Vizyonda Bu Hafta: Assassin's Creed (Bunlar haşhaşiiii... Bunlar tridiiiii...), Dönerse Senindir (Murat Boz'a bile dönmeyen var, sen de çok şeyapma)
Dağıtımcılar bütün yıl kullanmadıkları fazla filmleri toplamışlar da yıl sonunda sinemaya bağışlamışlar gibi bir hafta... Tam 10 filmimiz var ve aralarında kullanılabilecek durumda olan iyi filmler de mevcut... Üçüne ayrıntılı değinelim, ikisine de göz kırpalım, bu haftayı da böyle geçelim...
Sezon sonu indirimi bulmuş gibi şu filmlere davranabilir, yavaş internetin sıfıra indirdiği eğlenceyi sinemada bulabilirsin: Oyun uyarlaması olan Assassin's Creed'de 3-4 saat de olsa bilgisayar başından kalktım diye avun mesela. Ya da Dönerse Senindir filminden "Dönmeyen Murat Boz'a bile dönmüyor, bu işler böyle demek ki" mesajını al, teselli bul... En olmadı Florence'ı izle, şarkıcı olmaya çalışan başkarakterdeki özgüvenden feyiz al, cırlak sesinle barış. Sokağa çık ve avazın çıktığı kadar bağırarak şarkı söyle! Aferin, delir iyice...
Kriz gelince harp çıkartan deli karakteri favorimdir...
Assassin's Creed - Aynen, oyunu daha iyiydi...
Shakespeare uyarlaması Macbeth filminde beraber çalışan üç ismi bu filmde bir arada görüyoruz. Tanıdık görünce seviniyor, çok muhabbetimiz olmasa da sesleniyoruz: "Heey, Yönetmen Kurzel, bilgisayar başında Assassin's Creed oynayıp oynayıp yatarken de Shakespeare mi okuyon, ne değişik adamsın! Şştt, Cotillard, bu yüzünün ekmeğini 10 yıl daha yersin sen, yemin ediyorum... Hoop, Fassbender, gelgitli rollere çok yakışıyorsun abi, çekemiyorlar seni abim..."
Warcraft'tan beridir görülmeyen oyun uyarlamalarından biri... Geekleri de, oyun bağımlılarını da, "İyice atari salonu yaptınız sinemaları mk" diyen ciddi eleştirmenleri de beğendiremeyecek yine:
Kimler kapışacak?
Suikastçiler ile Tapınakçıların yüz yıllar süren kapışması malzeme ediliyor. Cotillard bir bilim kadınını oynuyor. Bir nöron kadar cool, bir hücre zarı kadar kendinden emin suratında bir duyguya rastlayamıyoruz. Fassbender ise, 1400’lerdeki Suikastçi atası Aguilar'ın soyundan gelen bir asabiyi, Cal Lynch'i oynuyor. Suikatçi geni taşıyanlarda bir öfke kontrol sorunu oluyormuş. Bilim kadını bir yandan "Sakin olun arkadaşlar, derin derin nefes alın" derken Lynch'i, Google'dan getirttikleri bir makineye sokuyor. Bizim suikastçi kendisini atalarının dünyasında buluyor.
Derken, güzel müzikler eşliğinde iyi bir aksiyon sürüyor. Arada soluklanıyorlar, madem 2016'dakilerin atasıyız patlatalım bir atasözü diye "İş bilenin kılıç kuşananın" diyorlar. Bir de kimseye itaat etmememizi sıkı sıkı tembihliyorlar. Biz de durur muyuz, eve geçince birkaç saat daha oyun patlatıyor, sarkastik tweetler atıyoruz.
Suikastçinin şu pozunu yakalamayı başaran AP fotomuhabiri Burhan Özbilici'yi tebrik ederiz...
Nereleri güzel?
15. yy İspanya'sında Engizisyon'un insanlar üzerinde kurduğu baskı, güncel; kitlelerin itaatkarlığını din-politika-tüketimle ilişkilendiren replik, güzel... İnsanların özgür iradeye sahip olmasının güvencesi olan cennet elması, aklımıza Adem ile Havva'nın yediği elmayı getiriyor (Bir de Mirkelam'ın 'elma değil ayva' şarkısını). Güzel bakış açısı, kıpss... Fakat atalar filan derken konuyu Adem-Havva'ya getirince biraz abartıyorlar gibi. Yine de 'taşla kafa ezen primat suikastçi'lere kadar gelmiyor konu, iyi bari...
Orta Çağ'ı yaratma başarısı da, Animus isimli makinenin yarattığı simülasyon kısmı da iyi duruyor. Bir yere kadar iyi akıyor film, hatta düşündürüyor da... İnsanların içindeki şiddeti önleme bahanesiyle aslında onları itaatkar yaratıklara dönüştürme mesajını da alıyor, favlıyoruz.
- Kapşonu yüzüme iyice indirirsem görmezler belki...
Nereleri kötü?
Marion Cotillard 'bir çift güzel mavi göz' olsun diye cast'a alınmış sanki. Karaktere bir şey yazılmayınca gübük gibi kalmış. Filmin yapımcılarından da olan Fassbender ise yarı deli bir karakteri oynaması gerekirken, gelgitli tavırlarını bu sefer tam üstüne oturtamamış. Ee, her zaman olmuyor demek ki, Sayın Steve Jobs, Sevgili Magneto, Bay Macbeth Hazretleri, Slow West kovboyu arkadaşım...
Bir de film öyle bir bitiyor ki her şeyi bombok ediyor. Açık açık “Tamam bu kadar yeter, hadi birazı da ikinci filme kalsın” der gibi sona eriyor. Ne güzel gidiyor derken iki bıçak darbesiyle finali geçiştiriyorlar, apışıp kalıyoruz. Sanki gelenek bozulmasın, bu oyun uyarlaması da iyi anılmasın diye uğraşmışlar gibi..
Oğlunu oyun uyarlaması filme götürmüş baba (temsili)
Puan: O kadar gaza gelmemizin hatrına 65
Dönerse Senindir - Ayrıca Murat Boz dönerse, Sibel Can da döner...
Başrollerde Güldür Güldür’den tanıdığımız İrem Sak ve daha çok O Ses Türkiye ile bildiğimiz Murat Boz var... Ailece sevilen iki TV programı karakteri, sinemada buluşacak ve Murat Boz’un eski sevgilisini geri getirme planı yapacak. Film pek yumuşak olacak, hem çiftler izlesin hem de ana-babaları gelsin istenecek. Yönetmenliği Erol Özlevi üstlenecek, senaryoyu ilk senaryolarına imza atan Oğulcan Türe ve Gizem Elçi yazacak:
Murat Boz, çok istediği yarışmacıyla çalışabiliyor mu?
Mehmet (Murat Boz) fotoğrafçıdır. Tüketiciye zararlı olduğunu düşündüğü ürünlerin fotoğrafını çekmez, prensipli adamdır. Gözlüklü olması prensip sahipliliğini pekiştirir. Bir gün Selin isimli (Yasemin Allen) bir kızla tanışır, başka bir gün de ayrılır. Ayrılık günlerinde, bir barda Defne (İrem Sak) ile tanışır. Mehmet sevgilisine kavuşsun diye beraber planlar yaparlar...
Film için beklentim düşüktü. "Murat Boz'un zırladığına bakma 40-45 dakika sonra mutlu olur. Benim Adım Feridun'da gördük biz bunu şekerim" diyordum. Ama senenin iyi yerlilerinden biriyle karşılaştım. Yer yer absürte kayan, tespitli mizahını sevdim. Popüler kültüre, medya sektörüne yerinde dokunuşları, tam yerine rastgelen manzara koyuşları hoşuma gitti. En son Küçük Esnaf’a gittiğimde böyle beklentim düşüktü de sürpriz olduydu. 12 Angry Man izleyerek ön yargılarımdan tekrar arınıp tövbe etmiştim.
Murat Boz matkapı gelmiştir...
Hadi hadi, hoşuna gitmeyen yerler de olmuştur...
Filmin türü romantik komedi diye, klasik şablonu takip etmişler. İlk yarısı daha çok komedi, ikinci yarısının daha çok romantik olmuş gibi... Böyle oluyor bazen, araya çizgi çekmiş gibi davranıyorlar. Romantizm isteyenler ilk yarı öpüşsün, komedi isteyenler ikinci yarı uyusun der gibi... Biraz daha formülün dışına çıksaymış; mesela akıllara Altın Kelebek'i getiren Altın Balon ödül töreni sekansı biraz daha enerjik, ne bileyim az daha kaotik olsaymış... He?
Yine de küçük yönetmenlik ve senaryo dokunuşlarıyla iş yapar bir film olmuş. Böyle tatlı bir yerli romantik komediyi en son Karışık Kaset'te görmüştük. Ondan beridir, yarimle evde tıkılıp kaldık, sinemada Gece Hayvanları'ndan filan romantizm çıkarmaya çalıştık. Hiç kolay değil...
- HOBAREYYY... Filmimizi beğendileer...
Bir öneri: Romantik komedilerdeki gibi bir ilişki peşinde koşan ama gerçek hayatın sıkıcı aşklarıyla yüz yüze gelen bir adamın anti-romantik komedi macerasından oluşan bir senaryo taslağım var. Yapımcılar dürtün beni!
Puan: 72 (Filmi detaylı değerlendirğim belli olsun diye küsüratlı rakam verdim evet)
Florence (Florence Foster Jenkins) - Harbiden de yeteneksizsiniz
Her role girebilen ve herhalde 20. kez Oscar'a aday olacak Meryl Streep’in başrolde olmasıyla dikkat çekiyor film. Streep'in "Ben hangi kılığa girmemiştim şekerim, buldum, yeteneksiz şarkıcı" sözleriyle başlayan proje Stephen Frears'in usta yönetmenliğiyle de renkli-eğlenceli-duygusal bir işe dönüşmüş. Haftanın belki de en iyisi, o nedenle de haftanın en az salon bulabilen yapımı:
Kim bu kadın ya?
Gerçek karakterlerden uyarlanan film, 1944 New York'unda geçiyor. Baba mirasıyla lüks yaşam süren ve müzikli-tiyatrolu mekanında insanları eğlendirmeyi görev edinen Florence, başkarakterimiz. Kendisi yaşlı ve hasta bir kadıncağız, pazarda görsen "Ver teyzem elindeki torbaları, götüreyim evine" dersin ama o ünlü bir şarkıcı olmak istiyor. Büyük bir konser vermek istiyor, kocası-menajeri Bayfield de (Hugh Grant), kötü sesine rağmen ona yardım ediyor. Bir de Big Bang dizisinden bildiğimiz Simon Helberg var: Florence Hanımın yetenekli ve durmadan gülümseyen 10 parmak-32 diş piyanistini oynuyor.
Her şeye rağmen fedakarlık, adanmışlık içinde olan insanlar duygulandırıyor. Dİğer taraftan hanımımın kötü sesi, piyanistin Fazıl Say sevecenliğindeki tavırları ve Bayfield'in kaçamakları güldürüyor. Dekorlar da iyi oluşturulmuş, sinemada müzikal tiyatro izliyormuşuz etkisi veriyor.
Belki de Florence'i gerçek Florence'den daha iyi oynayan Meryl Streep...
Zaytung Sinema, 20. Oscar adaylığında başarılar diler...
Neler öğreniyoruz filmden?
Florence'in "Benim için şarkı söyleyemiyor diyebilirler, ama şarkı söylemediğimi söyleyemezler" repliğinden de anladığımız kadarıyla ne kadar yeteneksiz olsak da hayata atılabileceğimizi öğrenebiliyoruz. Tabii yine Florence'in malvarlığından anlıyoruz ki; paramız varsa geçerli bu... Para olunca seyirci çok yadırgamıyor. Para yoksa evlilik programında söylediği detone şarkılarla gündeme gelen o kızcağızın, "Bir tek dileğim var" söylerken yükselemeyen tiz adamın durumuna düşüyoruz.
- ''Lüküs hayat'ın ırzına geçmiş'' yazmışlar ahahahha...
Puan: Bi’ 75 çalışır benden…
Diğer ve SONUÇ - Vizyondaki filmler de donuyor mu?..
Daha 7 filmimiz daha var ama bu lanet olasıcalar interneti damla damla verdiği için fragmanlara bile ulaşamıyorum şu anda. İçlerinden daha önemli olan ikisini seçeyim: Biri, favori yönetmenlerimden Dardenne Kardeşlerin, ismi Meçhul Kız. Dardenneler yine, sallanan kameralarıyla sosyolojik bir film çekmiş (yaşlılıktan kamerayı sabit tutamıyorlar galiba, bi' gence verseler ya) ve bir doktor üzerinden vicdanımızı sorgulatmış. Bir de Gizli Güzellik isminde, kadrosuyla dikkat çeken duygusal bir yılbaşı filmi var. Yılbaşında hala yapacak bir şeyi olmayanlar, bol bol duygulansın diye iyi bir seçenek olmuş.
Onun dışında, daha çok aksiyon sevenler Assassin's Creed'e, daha çok romantiklik sevenler Dönerse Senindir'e, daha çok müzikal sevenler Florence'e gidip eğlenebilir. Bak ne güzel, vizyonda ne kadar çok seçenek var. Her şeye böyle iyi tarafından bakalım lütfen...
Belki bir gün girersin, Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya, bombok 2016’ya güzel bir final yapalım diye, çok güzel bir film geliyor, çok...)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et