Vizyonda Bu Hafta: Alis Harikalar Diyarında, George Clooney Canlı Yayında Can Derdinde...
Mesaj dolu filmlerin ağırlıkta olduğu bir haftayla karşı karşıyayız. Harikalar Diyarı'ndaki Alis ile beraber ana-babamızı sevmemiz, kardeşimizi ispiyonlamamamız ve çocukları pistten almamız gerektiğini anlayacağız. Rüzgarın Oğlu filmiyle, 100 metreyi kaç saniyede koşarsak faşizme karşı çıkabileceğimizi öğreneceğiz. Para Tuzağı ise, finans ve televizyon dünyasının hayatımızı nasıl heder ettiğinin altını çizecek. Lütfen sıraya girelim. Telaş yok, hepimize yetecek kadar mesaj var...
Filme geçmeden, bir video izletmek isterim yine size: Atıf Yılmaz abeyin fantastik öğeler içeren bir filminde, televizyon ve kapitalizm ilişkisi şöyle özetlenmişti zamanında...
Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden (Alice Through the Looking Glass) - Geçmişe gidiyorum, bi' şey isteyen var mı?
Tim Burton'ın çektiği ve 2010'da vizyona girerek dünya çapında bir milyar dolar hasılat yapan ilk filmden sonra ikincisi de geldi. Herkes şöyle 1-2 dolarını koysun, Alis'i sefere göndereceğiz:
Yalnız fragman ne güzel hazırlanmış. Gören de bir şey sanır...
Alisliğine bakmadan nereye gidiyor yine?
Rahmetli babası gibi gemici olmak, babadan kalma gemiyle Çin'e gidip birilerini sömürmek, ama bunu şirin bir şekilde yaparak çocukların sevgilisi olarak kalmak isteyen Alis; çok çay içen hayvanlar ve garip yaratıklarla dolu renkli diyarlarda yolunu bulmaya çalışır yine. Eski filmden dostu olan ve şu an depresyona girmiş bulunan boyalı Johnny Depp'in ailesini kurtarmak için zamanda yolculuk yapmaya uğraşır. Nasıl mı? Bildiğin "Zaman" diye biri var, saatlerle filan uğraşıyor, onu bulup kromosferini çalması gerekir...
"Neyesfer, neyesfer?!" dediğinizi duyar gibiyim: Zaman yolculuğu yapmanıza yarayan yuvarlak bir şey. Zaman'ı da bu arada, Borat, Diktatör gibi kendine has bir kitlesi olan absürt komedilerden tanıdığımız Sacha Baron Cohen oynar...
Şu filmin hayranını, çay içen tavşanların olduğu filme mi çekmeye çalışıyorlar şimdi?...
İlgi çekici karakter var mı?
Tim Burton ve sanat yönetmenlerinin üzerinde yaptığı deneylerle bilinen, yakışıklı kobay faresi Johnny Depp, yine rengarenk saçları-giysileriyle ön planda... Adam, doktor iğne yazmadan iyileşeceğine ikna olmayan teyzeler gibi. Yüksek dozda kostüm ve makyaj kullanmadan, insanlıktan tamamen çıkmadan, oyunculuk yaptığını anlamıyor. Bazı filmlerde eline bir şapka-gözlük vererek kandırsalar da bu filmdeki Şapkacı karakteri için tatmin olması zor olmuş (Şekil 1.1). Yine de belli bir çıtanın üstünde, sempatik işte... Cohen'in oynadığı Zaman karakteri de ilginç sayılır; onun o büyük saatleri ve küçük saat işçileri Fikret Kızılok'un Zaman Zaman şarkısına klip yapılabilir...
Yeterince kostüm ve makyaj yedikten sonra doyuma ulaşan Johnny Depp...
Filmde sevilebilesi sahneler?
Şapkacı, çay tiryakisi tavşan ve sırıtan kedinin çay sofrasında, içinde "zaman" geçen sözlerle Zaman ile tasak geçmesi iyi gibiydi. Bir de bu Alis zillisinin çok oynamasından dolayı zaman bozulunca, her şeyin donarak tahtalaşması efekti, sanki -ne bileyim- güzel gibiydi.... Tim Burton'ın "Ben arkada paraları sayarım" diyerek yönetmenlikten yapımcılığa çekilmesi olmamış. Rengarenk film yapmışlar ama, en fazla, Haribo, Jelibon şekerleri gibi... Sündükçe sünüyor yani (bakkaldan alınan şekerle metafor yapmak)...
Bi dahaki filmde, modaya uyup Alis ile Prensesi kapıştırırlar mı? İkisi tavşanını-kedisini toplayıp bi 20 dakika dövüşse yeter gibi...
Puan: Denizde 30, karada 20
Para Tuzağı (Money Monster) - 'Zam Şampiyonu' isminde bir yerli uyarlamasını bekleriz...
Tee Taxi Driver'daki çocukluk halini bildiğimiz ve seyrek aralıklarla yönetmenlik de yapan Jodie Foster'ın yönettiği, George Clooney ile Julia Roberts'ın Ocean's Eleven'dan bu yana ilk kez bir yapımda beraber oynadığı filmin fragmanını verelim (Filme dair tüm ilgi çekici şeyleri bir cümlede toplayarak müşteriyi kaçırmamaya çalışmak):
Asıl suçlu kim?
George Clooney'in canlandırmış olduğu Lee Gates, ABD'de yayın yapan Money Monster isimli televizyon programının sunucusu. Bu Gates, insanlara borsa tüyoları filan veriyor, bir yandan da kareografik şovlar yapıyor. Şirketlere çeki düzen vermeleri için seslenirken "Zam şampiyonu" haberlerinin aranan ismi-halkın sesi Fatih Portakal'ı andırıyor. Julia Roberts ise programın Patty ismindeki yönetmeni, mikrofon başından hemen hiç kalkmadan filmi bitirerek farklı bir oyunculuk başarısına imza atıyor...
Neyse, bunlar kendi çaplarında para piyasalarındaki istikrarı gözlemlerken Kyle Budwell isminde genç bir adam (Jack O'Connell) bozuyor huzuru... Programa uyup yatırdığı parayı borsada kaybetmesinden dolayı yeminini bozup stüdyoya silahla dalıyor. Dalıyor da çene yapısıyla halkın güvenini kazanan Clooney'i rehin alıyor. Kendisi genç bir işsiz ve halkı temsil ediyor...
Pennsylvania zaten birkaç blok ötede... "Paralel yapı bu sefer de stüdyo bastı" şeklinde bir manşet yerinde olur...
Hemen aklımıza hangi film geliyor?
Buna benzer finans dalaverelerini, daha çılgın, daha müzikli bir şekilde anlatan güzelim Big Short filmini oldukça çağrıştırıyor. İki film arasındaki temel fark ise; o filmin ünlü konuk oyuncu ve ekonomik terimler açısından daha zengin olmasıydı. Bu daha "beginner" düzeyinde, kendi halinde. Hatta yurtdışındaki eleştirmenler, "Big Short'u anlamayanlar için çekilmiş" gibisinden konuşmuş. Eleştirmen dediğin de böyle... Ona zeki olduğunu, kafasının çalıştığını hissettiren filmleri ayrı seviyorlar... Hemen çözülemeyecek sanatsal mesajlarınız varsa yollayıverin onlara...
Tabii Big Short'ta finans balonlarını Margot Robbie'nin şöyle anlatması da eleştirmen sevindiren bir hareket olmuştur
Biraz da bu filmden bahsetmek?
Film, aynı zamanda Gece Vurgunu gibi televizyon sektörünün pisliklerine yönelik sorgulama fırsatı da sağlıyor... Böylece, medya karşıtı mesajı ve ince ince Occupy Wall Street göndermeleriyle Gezi'nin 3. yıldönümünü yaşadığımız şu günlerde iyi geliyor. Jodie Foster ve senaristler, "TV'de çalışan o kadar tanıdığımız var, alınmasınlar şimdi" dememişler, "Bu finansçılar köşede sıkıştırıp sıkmasınlar topuğumuza" diye çekinmemişler, güzel iş çıkarmışlar..
Gerilimi duygusunu da iyi veriyor ama senaryoda polisiye hatalar da var. Yani polislerin düpedüz salak gibi hareket ettikleri doğrudur. Ama o kısım polisi ilgilendirir, şimdi gereksiz yere olaya müdahil olmayalım.
Puan: 67. Clooney'in çenesinin hatrına 70...
Rüzgarın Oğlu (Race) - Filmin orijinal ismi iki anlama geliyor. Türkçe ismi bir anlama bile gelmiyor... Anlama gelemiyor...
Jesse Owens... ABD'li siyahi koşucu... 1936 Münih Olimpiyatları'nda koşarak altın madalyaları götürdü. Genç yaşında aşılmadık engel, kırılmadık rekor bırakmadı. Daha da kırardı. Daha fazla rekor kırmasını engellemek için emperyalist devletler II. Dünya Savaşı'nı çıkarmasaydı eğer...
Şöyle fragman:
Ne engeller çıkıyor karşısına?
Karşısında engel çok: Olimpiyatları düzenleyen Nazi Almanya'sı, özellikle Propaganda Bakanı Goebbels'i, siyahi düşmanı ABD olimpiyat komitesi, "Nazilere gidip olimpiyat mı yarıştırcan" diyen siyahi sivil toplum kuruluşu... Hepsi yoluna taş koymaya çalışıyor da o bunları bir bir aşıyor. Başarıya ulaşıyor ama yine de siyahi olduğu için devlet katından bir tebrik bile alamıyor, Roosevelt bir sms bile atmıyor buna. Velhasıl; En uzun koşuysa elbet ABD'de de siyahi haklar mücadelesi, o bunun en güzel 100 metresini koşuyor (Can Paul Yücel)...
-Aşk olsun sana çocuuuuk, aşk olsun...
Son cümleler?
Filmin orijinal ismi Race'in hem "yarış" hem de "ırk" anlamına gelmesi isabet olmuş, iyi düşünülmüş. Bir de halkın genelinin Owens'ın arkasında olduğunu öğrenmek iyi geliyor. Son olarak; filmde bahsedilen Nazi propaganda filmcisi Leni Rienstahl'ı öğrenmek isterseniz "The Wonderful Horrible Life of Leni Riefenstahl"ı izleyin derim, genel kültür olur...
Kornik (Chronic) - Öğrendiklerimizi tekrar edelim: Yatalak hasta varsa film minimalisttir
Tim Roth başrolde... Tarantino filmlerine yeni başlayanların "Ya bu önceki filmdeki adama da benziyor" şeklinde Christoph Waltz'a da benzettiği Roth abi, iyi bir iş çıkarmış. 2015'te Cannes'da En İyi Senaryo sertifikasını Coen Kardeşlerin elinden alan Michael Franco'nun yazıp yönettiği filmde; yatalak hastalara bakan yalnız bir adam anlatılıyor. Adamın hafiften yabancılaşmış olması ve hastaların hareket edememesi filmin sanatsallığına sanatsallık katıyor.
Temel sorumuz şu: Bu adam işini neden böyle bir tutkuyla yapıyro? Bir çıkarı mı var bu işten, ne?..
Puan: 70'le başlayıp 60 ortalarına kadar geriliyor...
Kahraman Koala (Blinky Bill the Movie) - Sonuna 'movie' gelen çocuk uyarlaması furyasından...
Oo kadro sağlam: Arı Maya'nın senaristi yazmış, Avustralya'nın klask bir kitap serisinden uyarlanmış, Yekta Kopan abimiz de Türkçe seslendirmesinde yer almış. Başkarakterimiz koala Blinky Bill, içi içine sığmaz maceraperest bir kişilikmiş de Avustralya'nın uçsuz bucaksız çöllerinde babasını arayacakmış. E hadi yine iyisin, senin yumurcak için Alis Harikalar Diyarında'ya alternatif çıktı...
Puan: Alis + 10 + Yekta Kopan ve hadi 3 puan da Arı Maya'dan...
Memleket - 'Orada bir köy var uzakta' türünde yerli film
Yönetmen, O... Çocukları, Deli Deli Olma gibi filmlerinden bildiğimiz Murat Saraçoğlu. Filmin kadrosunda tanıdık isimler var: Şerif Sezer, Osman Sonant, Hikmet Karagöz, Mesut Akusta... Evet, en azından yüzlerini görsek kesin tanırız... Filmde su altında kaldı/kalacak bir köyde, arsa çekişmesinin gerilimini izleyeceğiz. Töre battı/batacak gerilimini yaşayacağız...
Puan: Hmmm...
Haftanın filmleri yazmakla bitmiyor ama geri kalanının fragmanını vererek burada bitirelim, sonra boş bir vaktimizde devam ederiz... Her seferinde "Geçen haftakinden daha kötü olamaz herhalde" tepkilerini doğuran ve günden güne bizi daha çok şaşırtan yerli komedi örnekleri Abbas'ın Melekleri ile 1 Kezban 1 Mahmut Adana Yollarında ve de cinli gerilim örneği Cinni: Uyanış son filmlerimiz...
SONUÇ - Çocuğu nereye bırakıyoruz şimdi?
Haftanın en "dağ fare doğurdu" yapımının Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çocuğu götürsen çok anlamaz, sen gitsen çok sarmaz... Para Tuzağı ise önerilebilir, hatta "her geçen gün biraz daha vizyona giren" dandik Hollywood yapımları arasında parladığı söylenebilir..Gerilirken ekonomi öğrenmek ama kafayı çok da bulandırmamak için bire bir... Kronik filminin senaryosu nasıl Cannes almış, "madem öyle ben de alayım" diye düşünenler, ona gitsin. Race, yani Rüzgarın Oğlu ise sopr ve siyaseti birbirine karıştırmak isteyenler için biçilmiş kaftan...
Haftaya görüşürüz.
-BİTTİ (Haftaya Warcraft'ı sinemaya uyarlıyoruz. Biraz Zaytung Oyun Bölümü okumamız gerekecek galiba)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et