Vizyonda Bu Hafta: Ben-Hur (Tam bayrak asacakken Haluk Bilginer'in rolünün bitmesi)
Bu hafta, milli gururumuz Haluk Bilginer'in de oynadığı ve 1959 yapımı efsane filmin yeniden yapımı olan Ben-Hur'dan bahsedeceğiz daha çok... Hep beraber "Ee Haluk ağabeyin rolü hemen bitti, neden bu kadar kısa olmak zorunda ki" diye kahrolacağız, "Masa başı oyunu bunlar, kurgu masasında silip attılar bizi" diye teselli bulacağız. Sonra, türünün 1 numarası Jackie Chan'in yeni filmine de bakacağız. 62 yaşına geldiği halde hâlâ dövüşürken elinin uff olmasına güldüğümüz bu adama, saygıda kusur etmeyeceğiz.
Yazıya tam geçmeden, Bilginer'in "Uzatmayalım" diye diye sürekli uzattığı meşhur konuşma sahnesini şöyle koyalım. Alın size, uzun uzun Bilginer:
Senin bir tiradından başka bir film yapılır ağabey, biz biliyoruz seni...
Ben-Hur - At yarışı bağımlılığı, bir ocağı daha söndürdü...
Film, Ben-Hur: A Tale of the Christ isimli Lew Wallace'ın romanına dayanıyor. 1959 yapımı Ben-Hur'un yeniden çekimi sayılabilir. Zamanının Titanic'i, Avatar'ı olan 3 buçuk saatlik filmde, binlerce figüran, kostüm, eşya kullanılmış; film 11 Oscar almıştı.
İşte, William Wyler'in bu başyapıtından sonra bir yönetmenin çıkıp "İlkini aratmış", "Bok etmiş filmi, hiç çekmeseymiş" tepkilerine maruz kalması gerekiyordu. O onur, Kazak yönetmen Timur Bekmambetov''un oldu:
Bu filmde yok yok mu?
Yaklaşık 2000 yıl öncesi... Kudüs'te yaşayan, Yahuda Ben-Hur ve Messala isminde iki üvey kardeşin macerası... Messala küçükken evlat edilen bir Romalıdır, ailesi onu çaktırmadan hor görür. Yahuda Ben-Hur ise, Yahudi bir Prenstir, pastanın muzlu tarafını o yemelidir. Messala'ya sevdiği kız (üvey kardeşi) verilmeyince kafası atar, gider orduya yazılır. O, her kılıç darbesinde bir rütbe atlayıp her savaştan sonra Ayın Elemanı seçiledursun, bu arada Roma baskısı fethedilen topraklarda hissedilir. Tabii tabii, olmaz mı, isyan edenler de olur.
Messala, Romalı bir komutan olarak dönünce iki kardeş karşı karşıya gelir. Zamanında gülüşe gülüşe at yarıştıran iki kardeş düşman gibidir, aile dağılmıştır. Çocukluğu ve gençliği taze üzüm ve mürdüm eriği yiyerek geçen Ben-Hur'un kürek mahkumuna dönüşmesi, Romalıların arena yapım çalışmaları derken iki saatlik yapım sürer gider. Film biraz HBO'nun Roma dizisi, biraz Gladyatör filmi gibidir.
Biraz da Karayip Korsanları... O değil de, Morgan Freeman saçlarına ne yaptırmış öyle? Bu yaştan sonra?..
Ben-Hur, Messala neyse de... Haluk Bilginer'den ne haber?
Başlarda, evin hizmetkârı Simonides rolündeki Haluk Bilginer'i görünce, bir anlığına Osmanlı entrikası izliyor gibi seviniyoruz. Karşımızdakiler Halit Ergenç, Hülya Avşarmışçasına kendimizi kaptırıyoruz. Bu durum, literatürde "Yabancı filmde Türk görünce oluşan kısa süreli göğüs kabarması ve gerçeklik kaybı" şeklinde tanımlanıyor (Latince: 'Gereksizyeregururduyarus')... İyi de, Bilginer çok az görünüyor. Kamera önünde, 11 kere, yaklaşık 20 saniye beliriyor. Çok repliği yok, en fazla "Noluyor ya" deyip Roma aksanlı İngilizce'yle şaşırıyor.
Bu durumdan da gururlanacak bir şeyler buluyoruz: Bizimki en azından evin hanımına soğuk şıra götürmediği için uzun uzun fırça yemiyor. Öyle olsa gücümüze giderdi, iyi ki az göstermişler, doğru ya, aynen, ohhh... Duygusal insanlarız çünkü biz, burcumuz hep balık... Film sonunda, Credits'te Haluk ağabeyin soyadının Biligner şeklinde yanlış yazıldığını görünce sokağa fırlayıp spreyle duvarlara "Bilginer ulan" yazıyoruz.
-Memlekette aksanlı İngilizce konuşabilen sınırlı oyuncu var, o yüzden Hollywood'da
temsil görevi hep bana düşüyor. Diğerleri de biraz pratik yapsa aslında...
Zevk veriyor mu? Sıkıntısı var mı?
Film, 1959'dakinin özeti gibi, "Kim izleyecek 210 dakikalık filmi" şeklinde, Online İzle sitelerinin başında kara kara düşünen kitleye göre hazırlanmış. Belli ki, "Millet 2 dakikalık Youtube videosuna zor dayanıyor, çok şeyapmayalım" denmiş, son bölüm aceleye getirilmiş. At arabası yarışında tam filme ısınmışken birden olayları bağlayarak 'İsa'yı da çarmıha gerip bitiriyoruz' anlayışı can sıkıcı...
Kurgunun bi' yere kadar iyi gittiği ve kürek mahkumları sekansının çok iyi olduğu söylenebilir. Bu sahnelerde gerilim ve aksiyon aşama aşama artıyor, kadırgalardaki mahkumlara çalınan davul eşliğinde coşmak mümkün... Köleler acı çekerken coşuyoruz; çünkü altı üstü film izleyicisiyiz biz... At yarışının aksiyonu ise iyi; ama eski filmin prodüksiyonunu tutmadığı iddia edilebilir. 210 dakika film izleyen, istediğini iddia eder.
Altılı Ganyan'da tüm parasını Beyaz Gölge'ye yatırmış Roma sakinleri...
Puan: Burun farkı...
Toz Ol (Skiptrace) - "Dayak atarken güldüren: İşte benim, Jackie Chan..."
Bu seneki Oscar ödüllerinde Onur Ödülü alacağı açıklanan Jackie Chan'in, başrolünü Johnny Knoxville ile paylaştığı film, bildiğimiz Jackie Chan filmlerinden: Chan, bi' kovalayacak bi' kaçacak, saykodelik dövüş sahneleri güldürecek, en sonunda onuru ve espri kabiliyeti en yüksek olanlar kazanacak:
Jackie neyden kaçıyor yine?
Jackie Chan, Bennie adında Hong Kong'lu bir dedektif.... Amerikan kumarbazı Connor ile beraber bir Çin mafyasını çözmeye, yeğenini mafyanın elinden kurtarmaya çalışıyor. Komik bir dövüşçü, vefalı bir amca ve durmadan "Onurluyum ben", "Onurlu olmak lazımdır", "O kadar onurluyum ki keşke onur ödülü alsam" diye sayıklayan bir polis o... Üstat, eskisi gibi 20-30 kişiyi tarumar edecek çeviklikte değil ama iyi kaçıyor. Formunu, yıllardır iyi kaçmasına borçlu...
Rusya'da yolculuklarına başlayan ikili, Orta Asya'nın ıssız topraklarından, karasal iklimli Moğol bölgelerinden geçiyor. Filmin büyük bir kısmı, otomobilin sürekli sorun çıkardığı, karakterlerin yavaştan birbirine ısındığı eğlenceli bir yol filmi kıvamında...
Yol filmlerine dandik araba kiralayarak geçimini sağlayan bir küçük esnaf takımı var mı ki?
Eğlenceli? Sıkıcı? Klişe?
Özellikle Orta Asya'da geçen sahneler, çekik gözlü kadınlar, renkli kıyafetler falan eğlenceli... İnşaatta, çamurda geçen dövüş kareografileri de tamam... Dövüş-kaçış olmayan sahneler ise ya klişe ya tuhaf... Küpe takan 30'lu yaşlardaki mafya babası, kafası çalışmayan düşük rütbeli mafya karakterleri, klozete sokulan kafalar, uzun boylu seksi dövüşçüler...
En azından elektrik çarpınca dans etmeselermiş bari... Ya da bozkırın ortasında yaşayan Moğollar hep bir ağızdan Adele'nin şarkısını söylemeselermiş...
İlle hep bir ağızdan bir şey söyleyeceklerse Moğollar söyleselermiş... -Bi' şey yapmalı!... -Hey!...
Birkaç soru?
Acaba, bu tür Jackie Chan filmlerinin senaryolarını nasıl yazıyorlar? Eğer her şey kareografi sırasında halledilmiyorsa, oldukça tuhaf cümleler olabilir bu metinlerde: "Birbirlerinin apış aralarına vurup bir süre beklerler. Sonra hep beraber acıyan tassaklarını tutup havada zıplarlar" gibi...
Bir de, dünyada genç işsizlik oranı hızla yükselirken neden mafya karakterleri bu kadar salak resmediliyor? Artık mafyalara da üniversite diplomalı, yüksek lisans çıkışlı tiplerin yerleşmesi gerekmiyor mu? Dolayısıyla bu tür komedi filmlerinde, sosyoloji yüksek lisansı iş yapmadığı için bu işe giren bilinçli mafyalar yaratılabilir diye düşünüyor ve bu filmi bitiriyorum.
Jackie Chan ve ekürisi, Kurban Bayramımızı en içten dilekleriyle kutlar...
Puan: Onur puanı...
Sully - Düşmez kalkmaz, bir Tom Hanks...
86 yaşında olmasına rağmen film çekmekten imtina etmeyen Clint Eastwood yönetti... Eastwood, 45 yılda 35 film çekmiş olsa da, onu hâlâ western filmlerindeki hallerinden tanıyoruz. Kendisi, aynı zamanda 'Gözünde Fer Kalmamasına Rağmen Hala Film Çekmeye Çalışan Hollywood Ünlüsü' kategorisinde Woody Allen ile yarışıyor.
Filmin başrolünde ise; nerede olursa olsun tek başına hayatta kalan, sıkıntıların sabırla üstesinden gelen, sorun çözücü-özgüvenli ve sempatik rollerin adamı Tom Hanks bulunuyor. Kendisi, havada arızalanan yolcu uçağını Hudson nehrine indirip 155 yolcunun hayatını kurtaran pilot Chesley Sullenberger’i oynuyor.
"Bıyık yakışmış mı?" sorusundan sonra gelen sessizlik..
Filmin izlenirliği gayet iyiymiş, özellikle de IMAX için öneriliyor. 2009 yılında yaşanan ve mahkemeye de taşınan olaya farklı açılardan bakılıyormuş. Dediklerine göre, Oscar'da da birkaç adaylık alırmış.
Şimdi, bütün bunları fragmandan çıkarmaya çalışalım:
Küçük Adamlar (Little Men) - Çocukları da dolduruyorlar!
Orijinal işleriyle bilinen Ira Sachs yönetmiş. Oyunculuklar, eleştirmenlerden tam puan almış (tam üzerinden)... Farklı ailelerdeki 13 yaşındaki iki çocuğun ressam ve oyuncu olma hayallerine tanık olacak; ailelerin arası açılınca bu durumun onlara yansımalarını görecekmişiz. Konusu-öyküsü güzele benziyor, filmin vizyona girdiği İstanbul ve Ankara'daki seyircilere "kaçırmayın derim" (biz taşralıların film kaçırmama sorumluluğu da sizde. Ona göre davranın)...
Bu da altyazısız fragmanı. Siz büyükşehirliler için altyazıya gerek yok ki zaten:
Diğer:
Bana ayrılan yerin bu hafta da sonuna gelirken, kalan filmlerin fragman linklerini de koyuvereyim: Alışılageldiği gibi, 'sadece bir korku filmi' olmadığını iddia eden yerli korku Azem 4: Alacakaranlık, fragmanı-sinopsisiyle dikkat çeken gerilim filmi Lanetli Mesaj ve de büyük ustaların oğulları-kızlarına iş yaptırmayı pek seven BKM'den çıkan, Levent Kırca'nın oğlunun çektiği El Değmemiş Aşk.
SONUÇ - Kolonya ister misiniz?
Maalesef, bayrama denk gelen bu bizyon haftasında; aileyi, kuzenleri, yeğenleri toplayıp sinemaya götürecek sıcak bir filme sahip değiliz. Ama, Jackie Chan filmi Toz Ol, beyin organını işe karıştırmadan bi' şeyler izlemek, birazcık da nostalji yaşamak için ideal olabilir. Bir de Ben-Hur filmi, tarihi öyküsü ve aksiyonu için tercih edilebilir. İsteyen aileler, film sırasında 'Haluk Bilginer sahnesi saymaca' oynayabilir...
Haydi iyi bayramlar, görüşmek üzere...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (O kadar hayvanın yer aldığı Ben-Hur filminde hiçbir hayvana zarar gelmemiş bak... Feyz alın siz de)-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et