Haftanın Kitapları: Juan Pablo Escobar'dan ''Benim Babam'' (Aynen,dizisi olan adam), Afşin Kum'dan ''Sıcak Kafa''
Evveet sevgili kitap severler. Zorlu bir haftayı, İstanbul Kitap Fuarı haftasını geride bıraktık. Öncelikle yazıma bir özürle başlamak istiyorum: İletişim Yayınları standının önündeki son kalmış Puslu Kıtalar Atlası’nı satın almak isterken ezdiğim çocuk… Kardeşim… Özür dilerim. Umarım burnun en kısa sürede iyileşir. Bu hafta sizler için kitap fuarından birbirinden güzel kitaplar aldık, özenle seçtik, sevgiyle yoğurduk. İşte, haftanın kitapları.
1. Elena Ferrante – Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım – Everest
Evet, sonunda biz de Ferrante okuyanlar kervanına ilk romandan katıldık. 22 dile çevrilmiş tabii, olaylar olaylar. İnsan merak ediyor. Kitabın yazarı Ferrante’nin kim olduğu, ne iş yaptığı, kadın mıdır erkek midir kimdir, birkaç ay öncesine kadar bilinmiyordu. Sonrasında hadsiz ve meraklı biri “Kim bu Ferrante?” diye yola çıktı ve yazarın gerçek kimliğini öğrendi. Evet, işte Ferrante:
Bi kemik çerçeve gözlük nelere kadir değil mi?
Ferrante’nin Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım romanı bir dörtlemenin ilk kitabı. Kitap, çok yakın iki arkadaştan birinin ortadan kaybolmasıyla açılıyor. Sonra hoop Napoli’ye dönüyoruz. Güzel, tatlı bir yer. İnsanlar mutlu, dedikodular gırla, birkaç belalı esnaf var, iş anlaşmaları, aşklar, arkadaşlıklar…
Napoli’deki hayat kah hüzünlü kah sevinçli
Kitabın iki karakteri bir hayli ilginç. Lila ve Lenu. Lila biraz daha tutkulu bir kızcağız diyelim. Zeki ama çalışmıyor. Fevri. Birine sinirlendiğinde maket bıçağını dayıyor gırtlağına. Lenu ise efendi. Çalışkan. Sonrasında yazar olmuş, kitabımızı da o yazıyor zaten. Lila ve Lenu bizlere şuradan tanıdık gelecektir:
Bu iki kız arkadaşın hikâyesi Napoli Romanları. Dörtlemenin henüz ikinci kitabındayım. Alın okuyun, kesinlikle seveceksiniz. Hele ilk kitabın bir finali var kiii, of offf. Elinizdeki tüm dizileri bırakın, hemen bu seriye başlayın.
Not: İkinci kitaba başladım cidden. İlk kitabı da arkadaşıma verdim, sonra ikinciyi ona vericem ben üçüncüyü okicam. Böyle böyle Borcam’a çevirdik kitabı...
2. Terörizmin Tarihi – Kolektif – Nora
Deaş, Daiş, Işid arasındaki farkı bilmiyor musunuz? Cumhurbaşkanımız Haşhaşilerden bahsederken “Haşha...?” deyip ekrana mı bakıyorsunuz? Üst Akıl’ın kimler olduğu konusunda tereddütleriniz mi var? Bu kitap tam size göre!
Terörizmin tarihi, bizleri antik dünyadan alıyor, Zelotlardan, Haşhaşilerden başlıyor, IŞİD’e kadar, terörizmin tarihini anlatıyor. Terörizm tanımı nasıl değişti, bu süreçler neler, İkinci Dünya Savaşı’nda terörizm öyleyken şimdi neden böyle başka türlü, ilk terör örgütleri nelerdi, nerede nasıl ortaya çıktılar, İslami Terör diye bir şey var mı? Hepsini anlatan harika bir kitap. Konuyla akademik düzeyde ilgilenin ya da ilgilenmeyin, kardeşim Türkiye’de yaşıyorsanız bu kitabı ezbere BİLECEKSİNİZ. Başka çareniz yok. Terörle yaşamaya alışmamamız, fakat bunun ne olduğunu da öğrenmemiz lazım.
“Hababam Sınıfı da olsak terörizmin tarihini ezbere biliriz!”
Bu kitabı sevenler bunu da sevdi: Michael Weiss’ın IŞİD Terör Ordusunun İçyüzü olabilir. Paul White’ın PKK: Dağlardan İnmek adlı eseri olabilir, sonracığıma, Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları olabilir, konsept olarak en azından.
Son Not: Ah, bir de indeks olsaydı kitabın sonunda ne güzel olurdu… İkinci baskıda belki. Di mi?
3. Finnegan Uyanması – James Joyce – Sel
Eveet, bir Finnegan vakasıdır sürüp gidiyor. Finnegans Wake’in ilk bölümü, geçtiğimiz yıl bu günlerde Aylak Adam Yayınları tarafından yayımlanmıştı. Sel Yayıncılık “Biz de yayımlayacağız,” diye duyurunca, hoop, olaylar karıştı tabii. Yani, ilk kez 1939 yılında yayımlanmış bir eser, yıllardır Türkçeye çevrilmiyor, sonra iki yayıncı birden çeviriyor Türkçeye. İşte kültüre ve sanata verilen önem. Neyse, bir yıl geçti, Sel Yayıncılık tam metni Finnegan Uyanması adıyla yayımladı. Finnegan Uyanması.
“Saat kaç?”
Finnegans Wake’in Aylak Adam çevirisini okumuştum, özenli, düzgün bir çeviriydi. Geçen hafta fuardan Sel Yayıncılık baskısını da okudum. İki kitabı kıyaslamak gerekirse…. Ben ikisinden de aynı oranda bir şey ANLAMADIM. Kanye West’e dönüştüm kitapları okumaya çalışırken....
“Eheh sevdim ben ya Finnegan tam beni anlatıyor :)”
Okurun kafasını karıştırmaya ne hakkınız var arkadaşlar niye yayımlıyorsunuz böyle şeyler ya? Kendimi aptal gibi hissediyorum. Keşke hiç çevrilmeseydi yani valla perişan olduk. Ben gidip Melez Prens okuyacağım. İki kitap hakkında yorum isteyen arkadaşlar da şunu okusun (evet, yazılmışı var):
http://t24.com.tr/k24/yazi/finnegans-wake,523
4. Benim Babam – Juan Pablo Escobar – Nemesis
Narcos’u bilirsiniz. Orada Narcos rolünde (Diziyi izlemedim tamamen sesli düşünüyorum) bir adam vardı. Escobar. Heh, işte bu onun çocuğu tarafından yazılmış. Orijinal adı “Benim Babam Senin Babanı Döver” (Mi Padre Döver Su Padre) olan kitapta, Escobar’ın oğlu (Onun adı da Escobar, Cüneyt Arkın gibi babayı da oğlu da aynı kişi oynuyor) babasını anlatıyor. Yayınevi kitap için bir de güzel bir klip çekmiş:
KANAL VAR MI ve ABİ KİMYASAL BULAŞMAYACAKSIN adlı iki bölümü özellikle çok sevdim. Escobar’ın “Ne günahı abi otun günahı mı olur yaaa?” diyerek arkadaşlarını ikna etme çabalarınaysa çokça güldüğümü söylemeliyim. Belki ilgilenen olur diye kitabı buraya bırakıyorum. Ben uyuşturucu kaçakçısının hayatlarıyla pek ilgilenmiyorum maalesef arkadaşlar. Genelde Foucault falan okuyorum. Siz müptezeller okursunuz artık.
5. Sıcak Kafa – Afşin Kum – April
Afşin Kum’u tanıyanlar olabilir. Afili Filintalar’dan. Orada bazen siyasi bazen hayata dair yazılar yazıyor. Sıcak Kafa kendisinin ilk romanı. Bir bilim kurgu. Saçmalamayla ilgili bir hastalığın (Abuklama diyor yazar buna) ortaya çıktığı bir dünya. Bu hastalık insanlardan birbirine konuşma yoluyla bulaşıyor. Yani karşınızdakinin saçmalamasını (abuklamasını) dinlediğiniz an, hastalık kapmış oluyorsunuz. Bu virüsün kaynağı bilinmese de, benim aklımda gayet makul bir teori var:
Türkiye’de geçiyor romanımız. Bizim mahalleler, dükkanlar. Karantina bölgeleri var, bu bölgelerde insanlar kapatılmış. Kimse birbirini dinlemiyor, saçmalayan biri olursa hemen gözaltı, sonra karantina bölgesi (tam da bugünleri anlatıyor ahhhh beeee).
Kitap özgün bir bilimkurgu, Türkiye’de böyle şeylere pek rastlamıyoruz. Hele bir finali var ki… Spoiler vermek istememekle birlikte şu sahne halt etmiş diyorum:
Zaytung Kitap’tan bu haftalık da bu kadar. Haftaya sizlerle Michel Foucault’nun eşsiz şaheseri Cinselliğin Tarihi’ni, Jacques Lacan’dan Baba-nın-Adları adlı kitabı ve Jacques Derrida’nın Marx’ın Mah— Ahaha şaka lan. Yine gidip kurgu falan okuyacağız arkadaşlar saçmalamayın bunları okuyan kimse yok zaten, rafa koyulur bu kitaplar. Neyse, hepinize iyi haftalar, güzel günler diliyorum sevgili okur. Aşkım okur. Bitanem okur...
(Gürcan Çalı Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et