Vizyonda Bu Hafta: Batman v Superman - Adaletin Şafağı (Yarın bunlar barışır, biz kötü oluruz. Demedi deme)
Batman ve Superman kapışması nihayet, DC ve Warner Bros işbirliğiyle beyazperdede. Bilirsin, süper kahraman sevenler Marvel ve DC hayranları olarak ikiye ayrılır. Bunlar birbirinden kız alıp vermez, aynı ortamda karşılaşırlarsa yüz yüze bakmamaya özen gösterir. DC de kendi içinde Batmanci-Supermanci diye ayrılır. Bunların arasında çok bi husumet yok ama birbirlerini sevdikleri de söylenemez. Batman ise Christopher Nolan'ın çektiği Batman ve diğerleri diye ikiye ayrılabilir. Bunlar da öyle işte, meraba-meraba. Tarafımı merak edenler için sırasıyla: Marvel-Batman-Nolan'ınki...
Hazır, dünyayı kurtarmaktan bahsediyorken ve ikiye ayrılma lafı geçmişken:
Batman v Superman: Adaletin Şafağı - Hukuk mu üstün bizim pelerinliler mi? Ya da Nietzsche mi?
Bu kadar kutuplaşma yetmezmiş gibi, eleştirmenlerin de filmi sevenler ve yerden yere vuranlar olarak ikiye ayrıldığını söyleyerek başlayalım ve filmin Türkçe altyazısıyla yayınlanan ikinci fragmanını koyalım. İkinci fragman her türlü birinciden daha iyi. Birinciye çakar bence:
'Savaş getiren itler'den söz açarak bizimle muhabbet kurmaya çalışıyor Affleck...
Şehri birbirine katmaktan utanmıyorlar mı?
Man of Steel'in devamı bu film. O filmde; Clark Kent'in çocukluğuna-ergenliğine tanık olmuş, ilk öpüşmesini-ilk boğulan insan kurtarmasını görmüş, hem Kripton'daki hem de "Kansas Çiftliği, No: 10, ABD/Dünya"daki ailelerini tanımıştık. Kripton Sapığı General Zod, Kripton'ın içine sıçmamış gibi dünyanın da başına bela olunca Clark Kent'in artık Supermanlik kasma zamanı gelmişti. Zod-Super savaşında şehir enkaza dönüşmüş, o arada Batman olacak Bruce Wayne'in de holding binası yerle bir olmuştu.
Öyküye kaldığı yerden devam eden yeni filmimizde Bruce'un Superman'e bir bakışı var ki görmelisin! Haksız değil, Allah'ın Kripton'ından gelip onun çöplüğünde süper racon kesiyor artisst.
Pelerinlideki havaya bak... Sanki bana, dünya turnesine çıkmış Tarkan...
Dış güçlerin bir oyunu mu bu?
Superman de aynı şekilde, medyanın içinde yer almasına ve bu işleri bilmesine rağmen basının gazına gelerek Batman'e gıcık oluyor. içten içe "Kara kanadını ..ktiğimin yarasası" diyerek kendisini gazlıyor. Bir de Lex Luthor adında kötü karakterimiz var; çizgi romanda kel olmasına rağmen uzun saçlı haliyle karşımıza çıkıyor. Kendisi, ikiliyi birbirine düşürmek için alçakça planlarını uygularken ortamlarda da Nietzsche'den 'üst insan'lı, 'Tanrı öldü'lü alıntılar yaparak akşama sevişme çıkarmaya çalışıyor. Ama bazen Nietzsche de yetmiyor, Wonder Woman'ı da yanlarına alan süper güçlülerin toplanıp bu kerhanacının oyunlarını bozması işten bile olmuyor....
Üstadın "Beni öldürmeyen acı güçlendirir" sözünü duymuş muydun? "Sevişmek de çok iyi gelir" diye devam eder...
Nerede Christopher Nolan'ın Batman'i? Ben Affleck'ten ne haber?
Nolan'ın yazıp yöneterek Christian Bale'in canlandırdığı efendi yüzlü, temiz ailenin travmatik çocuğu Batman'in bundan daha dikkat çekici olduğu doğrudur. Hele o filmdeki diyaloglar-kurgu-atmosfer bununla karşılaştırılamaz. Karşılaştıranlar da olabilir ama onları aramıza almayız olur biter... Bu arada, aslında Nolan bu filmin executive producer'lığına soyunmuş ama belli ki yönetmen Zack Snyder'ın bazı şeyleri beceremediğini görüp çok ellememiş...
Ben Affleck'in sert-yaşlı oyunculuğu 20 senedir Gotham kollayan Batman'in karakterine yakışıyor, doğrudur. Ama filmin %70'inde maskenin altında gördüğümüz o dudaktan da şöyle beylik 1-2 laf dökülmüyor. Macera boyunca Superman'e göz belertip dudak göstererek daha çok okulun popüler çocuğunu hazmedemeyip kavgaya adam toplayan herif gibi duruyor.
-Beyaz ışık neydi lan? WhatsApp mesajı mıydı?
Benzerlikler, farklılıklar... Üstünlükler-zayıflıklar...
Filmden ve daha önceki bilgilerimizden yola çıkarak iki süper kahraman arasındaki farkları-benzerlikleri kısaca dökelim ve kararı siz değerli okuyucularımıza bırakalım:
- Batman'in öfke kontrol sorunu vardır. Sinirlenince, baba yadigarı yardımcısı Alfred'in yanında barfiks-şınav çekerek hırsını kaslarından alır. Superman kızdığında 'kırmızı göz özelliği' ile bir şeyleri eritir ve hemen geçer siniri.
- Batman yasallık sevmez, mahkemede sürünmez. Ama iyi polisin-etik savcının yanındadır. Superman ise insan gibi, hukukun üstünlüğünden yanadır. İstese savcısını, jürisini, ABD Yüce Mahkemesinin topunu dövecek güçte olsa da hakim karşısına çıkmaktan çekinmez.
Bi gözümden ışın çıkarmaya bakar ama işte serde efendilik var...
- İkisi de genç yaşta yetim kalmıştır, konu komşu sahip çıkmıştır bunlara. Yalnız bunların babaları, çocuklarını zamanında bolca gaza getirmişler, mahalledeki tekvando kursuna göndertmişlerdir. Süper kahraman olmalarında payları büyüktür.
- Superman uçarken "Bu bir kuş... Hayır bir uçak... Yoo, olur mu bir wax kutusu" gibi spekülasyonlar dolaşır halk arasında. Batman'in ise belirgin ekipmanları vardır; Batmobile'iyle, kocaman ışıldağıyla kendisini hemen belli eder. Malıyla züğürt çenesi yorar...
-Bizim pederin inşaat işi var...
- Batman buralı, Dünyalı yani. Senden benden tek farkı, biraz daha zengin ve kaslı olması. Superman ise, kendi gezegeni patladığı için bizimkine sığınan, teknik olarak mülteci konumunda bir şahıs. Yabancı. Olaya bu açıdan bakınca yerli işçi ve dışarıdan gelip ucuza çalışarak onun işini elinden alan göçmen arasındaki gerilim olarak da okumak mümkün. Ucuz aksiyon filmine gitmekten utananlar bu alt metne yüklensinler. Burada ekmek var....
Puan: Superman'e 10, Batman'e, 10, Wonder'a 20, Nietzsche'ye 20
Hayatımın Yolculuğu (A Walk in the Woods) - Yine yanlış çeviri. Doğrusu, 'Tahtalar içinde bir yürüyüş' olmalı...
Robert Redford ismini duyunca izleyip "Yine yıldız isme kanıp bir buçuk saat heba ettim galiba" şeklinde yakınacağımız filmin fragmanı:
Robert Redford kimdir? İşimiz düşse yardımcı olur mu?
Redford Baba, daha yeni vizyona giren Truth filminde de yer almıştı ama onu en çok, Akbabanın Üç Günü (Three Days of Condor) ve Sundance Film Festivali'ne de ismini veren Butch Casssidy and Sundance Kid filmlerinden hatırlarız. Orada kafası çalışan ve bisiklet süren bir çete başı Butch'ı canlandırarak efsaneleşmişti. Aslında bir kitap uyarlaması olan A Walk in the Woods'ta da BCSK filmindeki partneri Paul Newman ile oynayacak imiş ama Newman ağabey 2008'de hayatını kaybedince yalan olmuş. Toprağı bol olsun... 80'lik Redford ise hepimizi gömmeye kararlı...
Robert Redford'un çeşitli yaşlardaki hallerini inceleyip 'Hayat Geçiyor be'yi sorgulayınız. Araya karışmış Brad Pitt görselini ayıklayınız...
Redford'un, başrollerini Nick Nolte ve Emma Thompson üstatları ile paylaştığı filmde; 80 yaşına gelmiş bir gezi kitabı yazarının, millete yaşlı olmadığını ispat etmek için -şimdi yalanım olmasın- galiba 3500 kilometrelik bir yolu aşarak Bilmemne Patikası'na varma isteği işleniyor. Ayyaş bir loser olan arkadaşıyla (Nick Nolte) yer yer gerilerek, yer yer gerinerek sürüyor ormandaki yolculuğu. Arada hayatı da sorgulamaya çalışıyor ama, bi' yaştan sonra o da tat vermiyor. Odaklanamıyoruz ki; yürüyen balmumu heykeline dönüşmüş adam (orijinaline benzemeyeninden). Bakışlar donuklaşmış, konuşması sesli yanıt sistemileşmiş, kafası karışmış...
- Üzerime kalın bi şey alıp geliyorum (yere batasın Alzheimer...)
Naçizane öneri: Keşke Redford'un şimdiki hali ile o zamanki rolü Butch Cassidy'nin beraber yola çıktğı bir film olsaydı. After effect ile filan yapılırdı o. Deneysel olurdu, güzel olurdu.
Puan: Yaş bölü 2
Hatıraların Masumiyeti (Innocence of Memories) - 'Bir gün gitsen bile hatıran yeter' (Ferdi Tayfur)
Her çıkan kitabı kısa sürede, Facebook'ta, Instagram'da görselli paylaşıma dönüşen, değerli edebiyatçımız Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi kitabından uyarlanan bir belgesel.
İçeriğinde bir paragraflık uzun cümleler barındırmayan fragman:
Aşk var mı aşk?
Aldığı Nobel ödülünü, yıllardan beri bira yanı komplo teorilerimize çerez eyleyerek gücendirdiğimiz Pamuk'un eserinin ruhunu taşıyor Gran Gee'nin belgeseli. 70'li yıllarda fırtınalı bir aşk yaşayan Kemal ile Füsun'un biriktirdiği eşyalar üzerinden aşklarına büyüteç tutuyor kamera. Romandaki bazı konuşmalar ise dış ses olup canlanıyor. Yönetmen, Füsun'un bir arkadaşını konuşturuyor, Kemal'i konuşturuyor. Ama özellikle de eşyaları konuşturuyor.
Sürpriz: Orhan Pamuk'un çeşitli televizyon programı konuşmaları ile Türkan Şoray ve Ara Güler'i görebilirsiniz...
Deney: Siz de evinizdeki henüz taksidi bile bitmemiş eşyalarınızı dış ses aracılığıyla konuşturmaya, buzdolabı ile dertleşmeye çalışarak deneysel bir şey ortaya koyabilirsiniz...
Puan: Nobel - Oscar
Leblebi Tozu - Çok acil espri ihtiyacı!
BKM'nin kelime espricisi Metin Yıldız'ın başkarakteri olduğu film Çorum'da geçip orayı güzelliyormuş. Filmimiz, son zamanlarda revaçta olan İç Anadolu komedisine bir halka daha ekliyor. Ankara, Sivas, Tokat, Yozgat ile beraber Çorum'un da bir yerli komedisi olmuş oluyor. Eskişehir için de bir yerli komedi lazımsa, senaryosunu yazmaya talibim. Yapımcılar beni bulun!
Puan: Çorum'un plakası?
Sol Şerit - Tam bir 'kötü yol komedisi' ismi olmak...
Ankara - Denizli arası küfürlü bir yol komedisiymiş. Demek ki arada Afyon'dan da geçecek, oradaki İç Anadolu komedisi ihtiyacımızı da karşılayacak:
Azazil 2: Büyü - 'İçine cin giren kadın' serisi devam ediyor...
İlk yazılarımdan birisi olması dolayısıyla heyecan yapıp ilk filmi Azazil: Düğüm'e dört paragraf yazı döşemiştim. Onu okuyuver, fragmandan da tatmin olursan gidersin:
O değil de içine üç harfli girenler neden hep kadınlar? Kendi dertleri yetmezmiş gibi...
SONUÇ - Batman mi Superman mi? Redford mu Nick Nolte mu? Kemal mi Füsun mu?...
Başta söyleyeceğimizi sonda söylemek gerekirse: Sırf Batman v Superman dövüşecek diye sinemaya gidenler üzülür, 2-3 tuğlanın kırıldığı 10 dakikalık kıçı kırık dövüş sahnesinden yeterli tatmini sağlayamayabilir. Onun yerine sabah-öğle-akşam birer tane olmak üzere üç adet Nolan Batman'i almanız önerilir. Robert Redford izlemek istiyorsan da Hayatımın Yolculuğu'na gelene kadar çok film var: IMDB'den bakıver. Hatıraların Masumiyeti'ni ise lütfen kaçırma. İstanbul'un arka sokaklarında, Füsun ile Kemal'in mahrem eşyaları arasında gezinirken kendini "misafirliğe gittiği evde umarsız ve nedensizce çekmece karıştıran hınzır çocuklar gibi" hisset...
Kişisel Twitter ve kurumsal tabela: @duraladam #ZaytungSinema
-BİTTİ (Haftaya tee Uzak Asyalardan müthiş bir film geliyor. Gözlerinizi çekip bekleyin)-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et