleri var... Ne olacaktı? Altı üstü, çocuğun içindeki kahramanı çıkarmaya çalışan bir animasyon. Seninki popcorn kemirirken (ev popcorn'u) sen de eşlik edip yuvarlanan pandalara gülmeye çalışıver.
Puan: Kung'a 10, fu'ya 10, Po'ya 20
Seni Şimdiden Özledim (Miss You Already) - Çağımızın hastalığı: Kanser filmleri
Başlarken "Yine mi kanser filmi" deyip önüne pırasa gelen şımarık çocuk gibi dudak büzdüğüm, sonra izleye izleye sevdiğim bir film oldu. İki dişi arkadaşın, çocukluğundan orta yaşlılığına uzanan bir öykü...
Uzanan bir fragman:
Online izleyip yorumlarına "Çok ağlayacaksınız, ben çok ağladım, muhteşem" yazılası bir film... Öykü şu: Drew Barrymore'un oynadığı Jess ve Toni Collette'nin oynadığı Milly var, bunlar çocukluktan beri birbirlerinin kıçlarından ayrılmazlar. Gençliklerini deli dolu yaşayıp hemen ardından koca bulurlar. Milly'nin bulduğu koca, çılgın bir Dominic Cooper olan bir rock star... İki çocuk yapınca rocker'lık yalan olur, sorumlu aile babasına dönüşür herif. Bebek yüzü, sempatik tavırlarıyla birleşince yer yer Burak Kut'a benzettim adamı.
-Yaşandı bitti saygısızcaaa... Aldatmanın tadına varınca...
E her şey çok güzel gidiyor? Sorun ne?
Mills, bu herifle gayet mutluyken tümörü gittikçe yayılan bir meme kanseri oluverir. Jess kadının sorunu ise çocuğunun olmamasıdır. Mills, kanser olmasına rağmen hayattan kopmaz, eşi de destek çıkar. Kocalar zaten süper! Jess'in kocası -görüyon mu bak- eşini teknede yaşatır. 'Dominic Kut' da rock starlığına yaraşır bir şekilde Mills'e elit bir yaşam sunar (kadın dostluğu filminde lafı kocalara getirmek, kocalara gelmek)
'Gül gibi kocamız var' sevinci...
Eksileri, artıları...
Twilight'ın yönetmeni Catherine Hardwicke ablamızın çektiği, kadın-çocuk merkezli öykümüz, göz yaşına boğma amacı gütmeden duygusal olabildiği için artı alıyor. Yalnız, Jess bazen fazla mülayim olduğu için bayıyor (-). Saçları ve memeleri dökülen Mills'e hayat veren Toni Collette'nin oyunculuğu ise büyük bir artı...
-Uçlarından biraz alın demiştim ben size ama yaa!..
Puan: Çok ağlayacaksınız, ben çok ağladım, muhteşem
Olaylar Olaylar - Her ile bir yerli komedi: Samsun, Çarşamba
Yan rollerin aranan ismi Sadi Celil Cengiz yönetip oynamış. Yerli komedilerin aranan serti Fırat Tanış'a yine mafya babası rolü vermişler. Özcan Deniz' ve Burak Kut'u da (ne çok lafı geçti bugün) konuk oyuncu etmişler. Sadi Celil'in memleketi Çarşamba'da maceralı bir şeyler oluyormuş.
Fragmanını koyarken "Artık yan rollerden ömrü billah kurtulman dileğiyle Sadi" diyor ve Çarşamba'ya selamlarımı gönderiyorum:
Kod 999 (Triple 9) - Rus hanımağası Kate Winslet...
Bir grup hırsız, bir polis öldürür ve 999 alarmı verilmesini sağlar. Amaç neymiş? Şehirdeki ekipleri hırsızlık yapacakları bölgeden uzaklaştırmak... Her biri ayrı havalı, ayrı tassaklı oyuncular paylaşıyor karakterleri: Kate Winslet (Rus mafya patroniçesi oluyor, yakışır) ve Ben Affleck'in kardeşi Casey Affleck (suç ortağı bir polis) ve de piskopat rollerinin aranan keli Woody Harrelson (yine piskopat, ama iyi huylu piskopat)...
2016 Rus Hanımağa Kreasyonu...
Herkesin herkesi öldürebildiği, kimin ne, neyin kim olduğunun belli olmadığı bir ortam izleyip bi' yerden tanıdık gelmesi için...
Puan: 9 x 3
Biz farkındalık kazandık biraz...
Şeytan Tüyü - Muro ve Haldun Dormen aynı filmde olursa
Muro ile tanıdığımız (ben izlemedim, arkadaşım tanımış) Mustafa Üstündağ başrolde. İçinde; Güven Kıraç (yine küfürlü ve sinirli), Erdal Tosun, Haldun Dormen ustaları barındıran kadrosunun dikkat çektiği söylenebilir. Yıldız Cinayetleri polisiye romanından uyarlamaymış, senaryosuna da beş kişi girmiş. Dediklerine göre, görsellik pek renkli ama komedisi yine tek renkli imiş. Fragmanı izleyip karar vermek size kalmış:
Not: O penisli heykeli daha kaç filmde göreceğiz ama?... (1:33)
Ölüm ve Ötesi (El cadaver de Anna Fritz) - 'Ölümden öte köy mü var' sorusunun gerilim dolu cevabı...
Ölen genç, ünlü ve İspanyol bir aktristin morga getirilmesiyle başlıyor gerilim öykümüz. Ölü haliyle de olsa ünlü görüp taciz etmek için morg görevlisinin arkadaşları geliyor ve anlıyoruz ki maganda her yerde, taciz her yerde, Petekkaya her yerde... Bizim kız gözünü açıyor sonra, gerisi spoiler'a giriyor...
Puan: Ölüm'e 30, ötesine 20
SONUÇ - Del Toro mu, panda mı, Burak Kut mu?
Uzun zamandan beri süregelen, vasat vizyon haftalarından birinde olduğumuz doğrudur. Ama izlemesini bilen gözler için bu haftadan da alınacak nice sinema keyifleri vardır... Örneğin, Mükemmel Bir Gün keyifle izlenebilir ve çözülen alegoriler günümüz Türkiyesi için kullanılabilir (telif haklarına dikkat et yalnız). Kung Fu Panda 3 de yavrunun, yeğenin hatrına izlenebilir (internetteki altyazılı olacağı için sen okuyuver velede). Travmatik halimize uygun olarak; gülerken hıçkırmak, ağlarken salakça gülümsemek istiyorsan da Seni Şimdiden Özledim'i kaçırma derim (kaçmıyor canım, bir tık uzağında)...
Girebilirsen Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya Superman ve Batman kapışacak. Olan yine bize olacak...)
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et