Türk Futbol Kültürüne Tribün Dili Üzerinden Retrospektif Bir Bak.. Şaka Şaka... En Naifinden En Analıbacılı'sına Geleneksel Tribün Tezahüratlarımız
Avrupa Futbol Şampiyonası'nın başlamasıyla boğazımıza kadar futbola battığımız şu günlerde, hazır Paris sokaklarında İngilizlerle Ruslar birbirini yerken ve biz de Hırvatlar karşısında boynumuzu büküp "Sistem yok abi bizde" tartışmalarına geri dönmüşken, tribünlerimizde pörsümüş ama halen kullanılan tezahüratlara bir bakalım istedik. (Ne edelim siz söyleyin, Hırvat maçında aleyhimize şöyle okkalı bir hakem hatası da olmadı ki onu tartışıp yazalım.)
Corluka'nın bandajına küfreden taraftarlarımıza uyarı:
Sizin oruç büyük ihtimal gitti, onu bi' ara kaza edin.
Yasal uyarı: Sıralamamız en naifinden en yersizine doğru gitmektedir. Maddeler ilerledikçe çoluk çocuğu monitörden uzak tutunuz!
1) ...... Değen Eller Kırılsın!
Hava topuna yükselip rakibiyle çarpıştıktan yere düşen ve sedyeyle oyundan çıkan kaleci Yusuf'un arkasından 2 bin kişinin tribünden yaktığı ağıt: Yusuf'a değen eller kırılsın! Türk futbol tribünlerinin en naif oyuncu koruması ya da Yusuf'un "altı pas"ta mayına bastığının zannedilmesi... hala çok aradayım.
2) .....Dışarı! .....Dışarı!
Hakemler, futbolcular, teknik direktörler hatta masörlerin bile maruz kalabileceği bir tezahürattır. Bu bağırışların ardından maç içinde herhangi ilginç bir aksiyon olup kafalar başka bir yere dönmezse işler çirkinleşebilir.
3) Burası ... Burdan Çıkış Yok!
Artık rakip üzerindeki etkisi sıfıra yakın olmakla birlikte hala dillerden düşmeyen tezahüratlardan biridir. Bölgesel Amatör Lig'den Süper Lig'e kadar her tribünde gözlenebilir. Fakat bugüne dek her stattan her takım elini kolunu sallaya sallaya, olmadı jandarma eşliğinde bir şekilde çıkmayı başarmıştır. Üstelik bu tezahürat uluslararası maçlarda da yapılmakta olup elin adamı on sekizimizin içinde arkadaşlarıyla top çevirip kale içine girdikten sonra yükselen sessizlikte kaybolduğuna da şahit olunmuştur. (Evet sayın seyirciler maalesef gol...)
Not: Siz 1998'de Paşa Spor ile VHS kasetlerin içindeki bantlarla süslenmiş sahada oynadığımız mahalle maçında bu tezahüratın etkisini heriflerin bembeyaz suratında görecektiniz! Heey hey.. şimdi nerde... sahanın da üstüne bina dikti şerefsizler, neyse konumuz o değil.
Trabzonspor'un bi 4 saat hakem rehin tutma rekoru var ama onlar bile çıkmayı başardı.
Rahat olun...
4) Bu Kiim? - ... Bu Kiiim? - ...
Tribün tarihinin en anlamsız ve bi yandan da en yaratıcı tezahüratlarından biri olup, gerçekleştirilmesi için gereken malzeme: 5-7 kilogramlık, havadayken gözünüze girip yakması için dikişinin bir tarafı yırtılmış, içinden deniz kumu fışkıran bir sağlık topudur. Bu kadar! Hala aklımızın hafsalamızın almadığı bu deli divane girişimin kimin tarafından bulunduğu meçhuldür. Anonim bir eser olarak kültürümüzdeki yerini almıştır.
Aramalarda, "sağlık topu"na en yakın görsel bu çıktı. Kusura bakman :(
5) Sus-tu İ*neler! Sus-tu İ*neler!
Onlar yeri geldiğinde 10-15 kişi, yeri geldiğinde 1-2 bin kişilik bir topluluk olarak takımlarını deplasmanda desteklemeye gidip "i*ne" olarak geri dönen kardeşlerimizdir. Tek suçları takımlarının yarattığı bir aksiyona sevindikten sonra yedikleri bir golle sessizliğe bürünmeleridir. Ama futbolun adaleti illaki tecelli edecek, ev sahibi tribünündekiler de bir gün deplasmana gidecektir. Sonuç olarak, her taraftar grubu bir gün susan ibne olmayı tadacaktır...
6) Bir Avuç İ*ne Otur Yerine!
Her ne kadar beşinci madde ile benzerlikler taşısa da, bu tezahürata maruz kalan taraftar grupları daha pervasız daha vurdumduymaz olup ota boka her şeye bağırmaktadır. Gol yediniz, üstüne i*ne damgası yediniz, bir susun di mi? Yok! Ama her şeye rağmen yılmayan bu cefakar grupların azmi takdire şayandır.
-Bize mi diyorlar?
7) Bağırmayan Taraftar Si*Tirsin Gitsin!
-Sebep?
Bir kişi bir kişidir mantığıyla milleti ayağa kaldıran bu söylemle, takımlarına asrın futbolunu oynatıp şampiyonlar ligini kazandıracağına inanan bu zalim güruh, sakin sakin maçını izlemeye gelmiş 70 yaşındaki dayıları, o gün dişine dolgu yaptırmış nice kara yağız delikanlıları mahalle baskısıyla ayağa kaldırıp anasını ağlatmıştır.
8) Gir Lan İçeri A... G... Çocuğu, Gir!
Gücünü 62245... sayılı kanundan alan bu tezahürat, kulübeden çıkıp işini yapmakta olan rakip takım teknik direktörünü hedef almaktadır. Bir kişiyle başlayan bu eylem, bazen tüm kapalının galeyana gelmesi ve takımları gol atıp onlara damardan rahatlatma hazzı yaşatana kadar sürer. Olan garibim antrönerlere olup maç boyu kulübeden çıkamayanı bile görülmüştür.
Uyarılara aldırış etmeyen bir teknik direktöre angajman kuralları gereği yapılan mudahale.
Otto Bariç-1998
9) Sahaya Gireriz Ananızı S.....z!
Sona yaklaştığımız gittikçe çirkinleşen tezahüratlardan belli olurken, sırada "Ev sahibiyiz diye her şeyi yapma lüksüne sahibiz" anlayışındaki bir söylem var. Saha içindeki elektriklenme ile futbolcularının kara deliğe düştüğüne inanıp çileden çıkan taraftarlar sık sık bu tezahürata başvurarak futbolcularına el verdiklerine inanmaktadır. Bu söylemi genellikle, saha içinde yatışan ve olaylara karışan futbolculara kart göstermek için elini cebine götüren hakeme yöneltilen "At at at at... yuhhhh (sarı kart çıkmıştır.)" sloganı takip etmektedir.
10) Hepiniz O...... Çocuğusunuz!
Maçtan önce orta yuvarlakta sarmaş dolaş olunan topluluğa, rakip taraftar ve yedek kulübesine her hangi bir nedenden dolayı yöneltilebilen, son dönemlerde söylenmesi adet olmuş bir toplu itham girişimidir. Zaman zaman akıllara "Ulan bu, tüm stat ve salonlarda her grup tarafından söyleniyorsa teknik olarak hepimizin o...çocuğu olması gerekiyor" geyiğini getirse de, perşembe akşamı açıklanan PFDK kararlarıyla bloke edilen giriş kartlarına tepki olarak yeniden kendini gösterebilmektedir. "Ulan siz harbi o....çocuğusunuz! Ne dedik ki biz?"
Bonus: Vur Kır Parçala Bu Maçı Kazan!
Bu tezahürat Türk Kaos Futbolu sisteminin özetidir: Bu slogan sayesinde "Beklerin kanatlardan oyuna sokulması, Orta sahada rakibin pas bağlantılarının kesilmesi, Geçiş hücumlarının hızlı bir şekilde yapılması..." gibi anlayışlar rafa kaldırarak, geçmişten günümüze sahada rakipten gelecek kemik sesine kulak verilmesine odaklanılmıştır. Ayrıca kendisi "Dakika olmuş 80, s.kerim tekniğini de taktiğini de" taktiğinin de uzaktan akrabasıdır.
Son olarak spikerlerin ve televizyonları başındaki milyonların kafasına takılan o soru:
"Bu çakı, bıçak ve meşale stada nasıl giriyor?"
İnanın biz de bilmiyoruz!
(kulakmidas Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et