‘'Müjde! Baba Oluyosun!’’ Cümlesinden Çocuğu Kucağınıza Alana Kadar Aşmanız Gereken 5 Kritik Evre...
Tebrikler, demek siz de kah bir doktor odasında, kah bir tuvalet önünde, kah bir whatsapp mesajına eklenmiş ultrason fotoğrafı vesilesiyle o ''çift çizgi''li haberi aldınız. Öncelikle geçmiş olsun, zira bugüne dek dünyada iyi kötü bir saltanat sürdüyseniz dahi onun resmi olarak sonuna gelindi. Bir an önce bu fikre alışmanızı tavsiye ederiz. Şu andan itibaren doğuma kadar sizi zorlu bir süreç bekliyor. Gelin dilerseniz adım adım, alıştıra alıştıra, sizi de öyle çok fazla ürkütmeden bir üzerinden geçelim şunların…
1. “Burun mu lan o?”
Bebeğiniz olacağına dair müjdeyi, her baba gibi ortalama olarak 1. ayda almış olsanız, önünüzdeki 9 ayı ultrason görüntüleriyle geçireceksiniz demektir. Karınız, sevgiliniz, partneriniz o tuhaf siyah-beyaz görsele bakarken “Aayy nası tatlı yaa” diyecek, “Baksana gözleri aynı sen” diyecek sizse boş gözlerle bakarak “Yani genel olarak ben insandan ziyade kahve falına benzettim” cevabını vermek yerine kibarca eşlik edeceksiniz onun bu deliliğine.
5. aya doğru görüntü biraz olsun netleşiyor, insan bir burun görür gibi oluyor. Hatta kimi durumlarda onun burun değil penis olduğu bile ortaya çıkıyor. Ultrason… Sürprizlerle dolu teknoloji…
Aynı babası... Aynen aynen...
2. Bebek alışverişi
“Baba oluyorsun” haberini aldığınız anda yapmanız gereken ilk şeyle ilgili herkes farklı bir öneride bulunabilir. Kimisi sevdiceğinize sarılmanızı, kimisi çığlıklar atarak doktoru kucaklamanızı normal bulur. Gelin biz size bu işin olurunu söyleyelim; bebek haberini alır almaz fırlayıp en yakın bankaya gidin. Kredi çekin. Zira henüz ‘bebek alışverişi’nin ne demek olduğuna dair en ufak bir fikriniz yok...
Şu kadarını söyleyelim, Mehmet Ali Erbil’le Serdar Ortaç beraber Kıbrıs’a gitseler, 1 haftada harcadıkları tutarı alışveriş sever bir anne adayı bebek marketinde 1 saatte harcayabilir. Teorik olarak bu mümkün. Hesabınızı ona göre yapın. (Not: Bebek arabası fiyatına çok güzel Şahin’ler, Uno’lar var. LPG’li. Ruhsata işli. Aklınızda olsun)
"Harika! Yalnızca 725 TL!"
3. Doğuma hazırlık kursu, Hamile yogası, Nefes antrenmanı
Evet, biliyoruz bugüne dek hiç spor yapmadığınız gibi yoga’ya gidenle, pilatesçiyle dalga geçmekten de bir an olsun geri durmadınız. Lakin işte hayatın bize öğrettiği ve bizim ısrarla öğrenmeyi reddetiğimiz en önemli ders olan "Asla büyük konuşmayacaksın" yine karşımızda.
Bir an gelecek, eşiniz “Doğuma hazırlık kursu bitanem” diyecek ve siz kendinizi ansızın ağır hareketlerle bellerini çeviren bir grup gebenin tam ortasında bulacaksınız. Korkmayın, etrafınızda sizinle aynı durumda olan diğer erkekler var. Onlarla dayanışmaya gayret edin. Derin nefes alın. Bi tık ıkının. Yavaşça verin şimdi nefesi. Çok güzel. Bir derin nefes daha. Ikınarak. Harika. İşte oluyor...
Şu an ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim yok...
4. Evi hazırlamak
Bu zamana kadar ev olarak bellediğiniz mekanla da ufaktan vedalaşsanız iyi olur. Orası artık sizin değil, müstakbel bebeğin ve annesinin evi. Sizse onların çeşitli ihtiyaçlarını gidermek için orada bulunması gereken bir çeşit müstahdemsiniz.
Oraya gelecek takriben 50-60 santimlik 2,5-3 kiloluk bir ufaklık her şeyi tamamen değiştirecek. Daha dün evdeki boş odaya 20 metre mesafeden mont fırlatan siz, şimdi o odanın içinde IKEA bebek karyolası kuruyor olacaksınız. Haberi aldığından bu yana 147. yeleği ören anneanne ve babaanne’nin bu ürünlerinin duracağı bir de gardrop lazım elbette. E alt değiştirme? Ona da özel masalar var tabi ki… Bir yerlerden tanıdık geldi mi şu an hissettikleriniz? Evet evet, aynı evlenirken mobilya alımında yaşanan o kekremsi duygu di mi? İyi, hiç olmazsa buna alışkın sayılırsınız. Ha güzel yanları yok mu? Elbette var. Bebek telsizi nefis bir şey. Velet doğana kadar bol bol oynayın: “Pıhpıh… Kartal1’den Gebe1’e… Kartal1’den Gebe1’e…”
Tam şu beşiğin olduğu yerde benim bira şişelerim duruyodu eskiden...
5. İşte başlıyoruz: “Suyum geldi”
Eh, artık kaçınılmaz sona hazırsınız. Bir son dakika pişmanlığı yaşayıp biricik yavrunuzu “Ben vazgeçtim gir içeri” diyerek geri itmeye çalışmayacaksanız eğer (işe yaramıyor bu arada, deneyeceklere söylemiş olalım) işte doğum başlıyor...
Büyük olasılıkla gece tutan bir sancı, ardından gelecek “Suyum geldi” haberi ve kasılmaların dakikasını sayma görevi sizi bekliyor. En son Türkiye-Sırbistan basketbol maçında böylesine dakika saymıştınız değil mi? Bu da benzer bir heyecan neticede. Sakin kalmaya çalışın, doktorunuzla temas kurun. “Gecenin 3’ünde arıyoruz ama inşallah tekila içtiği gece bu gece değildir” gibi iyi düşünceler geçirin içinizden. Ve ondan talimatı alınca fırlayın hastaneye. Oraya vardıktan sonrası kolay. Sevdiceğinizi en yakın sağlık görevlisine teslim edin ve bayılma numarası yapın. Bebeğiniz kucağınıza gelene dek sizi rahatça bir yatakta istirahat ettireceklerdir. Haydi bakalım, Allah analı babalı büyütsün, yalnız hep dedikleri gibi: “Asıl askerlik şimdi başlıyor”
Doğuma illa baba girecek diye bir şey yok. Baba yokken de sağlıklı çocuklar dünyaya geliyor.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et